DERGİ - Bu makaleyi yolculuk sırasında okumalı mı?
Abone olYolculuklarda artık tüm dikkatimizi akıllı telefonlara ve tabletlere veriyoruz. Bu o anı yaşamadığımız anlamına mı geliyor? Bu cihazları kullanmayan insanlar ne yapıyor yolculuk sırasında?
Yolculuklarda artık tüm dikkatimizi akıllı telefonlara ve tabletlere veriyoruz. Bu o anı yaşamadığımız anlamına mı geliyor? Bu tür cihazları kullanmayan insanlar ne yapıyor yolculuk sırasında?
Herhangi bir otobüse ya da trene bindiğimizde yolcuların ellerindeki cam ekranlara kilitlendiğini görürüz. Bunun zararlarına dair şikayet etmekten de alamayız kendimizi.
2009’da BBC’den Stephen Dowling Londra metrosunda elinde iPod
müzik dinleme cihazı ya da gazete olmayan yolculara yaklaşıp neyle
meşgul olduklarını sorduğunda, yogayla nefes alma tekniklerini
deniyor olmak, hastanedeki kardeşini düşünüyor olmak gibi cevaplar
almıştı. Aradan geçen beş-altı yılda ne değişti? Bugün bu tür
insanlar kaldı mı? Kaldıysa ne düşünüyorlar?
Bir Perşembe sabahı yine Londra metrosunda yolculuk sırasında çoğu insan telefonuna gömülmüş. 38 yaşındaki Rahul Giri ise yalnız ve sessiz oturmuş dışarıyı seyrediyor. “Bilgisayar uzmanıyım. Günde dokuz saat ekran başındayım zaten. O kadarı bana yetiyor!” diyor. Arada bir BlackBerry’den e-postasını kontrol etmenin dışında telefona bakmazmış Giri.
66 yaşındaki Mike Deerman ise telekom işçisi olarak çalışıyor ve cebindeki telefonuna işaret ederek, biri aradığında ulaşılabilir olmak istediğini, ama cep telefonuna gömülmenin kendisine cazip gelmediğini söylüyor. Kulağında kulaklıkla sürekli müzik dinleyenleri ise hiç kitap okumadıkları, günlük haberleri takip etmedikleri için eleştiriyor.
54 yaşındaki Jonathan Ham yolculuğun tadını çıkarmak isteyenlerden. “Bazen müzik dinliyorum, ama trendeyken yolculuğun tadını çıkarmayı ve insanları izlemeyi daha çok seviyorum.” Bazen de bilimsel yayınları okurmuş. Ama trende telefonuna gömülenleri “rahatsız edici” buluyor.
Dikkat dağıtıcı
Şikago’daki DuPage Koleji’nde İngilizce profesörü Tom Montgomery Fate de akıllı telefonların dikkat dağıtıcı özelliklerinden şikayet edip internet dışı zaman geçirmeyi teşvik edenlerden. “Öğrencilerimin okuma ve dikkat gösterme kapasitesinde azalma görüyorum ve bunu teknolojiye bağlıyorum. İletişimimizin direkt olmaması beni kızdırıyor. Sürekli telefonunuza bakıyorsanız etrafınızdaki dünyayı göremezsiniz.”
Fakat şikayet etmesine rağmen Madrid’de okuyan kızıyla görüntülü telefon görüşmesi yapabilmek için bir süre önce akıllı telefon almak zorunda kaldığını itiraf ediyor.
İçinde bulunduğunuz anı yaşamanın insanı daha mutlu ettiğine dair çok sayıda veri var. Fakat yolcular aynı şeyi telefonlarıyla da yapabilecekleri kanısında. Kimi telefonunda film ya da belgesel izlediğini, kimi oyun oynadığını söylüyor.
Trende etrafını seyretmekle meşgul 24 yaşındaki bir kadın ise gülerek telefonunun şarjının bittiğini, onun için boş oturduğunu, aslında arkadaşıyla buluşması gerekirken şarj kablosunu almak için eve geri dönmek zorunda kaldığını söylüyor. “Kitap okumak istedim, ama sonra çok yorgun olduğumu hissettim. Hiçbir şey yapmadan oturmak en iyisi.”
'Hep yalnızız'
Üniversitede sosyoloji doçenti olan Jenny Davis ise trende teknoloji kullanan insanlarla kullanmayanlar arasında ikilik olduğu düşüncesini yapay bulduğunu belirtiyor.
“Şehirlerde o kadar çok uyarıcı vardır ki kalabalık içindeyken daime kendimizi yalıtır ve yalnızlaştırırız aslında. İster düşüncelerimiz, ister gazetemiz ya da başka bir şey olsun, bildiğimiz araçlara yöneliriz; kent alanlarında her zaman yalnız olmuşuzdur.”
Bu sözler bir süre önce viral olan ve 1940’lara ya da 50’lere ait bir fotoğrafı doğrular nitelikte. tren yolcularının her birinin kafasını kendi gazetesine gömmüş halde görülen fotoğraf şu alaycı alt yazı ile paylaşılmıştı: “Teknoloji bizleri anti-sosyal hale getiriyor.”
Davis’e göre “Aslında hiçbir zaman ‘içinde olduğumuz anı’ yaşamıyoruz. Şu anda kurduğumuz bir etkileşimde hep geçmişe göndermelerde bulunuyor ve geleceği düşünüyoruz.”
Bu makalenin aslını ’da okuyabilirsiniz.
Dergideki diğer makalelere .