Almanya’da haftalık çıkan, Der Spiegel dergisini okumamla,
Başbakan Erdoğan’ın grup toplantısında‘GeziParkı’ olaylarına
değinerek; “Ne platformu olursan ol, ayaklar ne zaman baş
oldu?” diye sorması aynı ‘an’ a denk gelir…
Başbakanın bu net ve yukardan bakan tavrına ve kibrine artık
alıştım mı desem…Alıştık mı desek…
Şimdi siz beni, ‘Başbakana dokundurdum’ diye
yerden yere vurursunuz…
Yazma ve çizme özgürlüğümün kapsamında diyorum ki; Gezi’de şu
birkaç dil bilen, eğitimli, kültürlü, elitist dediğimiz bir güruh
var ya, bizim Başbakan megalomanlıkta onları açık ara geçer…
Yanlış anlamayın bu arada güzel şeyler söylüyorum; “En
büyük Başbakanbizim Başbakan” diyorum.
Ama şunu eklemeden geçemeyeceğim; Başbakan Erdoğan’ın iyi
derecede İngilizcesi olsaydı,daha açıkçası, İngilizce’yi Türkçe
gibi konuşuyor olsaydı, adım kadar eminim, hatta daha fazlası
eminim; dünyayı parmağında oynatırdı. Yapardı!
Neyse ki; dünya bunu hak etmiyormuş diyerek son esprimi
patlattıktan sonra ‘Der Spiegel’ dergisine geçiş yapıyorum…
Dergi ve gezi ile ilgili yazılanlar sadece balon. Dışı kaplama,
içi boş kutucuk mu derler? Aklıma bu kadar geldi, siz
tamamlayın…
_Üç milyona yakın Türkiye kökenli Almanyalının Türkçesini
yetersiz gördüğümüzden değil bu yayımlanan Türkçe sayfalar diyor
dergi. Bunu özellikle belirtiyor…
Ben buna, ‘’Külliyen yalan’’ diyorum…
Türkler Almanca öğrenmiyor/öğrenemiyor diye daha dün veryansın
eden, aile birleşimlerinde Almanca dilini bilme şartı koyan ve daha
bir sürü absürd prosedür ekleyen Almanların, Türklerin Almancasına
toz kondurmaması derginin zaytung haberi diyebiliriz.
_Dünün mağduru Başbakan Erdoğan ve arkadaşlarının, bugün
başkalarını mağdur ettiği, artık yetenekli bir siyasetçi olmadığı,
akıllı ve taktikçi yaklaşımlarının geride kaldığı belirtiliyor.
Bu yazılanlarda doğruluk payı vardır, yoktur tartışılır.
Demokratik bir ülkede yaşamıyor muyuz? Tartışacağız…
Spiegel’de çalışan herhangi bir Türk gazeteci tarafından bu
yönlendirmelerin yapıldığı bariz...
Aynı gazeteci; Spiegel’in twitter sayfasında, Türkçe twittler
atıyor... Almancadan Türkçeye çevirdiği cümleler de Google
translate kıvamında…
Yazının devamında…
_“Erdoğan, şimdi, bir zamanlar kendisini cezalandırmış
olanların araçlarıyla sürdürüyor iktidarını. Kemalistlerin on
yıllar boyunca demokratikleşmeyi engellemesinin gerisinde yatan,
her şeyi tek başına belirleme iddiasına sahip.”
denildi.
Buyrun!
Dışarıda herhangi birini kolundan tutsan ve “Söyle
bakayım şu an durum nedir?” desen, zaten siyaset de önemli
bir evrim atlamış uzmanlaşmış halk, takır takır bunları saymaz
mı?.
“Durum bu yani Spiegel
cephesinde”…Endişelenecek bir durum yok…
Ha bu arada derginin bir tavsiyesi var; Beyaz ve Siyah Türklerin
sorunları diyalog yoluyla çözmesini tavsiye ediyor.
Ben ama bu son cümlede dumur oldum. Bir Türk olarak kimsesiz
hissettim kendimi iyi mi?
Elin Almanı bana öğüt veriyor; ‘’beyaz mısın, siyah
mısın her ne isen iyi geçinin birbirinizle diyor.’’
Beni evimde Başbakanım azarlasın daha az rencide olurdum
inanın…
Var mı bu cümlenin samimiyetsizliğinden gram şüphesi olan?
BUNLAR VARYA BUNLAR, bir de oylama yapmışlar, seçim olsa hangi
parti ne kadar alır diye…
Neyse Saygıdeğer okuyucum…
Tüm bu yaşadığımız olaylar dahilinde, kafamda tek netleşmiş
düşünce, Avrupa’nın gezi olayları karşısında; “Bu krizi
nasıl lehime çevirebilirim?’’ arayışında olmasıdır.
Avrupa, o kadar küçük oyunlar peşindedir ki bunları görmemek
için kör olmak lazımdır.
Her şeyi tartışabiliriz…
Başbakanın üslubunu, marjinal grupları,
‘olmayan’ muhalefeti, dış mihrakları, iç
mihrakları, geziye dair tüm yaşanılanları tartışabiliriz. Hepsi
tartışmaya açık... Ama sen gidip bu ülkeyi, ağzını sonuna kadar
açmış köpekbalığı misali olan Avrupa’nın ağzına ellerinle gümüş
tepside her şeyiyle sunuyorsan işte ben buna ‘dur’ derim ve
sizlerin de buna artık bir son vermesini istirham ederim…
Daha iki gün önce, yine Spiegel dergisinin twitter sayfasında
bizden biri; ‘ne denli şiddet’ gördüklerini yazmış; “Siz
bizim gururumuzsunuz Spiegel” yazmıştı.
Fena oldum okuyunca, onlar gibi birçoklarını izledikçe…
Bizler yakın geçmişte, PKK Avrupa’da vatan hainliği yapıyor diye
kendimizi yırtmıyor muyduk?
Ben benim okuyucumun durduğu yeri bildiğim için bu sözlerim,
durduğu yeri, yüzdüğü suları tanımayanlara…
Binbir ricayla; ne olursa olsun, vatan hainliği yapmayın.
Ülkenizi satmayın. Kapiş?
BBC’mi? O konuyla Sayın Gökçek ilgileniyor…
https://www.facebook.com/aylaname
twitter.com/Aylaname