Deprem şurası sona erdi
Abone olGrand Cevahir Otel'de 29-30 Eylül - 1 Ekim 2004 tarihleri arasında gerçekleştirilen "Deprem Şurası-2004"ün sonuç bildirgesi açıklandı.
Grand Cevahir Otel'de 29-30 Eylül - 1 Ekim 2004 tarihleri
arasında gerçekleştirilen "Deprem Şurası-2004"ün sonuç bildirgesi
açıklandı. Türkiye'nin deprem sorunları ve çözüm yollarının
tartışıldığı şuraya ilişkin sonuç bildirgesi, Bayındırlık ve İskan
Bakanı Zeki Ergezen tarafından açıklandı. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı'nın, kurumsal bilinç sorumluluğu altında, geniş katılımlı
bir platform oluşturarak, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları,
üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve özel
sektör temsilcilerinin iştiraki ile deprem konusunda nelerin
yapılması gerektiğini, müzakere edip tartışmak ve uygulamaya
konulmak üzere geliştirilecek tedbir ve kararları belirlemek
maksadıyla Deprem Şurası'nın düzenlendiğini söyleyen Bakan Ergezen,
"Deprem Şurası'na 354 şura üyesi davet edildi. Kurumsal Yapılanma,
Mevzuat, Afet Bilgi Sistemi, Mevcut Yapıların İncelenmesi ve Yapı
Denetimi, Yapı Malzemeleri, Kaynak Temini ve Sigorta ile Eğitim
başlıkları adı altında 7 ayrı oturum düzenlendi. Bu oturumlarda,
komisyonların raporları görüşülmüş ve değerlendirilmiştir.
Topraklarının yüzde 93'ü, nüfusunun ise yüzde 98'i çeşitli
derecelerde deprem etkisi altında olan ülkemizde, deprem nedeniyle
ortaya çıkmakta olan toplumsal ve ekonomik kayıplar, çok ciddi
tedbirler alınmasını gerektirmektedir. Çünkü, 1900-2003 yılları
arasında 182 hasar yapıcı deprem meydana gelmiştir ve yaklaşık 100
bin kişi hayatını kaybetmiştir. Can ve mal kayıplarımızın geriye
dönülmez sonuçlarının yanında, makroekonomik kayıplarımızı
oluşturan milli hasıla içindeki gelir kayıpları ve milli servet
kayıpları da geleceğimiz için çok önemli tedbirler doğurmaktadır.
Diğer yandan, depremler nedeniyle, ülkemizin kazandığı tecrübe ve
bilgi birikimi de önemsenmesi gereken bir kazanımdır. Son yıllarda
çeşitli kurul ve kuruluşlarımızın, TBMM, Başbakanlık,
Üniversiteler, Sayıştay, Meslek Odaları, Sivil Toplum Kuruluşları
ve bazı özel firmaların hazırladıkları rapor ve dokümanlar ile
deprem konusunun farklı temalarda ve boyutlarda incelenmesini
sağlamış, ülkemiz açısından bilgi birikimimizi yansıtacak öneriler
üretilmiştir" dedi. SONUÇ BİLDİRGESİ Bakan Ergezen tarafından
açıklanan sonuç bildirgesi şöyle: - Ülke nüfusunun yüzde 75'inin
kentlerde toplandığı ve bu alanlarda büyük risk havuzlarının
oluştuğu, bu gerçek karşısında ivedilikle afet yönetimi
çalışmalarına ağırlık vermek zorunluluğu ortaya çıkmıştır. - Afet
yönetimi, afete yol açabilecek tehlike ve risklerin iyi
bilinmesini, olayları olmadan önce önleyecek veya zararlarını en
düşük düzeyde tutacak önlemlerin akılcı ve bilimsel yöntemlerle
alınmasını gerektiren bir bütüncül hazırlık uygulama sürecidir.
Afet yönetiminde, Türkiye'nin ağırlık vermek zorunda olduğu konu,
'zarar azaltma' işlevidir. Bu nedenle, yerleşme ve yapılaşma
süreçlerinin yeniden düzenlenmesi, imar ve yapı sisteminin risk
yönetimini içerecek biçimde yenilenmesi gereği açıktır. Zarar
azaltma kapsamında, gerekli kurumsal yapılanma, mevzuat
düzenlemeleri, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda,
bilinçlendirilmesi, kamu kurum ve kuruluşları ile çeşitli meslek
gruplarının belirlenen hedef doğrultusunda etkin iş birliği ve
koordinasyonun sağlanması, acil durum planlarının hazırlanması,
arama-kurtarma faaliyetlerinde eğitim ve örgütlenmenin sağlanması
ile afete hazırlıklı olunması gerekmektedir. - Modern afet yönetimi
sistemi kapsamında, ulusal ve metropoliten ölçekten yapı ölçeğine
kadar planlanan, afetlerle mücadele ve müdahale organizasyonları
oluşturulmalıdır. - Bütünlük Afet Yönetimi ilkeleri çerçevesinde,
zarar azaltma, hazırlıklı olma, olaya müdahale ve iyileştirme
aşamaları, yönetimler arası iş birliği dahilinde
gerçekleştirilmelidir. - Merkezi düzeyde afet yönetimi
oluşturulmalı, "Afet Yönetimi Stratejik Planı" hazırlanmalıdır. -
Merkezi yönetim içinde yer alan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil
Savunma Genel Müdürlüğü, Türkiye Acil Durum Yönetim Genel
Müdürlüğü, DPT, Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Meteoroloji Genel
Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü, MTA Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer
kurumlar ile Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü,
deprem bilgisi ile işbirliği amacıyla yeniden yapılandırılmalıdır.
- Yerel düzeyde il, ilçe ve beldelerde afet yönetimi birimleri,
etkinliklerinin artırılması için yeniden organize edilmelidir. -
Halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi faaliyetleri yeniden
programlanarak, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum
kuruluşlarının desteği sağlanmalıdır. Bu bağlamda toplumsal
örgütlenmeler ve eğitim programları ele alınmalıdır. - Mevcut
mevzuat, depreme hazırlanmayı ve riskleri azaltmayı ön gören
"tehlike" ve "risk" kavramlarını da içeren bir anlayışla bütüncül
olarak yeniden ele alınmalıdır. - İmar Kanunu'nda mikro bölgeleme,
kentsel risk sektörleri, sakınım planı ve yeni imar araçlarının yer
alması sağlanmalıdır. - Mahalli idarelerle ilgili kanunlarımızda
"risk yönetimi" kavramının yer alması sağlanmalıdır. - İmar
Kanunu'nun şehircilik konularını kapsar şekilde yeniden
düzenlenmesi ile yapılaşma konusunda ayrı bir Yapı Kanunu'nun
hazırlanması hususu tartışmaya açılarak, oluşturulacak yeni Yapı
Kanunu'nda, yapının teknik konuları, yapı malzemeler, yapı denetimi
şartnameler, mesleki konular ve yapıyı ilgilendiren diğer
hususların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması önemsenmelidir. -
Afet Kanunu, afet bilgi sistemi, tehlike haritaları, kentsel
riskler ve deprem sigortası gibi hususlar da göz önünde tutularak
yeniden düzenlenmelidir. - İmar sistemine katkı sağlayan diğer
mevzuat içinde yer alan kat mülkiyeti, sigorta, vergi ve finansman
konularıyla ilgili kanunlarda gerekli değişiklik ve ilaveler
yapılmalıdır. - İmar planlarına esas olarak hazırlanan yer bilimi
raporları ve ayrıca temel-zemin etütleri için yeni "rapor formatı"
oluşturulmalıdır. - Mikro bölgelemenin yerel yönetim mevzuatında,
standartları belirledikten sonra yer alması sağlanmalıdır. - Deprem
zararlarının azaltılması ile ilgili sistemin doğru bir şeklide
kurulabilmesi için önce ülke depremselliğinin tüm jeolojik ve
jeotektonik parametreleri ile birlikte doğru biçimde
algılanabilmesi, bu bilgilerin yeterli insan ve teknik donanım
kullanılarak değerlendirilmesi ve kullanıma dahil edilmesi
sağlanmalıdır. - Ülke çapında depremlerin izlenmesi, kaydedilmesi,
değerlendirilmesi, arşivlenmesi ve duyurulması işleri gelişmiş bir
Ulusal Sismik Ağ Sistemi altında ele alınmalıdır. - Deprem
tehlikesi analizlerinde kullanılan ve temel veri tabanı niteliğinde
olan Diri Fay Veri Tabanı oluşturularak, işler hale getirilmelidir.
- Bina türü mevcut yapı stokunun deprem tehlikesine karşı
envanterinin incelenmesi ve değerlendirilmesi bağlamında, mevcut
durum, sorunlar ve bunları aşabilmek için izlenmesi gereken yollar
belirlenmeli, bu amaçla aynı tehlikeyi yaşayan diğer gelişmiş
ülkelerin yaptığı gibi kademeli değerlendirme yöntemleri
kullanılmalıdır. - Yapılacak kademeli değerlendirme sonrası,
binaların tehlike sıralamasının yapılarak iyileştirme programları
ve projeleri hazırlanmalıdır. - Mesleki yeterliliği esas alan Yapı
Denetimi Kanunu desteklenmeli ve sigorta unsurunu da kapsayacak
şekilde yurt genelinde yaygınlaştırılmalıdır. - Ülkemizde
kullanılan yapı malzemelerinin AB Müktesebatı kapsamında
standartlarının harmonize edilmesi ve düzeltici işlemlerinin
yapılması yanında, yapıların çevresel etki sınıfları da göz önünde
tutularak yapı malzeme kalitesi artırılmalıdır. - Yapı
malzemelerinin uygunluğu belgelendirilmeli; ürün bazında ve ülke
genelinde nitelik yönetimi, piyasa gözetimi ve denetimi
yapılmalıdır. - Sigorta sistemi için zorunlu sigorta ürünleri,
devlet bütçesinden bağımsız ulusal bir finansman kaynağı ve
sürdürülebilir konut edinme süreçlerinden oluşan bir model
oluşturulmalıdır. - Düşük geliş grupları için deprem sigortalarına
ilişkin prim desteği sağlanarak sigorta bilinci oluşturulmalıdır. -
Depremin ulusal sınırlar ötesini de ilgilendirmesi nedeniyle ve
uluslararası dayanışmanın kurulup güçlendirilmesi için bir "dünya
deprem fonu" oluşturulmasını teminen gerekli adımlar atılmalıdır. -
Doğal afetlerin meydana getirdiği hasarların azaltılması, toplumun
her ferdinin ve her kesiminin bilinçli ve etkin katılımı ile mümkün
olabilecektir. Deprem konusunda toplumun tüm katmanları, hem örgün
eğitim hem de yaygın eğitim sistemi ile bilinçlendirilmeli ve
kesintisiz olarak bu eğitim devam ettirilmelidir. - Deprem
konusunda özellikle çok disiplinli araştırmaların
kurumsallaştırılması için yöntemler geliştirilmeli, ulusal
araştırma programları çerçevesinde belli aralıklarla sempozyum ve
çalışmalar yapılmalıdır. - Kamu yöneticileri için risk belirleme,
zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme konularını içeren afet
yönetimine yönelik hizmet içi eğitim programları gereklidir. Bunun
için, kamu kuruluşları gereken önlemleri almalı ve ilgili
personelini eğitmelidir. - Üniversitelerimizin jeoloji, jeofizik,
inşaat mühendisliği, mimarlık, şehir planlaması ve benzeri meslek
öğretimini yürüten bölümlerinde, günümüzde uygulanan öğrenim
programlarında deprem konularına yeterli yer verilmelidir. - Deprem
mühendisliği ile ilgili lisans programı önerilerinin tartışmaya
açılması sağlanmalıdır. - Deprem ile ilişkili en önemli konulardan
biri, medyanın özellikle kriz anında ve hemen sonrasında doğru,
güvenilir ve gerekli bilgi akışını sağlayabilme işlevidir. Resmi
kurumlar ve medya arasında daha önceden kurulmuş sıkı
koordinasyonla, doğru ve güvenilir bilgi akışı sağlanarak yanlış,
abartılı bilgi akışı önlenmeli, böylece toplumun aldığı bilginin
doğruluğuna güveni sağlanmalıdır. - Mühendislik diploması alan
herkesin, uygulamada herhangi bir deneyime sahip olmaksızın bir
anlamda sınırsız mesleki yetki ile donatılması, hizmetin niteliği
ve güvenliği bakımından zaman zaman sakıncalar doğurmuştur. Benzer
sorunlarla karşılaşan ülkeler hizmetin verilmesi aşamasında
oluşabilecek risklerin azaltılmasını sağlamak amacıyla "yetkin
mühendislik/mimarlık/şehir ve bölge plancısı" sistemini uygulamaya
sokmuşlardır. Yetkin elemanlardan beklenen, çağdaş tekniklere uygun
kaliteli ve güvenilir teknik hizmetlerin ülkemizde kişiler ve
toplumlar yararına sunulmasının ve bu hizmetlerle ilgili yanlış
uygulamaların önlenmesinin sağlanmasıdır. Bu hususun Türkiye'nin
gündemine getirilmesi ve hazırlanacak yetkin teknik eleman yasası
bir an evvel kanunlaşmalıdır. - Üç günlük çalışmalarda 100'den
fazla şura üyesinin yaptığı katkılar dikkate alınarak ve
komisyonlarla tekrar görüşülerek raporların redaksiyonu sağlanacak;
tüm şura belgeleri kitap haline getirilerek dağıtımı yapılacaktır.
- Şurada önerilen mesleki çalışmaların sürekliliği sağlanarak, kamu
yönetimi içindeki uygulama devamı temin edilecek ve bu kapsamda
bakanlık içi yeniden çalışma grupları oluşturulacaktır. - Siyasi
irade olarak, milletimizin menfaatine uygun olan konularda
kararlılığımız devam edecektir. - Bu Deprem Şurası bir son değil,
oluşturulan görüşler ve fikirlerle bundan sonraki eylem planımızın
başlangıcıdır.