DEP'liler kendini böyle savundu
Abone olYeniden yargılanmaya başlanan kapatılan DEP'in eski milletvekilleri bugün hakim karşısına çıktı ve birbirinden çarpıcı ifadeler verdi.
Yeniden yargılanmaya başlanan kapatılan DEP'in eski
milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Selim Sadak ve Orhan
Doğan'ın, Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz'in davadan çekilmesi ve
reddi hakim talepleri reddedildi. Ankara 1 No'lu DGM'de geniş
güvenlik önlemleri altında başlayan duruşmada önce, Zana, Dicle,
Doğan ve Sadak'ın kimlik tespitleri yapıldı. Başkan Karadeniz,
hükümlülerin, yeniden yargılanma talebine kendisinin karşı oy
vererek esas hakkındaki görüşünü ortaya koyduğu gerekçesiyle
davadan çekilmesini istediklerine dair dilekçe verdiklerini
belirtti. Karadeniz, dilekçede, davadan çekilmemesi halinde reddi
hakim talebinde bulunulduğunu kaydetti. Yeniden yargılanma talebine
verdiği karşı oyun, gerekçeli olacağını ve anayasanın gereği
olduğunu anımsatan Karadeniz, davadan çekilmeyeceğini açıkladı.
Daha sonra reddi hakim talebini değerlendiren mahkeme heyeti, DGM
Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci'nin de görüşü doğrultusunda,
karşı oyun esasa ilişkin olmadığı gerekçesiyle oybirliğiyle
reddetti. Mahkeme Başkanı Karadeniz, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin (AİHM) kararını okuduktan sonra söz alan sanık
avukatlarından Yusuf Alataş, davanın Türk Ceza Kanunu'nun (TCK)
''vatan hainliği'' başlıklı 125. maddesinden açıldığını, ancak
hükmün ''yasadışı silahlı örgüt propagandası yapmak'' suçundan
kurulduğunu anımsattı. Alataş, sanıklara yeterli ek savunma hakkı
verilmediğini ifade ederek, yargılamanın tümüyle yenilenmesi
gerektiğini söyledi. AİHM'nin kararına karşı diyecekleri sorulan
Selim Sadak, dokunulmazlıklarının kaldırılmasından yargılama
sonuçlanıncaya kadar geçen sürede hukukun katledildiğini savundu.
Türkiye'de baskıcı bir dönemin yaşandığını iddia eden Sadak,
''Turgut Özal'ın şaibeli ölümü, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı
olması ve Tansu Çiller'in başbakanlığa gelmesiyle bu dönem
başladı'' diye konuştu. Türkiye'de toplumsal barışın tesis edilmesi
gerektiğini, çağdaşlığın bu yoldan geçtiğini ifade eden Sadak,
''Türkiye kendi kültürüyle barışmalı. HADEP'in kapatılmasıyla,
DEHAP'a dava açılmasıyla ülkeyi kaotik ortama sürüklemek isteyenler
başarılı olamayacak'' dedi. Sadak, son dönemde yapılan yasal
düzenlemelerle Türkiye'nin AB'ye yaklaştığını dile getirerek,
AİHM'nin kararı doğrultusunda yargılama yapılmasını talep etti.
''HUKUK HER AŞAMADA KATLEDİLDİ'' Kapatılan DEP'in eski genel
başkanı Hatip Dicle de yasal düzenlemelerin, ülkeyi evrensel hukuk
normlarına yaklaştırdığını belirtti. Yeniden yargılamada, önceki
eksikliklerin giderilerek objektif kriterlere göre hüküm
kurulmasını dilediğini ifade eden Dicle, şunları söyledi: ''Son 9
yılda birçok şey değişti. Bizim yaka paça Meclis'ten alındığımızda
davaya dayanak olan konuşmalarımız, bizden sonra devlet yetkilileri
tarafından konuşulmaya başlandı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
bizden çok hapiste kalan siyasi mahkum yok. Şunu iftiharla
söylüyorum ki biz, yolsuzluktan, hortumculuktan karşınızda değiliz.
Buna demokrasinin bedeli olarak iman düzeyinde inanıyoruz.
Türkiye'nin AİHM'de mahkum edilmesi bizi sevindirmedi ama buna
mecbur kaldık. Çünkü gözaltına alınmamızdan itibaren hukuk her
aşamada katledildi.'' Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasının,
devletin içinde yapılanan çeteleri de ortaya çıkardığını anlatan
Dicle, davada tanık olanların başında eski milletvekili Sedat Edip
Bucak'ın geldiğini, korucubaşları ve itirafçıların da bu listede
yer aldığını söyledi. Dicle, son yıllardaki değişimler paralelinde
yargılamanın Türk hukukuna ve bağımsız yargıya yakışır bir şekilde
yapılmasını istedi. ''DEMOKRATİKLEŞME YOLUNDA BİR ADIM OLSUN''
Leyla Zana da yeniden yargılamanın demokratikleşme yolunda atılmış
bir adım olmasını temenni etti. Türkiye'nin demokrasi sınavından
geçtiğini, yargılama sonucunda ya geçer not alacağını ya da
demokrasi özürlü ülkeler arasında yer alacağını savunan Zana,
bireysel özgürlüklerinin değil toplumsal geleceğin peşinde
koştuklarını ifade etti. Zana, TBMM'de Kürt ve Türk kardeşliği
üzerine yemin etmesine tahammül edilemediğini ileri sürerek,
anlaşılmak istenmeden susturulduğunu, deyim yerindeyse ipinin
çekildiğini söyledi. Zana, ''Ben halkların kardeşliğini, barışı
dile getirmek istemiştim'' dedi. ''AYRILIKÇI VE BÖLÜCÜ DEĞİLİZ''
Şiddetle suçlandıklarını, ancak hiçbir zaman ırkçılık ve savaş
çığırtkanlığı yapmadıklarını iddia eden Zana, ''Ayrılıkçı ve bölücü
olmadığımız halde bu sıfatlarla anıldık'' diye konuştu. Bazı
kesimlerin kendilerini oldukları gibi değil, anlamlandırdıkları
şekilde gördüklerini öne süren Zana, barış ve kardeşlik adına bedel
ödediklerini, kendilerini tutuklatan zihniyetin ise siyaset
çöplüğünde yok olup gittiğini savundu. ''TÜRK VE KÜRT KARDEŞLİĞİNE
DAHA ÇOK İHTİYAÇ VAR'' ''Önce kadın, sonra ana, en sonunda da bir
siyasetçiyim'' diyen Leyna Zana, Kürt ve Türk halklarının bugün çok
daha fazla kardeşliğe ihtiyacı olduğunu söyledi. Zana, sadece
Türkiye'de değil, Irak, Suriye ve İran'da da bu kardeşliğe ihtiyaç
olduğunu ifade ederek, uluslararası güç odaklarının, bu
coğrafyadaki çelişkilerden yararlanarak onlarca yıl sürecek bir
çatışma ortamı yaratmaya çalıştığını kaydetti. Zana, Avrupa Birliği
yolunun frensiz ve geri vitessiz olduğunu, AB ülkelerinin
Türkiye'ye yaklaşımlarında yapıcı davranarak bir an önce
müzakerelere başlamaları gerektiğini anlatarak, ''Türkiyesiz bir
Avrupa Birliği (AB) tamamlanmamış bir proje olacaktır.
Demokratikleşme sürecini tamamlayan Türkiye, bölgesinde, 21.
yüzyılın yükselen değeri ve aydınlamanın kaynağı olacaktır'' diye
konuştu.