DEP'liler ilanı parasız mı verdi?

Abone ol

Ertuğrul Özkök, gündemde çok tartışılan Zana ve arkadaşlarının 'Le Monde'ye verdikleri ilan için para verip vermediklerini sorguluyor. Özkök, şu sonuçlara varıyor:

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Zana ve arkadaşlarının 'Le Monde'ye verdikleri tartışmalı ilanın parasının ödenip ödenmediğini "Demek ki Kürtlere indirim yapmışlar" yazısında şu sözlerle ifade ediyor:

BUNDAN altı ay önce, aralarında Hürriyet’in de bulunduğu Türkiye’den bazı kurumlar bir ilan yayınlatmak için ‘Le Monde’ Gazetesi’ne başvurdu.

İlan, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklemeyi amaçlıyordu.

YARIM SAYFASI

Tek sayfalık bir ilan için bizden istenen para 100 bin Euro’ydu.

Bu durumda dün ‘Le Monde’ Gazetesi’nde yayınlanan yarım sayfa ilanın parasal bedeli 50 bin Euro olmalı.

Oysa Le Monde yetkilileri dün Hürriyet’e yaptıkları açıklamada 37 bin 300 Euro aldıklarını söylediler.

Demek ki Kürtlere 12 bin 700 Euro indirim yapmışlar.

Ama mesele bu kadar basit değil.

Malum bildiriye Türkiye’den imza koyanlardan konuşabildiklerimiz, ilan için herhangi bir para ödemediklerini söylüyor.

‘International Herald Tribune’den bir yetkili ise para almadıklarını, bunu bir ‘görüş’ olarak yayınladıklarını açıkladı.

Ama parayı almış olsalar da olmasalar da ortada enine boyuna incelenmesi gereken bir durum var.

Eğer ‘Herald Tribune’ parayı almamışsa, bunu neden yayınladı? ‘Görüş olduğu için yayınladık’ tezini, en azından gazetecilere yutturamazsınız.

Le Monde’un aldığı paraya gelince. Bunu kim veya kimler ödedi?

Türkiye’dekilerin çoğu ‘Biz para vermedik’ dediğine göre, demek ki birileri bu parayı ödemiş.

HANGİ DUYGULAR

O zaman da şu soruyu sormamız gerekir:

Bu parayı hangi duygularla ödediler?

Kürtlerle dayanışma mı?

Yoksa... Evet yoksa, Türkiye’yi son anda zora sokmak amacıyla mı?

Samimi olalım.

Durup dururken Türkiye’deki Kürtlere otonom yönetim örnekleri veren, hatta daha da ileri gidip, ‘KKTC gibi federe devlet’ modelini emsal olarak gösteren bir bildiri neyle açıklanabilir?

Leyla Zana ve arkadaşları, ‘Türkiye’deki Kürtlerin ezici çoğunluğunun, özerklik talebinin bulunmadığını’ söylüyor.

Öyleyse niye çıkıp açık açık, ‘Birileri bizi kullandı’ deme cesaretini göstermiyorlar?

İmzası olan bazı kişiler, ‘Bildiride özerklik kelimesi geçmiyor’ diyerek metni savunuyor.

Bunu söylemek, Türkiye’de yaşayan insanları ‘aptal yerine’ koymaktır.

Bildiride verilen örnekler ortada.

Bu örnekleri çıkardığınız takdirde, o bildirinin altına Türkiye’den de imza atacak çok insan bulursunuz.

Türkiye orada yazılanları zaten kabul etmiş durumda.

YİNE MEDYA

Ayrıca medyanın büyük bölümü de bu reformları gönülden destekledi.

O zaman da aklımıza şu soru geliyor:

Özerklik istemiyorsanız, böyle bir bildiriye niye ihtiyaç duydunuz?

Neresinden bakarsanız bakın bu bildiri, Türkiye’de son günlerde oluşan barış ortamına zarar verecek samimiyetsiz bir girişimdir.

Zana ve arkadaşları, dün en sıradan bir siyasetçinin yapacağını yaptılar.

Hemen medyayı suçlamaya başladılar.

Herhalde cezaevindeki günlerinde ve çıkışından sonra bu medyanın onlara gösterdiği olumlu yaklaşımı çabuk unuttular.

Ben, biraz safça da olsa, bu bildirinin ‘Paris kaynaklı bir emrivaki’ olduğuna inanmak istiyorum.

ÇÖP TENEKESİNE

Çünkü 17 Aralık’ta olumlu bir sonuç çıksa da çıkmasa da, biz Türkiye’de hep birlikte yaşamaya devam edeceğiz.

Bu yolda çok güzel adımlar da attık.

30 bin insanımızı kaybettiğimiz halde, şehirlerimizde birbirimize saldırmadık.

Sonunda herkesin değerlerini, renklerini koruyarak birlikte yaşayabileceği bir iklimi oluşturmaya başladık.

Bunu yurtdışında oturup, bugüne kadar hiçbir bedel ödememiş bazı beyefendilerin şahsi tatminlerine ve çirkin fırsatçılıklarına kurban etmemeliyiz.

Türkiye’nin Avrupa’daki samimi dostlarının yapması gereken de bu bildirinin tuhaf örneklerle ilgili bölümünü çöp tenekesine atmak olmalıdır.
HÜRRİYETİM

Günün Önemli Haberleri