Denktaş'tan çarpıcı açıklamalar
Abone olKKTC 1. Cumhurbaşkanı Denktaş, Annan Planı'nın referanduma sunulması öncesi gençlerin beyinlerinin yıkandığını öne sürdü.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Annan Planı'nın referanduma sunulması öncesi Kıbrıslı gençlerin beyinlerinin yıkandığını öne sürerek, "Çocuklarımızı alıp Amerika'ya, Avrupa'ya götürdüler. Rumlar'la beraber orada kamplar kurdular. Bunlara 'Rumlar'dan korkmayın, Türkiye'yi dinlemeyin. Siz Kıbrıslısınız' telkinlerinde bulundular" dedi. Denktaş, "Barış harekatı kazanıldığında şeref nasıl Türkiye'nin olmuşsa, şimdi bu kazançlar kaybedilecekse onun ayıbı, onun tarihi günahı, onun şerefsizliği de Türkiye'nindir. Benim değildir. Bizim değildir. Kimse bunu unutmasın" ifadesini kullandı. Denktaş, Türk Sağlık-Sen'in Dergisi TSS'ye verdiği röportajında çarpıcı açıklamalar yaptı. Kıbrıslı Türkler'in Annan Planı'na 'evet' dediği referandumda çeşitli senaryoların hazırlanarak sergilendiğini ileri süren Denktaş, "Kıbrıs Türkü 42 yıldır direniş içerisindedir. Referandumda 'evet' diyenlerin çoğu 32-40 yaşlarında insanlardır. Yani geçmişi yaşamamış olanlardır. Ayrıca 2-3 yıl devam eden, çok çetin ve büyük bir propagandanın, paralı bir propagandanın neticesinde referandumdan evet çıkmıştır. Hatta Amerikalılar 20-20, 30-30 çocuklarımızı alıp Amerika'ya Avrupa'ya götürdüler. Rumlarla beraber orada kamplar kurdular. Bunlara 'Rumlar'dan korkmayın, Türkiye'yi dinlemeyin. Siz Kıbrıslısınız' telkinlerinde bulunuldu. Bunlar karşısında biz gafil avlandık. Şimdi bu kamplara katılan Türklerden bir tanesi 'Biz ilk giden grubuz. 20 kişiydik şimdi 4 bin kişi olduk. 4 bin kişi 100 bin kişiyi etkiledik' diyor. Doğrudur. Büyük bir çaba harcadılar" şeklinde konuştu. Görevde bulunduğu süre içerisinde Türkiye'de işbaşına gelen birçok hükümetle çalıştığını hatırlatan Denktaş, isim vermediği hükümetlerle bazı konularda ihtilafa düştüğünü de vurguladı. Türkiye hükümetleriyle yaşadığı ihtilafların her zaman Türkiye'nin dediği şekilde halledildiğini anlatan Denktaş, şunları kaydetti: "Çünkü biz yalnız başımıza bu yolları yürüyemeyiz, dava müşterektir. Ve Kıbrıs yüzünden Türkiye'nin zarar görmesini isteyemeyiz, hakkımız yok. Türk halkına güveniyorum. Anadolu'yu geziyorum üniversitelere gidiyorum ve her yerde halkın Kıbrıs deyince ne kadar hareketli, heyecanlı, duyarlı olduğunu görüyorum. Anadolu halkı evlatlarını şehit verdiği milli bir davada Türkiye'nin geri çekilmesini, bu davayı kaybetmesini hazmetmeyecek. Ben bunu görüyorum ve bundan da güç alıyorum. Zannedersem basın benim gittiğim yerlerdeki heyecana, benim söylediklerime büyük bir sansür uyguluyor. Bunu Kimse bilmiyor ama hükümet yüzde 100 gittiğim her yerde o heyecanı görmektedir, bilmektedir. Kaymakamı var, valileri var. Partilileri var. Ve 'Kıbrıs'ı ver kurtul' şekliyle halletmenin mümkün olmadığını takdir etmektedir." "HEP TÜRKİYE'NİN DEDİĞİNİ YAPTIĞIM İÇİN ÇOK ELEŞTİRİLDİM" Türkiyesiz Kıbrıs meselesinin halledilemeyeceğinin altını çizen Denktaş, zaman zaman hep Türkiye'nin dediğini yaptığı için kendisine yönelik eleştirilerin olduğunu hatırlatarak, yıllar sonra bazı konularda hatta yaptığını kabul ettiğini vurguladı. "Tabiatıyla kendimi eleştirdiğim şeyler var. Bütün mesele böyle uzun bir hayatta ve böyle uzun bir mücadelede yapmış olduğumuz yanlışı tekrarlamamaktır" diyen Denktaş, "Biz Türkiye ile el ele yürüdük. Türkiye'nin çizdiği yoldan yürüdük. Bunun dışına çıkmadık. Benim halkımın bazısı 'Senin yanlışın budur. Hep Türkiye'yi dinledin' diyorlar. Ama Türkiyesiz hiçbir yere gidemezsin. Ben Türkiye'ye 'Hayır senin çizdiğin yolda değilim' desem Türkiye'de 'Güle güle o halde sana' dese yapayalnız Rum'un ve dünyanın karşısında Kıbrıs Türk'ünü kim dinler? Bizim gücümüz anavatanla müşterek bir davada kendi hak ve hürriyetlerimizi korumakta olmamızdır. Bu güçten ayrıldığımız an her şeyi kaybederiz. Dolayısıyla dava milli davadır. Türkiye'nin şeref davasıdır, namus davasıdır, jeopolitik davasıdır. Barış harekatı kazanıldığında şeref nasıl Türkiye'nin olmuşsa, şimdi bu kazançlar kaybedilecekse onun ayıbı, onun tarihi günahı, onun şerefsizliği Türkiye'nindir. Benim değildir. Bizim değildir. Kimse bunu unutmasın. 'Biz bu adayı İslam terörizmini ve petrol kuyularını kontrol için istiyoruz. Türkiye ilerleyen yıllarda kökten dinci bir idareye dönüşebilir' diyorlar. Ilımlı İslam meselesini yine onlar sokuyor içimize. Azınlık yaratıyorlar. Dini ve ırki azınlıklar yaratıyorlar. Oraya doğru sürüklemek istiyorlar Türkiye'yi. Dolayısıyla ileride Türkiye'yi de kontrol etmek istiyoruz diyecekler. Yani Kıbrıs'ı bir Hıristiyan gözetleme kulesi haline getirecekler. 'Bunun için Türkiye orada garantör olarak ve askeri varlık olarak kalmamalı, çıkmalı' diye düşünüyorlar. Ha, Kıbrıs Türkleri'ne ne olur umurlarında değil tabii. İstersen yaşarsın, istemezsen Girit'te olduğu gibi, ya mezara ya göçe gidersin" açıklamasında bulundu.