Denizli'nin spor aşkı
Abone olİran'ın Pas takımını çalıştırmaya başlayan Mustafa Denizli yeni takımını, hedeflerini ve İran'ı anlattı. Denizli, şunu dile getirdi: "Sporun coğrafyası olmaz!"
Sporun coğrafyası olmaz Galatasaray ve Fenerbahçe'de görev
aldığı yıllarda yakaladığı başarıları hafızalardan silinmeyen
Mustafa Denizli sürpriz bir kararla İran'ın PAS takımıyla anlaştı.
Denizli, yeni takımı, İran, hedefleri ve futbol üzerine
düşüncelerini AKŞAM Ankara Temsilcisi Nuray BAŞARAN'a anlattı S:
Siz teknik direktörlük yaşantınızda hep şampiyonluğu hedefleyen
takımları yönettiniz. Şimdi İran'dasınız. Önce ülke olarak neden
İran, Batı değil. Sonra niye PAS takımı? C: Gelişen şartlar sizin
nerede ve hangi şartlarda çalışabileceğinizi büyük ölçüde ortaya
çıkartır. Benim için önemli olan çalışmayı düşündüğüm anda, mutlu
olacağım bir yerde çalışmak. Şimdi belki size bu tuhaf gelir ama
İran'da bulunduğum bir haftalık sürede, önce bunları gözlemledim.
Yani ben burada mutlu olabilir miyim? Kimlerle çalışacağım? Bana
bakış açıları ne olacak? Nerede yaşayacağım? Rahat edebilecek
miyim? Ben Batı'da da çalıştım, Doğu'da da çalışmak için birçok
teklifler aldım. Neticede futbolun doğusu batısı yok. Şampiyonluğa
oynayan takımlar benim için öncelikli, ama burada da çok önemli bir
kıta şampiyonluğu var. Hem İran şampiyonluğu, hem de Asya
şampiyonluğu var. Dolayısıyla benim hedeflerimden bir sapma yok.
Biz Türkiye'de antrenörlüğe Avrupa şampiyonluğunu hedef göstererek
başladık. Onun kapısından döndük, bizden sonra bu ülke kazandı. Ben
yarı finalden döndüm. Belki bir kıta şampiyonluğunu burada
kazanırız. S: PAS Kulübü'nün bir kez Asya Kupası'nı müzesine
götürdüğünü biliyorum. Ya şimdi? C: Evet, 14 yıl önce kazanmışlar.
S: PAS takımındaki hedefiniz Asya şampiyonluğu mu? C: Bu takım,
geçen yılın İran şampiyonu. Bu sene bir kriz yaşamış. Sezon başında
olsaydı, o da hedeflerimizin içinde olacaktı, şu anda uzak ihtimal.
Gidebileceğimiz iki hedef var bir tanesi İran Kupası, diğeri Asya
Şampiyonlar Ligi Kupası. Bunları başarırsak, zaten diğerinden büyük
bir başarı olur. Yani İranlıların, takımın bu kupayı ne kadar arzu
ettiklerini kısa sürede zaten gördüm. Eğer bir üst tura çıkarsak, o
kupanın önemli ölçüde ortaklarından biri oluruz. S: Sözleşmeniz ne
kadar? C: Bir buçuk yıl. S: İdeallerinizi gerçekleştirmek için
yeterli mi? C: Başlangıç sürecidir. Futbolda başarılar süreklilik
ve paralellik gösterir. Ama Türkiye'de bunları söylediğiniz zaman
sanki bunu söyleyen adamın uzun bir süreye ihtiyacı varmış gibi
anlaşılıyor. Başarısız da, devam edeceksin gibi anlaşılıyor. Bu son
derece yanlış. TAHRAN'DA İKİ MUSTAFA S: Hatta daha da ileri gitti.
'Biz ikimiz de Mustafa'yız' dedi. Ben de dedim ki 'Türkiye'de aynı
ismi taşıyanlar arasında dilek dilenir.' C: Ben de söyledim onu
kendisine. S: 'İkimizin adı da peygamberimizin adı, bu da çok
önemlidir' dedi. C: Biz adımızın peygamber adı olduğunu zaten
biliyoruz, çocukluğumuzdan beri biliyoruz. Daha da önemlisi
ikimizin adı Mustafa, onun oğlunun adı Mehmet Ali, benim babamın
adı Mehmet Ali. S: Bir de sözleşmeyi doğumgününde imzalamışsınız
Mustafa Bey'in. C: Evet. Kibar bir insan, doğumgünü olduğunu
sonradan söyledi. Yani, kendimizi zorlayıp bir jestte bulunmayalım
diye bize söylemedi. Ücret konusu çok abartıldı S: Sizin aldığınız
ücret de çok tartışılıyor. C: Bu üç türlü sıkıntı yarattı. Bir
benim açımdan, iki kulüp açısından, üç İran futbolu açısından.
Rakamlar çok abartıldı. Evet, belki ben İran'ın en fazla kazanan
teknik adamıyım. Belki değil... S: Sayın Acurlu rakamı söylemedi.
Sadece size alınan arabayı gösterdiler. C: Ben görmedim. Selin
Denizli: Ben de görmedim Küçük kızı Lal: Ben de görmedim. C:
Nereden göreceksiniz, ben görmedim daha. S: Bana bakmayın, ben de
sadece resmini gördüm arabanızın. Bir saat önce geldim Tahran'dan.
C: Peugeot olması lazım. S: Siz aldığınız ücreti nasıl
buluyorsunuz? C: Benim için azdı. Yani benim değerimi bana
sorarsanız, belki biraz ukalalık olacak ama farklıdır. Ama o önemli
değil. Türkiye'de ben bunun örneklerini defalarca yaşadım. Çok
fazla veren, hatta bana çalıştığım takımlardan iki üç misli fazla
veren takımlara gitmedim ben. Ben Türk Milli Takımı'nın başına
geldiğim zaman Kocaelispor'da iki misli ücret alıyordum. Ben
Kocaelispor'dayken, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın iki misli üç misli
ücretlerini geri çevirdim. S: PAS takımındaki yönteminiz,
idealleriniz ne olacak? C: Benden beklenenlerin ne olduğunu her iki
ülke açısından da çok iyi biliyorum. Sorumluluğumun fazla olduğunu
biliyorum. Sadece futbolla değil, belki orada yaratacağımız
sempatiyle Türkiye'ye bakış açılarında fevkalade pozitif gelişmeler
olacak. Bu iki ülkenin yakın ilişkide olmasından belki benim bir
futbol adamı olarak önemli payım olacak. Ülkemin ya da ülkedeki
kurumların çıkar sağlaması, İran ile daha direkt ilişkiler içinde
olması onların belki ileride ticaretin dışında bir futbol alışveriş
merkezleri oluşturması. Buradan İran'a gidecek, İran'dan buraya
gelecek futbolcular... Bunlardır iki ülkeyi yakınlaştıran
hadiseler. Ben burada pay sahibi olursam, bu benim için en önemli
karşılık olur. Tahran'da yalnız değilim S: Sizi çok heyecanlı
görüyorum. İran sizi neden bu kadar heyecanlandırıyor? C: Ben
esasında İran'a gitmek için uçağa bindiğim zaman İran'da çalışmayı
pek yakın bir ihtimal olarak görmüyordum. Çünkü İran'a hiç
gitmemiştim. Tahran'ı hiç bilmiyordum, sadece dışarıdan
izlediklerimizle duyduklarımızla bilgi sahibiydim. Ama Tahran'a
Mehrabad Havalimanı'na indikten sonra, özellikle başkanımız Mustafa
Acurlu'nun inanılmaz yakın bir ilgisi beni etkiledi. Çalışma
arkadaşlarının bu denli sıcak ilgisi, sizin için en azından bir
yargı oluşturuyor. Bunların yanında neticede ben burada da
çalışsam, başka bir ülkede de çalışsam bu işi profesyonellik için
yapan bir insanım. Karar verdikten sonra orada çok yalnızlık
çekmeyecektim. Çünkü Tahran'da pekçok Türk işadamı var.
Büyükelçimiz Sayın Bozkurt Aran Bey'le de tanıştım. Hakikaten
Bozkurt Aran Bey eşi Zeynep hanımla beraber mükemmel bir
evsahipliği yaptılar. S: Acurlu, sizi seçmelerinin bir nedeninin de
Müslüman olmanız olduğunu söyledi. Buna ne diyorsunuz? C: Tabii, o
bakıştaki sempatikliği daha da arttıran bir faktör. Yani Sayın
Acurlu 'Biz bu kupaları kazanmak istiyoruz ama Müslüman bir teknik
direktörle kazanırsak; bu mutluluğumuz daha da pekişir' demek
istiyor. Futbol barışa katkı sağlar S: Müslüman olmanız, başkan
için çok önemliymiş. Kendinize böyle bir misyon biçiyor musunuz?
Kuşkusuz Ortadoğu şu anda çok sorunlu bir bölge. İzninizle
sohbetimize biraz da siyaset katmak istiyorum. C: Ben siyasete
girmem, siyaset benim dışımda. S: Şöyle diyelim. İran coğrafi
açıdan sorunlu bir bölgede yeralıyor. Spor aynı zamanda barışı
getirir mi? C: Sporun özü zaten barış. İran, aşağı -yukarı konumu,
coğrafi durumu uzun zamandır değişmeyen bir ülke. Bu bölgenin
sorunları bu yıl başlamadı. Çok uzun bir süredir, sorunlu bir bölge
Ortadoğu. Yani soruna, İran ne kadar uzaksa; biz de o kadar uzağız.
Benim konumumda çok fazla bir değişiklik olmuyor. Sorunlu bölgeye
eşit mesafedeyiz. Benim için farklı olan şey çıkış arayan bir
futbol ülkesinde görev yapmak. Çünkü, ben bu ülkede bunu yaşadım.
Türkiye'de bunu yaşayan insanlardan belki de birincisiyim. Aynı
duyguları, yeni bir heyecanla orada yaşamak bana daha farklı
katılımlar sağlayacak. Hem tecrübe, hem kültür olarak. Ama sınır
olmamıza rağmen futbol dünyası olarak birbirimize uzak iki ülkeyiz.
'Tatile gidiyorum dedi, anlaşıp geldi' Denizli'nin kızı, Selin
Denizli hemen sohbete katılıyor: 'Nasıl gittiğini bir bilseniz,
tatile gidiyorum diye gitti bir baktık sözleşme imzalamış.' S: Ev
halkı memnun değil galiba? C: Ev halkı benim aldığım her kararı
destekler. Selin Denizli: Burada olsaydın daha iyi olurdu M.
Denizli: Herkes öyle ister. S: Selin'in açıklamasını okumuştum
gazetede, ne kadar doğru bilmiyorum ama, 'Babamla biz de gideriz'
diyordu. Selin Denizli: Açıklama değil, bana birşey sordular,
Tahran'a gidip gitmeyeceğimizle ilgili, ben de yanıtlamıştım.
Kaybedilen yıllar kazanılabilir S: Size bu teklif geldiğinde,
Türkiye ile İran ilişkilerinin geçmişindeki izler korkuttu mu? C:
Açıkçası ben bunları iki ülke açısından yapılan hatalar olarak
görüyorum. Halbuki sınır komşusu iki ülke arasındaki ilişkilerin,
bu süreci sarsmaması gerekiyordu. Bu yakınlaşma bir milattır ve bu
miladın içinde ben bir futbol adamı olarak yer alırsam, zaten
görevimi yapmış olurum. Kaybedilen yıllar kazanılabilir. İran ile
Türkiye bu bölgenin iki tane en büyük gücü. İki ülkenin de
birbirinden kazanacağı çok şeyler var. Kültür olarak birbirlerine
çok yakın iki ülke. Şu anda bizim günlük yaşamımızda kullandığımız
yüzlerce kelime Fars kökenli. S: Dil problemi yaşamayacak mısınız
yani? C: Hayır, yaşarım, ama İranlıların kullandığı cümleler
içerisinde bir-iki tane Türkçe olan kelime daha doğrusu kökeni
Farsça olan kelimeyi görmek güzel birşey. Yollarda giderken ben
birçok Türk firmasının reklamını görüyorum bilboardlarda. Kırmızı
kitapta yazan herşey doğru mu? S: Son dönemde İran'ın rejimine
ilişkin sıkıntıları gündeme getirenler var. Hatta bir dönem
Türkiye'nin gizli anayasası olarak bilinen kırmızı kitapçıkta İran,
güvenlik açısından dikkat edilmesi gereken ülkeler arasındaydı.
Bunu yeniden önerenler var. Böyle bir tehlike hissediyor musunuz?
İran'la ilgili. 'Şahap füzelerini' bize doğru çevrildiğini iddia
edenler var. Bir de buna nükleer silah denemeleri ekleniyor. C: Her
ülkenin bu tür çalışmaları vardır, Türkiye'nin yok mu. Her ülkede
savunma stratejisi denen bir hadise vardır. Şimdiye kadar yazılan
kırmızı kitapçıkların da hepsinin doğru olduğunu kimse iddia
edemez. O benim işim değil zaten. Ben ülkemin futbol işleriyle
yoğruldum. Ama burada gözardı edemeyeceğiniz bir şey var. Bir insan
dünyanın neresinde çalışırsa çalışsın, bütün çalışmalarını,
başarılarını ülkesi adına yapar. Yani ben orada İran futboluna ne
katkı sağlarsam sağlayım, neticede bir Türküm. Bir Türk olarak da
bundan gurur duyacağım. Ülkemin de gurur duyacağını biliyorum. Ben
İran'ın koşullarını bilerek gittim, severek yaşıyorum. S: Benim
orada sormak istediğim siyaset değildi, öyle birşey hissettiniz mi?
C: Bazı paranoyaları insanlar kendi içlerinde büyütürlerse, bir
yerde rahatsızlık duyarız. Bu ilişkilerde bir paranoyadan bahsetmek
de mümkün. AKŞAM