Deniz Feneri savcıları hakim karşısında
Abone olDeniz Feneri e.V soruşturmasından el çektirilen savcıları bugün ilk kez hakim karşısına çıktı
Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmayı yürütürken ''resmi belgede sahtecilik ve görevde yetkiyi kötüye kullanma'' iddiasıyla soruşturmadan alınan cumhuriyet savcıları Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkındaki davanın ilk duruşması yapılıyor.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin baktığı davanın Yargıtay Genel Kurul Salonu'ndaki duruşmasına, sanıklar ve avukatlarıyla müdahil avukatları katıldı. Bazı CHP ve MHP milletvekilleri, YARSAV üyeleri de duruşmayı izledi.
Duruşmada ilk olarak sanık Savcı Mehmet Tamöz'ün, yargılamanın kapalı yapılmasına ilişkin dün Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ne gönderdiği dilekçe okundu. Tamöz dilekçesinde, Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmanın kamuoyunda yakından takip edildiğini, bunun, hakkındaki yargılamaya siyasi nitelik kazandıracağı ve yargılamanın önüne geçeceği kaygısı taşıdığını savundu. Halen cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını hatırlatan Tamöz, mesleğinin onuru için duruşmanın kapalı yapılmasını talep etti.
Diğer sanıklar, sanık avukatları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve müdahil avukatları, bu talebin reddedilmesini istedi. Heyet de Tamöz'ün ileri sürdüğü nedenler yerinde bulunmadığından duruşmaların kapalı yapılması talebini oy birliğiyle reddetti.
Duruşmada avukatı bulunmayan Mehmet Tamöz, avukat istemediğini, savunmasını kendisinin yapacağını belirtti.
"KİMSENİN HAKKINI İHLAL ETMEMEYE ÖZEN GÖSTERDİM"
Nadi Türkaslan, 1 saatlik savunmasına sözlerinin yalnızca kendisini bağlayacağını belirterek başladı. Mesleğini titizlikle, hukuk kuralları içinde, tarafsız yaptığını, bugüne kadar bir disiplin cezası bile bulanmadığını ifade eden Türkaslan, ''Kamuoyuna da mal olan binlerce soruşturma yürüttüm. Kimsenin hakkını ihlal etmemeye hep özen gösterdim'' dedi.
Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturmanın uluslararası alanda yürütüldüğü için olağandan daha fazla özen gerektirdiğini kaydeden Türkaslan, şunları söyledi:
''Maksimum özenle hareket ettik. Gizliliğe riayet ettik. Bu nedenle zaman zaman medyada soruşturmayı örtmekle, korumakla itham edildik. Soruşturma sırasında gözaltı ve tutuklama olmasa bu dava açılmazdı. Soruşturma boyunca zor ve kritik yerlerden geçtim. Dava da bunlarla ilgili. Kamuoyu da bunları bilmek istiyor ama bunların anlatılmasının ne yeri ne zamanı.''
Türkaslan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca (HSYK) hakkında verilen soruşturma ve kovuşturma kararlarının da hukuksuz olduğunu ileri sürdü.
KARARIN KAPATILARAK GÖNDERİLMESİ ZAMAN ALIYOR
Nadi Türkaslan, ''resmi belgede sahtecilik'' suçundan yargılandığını hatırlatarak, mal varlıklarına el konulmasına ilişkin mahkeme kararında ''zerre kadar oynama, değişiklik yapmadığını'' savunarak, kararın (b) ve (c) bentlerini kapatıp fotokopisini çektiğini söyledi.
Fotokopiyi tapu sicile gönderdiğini belirten Türkaslan, ''Kararda, gerçek kişilerin mal varlıklarına tedbir uygulanması vardı. 18 gerçek kişinin kimliklerine yer veriliyordu, şirket ismi yoktu. Çektiğim faksta 'aslının aynıdır' ibaresi yoktu. Tapu sicile gönderdiğim faksta şirket isimlerinden hiç bahsedilmiyor'' dedi.
Sonraki süreçte kararı infaz eden tapu sicil müdürlükleri, icra müdürlükleri gibi infaz yerlerinin, kararı sanki tüm bölümleri açık gibi yorumladıklarını öne süren Türkaslan, böylelikle şüphelilerin ortak olduğu şirketlerinin mal varlıkları üzerine de tedbir konulduğunu, gönderdiği faksta infaz makamlarını yönlendirecek bir ibare kullanmadığını savundu.
Kararın kapatarak gönderilmesi işleminin zaman zaman yapıldığını belirten Türkaslan, şunları söyledi:
''Yazının gönderildiği mercinin (b) ve (c) bentlerinde yazılanlarla bir ilgisi olmadığı ve o tarihte açık kimliği belli olmadığı için hakkında tedbir talebi reddedilen kişinin ismi yazıldığı için bu bölümleri kapatarak gönderdim. Sulh ceza mahkemesinin tedbir kararının üzerinde silinti, çizinti gibi hiçbir değişiklik yapmadım. Fotokopi hukuki bir belge olmadığına göre yüklenen suçun unsurları oluşmamıştır. Tapu sicile gönderdiğim faksta kapalılık açıkça belli.
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından onaysız bir fotokopinin nasıl suç oluşturduğu açıklanmalıdır. Faks yoluyla gönderilen onaysız yazılı kağıt resmi belge olamaz.''
''Görevi kötüye kullanma'' suçlamasıyla da karşı karşıya kaldığını söyleyen Türkaslan, HSYK tarafından kendisi hakkında verilen kovuşturma kararında ''görevi kötüye kullanma'' suçunun bulunmadığını ancak Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu suçtan da dava açtığını belirtti. Türkaslan, ''Bu suçtan HSYK tarafından verilmiş bir izin yoktur'' diyerek savunma yaptığını ancak Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce savunmasının kabul edilmediğini söyledi.
Nadi Türkaslan, her iki suçtan da beraatına karar verilmesini istedi.