Deniz Baykal'a ağır darbe!
Abone olCHP'den kesin ihracı istenen Mustafa Sarıgül'ün savunmasını dinleyen CHP Yüksek Disiplin Kurulu kararını açıkladı. Kurul, Sarıgül'ün ihracını üç oy farkla reddetti.
Alınan bilgiye göre, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün
CHP'den kesin ihraç istemi, 9'a 6 oyla Yüksek Disiplin Kurulu
tarafından reddedildi. CHP'de ihracın eşiğine gelen Şişli Belediye
Başkanı Mustafa Sarıgül savunmasında, hakkındaki iddiaları
reddetti. Sarıgül, parti yönetiminin kendisine yönelik siyasi linç
noktasına varan planlı eylemleri olduğunu savunarak, "Eğer ben,
partimin bayrağını ülkemin dört bir yanında sallanmasına neden
olduğum için suçluysam, suçumu kabul ediyorum. Eğer ben, partimin
sesini ülkenin dört bir yanında yankılanmasına neden olduğum için
suçluysam, suçumu kabul ediyorum" dedi. Sarıgül, Yüksek Disiplin
Kurulu'na (YDK) verdiği 30 sayfalık savunmasında hakkındaki
iddiaları, tümünün gerçek dışı olduğunu belirterek reddetti.
Sarıgül'ün 45 dakika geç girdiği YDK toplantısı öncesinde, Genel
Başkan Deniz Baykal da genel merkeze geldi. Sarıgül'ün savunması
sırasında avukatlarından Murat Hazinedar da genel merkeze gelenler
arasında yer aldı. Sarıgül savunmasında, milletvekillerinin kendisi
hakkında hazırladığı raporda, asılsız, iyi incelenmemiş,
dayanaksız, karalayıcı sayısız iddia bulunduğunu ileri sürdü.
Savunmasının başında YDK üyelerine "sağduyu" çağrısında bulunan
Sarıgül, "Son girdiğimiz yerel seçimlerde seçmenlerin büyük bir
kısmının parti bayrağını asmasak, diğer posterleri asmasak diye
ricaya geldiğinde çektiğimiz ıstırabı sizler belediyelerinizde
yaşamıyor musunuz?" diye sordu. Disipline sevk kararının siyasi
amaçlı olduğunu öne süren Sarıgül, işlediği suçun "sorumluluk
yüklenerek, Türkiye ve CHP ile ilgili olduğunu, sıkıntıları, en
önemlisi endişeleri, gelecekle ilgili güvensizlikleri partisinin
esas sahibi olan halkı ile paylaşma girişimi" olduğunu söyledi.
CHP'nin programında yer alanların hayata geçirilemediğini de
savunan Sarıgül, bunları hayata geçirmek için siyasal irade, siyasi
atılım ve inançlı, güven dolu bir halk desteğine ihtiyaç
duyulduğunu ifade etti. Savunmasında, CHP Genel Sekreteri Önder
Sav'ın kendisinin düzenlediği mitinglerdeki kalabalıklara atıfta
bulunarak, Sivas katliamındaki kalabalığa benzetmesine de yer veren
Sarıgül, "Bu desteği veren on binler, Sivas katliamını yapan
şeriatçı faşist bozuntularına benzetildi. Bu talebi açan insanların
neresi Sivas katliamcılarına benziyor?" diye sordu. SİYASİ LİNÇ VE
SUİKAST GİRİŞİMİ Savunmasını iki bölümden oluşturan Sarıgül,
bunlardan birincisinin hakkındaki iddialar üzerine hazırlanan
rapora, diğerinin de ihracını hazırlayan eylemlere cevap niteliği
taşıdığını belirtti. Hakkında hazırlanan rapordaki iddiaların
iftiradan ibaret ve her türlü hukuki dayanaktan yoksun olduğunu
ifade eden Sarıgül, şöyle dedi: "Ancak, parti yönetiminin şahsıma
yönelik siyasi linç noktasına varan planlı eylemleri, şahsımın
maksatlı yönlendirmeler ve gerçek dışı belge ve bilgilerle
yıpratılması, verdiğimiz siyasi ve haklı mücadelede de önümüzün
kesilmesi amacından başka hiçbir amaç taşımamaktadır. Türk siyasi
hayatında, hiçbir siyasi rakibe, üstelik aynı partiye mensup bir
partiliye yapılmamış olanlar, eşi benzeri görülmemiş bir saldırı
biçiminde şahsıma yapılmış ve bizzat parti genel başkanı tarafından
ağır hakaretler yapılarak, kişilik haklarım en ağır bir biçimde
ihlal edilmiştir. En zor olan şey, gerçek dışı iddiaların
kanıtlanmasıdır. Zira iddiaları ortaya atanların bunları
ispatlaması genel bir hukuk kuralıdır." Hukukçu milletvekillerinin
hazırladıkları raporda yer alan iddiaların 2003 yılı ortalarına
uzandığını ifade eden Sarıgül, polisin bazı basın yayın
organlarında anlatıldığı üzere, otopark mafyasını izlemek için
değil, kendisine yönelik bir suikast hazırlığının tarafından
Organize Suç Bürosu'na ihbar edilmesi üzerine başladığını kaydetti.
Mafyanın çeşitli vesile ve araçlarla kendisine haberler göndererek,
ellerinde bazı kamu görevlilerine ait belge ve bilgilerin
bulunduğunu ve kendisine yönelik şantaj girişiminde bulunduklarını,
kimi zaman da ellerindeki bir yerel gazete aracılığıyla bu
şantajları açık olarak sergilediklerini de öne süren Sarıgül,
"Şahsıma yöneltilen şantajlara aldırmamam, yayınlar hakkında da
gerekli yasal girişimleri yerine getirmem üzerine bu kez de fiili
saldırıda bulunmakla, tehdit edilmeye başlandım. Bu gelişmeler
üzerine de İstanbul Emniyeti'ne başvurarak, gerekli yasal
işlemlerin yerine getirilmesini talep ettim. Soruşturması devam
etmekle birlikte, yıllardan bu yana birlikte siyaset yaptığım, aynı
zamanda belediye meclis üyesi olan, ancak belediyede hiçbir zaman
idari görev üstlenmemiş bir arkadaşımın ayaklarından vurulması,
belki de bana yönelik saldırı girişiminin uyarısı niteliğindeydi."
"RÜŞVETİN BELGESİ SAHTE" CHP raporunda yer alan ve mülkiye
müfettişinin bulunmadığı ifade edilen Garanti Bankası binasının
yapı kullanma izin belgesinin bulunduğunu anlatan Sarıgül,
"Kanaatimce Mülkiye Müfettişi, yapılan incelemede neyi aradığını
görevlilere açıklamadığından, 'aradığınız belge o dosya içinde
değil, filanca dosya içerisinde bulunmaktadır' gibi açıklayıcı bir
bilgiye ulaşılması mümkün olmamıştır ya da iki ayrı işlem dosyası
içinde bine yakın belge arasında, bu belgeyi gözden kaçırmıştır.
Müfettişin iskan belgesini bulamaması hakkında farklı muhakemelerin
yürütülmesi olanaklıdır" dedi. "Rüşvetin belgesi" olarak ortaya
sürülen belgelerin ilgilileri tarafından tekzip edildiğini ve
hukuksal yola başvurulduğunu ifade eden Sarıgül, "Nitekim Şişli
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma içerisinde
rüşvete aracılık yaptığı ileri sürülen şahsın imzasını taşıyan
belgenin sahte olduğu da tespit edilmiştir" dedi. Eczacıbaşı-İş
Bankası Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı binasına ilişkin olarak
ruhsat yenileme işlemi yapılmadığını belirten Sarıgül, Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı'nın genelgesinde yer alan mevzuat hükümlerinin
geçerli olduğunu söyledi. Hakkındaki diğer iddiaları da tek tek
açıklayan Sarıgül, parti suçu işlediği iddialarına karşılık ise
düzenlediği mitinglerin davetler üzerine gerçekleştirdiğini
anlattı. Mitinglerde CHP'nin yetkili yöneticisi gibi değil, sade
bir üye gibi davrandığını söyledi. Geziler dışında, disipline sevk
edilmesine neden olan eylemlerin hiçbirisinin parti suçu olarak
tüzükte tarif edilmediğinin ortada olduğunu ifade eden Sarıgül,
"Ancak asıl parti suçunu, hakkımda düzmece, gerçek dışı iddialarla
rüşvetçi, sahtekar, üçkağıtçı, şarlatan gibi hakaretleri tüm
kamuoyunu önünde sarf eden partimizin genel başkanı, genel başkan
yardımcısı, genel sekreteri ile bu iddialara bahane edilen ve
maksatlı olarak hazırlatılan raporu hazırlayan milletvekilleri
işlemiştir. Hiç kimse ve özellikle hukukçu kimliğini taşıyanlar,
gerçekliliği henüz kanıtlanmamış birtakım iddiaları kendisi
kanıtlamış gibi, yani kendisini yargıç yerine koyarak bir kişi
hakkında hakaret içeren ifadelerle suçlamalarda bulunamaz" dedi.
Sarıgül savunmasının sonunda "Eğer ben, partimin bayrağını ülkemin
dört bir yanında sallanmasına neden olduğum için suçluysam, suçumu
kabul ediyorum. Eğer ben, partimin sesini ülkenin dört bir yanında
yankılanmasına neden olduğum için suçluysam, suçumu kabul ediyorum.
Eğer ben partimin ve halkımın vicdanının sesi olarak ülkemin dört
bir yanında sosyal demokrasi ve sosyal demokratlarını ülke
gündemine taşıyarak yeniden umut haline getirdiğim için suçluysam,
suçumu kabul ediyorum" dedi. Sarıgül, ihraç talebinin reddini de
istedi. Öte yandan YDK'nın Sarıgül hakkındaki kararını bugün
vermesi, Sarıgül'ün de karardan sonra bir açıklama yapması
bekleniyor.