Deniz Baykal Şiliden döndü
Abone olŞili'deki bir konferansa katılan Baykal yurda döndü. Baykal gündemi değerlendirdi.
Şili'nin başkenti Santiago'da gerçekleştirilen Sosyalist
Enternasyonel'in konsey toplantısına katılan CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, bugün yurda döndü. Paris'ten aktarmalı bir seferle
dönen Baykal için CHP'liler Atatürk Havalimanı VIP Salonu'na akın
etti.
Deniz Baykal yaptığı basın toplantısında, Sosyalist
Enternasyonel'in toplantısının oldukça başarılı olduğunu ifade
ederek, "Bu toplantıda sosyalist enternasyonelin gündemi ile ilgili
önemli gelişmeler ortaya çıktı. Bildiğiniz gibi dünyanın her
yerinde solun tamamen gündemi yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı
çarpıklığı, düşünce özgürlüğünün güvence altına alınması gibi
konulardan oluşur. Zaman zaman bir bakış açısı sapması ortaya
çıkar. Son zamanlarda bunu görüyorduk. Belki bu gerçek sorunlar
gündemden kalkmış gibi, yapay gündemler etrafında bir tartışmanın
geliştirilmek istendiğine tanık oluyorduk. Bu toplantı gerçek
gündemin ortaya çıkmasına yardımcı oldu" dedi. Baykal, solun
gündeminin mezhep, inanç ve etnik kimlik olmadığını; esas gündemin
ekonomik sorunlar olduğunu vurgulayarak, toplantıda KKTC'nin şu
anda iktidarda bulunan Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin Sosyalist
Enternasyonel'e tam üye olma doğrultusunda önemli bir aşamayı
gerçekleştirerek danışman üyelik konumuyla kabul edildiğini
bildirdi.
Baykal, Bülent Ecevit'in ölüm haberini Şili'de aldığını söyleyerek
daha önce CHP Genel Başkanlığı yapmış olan Ecevit için üzüntüsünü
dile getirdi. Baykal, siyasete girmesi için kendisine destek
verdiğini belirttiği ve bir kuşak için siyasi öğretmenlik yapmış
Bülent Ecevit için şöyle konuştu:
"Maalesef sayın Bülent Ecevit vefat etti. Sayın Ecevit, nadir
yetişen çok dirayetli ve ahlaklı, dürüst, halkını, ülkesini daima
sevmiş, dış baskılara karşı direnmesini çok iyi bilmiş, saygın bir
devlet adamıdır. Bizim daha önceki genel başkanımızdır. Böyle bir
önemli şahsiyetin vefat etmiş olması Türkiye bakımından önemli bir
olaydır. Türkiye, çok değerli bir siyaset adamını kaybetti. Bu
vesile ile ben herkese başsağlığı dileklerimi ifade etmek
istiyorum. Sayın Ecevit'in siyasal yaşamımıza bıraktığı temel
anlayışın, yani ilkeli, ahlaklı, tutarlı, dürüst siyaset
anlayışının, halkçı siyaset anlayışının, ülke yararlarını dış
baskılar karşısında savunma iradesinin bundan sonraki siyasi
adamlar için de büyük bir örnek oluşturacağına inanıyorum. Ben
şahsen Ecevit ile siyasal yaşamımın ilk başlangıç günlerinden beri
çalışma imkanını elde etmiş bir insanım. Benim siyasete girişimi
sayın Ecevit gerçekleştirmiştir. Onun ortaya koyduğu sistem
doğrultusunda aktif siyasete, onun uygun gördüğü bir zaman içinde
girmek durumunda oldum. Ve ondan beraber çalışarak çok şey
öğrendim. Bir bakıma sayın Ecevit'in vefatı, benim açından ayrı bir
anlam taşır. Sadece benim için değil, belli bir kuşak için siyasi
öğretmen olarak Bülent Ecevit çok önemli, çok yararlı katkılar
yapmıştır. Ben de bir kez daha Bülent Ecevit'i saygı ile anıyorum.
Keşke içine girdiği bu sağlık sorunu olumlu bir şekilde
sonuçlanabilseydi ve ayağa kalkma imkanı bulabilseydi. Hasta iken
ifade ettiğim gibi ayağa kalktıktan sonra kendisi ile kucaklaşma
olanağını bulabilmiş olsaydım. Bu içimde karşılanmamış bir duygu
olarak var olmaktadır. Bir anlamda kucaklaşamadan ayrıldığımızı
sayın Ecevit'le ölümünün bu gerçekle beni karşı karşıya bıraktığını
görüyorum."
"KKTC, ANNAN PLANI'NI BÜYÜK BİR FEDAKARLIK YAPARAK
DESTEKLEMİŞTİR"
Baykal, açıklamasının devamında AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili
ilerleme raporunu eleştirerek hiçbir tavizin verilmemesini istedi.
Baykal bu raporun her zamanki raporlardan daha çok ilgi gördüğünü
belirterek şunları söyledi:
"Ortada bir problem var. Bunu 'Aralık ayının ortasına kadar çözün.'
denmiştir. Bu konu Kıbrıs konusudur. Maalesef CHP'nin işin başından
beri bu konuda yaptığı uyarıların ne kadar önemli, ne kadar yerinde
olduğu bu raporda bir kez daha ortaya çıkmıştır. 17 Aralık 2004'de
biz Kıbrıs ile ilgili kabul edilen hususların doğru olmadığını,
bunun Türkiye bakımından gelecekte çok ciddi sıkıntılara yol
açacağını ifade etmiştik ve hükümeti uyarmıştık. Bize böyle bir
mesele olmadığı söylenmişti ve 17 Aralık sanki AB bayramıymış gibi
yapay bir biçimde kutlanmak istenmişti. Öğle vakti havai fişekler
atılarak Kızılay Meydanı'nda, gülünç bir ortamda yapay bir sevinç
topluma taşınmak istenmişti. Biz sevinmeyenlerdendik. O zaman
sevinememek bir suçlama konusu oluyordu hatırlarsanız.
Sevinemediğimizi de söylüyorduk. İşte bu yüzden sevinememiştik. 17
Aralık 2004'te yanlış bekleyişler yaratılmıştır. Arkasından 29
Temmuz 2005'te o kabul doğrultusunda protokol imzalamıştır. Şimdi
bizim önümüze getirilen konu işte 17 aralıkta kabul ettiğimiz ve
2005'te imzalan protokolün gereğinin yapılmasıdır. Bizden bunun
istenmesi haklı değildir. Doğru değildir. Kıbrıs konusunda ne
Türkiye'ye ne KKTC'ye baskı yapmayı haklı gösterecek hiçbir neden
yoktur. KKTC, Annan Planı ile ilgili oylamada büyük bir fedakarlık
yaparak planı desteklemiştir. O planı desteklememiz halinde KKTC'ye
yönelik kısıtlamaların, ambargoların ortadan kaldırılacağı bize
vaat edilmiştir. AB tarafından ve BM tarafından vaat edilmiştir.
Ama bunların hiçbirisi yerine getirilmemiştir. Şimdi bizden somut
adım atma talebi önümüze getirilmektedir. Bu haklı, doğru değildir.
Bu, Kıbrıs sorununun adilen çözümüne katkı yapacak bir yaklaşım
değildir. Ama ne yazık ki bu konuda bize baskı yapılmasına fırsat
verecek bir yanlış politika izlenmiştir. Şimdi o yanlış politika
ile uğraşmak durumunda kalıyoruz. O yanlış politika, kabullerden
kaynaklanan yanlış politikadır. Eğer o kabuller yapılmamış olsaydı
bugün kimse bize bu konuda baskı yapmak durumunda olmazdı. Hükümet
şimdi anladı ki bu yapılamaz. Bu yapsştir. Onun ortaya koyduğu
sisteılamaz ise bunu o zaman söyleyecekti."
Baykal, AB'nin büyük yanlışlar yaptığının savunarak, "Kıbrıs
sorununda çözüm ihtiyacını herkes görüyor. Bu çözümün nasıl olacağı
ile ilgili temel parametreler bellidir. O parametreleri bir tarafa
bırakarak fiili durumu hazmettirmeyi, Kıbrıs'ta çözüm diye kabul
ettirmek mümkün değildir. Bu; bir salam politikası izleyerek dilim
dilim 'şimdi şunu yap, şimdi bunu yap' diyerek olayın esasını
çözmeden fiili durumu bize hazmettirme girişimdir. Kıbrıs konusunda
AB büyük yanlışlar yapmıştır. Şimdi o yanlışların bedelini bize
ödettirmeye çalışıyorlar. Bu noktada hükümetin sağlam durması
lazımdır. Kıbrıs ile ilgili hiçbir ödün verilemez. Bunu izah etmek
mümkün değildir. Üst üste her türlü özveriyi göstermiş olan
Türkler'e şimdi bu noktada bir kez daha Kıbrıs konusunda
'limanlarını aç, havalimanlarını aç, ben ona bağlı olarak
izolasyonları kaldırmayı düşüneyim' demeyi kabul etmek mümkün
değildir. İzolasyonları kaldırma, Annan Planı'na verilen desteğin
karşılığıdır. Ayrıca bir de desteği vermeyen taraf, AB'ye tam üye
olmuştur. Veren taraf dışarıda kalmıştır. Söz verildiği halde
izolasyonlar ve kuşatma kaldırılmamıştır. Şimdi bize 'Türkiye de
limanlarını açsın' deniyor. 'Ondan sonra Kıbrıs'ta sorun
kalmayacak'. Buna kesinlikle giremeyiz. Hükümet de girmemelidir. AB
kendi yanlışını Türkiye'yi kenara sıkıştırıp, AB ile müzakerelerin
devamı buna bağlıymış gibi bir hava yaratarak Türkiye'den ödün
almaya çalışılıyor. Sakın ha, bu ödün verilmemelidir. Türkiye ile
AB ilişkisi başka bir ilişkidir. 70 milyonluk bir ülkeyiz.
Kıbrıs'ın bunun bir ön şartı haline dönüştürülmek istenmesi kabul
edilemez. Hükümetin tavrını dikkat ile izleyeceğiz" dedi.
ABD'deki seçimleri de değerlendiren Deniz Baykal, "Ekonominin
gidişatı ile ilgili bir sorun yoktur ama iktidar çok ciddi bir
şekilde tarihi oy kaybı yaşamıştır. Bunun sebebinin Irak müdahalesi
olduğu, yapılmış bütün araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Tabii bu
çok önemli bir noktaya bizi getiriyor. Amerika'nın kendisi ABD
Başkanı'nın açtığı doğrultudaki gelişmeyi sorgulamaya başlamıştır
ve bu konuda tavır takınmaya başlamıştır. Bunu çok belirleyici
olarak görüyorum. Tabii Türkiye'de bu konu bizim önümüze
getirildiği zaman başta CHP olmak üzere toplumumuzun pek çok
kesiminin takındığı tutumun bu gelişme ile bir kez daha
doğrulandığına tanık oluyoruz. Yani o anda ABD adına konuşanlar
bizden bir şey istedi ama aradan kısa bir süre geçti, şimdi
bambaşka bir Amerika şekillenmeye başlıyor" ifadelerini kullandı.
Baykal, konuşmasına şöyle devam etti:
"Umut ediyorum bu sonuç hepimize ders olur. Böyle birleri istiyor
diye ülke yararına olmayan politikalara sürüklenmenin hiç kimseye
yarar getirmediği bu vesile ile daha iyi anlaşılır. Bush'un da
seçimden sonra değiştirilmesi noktasına gelmiş olması, ABD
demokrasisinin gerçekten işlemekte olduğunu göstermesi açısından
önemlidir. Umut ediyorum, bu anlayış bölgeye yönelik politikalara
da yansır. Bölge çok acı çekti. Tarihin en ızdıraplı günlerini
yaşadı bu bölge. 650 bin kişi canını kaybetti. Büyük facialar hale
yaşanıyor. Bütün bunlara son verecek6etir. Onun ortaya koyduğu
siste yeni bir yaklaşımın bu vesile ile ortaya çıkmasını
diliyorum."