Deniz Baykal ve arkadaşları dünkü kurultaya katılmayınca zaten
ruhen uzak olduğum siyaset arenasında dövüşebilmenin aslında
herkesin de harcı olmadığını anladım…
Söz konusu yılların siyasetçileri olsa bile…
Deniz Baykal’ın yıllarca genel başkanlığını yapmış olduğu
partiye, ülkenin en çok da muhalefete ihtiyacı olduğu zamanda
sırtını dönmüş olması beni siyasetin o soğuk, o çıkarcı dünyasını
görmeye zorluyor… Her ne kadar o yana bakmak istemesem de…
Dünkü kurultay gösterdi ki, gerçekler asla gizlendikleri yerde
durmuyor mutlaka gerçekleşen bir olay onu bizim gözümüze
sokuyor…
Anlaşılması hakikaten zor olan siyaset dünyası bazen gerçekten
koltuk sevdasına dönüşebiliyor!
Peki, Deniz Baykal ve muhalifler dünkü kurultaya katılmadı da ne
oldu?
Deniz Baykal orada olsaydı ne olacaksa onlar oldu…
Oy birliğiyle yeni tüzük kabul edildi…
Sahi bu tüzüğün değişmesini isteyenler de onlar değil miydi?
Niye bu tepki?
Demek ki siyasetin o soğuk yüzü, o çıkarcı ruhu burada devreye
giriyor.
Ben yapamadıysam sen yapamazsın!
Çünkü itiraz tam da buraya! “Ben yaptım oldu diyemezsin”.
Sen yapsaydın, yaptın da itiraz eden mi oldu!
Tabii dünkü kurultay sonrası hiç beklemedikleri şeyler oldu.
Kılıçdaroğlu dünkü kurultaydan güçlenerek çıktı.
Partinin sahibinin bir kişi olmadığı, demokrasinin parti içine
egemen olduğu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiyi kucaklayabileceği
belli oldu.
Kadınların ve gençlerin yenilenen muhalefete olacak dinamik
katkısı anlaşılmış oldu.
Görünen o ki Pazar günü CHP adına iyi şeyler oldu.
Aslında Deniz Baykal kendi derdine yansın…
Olan bence ona oldu.
Onca yıl genel başkanlık yaptığı partide fahri başkan olarak
anılma fırsatını kaçırdı…
Yazık oldu…
twitter.com/nsrnylmz