Deniz Baykal çatı adaya rıza gösterecek mi?
Abone olCHP'de çatı adaya karşı başlayan muhalefetle gözlerin çevrildiği Deniz Baykal ne yapacak? Alternatif aday ve deklarasyon iddiaları gerçek mi?
CHP'nin MHP ile "çatı aday" olarak
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu tercih etmesiyle parti içinde özellikle
ulusalcı kanadın muhalefetiyle karşılaşması gözleri Deniz Baykal'a
çevirdi. Çatı aday konusunda ne düşündüğü ve ne yapacağı merak
edilen Baykal, Habertürk gazetesinden Kübra Par ile konuştu.
İhsanoğlu tercihi ve partideki tepkileri değerlendiren Baykal "iki
muhalefet partisinin bir araya gelerek aldıkları kararı sabote
etmek gibi bir niyetim yok, engelleme gayreti içinde değilim."
derken önemli bazı eleştirilerde bulundu.
İşte Baykal röportajındaki çarpıcı
bölümler:
Muhalefet çatı adayı nihayet açıkladı. Memnun
musunuz?
Meseleye geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor. 12
yıldır AKP iktidarda ve Türkiye bir krizler yumağıyla
boğuşuyor. Böyle bir ortamda muhalefet öncelikle bu tablonun
siyaseten tartışmasını yapmalı, ülkeyi bu yanlışlardan alıkoyacak,
umut veren, siyasi vizyona sahip bir aday göstermeliydi.
Öncelikle Güneydoğu Anadolu'daki tablo... Çeşitli açılımlar denendi
ama geldiğimiz noktada karayolları onların denetiminde, bayraklar
indiriliyor, anneler çocuklarının dağa kaçırılmasından şikâyet
ediyor. Umutsuzluk karamsarlık, tepki ve şiddet bölgeye egemen
olmaya başladı. Anaların göz yaşı dinmiş değil. Bir diğer sorun
sınırlarımızın delik deşik olması. Bölgede abi rolü oynayacak, oyun
kurucu ülke olma hevesiyle yola çıkıldı ama tam tersine zafiyetler
oluştu. Türkiye sınırları içinde 1 milyon 200 bin göçmen var.
Ortadoğu'ya terörist lojistiğinin kritik bir bölgesi haline geldik.
Bunun altında gerçekçi olmayan heveskâr bir dış politika anlayışı
yatıyor. Öte yandan Türkiye'de bir iç travma
yaşandı. Ergenekon ve Balyoz davalarında insanlar en ağır
cezalara çarptırıldı, şimdi Anayasa Mahkemesi kararıyla
çıkıyorlar. "İktidarın kendi iç koalisyonu bozuldu" gibi
değerlendirmeler yapmak mümkün ama aslında kamuoyu bu davaları
taşıyamadı. Bu bir travmadır, trajedidir. Bir başka konu yolsuzluk
krizi. Bir süre önce yatıp kalkıp bunu konuşuyorduk, şimdi unuttuk.
Bunun altında demokratik anlayışla bağdaşması mümkün olmayan bir
özgüven ve "bize hesap sorulamaz" anlayışı yatıyor. Bu arka
planının önünde 12 yıl sonra Cumhurbaşkanı arıyoruz ve bu olaylar
gerçekleşirken Başbakanlık yapmış olan Sayın Tayyip Erdoğan,
Cumhurbaşkanı adayı olarak karşımıza çıkacak...
Buna karşı muhalefet ne yaptı?
Aslında son 12 yılda yaşanan sorunların arkasında 90 yıllık bir
tablo var. Cumhuriyetin temellinde üç temel norm yatıyor. Birincisi
etnik dinsel mezhepsel ayrışmaları ve sınıf farklılıklarını dikkate
almayan eşit yurttaşlık anlayışı. İkincisi siyaseti dinin etkisinin
dışında tutma kararı ki bu bize demokrasi ve İslam'ı aynı anda
yaşama şansı veriyor. Üçüncüsü tüm zaaflarına rağmen Türkiye'nin
bir hukuk devleti olması. Bütün bunlar Türkiye modeli olarak
adlandırabileceğimiz önemli bir modernleşme projesidir. Bu model
sayesinde bütün kargaşalara rağmen istikrarlı, giderek gelişen,
sosyal ve ekonomik bakımdan iddiaları olan saygın bir ülkeyiz.
Bu anlattıklarınızın Cumhurbaşkanlığı seçimiyle tam olarak
ilgisi ne?
Yaşadığımız sorunların nedeni bu değerlere duyarsızlık.
Yanlışlıklar daha ortaya çıkmadan siyasete müdahale edecek,
kararlı, etkin bir Cumhurbaşkanı tercih
etmeliyiz.
“Cumhurbaşkanı siyasete müdahale etmeli” diyorsunuz
yani...
Evet, vatandaşlık anlayışımızı bozacak uygulamalara izin
vermeyecek, mezhep anlayışına dayalı dış politikaya karşı çıkacak,
içeride Türkiye Cumhuriyeti’ni tarif edecek, hukuk devleti
konusunda tereddüt yaratmayacak, yolsuzluklar karşısında
susmayacak...
Ama Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na karşı çıkanların en
büyük eleştirisi siyasete müdahale etme olasılığı...
İhale yapacak bir Cumhurbaşkanı önermiyorum ki!
Ama Cumhurbaşkanı söyleyeceği üç cümleyle Türkiye’deki
nabzı yönlendirebilir ve şimdi buna ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı’nın siyasete müdahalesi güçler ayrılığı
açısından tehlikeli değil mi?
Devletin temel değerleri zafiyete uğradığı zaman susmayacak
bir Cumhurbaşkanı olmalı! Türkiye modelini tolere eden
değil sahiplenen, eşit vatandaşlık konusunda kem küm etmeyen, “O
kadarını dayatmayalım, olmasa da olur” demeyen, hukuk devletini
kimin aleyhine olursa olsun işletecek, Türkiye’nin ana doğrultusunu
belirleyecek, dünya sistemi içindeki konumunun bilincinde biri
olmalı. “Pasif olsun, karışmasın, kavga etmesin, uslu uslu dursun”
diyenlerin haklı olduğunu düşünmüyorum. Öyle birCumhurbaşkanımız
var zaten. Ona benzeyen birini çözüm olarak kabul etmek mümkün
değil... “Cumhuriyet döneminde hatalar yapıldı, kültür ikilemi
yaratıldı” deyip bunun tersine doğru yönlendirmeyen, Türkiye’yi
Ortadoğu dünyasına monte etme peşinde olmayan, İslam ülkeleriyle
ilişkileri iyi tutan ama Türkiye’nin farklılığının bilincinde
birine ihtiyaç var. Ne yazık ki böyle bakılmadı. Başbakan’ın kimlik
özelliklerinde ayrıştırarak, “Kavgacı, vur-kırcı değil, daha
eğitimli, yabancı dil biliyor” diyerek bir kişi seçilmesini doğru
bulmuyorum.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin “kutuplaşan toplumu
bütünleştirecek, herkesin Cumhurbaşkanı olabilecek” aday
tarifi yanlış mıydı yani?
Kutuplaşmayı gidermenin yolu kutuplardan birine gidip teslim olmak
değildir. Kutuplaşma dediğiniz bir dengedir. Demokrasi birbirimize
tahammül etmek zorunda olduğumuzu anlamamızla hayata geçer. Herkese
yer var, kendini koruyacaksın. “Falan uluslararası kuruluşun
başında vatandaşımız var, değerli bir insan... Canım boşver, şimdi
teslim olalım, kaleyi içten fethederiz” demekle olmaz. Siyasetten
vazgeçince yerini kurnazlık almaya başlar. Cumhurbaşkanlığı adayı
kurnazlıkla seçilmez, siyasetle seçilir! Seçilemeyebilir, bu bir
mücadeledir...
Ekmeleddin İhsanoğlu seçimde başarısızlık korkusuyla
mı önerildi yani?
Şimdi de başarısız olabilir. Bunun bir garantisi mi var? Yaşayıp
göreceğiz. Herkes siyasetine sahip çıkacak. “Ağırbaşlı bir
şahsiyeti oraya koyalım” dediler. Zaten var öyle biri... Bu neyi
halledecek? Siyasi mücadeleden vazgeçerek bu sıkıntıları aşamayız.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri son dönemde yaşanan sıkıntıları anlatmak
için önemli bir fırsattı. Ciddi bir tartışma ortamı yaratılabilirdi
ama bu yapılmadı.
Ekmeleddin İhsanoğlu neden uygun bir aday
değil?
Kibar, beyefendi, iyi yetişmiş, dünyada geniş bir yelpazede Suudi
Arabistan’dan Anglo Sakson dünyasına kadar ilgi gören değerli bir
vatandaşımız her yere layıktır. Fakat Türkiye’nin yaşanan krizler
karşısında dik duracak, Türkiye siyasetini özümsemiş, o siyasetin
mücadelesini verecek, iktidarın yanlışları karşısında “Olmuyor”
diyecek birine ihtiyaç vardı. Bu tarif ettiğim niteliklerin Türkiye
içinde daha güven veren temsilcilerini bulmak mümkündü. Siyasetten
vazgeçip “Bugünün modası bu, böyle birini önerelim, onun arkasında
saf tutalım” diyerek bir yere varılmaz. Bu, kendimizi onların tarif
etmesi sonucunu doğurur.
‘SİYASET BİR LEGO OYUNU
DEĞİLDİR’
Muhalefet AK Parti tabanından da oy alabilecek bir ismi
seçti. Erdoğan’ın kitlesel desteği varken tarif ettiğiniz
özelliklerde birinin kazanma şansı olur muydu?
Siyaset bir lego oyunu değildir, “Onu oradan aldık, buraya koyduk”
diyemezsiniz. “Senin şu kadar oyun var, benim bu kadar oyum var”
gibi laflar boştur. Her seçim yeni bir gündemdir. Yerel
seçimlerdeki şartlar farklıydı. Halk istikrar bozulmasın
diye AKP’ye oy vermiş olabilir ama Cumhurbaşkanlığı seçimi
başka bir şeydir.
Erdoğan’ın adaylığı karşısında tüm kesimlerden oy alacak
birini bulmak kolay mıydı?
Biraz haksızlık etmiyor musunuz? Başbakan’la şahsi bir husumet
içinde olmayan, onunla kavga etmeyecek ama devletin temel
değerlerine sahip çıkacak, yanlış yaptığında “Dur” diyebilecek
birini çıkarsaydık AKPtabanı da oy verirdi. Türkiye’nin şimdi
Sayın Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı’na ihtiyacı yok ama Sayın Tayyip
Erdoğan’ın bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacı var. 12 yıllık
sorunlar ortadayken onu Cumhurbaşkanlığı’na getirmek yanlış bir
iştir.
Bu fikirlerinizi CHP’ye ve diğer partilere anlatma
imkânı bulabildiniz mi?
Hayır hiçbir yerde anlatamadım çünkü “Zaten böyle bakarlar” diye
varsayıyordum.
‘MUHALEFETİN KARARINI SABOTE
ETMEYECEĞİM’
Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Bu değerlendirmelerimi iyi niyetle herkesle paylaşıyorum ama iki
muhalefet partisinin bir araya gelerek aldıkları kararı sabote
etmek gibi bir niyetim yok, engelleme gayreti içinde değilim.
Üzülüyorum, bu fırsat daha iyi kullanılabilirdi ama böyle oldu.
Artık yapacak bir şey yok. Ben sadece görüşlerimi kayda
geçiriyorum.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı hem parti içinde hem de
seçmen arasında belirli bir kesimi mutsuz etti. İtiraz etmek üzere
bir bildiri yayınlanacağı söyleniyor...
Arkadaşlarıma “Artık bunların fazla anlamı yok. Başka ismi önerme
çabasına girmeyin. Böyle bir karar alınmış. Siyaset böyle bir
şeydir, insanlar yaşayarak öğrenir” dedim. Bana adaylık önerenlere
de “Kesinlikle öyle bir şey düşünmem” dedim. Bakalım şimdi bu
kimlik siyaseti, bu kurnazlık işleyecek mi? Merakla
bekliyorum...
BAYKAL KÖŞK İÇİN TEKLİF ALDI
MI?
Muhtemel adaylar arasında sizin isminiz de geçti. Partiden
ve tabandan destek verenler oldu. Teklif geldi mi? Değerlendirdiniz
mi?
Hayır, teklif gelmedi. Bu çok önemli bir konu, insanların kendi
hevesleri doğrultusunda çaba göstererek elde edebilecekleri bir şey
değil. Ortada yaşanmış bir hayat, bir kimlik vardır. Eğer bu konuda
karar alacak olanlar bir tercih ifade ederlerse o zaman devreye
girersiniz. Benim için o aşamaya gelinmedi. Hangi şartlar hakkında
kabul etmeyeceğimi ifade ettim. Bu mücadeleden vazgeçilmedi, yola
devam, “Bundan sonra sen götüreceksin” diyerek mutabakatla bir
görevlendirme yapılsaydı bunun sorumluluğu üstlenirdim.
CHP TABANI İHSANOĞLU'NA OY VERECEK
Mİ?
CHP tabanı İhsanoğlu’nu benimseyip destekleyecek mi?
Öngörünüz nedir?
Bu konulara girmek istemiyorum, yönlendirme anlamına gelir. Yaşayıp
göreceğiz.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN