Demokratikleşme paketi üzerinden yüklendi
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Yarın saat 11.00’de açıklayacağı sözde demokratikleşme paketinin PKK’ya verilen tavizlerde yeni bir eşik...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Yarın saat 11.00’de
açıklayacağı sözde demokratikleşme paketinin PKK’ya verilen
tavizlerde yeni bir eşik olacağı şimdiden bellidir" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlenen
2014 Mahalli İdareler Seçimi Aday Takdim Toplantısı’ndaki
konuşmasında, yıkılmadık değer, sarsılmadık mukaddesat,
incitilmedik gönül kalmadığını öne sürerek, ”Bugüne kadarki
gelişmeler, yarın karşılaşacağımız sorunların acı habercisidir.
Önümüzdeki tehlike çok büyüktür. Karşımızdaki birinci tehlike,
ülkemizi uçuruma sürükleyen güvenlik tehditleridir. Hudut boyları
teröristlerin insafına terk edilmiştir. Türkiye’nin milli devlet
niteliği ve üniter yapısı hedef alınmıştır. Artık kimsenin mal ve
can güvenliği kalmamıştır. Türk milletinin bin yıllık kardeşliği
tehdit altına girmiştir. İkinci tehlike, milletimizi bölünmeye
doğru götüren cepheleşmedir. Etnik temelde bölünme, inanç temelinde
cepheleşme, mezhep temelinde iç ve dış tahrikler artmıştır.
Kimlikler kaşınarak gerilim ortamı körüklenmiştir. Toplumsal
huzursuzluk ve çatışma alanları genişlemiştir. İç huzur, kardeşlik
ve dayanışma ruhu hasar almıştır" diye konuştu.
Bahçeli, tehlikelerden üçüncüsünün, siyasi ve sosyal bünyedeki
çözülme olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti:
"Ahlaki çürüme devlet ve toplum hayatımızı bütünüyle kuşatmıştır.
Yozlaşma kültürü her alanda derin kökler salmıştır. Türkiye
kanunsuzluklar ülkesi olmuştur. Devlete ve adalete olan güven
duygusu temelden zedelenmiştir. Siyaset kurumu kirlenmiş ve toplum
nazarında itibar kaybetmiştir. Karşımızdaki dördüncü tehlike,
ekonomik kriz, yokluk ve yoksulluktur. Ekonomik dengesizlik
vatandaşımızın bağrını delmiştir. İşsizlik, iflaslar, işten
çıkarmalar, yoksulluk, yolsuzluk artmıştır. Emeklimiz, işçimiz,
memurumuz, köylümüz, çiftçimiz, esnafımız çaresizdir. Gelir
dağılımındaki uçurum sekiz kata çıkmıştır, servet farkı büyümüş,
yandaş zenginler süratle çoğalmıştır.
Beşinci tehlike ise Türkiye’nin bekasını tehdit eden küresel
gelişmeler ve hükümetin uluslararası teslimiyetidir. Haçlı
zihniyeti, Müslüman katilleri, Türk düşmanları, insanlık kasapları
AKP hükümetinin arkasında sıraya girmiştir. Milletimizden ve
coğrafyamızdan intikam almak isteyenlerin tamamı Başbakan’ın
arkasında kuyruğa dizilmiştir. Başbakan İslam coğrafyasının
bombalanmasına açık davetiye çıkarmış ve BOP’a varlığını
bağlamıştır.
Tüm komşu ülkelerle ters düşülmüş, etrafımız neredeyse ablukaya
alınmıştır. Suriye’den Mısır’a, Irak’tan Lübnan’a AKP’nin foyası
ortaya çıkmış, sıfır sorun politikası imha olmuştur. Gelin görün
ki, bunca ağır manzaraya rağmen, fazilet yoksunları 11 yıldır
görevdedir. Türklüğü hakir gören, milliyetçililiği ayaklar altına
alma küstahlığı gösteren nankörler 11 yıldır işbaşındadır. Şeytani
hesaplar 11 yıldır iktidar koltuğunda kurulmaktadır. Cahiliye
dönemi mirasçıları, kavmiyetçi körlüğün temsilcileri 11 yıldır
yedikleri önünde, yemedikleri arkalarındadır. Yalan 11 yıldır,
hayal 11 yıldır, boyun eğme 11 yıldır, korku 11 yıldır, acizlik 11
yıldır hakimdir. Türkiye 11 yıldır kabus filmini seyretmektedir.
Kervan yağmacıları, talancılar, vurguncular, tefeciler, kriz ve
kaos tüccarları 11 yıldır geceli gündüzlü faal haldedir. İktidar
keyfidir. İktidar zorbadır, baskıcıdır ve anti demokratiktir.
Başbakan Erdoğan tahammülsüz, hoşgörüsüz, dikta özleminden yanıp
kavrulmaktadır. Başbakan Erdoğan adeta cehennem ateşine odun
taşımaktadır. Bu zihniyetin hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Bu
zihniyetin hiçbir sözü hedefini bulmamıştır."
DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ
Bahçeli, vaatlerin boşa çıktığını, iddiaların söndüğünü, başarı
masallarının gerçek yüzünün kısa sürede ifşa olduğunu iddia ederek,
şunları dedi:
"Özgürlük ve demokrasi iddiaları sözde kalmış, üstelik her
bayalığın, her delaletin, her şaibeli niyetin içine saklandığı
kılıf şekline getirilmiştir.AKP’nin demokrasi algısı ve anlayışı
defoludur. AKP’nin bireysel hak ve özgürlük mantığı yaralıdır,
bağnazdır ve küresel güçlerin ipoteği altındadır. AKP’nin ileri
demokrasi kurgusu millet aleyhine olacak her şeyi ihtiva
etmektedir. Başbakan Erdoğan demokrasi diyerek PKK’nın heybesini
doldurmakta, bölücülerin gönlünü okşamakta, bölünmüş Türkiye’nin
haritasını çizmektedir. Yarın saat 11.00’de açıklayacağı sözde
demokratikleşme paketinin PKK’ya verilen tavizlerde yeni bir eşik
olacağı şimdiden bellidir. Günlerdir demokrasi paketi hakkında
spekülasyonlar yapılmakta, içinde nelerin olacağı tartışılmaktadır.
Başbakan Erdoğan pakette ’sürprizlerin olduğunu, 76 milyona hitap
edeceğini ve herkesi kapsayacağını’ iddia etmiştir.
Yıkımdan sorumlu başbakan yardımcısı ’ilk günkü gibi kararlıyız,
ezberleri bozacağız, 11 yılda açıklamadığımız en kapsamlı paket,
bütün kesimleri ilgilendiriyor, çok beğenilecek, her sorunu
çözecek’ mesajlarıyla oyalanmış, kendini kandırmıştır. Diğer bir
başbakan yardımcısı da paketin ’tarihi’ olduğunu belirtmiş, derin
anlamlar yüklemiştir. AKP’ye Kandil kontenjanından girdiğini söz ve
eylemleriyle fazlasıyla ispatlayan, MHP düşmanlığından terfiler
almış bir genel başkan yardımcısı da, ’demokratikleşme paketi
Türkiye’nin ihtiyacıdır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
ihtiyacıdır’ beyanında bulunmuştur. Artık zaman dolmuştur. Yarın
her şey netleşecek, tüm gerçekler Başbakan’ın ağzından kamuoyuna
yansıyacaktır. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, PKK’nın aylardır
sahnelediği tehditler, süreç ihanetini bitirme, saldırılara tekrar
başlama gözdağları işe yaramış, Başbakan’ın gözünü korkutmuştur.
PKK’lı teröristler küstahça konuştukça Başbakan bunalmış ve köşeye
sıkışmıştır. Süreç ihanetinin sözüm ona ikinci aşamasına geçilmesi
maksadıyla AKP’nin elini çabuk tutması, yoksa bedelinin vahim
olacağı caniler tarafından hemen hemen her gün iddia edilmiştir.
PKK bastırdıkça, Başbakan erzak paketi gibi demokratikleşme paketi
hazırlamaya can havliyle koyulmuştur.
Şimdi soruyorum sizlere, demokrasiyi pakete sığdırmak nasıl bir
siyasi aklın harcıdır? Kimseye sormadan, PKK ve İmralı canisi
dışında hiç kimseyle tartışmadan, üstelik herhangi bir katılım
sağlamadan demokratikleşme adımı atılmasından bahsetmek nasıl bir
küflenmiş aklın ürünüdür? Sayın Başbakan, demokrasiyi paketlemeyi
makarna, nohut, bulgur, pirinç paketlemeye mi benzetiyorsun? Bu
demokratikleşme paketi madem 76 milyonu ilgilendiriyor, madem her
sorunu çözüyor, madem her yaraya merhem oluyor da, neden ve hangi
maksatla hazırlık aşaması sır gibi saklanmış, redaksiyon bu kadar
uzun sürmüştür? İmralı canisinin onayından, Kandil’in parafından
geçtiği tartışmasız olan bu paketle ilgili acaba AKP’nin değerli
milletvekillerinin kaçı bilgilendirilmiş, kaçı haberdar edilmiştir?
Bugüne kadar yaşananlardan çıkan sonuç şudur ki, Başbakan’ın
demokratikleşme paketi PKK’ya sunulmuş, üzeri şehit kanıyla ciro
edilmiş bölünme çekidir. Bu paket bir diyettir. Bu paket PKK’nın
tetiğe uzanan elini şimdilik de olsa inmesine yönelik tavizkar bir
hamledir. Bu paket İmralı canisi, Kandil Dağı ve Başbakan arasında
kurulan masada muhteviyatı kaleme alınmış yeni bir ihanet
reçetesidir. Anlaşılmaktadır ki bu paket, 2009 tarihli demokratik
açılım isimli yıkım projesinin, Oslo’da, İmralı’da ve Avrupa’nın
farklı ülkelerinde yapılan pazarlıkların, bu yıl içinde başlatılan
sözde çözüm ve barış sürecinin süzülmüş, damıtılmış ve rafine
edilmiş hali olacaktır. Her şey İmralı canisinin 15 Ağustos 2009
tarihindeki yol haritasına ve üç aşamalı eylem planına göre
ilerlemektedir. Demokratikleşmeyi PKK’ya endeksleyenler, PKK’ya sus
payı verenler bu vebalin altından kalkamayacaklardır. Buradan
soruyorum: PKK anadilde eğitim istiyor, AKP bunu verecek midir?
PKK anadilde kamu hizmetini dayatıyor, AKP bunu sağlayacak mıdır?
PKK, bazı yerleşim yerleri isminin değişmesini, mesela Tunceli’nin
Dersim olmasını talep ediyor, AKP buna çanak tutacak mıdır? PKK,
Alfabeye yeni harf ilaveleri olsun diye diretiyor, AKP buna tamam
diyecek midir? PKK, seçim barajının düşürülmesini bekliyor, AKP
bunu hayata geçirecek midir? PKK, Terörle Mücadele Kanunun
kaldırılmasını veya budanmasını umuyor, AKP buna eyvallah diyecek
midir? PKK, andımızın kaldırılmasını, kolektif kültürel hakların
verilmesini, özerkliğin önündeki engellerin teker teker bertaraf
edilmesini gözlüyor, AKP buna da rıza gösterecek midir? Sayın
Başbakan soruyorum sana, İmralı canisinin serbest kalması için
verilmiş bir sözün, PKK’yı siyasete taşımak için imzaladığın bir
senedin var mıdır? KCK ve PKK tutuklularının salıverilmesi
konusunda teminat verdin mi? Kürdistan diyerek bas bas bağıran
müzakere ortaklarına, siyasi bölücülere; ’merak etmeyin o da
olacak, ustanıza güvenin’ diyerek garanti verdin mi? Yarın
açıklanacak sözde demokratikleşme paketiyle ilgili ayrıntılı
değerlendirmeyi şüphesiz yapacağız. Ancak şu kadarını söylemeliyim
ki, bu paket serisi ne ilk, ne de son olacaktır. Eğer, yarınki
açıklamada PKK’nın ve bölücü çevrelerin istekleri gözetilmezse
diyeceğimiz bir şey yoktur. Tersi olursa, ki olacak olan da budur,
Sayın Arınç sorarım sana, asıl densizi, gerçek münasebetsizi itiraf
edebilecek cesareti gösterecek misin? Hatırlarsanız, PKK’yla
müzakere ediliyor dediğimizde Başbakan sinir küpüne dönmüştü. Ne
var ki, zaman birçok konuda olduğu gibi, bunda da bizi haklı
çıkarmıştı. Başbakan Erdoğan bir kez daha namluyu ters tuttuğunu
görememiş, ateşle oynarken kendini yakmaktan kaçamamıştı. Ve şeref
bahsinden, yüzünü kızartacak, başını öne eğecek bu polemikten
sağsalim çıkamayarak, bizatihi kazdığı şerefsizlik kuyusuna çırpına
çırpına düşmekten de kurtulamamıştı. Şimdi de densizin kim
olduğunu, densizlik rekabetinde kimin açık ara ipi göğüsleyeceğini
söz konusu başbakan yardımcısı inşallah görecek, güçlü ihtimaldir
ki, gizli gizli ben ne yaptım diye her zamanki gibi
ağlayacaktır.
Meydanın boş olduğu yanlışına kapılan dağılmış vicdanlar, milli
haysiyet ve şeref kaybıyla bölücülüğün yörüngesine tutunan şahsiyet
fukaraları, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in infialiyle yollarını
şaşıracaklardır. Sayın Başbakan sana sesleniyorum, boşuna uğraşma,
boş yere çırpınma, boş boş konuşma. Başaramayacaksın,
yapamayacaksın, asla yenemeyeceksin ve sonunda da millet vicdanında
mahkum olarak adaletten yakanı kurtaramayacaksın."
"TÜRKİYE ZORLU BİR COĞRAFYA’DA BULUNUYOR"
Türkiye’nin zorlu bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çeken Bahçeli,
"Hakikaten etrafımız mayınlarla çevrilidir. Komşu coğrafyalarda
sorunlar had safhadadır. Ortadoğu kan revan içindedir. İslam alemi
belirsizliğe, bunalıma ve iç kargaşaya savrulmuştur. Bizi en çok
üzen hususlardan birisi İslam adına işlendiği ileri sürülen
cinayetlerdir. Barış ve kardeşlik dinimizin terörizmle yan yana
getirilmesi, Allah Allah sözleriyle vahşi katliamlar yapılması en
başta büyük bir saygısızlık ve hakarettir. İslam dini merhamettir,
hoşgörüdür, şefkattir. İslam’a sırtını yaslayarak insan öldürenler
olsa olsa yabancıların piyonu, dinimizin gizli hasmı ve şeytanın
hizmetkârıdır. Hiçbir Müslüman bilerek, isteyerek ve kasten cana
kıymayacaktır. Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de, Mısır’da ve daha
birçok ülkede insan kanı oluk oluk akmaktadır. Müslüman alemi büyük
bir buhran yaşamaktadır. Halep’ten Aden’e, Tunus’tan İslamabad’a,
Hicaz’dan Himalaya eteklerine kadar sorunlar çığ gibidir. Türk
milleti, eski hakimiyet havzalarından çıktı çıkalı, nifak bütün
Akdeniz, Kızıldeniz ve çöller boyunca etkindir. Kaynağı ne olursa
olsun terörizm, sonuçta bir şiddet ideolojisidir ve hangi
mazeretten ilham aldığı önemsizdir.
Bu itibarla insanlığın; elinde silah, vücudunda bomba, aklında kan
olan terörist kişi ya da gruplara karşı müşterek bir refleks
göstermesi ve cephe oluşturması gerekmektedir. Bu titizlilik ve
duyarlılık her ülkenin, her milletin ve hepimizin görevi olmalıdır"
diye konuştu.
"VAHŞET DOLU MANZARALARIN, SALDIRILARIN İSLAMİ TERÖR
İSİMLENDİRİLMESİNİ KINIYORUM, LANETLİYORUM"
Son günlerde değişik ülkelerde meydana gelen vahşet dolu
manzaraların, saldırıların ve İslami terör isimlendirilmesini
kınadığını ve lanetlediğini söyleyen Bahçeli, şunları dedi:
"Kenya’da AVM baskını yapan, Pakistan’da bir Kilise’ye saldıran El
Kaide ve Taliban unsularının İslam’ı kötülemek ve kötü göstermek
adına görevlendirildikleri, el altından desteklendikleri ortadadır.
El Kaide uzantısı teröristlerin AKP’nin basiretsiz ve öngörüsüz
yardımları sonucunda ülkemizin sınırlarında da iyice
konuşlandıkları, mevzi kazandıkları bir gerçektir. Bu Türkiye için
çok ciddi bir güvenlik sorunudur.
Başbakan Erdoğan şımarıklığının, bir adım sonrasını göremeyen
ufuksuzluğunun ve dışişleri bakanı da stratejik musibetin zehirli
sonuçlarına katlanacaklardır. Özellikle Kenya’da ölenler arasında
Hollanda doğumlu bir Türk kadının da bulunması hepimizi derinden
etkilemiştir. Sekiz aylık hamileyken teröristlerin ateşiyle can
veren Elif Yavuz isimli kardeşimize Cenab-ı Allah’tan rahmet,
ailesine başsağlığı diliyorum. Herhalde merhume Elif, Başbakan’ın
dikkatini Mısırlı Esma kadar çekmemiştir. Esma’ya haklı olarak
ağlayan Başbakan, nedense Elif’i aklına bile getirmemiş,
getirememiştir."
"MANŞETLERDE BİZİ GÖRMEZDEN GELENLERE İNAT BİZ BURADAYIZ"
"Kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın faydasız ve sonuçsuzdur.
Bizim bu görkemli toplantımızı gölgelemeye kimsenin gücü
yetmeyecektir. Manşetlerinde bizi görmezden gelenlere inat işte biz
buradayız. Sayfalarında bize ambargo koyanlara, ekranlarında bize
yer vermeyenlere inat meydanlardan taşıyoruz, salonlara sığmayan
izdihamlarla iktidara yürüyoruz. Yandaş basın doğruları çarpıtsın
ne gam. Kiralık kalemler çamur atsın ne keder" diyen Bahçeli,
Milliyetçi Hareket’in doğru bildiklerinden, doğru gördüklerinden,
dosdoğru çizgisinden en ufak bir taviz iması dahi vermeden
mücadelesini sürdürdüğünü vurguladı. Bahçeli, şöyle devam etti:
"Biz himayeyi Cenab-ı Allah’tan dileriz. Biz desteği aziz
milletimizden isteriz. Bunun dışında kimseyle göbek bağımız, alacak
verecek ilişkimiz, gizleyip saklayacağımız bir şey yoktur,
olmayacaktır. 44 yıllık şanlı mücadelemiz kim olduğumuzun açık
seçik ispatıdır. 44 yıllık şerefli geçmişimiz hangi badirelerden
geçtiğimizin, nelere katlandığımızın sayısız ve saygıdeğer
misalleriyle doludur. Ulvi davası için ölümü bile göze almışlar
için mağlubiyet imkansızdır. Biz dünyevi zevkler uğruna, basit
çıkarlar adına, günü birlik hevesler için ülkümüzden dönmedik,
ülkemize sırt çevirmedik, milletimize vefasızlık yapmadık. Her
zaman taşıdığımız mesuliyetin bilincinde olduk. İşimizin kolay
olmadığını, hedeflerimize varmanın bir çırpıda gerçekleşmeyeceğini
hiç hatırımızdan çıkarmadık. Şu gerçeği de biliniz ki; tüm
dikkatler bugün buraya kilitlenmiştir. Tüm bakışlar bugün buraya
çevrilmiştir. Türk milletinin aklı buradadır. Bir tas sıcak
çorbaya, bir dilim ekmeğe, çalışacak bir işe muhtaç garibanların
kulağı buradadır. Amacı birlik, yemini dirlik, beklentisi refah ve
istikrar olanların kalbi buradadır. Ezilmiş, dışlanmış, itilmiş,
incitilmiş, öğütülmüş ve horlanmış biçarelerin hakkını arayacak ve
savunacak milliyetçi nefesler buradadır. Devlete baş, millete aş,
bozgunculuların başına taş isteyenlerin gözü buradadır. Dosta güven
vermek, zorbalara aman diletmek, hainleri mağlup etmek
kararlılığında olan milyonların özlemi buradadır. Gözyaşları sel
olup akanların, sıladan, yardan ve anadan ayrı düşmüşlerin yeşermek
için gün sayan umutları buradadır. Türkçe konuşan, Türkçe bakan,
Türkçe hisseden ve dünyayı Türkçe kavrayan milli vicdanlar her
şeyiyle bugün buradadır. Sorumluluğumuz çoktur. Omuzlarımızdaki yük
ağırdır. Fakat seve seve talip olduğumuz, hiç şikâyet etmediğimiz,
hiç yüksünmediğimiz ve hiç de sızlanmadığımız görevimiz bir o kadar
büyük, bir o kadar kutludur. Kerkük’ün acıları bizimle dinecektir.
Kaşgarda’ki gökbayrak bizimle canlanacaktır. Filistin’deki zulüm
bizimle bitecektir. Kerbelada’ki mahzunlar bizimle doğrulacaktır.
Karabağ’daki hazan mevsimi bizimle sonlanacaktır. Balkanlardan
Kafkaslar’a kadar yanan umutsuzluk yangını bizimle sönecektir.
Başkent Ankara’nın itibarı, ay yıldızlı al bayrağımızın onuru,
vatanın bağımsızlığı, milletin varlığı, devletin devamlılığı
bizimle geleceğe uzanacaktır. Yurdumun her insanı bizimle gülecek,
analarımız, babalarımız, dedelerimiz, ninelerimiz, bacılarımız
bizimle sorunlardan kurtulacaklardır. Vatanın her köşesinde
uzanacak el, tutacak dal bekleyenlere hızır gibi yetişeceğiz. Hiç
kimseyi ayırmadan, yabancı görmeden, en ufak bir gönül
kırgınlığına, burukluğa ve kuşkuya müsaade etmeden herkesi
sahipleneceğiz, herkesin temsilcisi ve sözcüsü olacağız. Her zaman
ifade ettiğimiz gibi, bizim için ’Herkes eşittir Türkiye’dir. Ortak
paydamız; vatan, millet ve bayrak sevgisidir. Ortak değerimiz; ’Ne
mutlu Türküm Diyene’dir. Ortak noktamız; çağın ruhuna, asırların
vicdanına, geleceğin ufkuna Türkçe seslenebilmektir. Soğuktan
elleri çatlayan yavrularımızı bağrımıza basacağız. Besmeleyle
dükkanını açan esnafımızın dertlerine deva olacağız. İşçimizin,
memurumuzun, emeklimizin, çiftçimizin, sanayicimizin ve darda
kalmış herkesin yardımına koşacağız. Şehit evladının kabri başında
gözyaşı dökerek Yasin okuyan anaların, kınalı elleriyle evladının
sırtını sıvazlayan hanımefendilerin, sabahtan akşama nafakası için
ter döken babaların feryatlarına çare olmak zorundayız. Türk vatanı
sevdalılarını bekliyor ve bu bayrak dalgalanmak için
Milliyetçi-Ülkücü bir rüzgar istiyor. Kardeşlikten ayrılmadan her
bir vatan evladının elinden tutacağız. 30 Mart 2014 tarihinde
yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri inanıyorum ki aziz milletimiz
için yeni bir başlangıç olacaktır. Bu nedenle hepinize çok iş
düşmektedir. Oturmayanız, beklemeyeniz, dinlenmeyeniz.
Hemşehrilerinize, komşunuza, arkadaşınıza, akrabanıza koşunuz,
gönüllerini kazanınız, onları ikna ediniz, mesajlarımı ve
selamlarımı iletiniz. Herkesle kucaklaşınız, vatandaşlarımızla
tanışınız ve mutlaka anlaşınız."
BAHÇELİ’DEN PARTİLİLERE SEÇİM SORUSU
Bahçeli, partililere, ’30 Mart 2014 günü tarih yazmaya var
mısınız?’, ’30 Mart 2014 günü zafere hazır mısınız?’, ’ 30 Mart
2014 gününe kadar soluk almadan mücadeleye söz veriyor musunuz?’, ’
Belde, ilçe, il ve büyükşehir belediyelerinde Üç Hilal’i zirveye
taşımaya yeminli misiniz?’ gibi sorular sordu. Salondaki partilerin
’Evet’ şeklinde karşılık vermesi üzerine Bahçeli, şöyle devam
etti:
"O halde aday olsun olmasın tüm dava arkadaşlarımdan, dargınlığa,
küskünlüğe ve burukluğa müsaade etmeden tam bir işbirliği içinde
çalışmalarını bekliyorum. Ancak eski ülkücü sıfatıyla fitne ve
fesat yayarak, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kaybetmesi,
başarısızlığa uğraması ve sandığa gömülmesi için el ovuşturan,
internet köşelerinden zehir kusan kim olursa olsun,
affetmeyeceğimizi, bunlara fırsat vermeyeceğimizi herkes iyi
bilmelidir. Hiçbir dava arkadaşım bu art niyetlilere aldanmayacak
ve prim de vermeyecektir. Aramıza sızmaya çalışanlar, görevli
provokatörlük yapmaya kalkışanlar, akılları karıştırmak için mesai
harcayanlar mahcup ve mağlup olmaya mahkûmdurlar. Artık bundan
sonra yöreleriniz sizleri bekliyor. Şimdi Türkiye sizleri istiyor.
Şimdi Türk milleti sizlerle bütünleşmek için sabırsızlanıyor.
’Artık Yeter, Şimdi Söz Senin Türkiyem.’ Bugün açıklayacağımız 9
büyükşehir, 12 il, 187 ilçe ve 44 belde belediyesi başkan adayımıza
şimdiden üstün başarılar diliyorum. Yolunuz, bahtınız ve alnınız
açık olsun. Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Sağolun, var olun. Ne
Mutlu Türküm Diyene."
(İHA)