Türk demokrasisi bugünlerde çok çok büyük bir imtihandan geçiyor.. Aslında imtihandan geçen demokrasi değil.. Bizim demokrasi kültürümüz ve demokrasimizin kurumsallaşma süreci..
**
;Okullarda çocuklarımıza, çok partili siyasal yaşama geçiş dönemimiz aynı zamanda demokrasiye de geçiş olarak anlatılıyor..
Peki ama bu ne kadar doğru?...
**
2024’ün ilk günü, İstanbul'da "Şehitlere rahmet, Filistin'e destek, İsrail'e lanet" yürüyüşü tertiplendi.. Yürüyüş sonrasında Kelime-i Tevhid bayrağı açan İsmail Aydemir, bir kişinin yumruklu saldırısına uğradı.. O saldırıyla Aydemir’in yüzü-gözü kanlar içinde kaldı.. Ve bu görüntüler sosyal medyada hızla yayıldı.. İşte ne olduysa ondan sonra oldu…
**
Önce saldırıya uğrayan adamın elinde hilafet sancağı olduğunu iddia ettiler.. Bu iddia aslında saldırıyı 'meşru' göstermek için yapılmış bir hamleydi..
Fakat bu iddianın sahipleri cahil adamlardı ve gördüklerinin ne olduğu konusunda da zerre kadar bilgi sahibi değillerdi..
Orada saldırıya uğrayan adamın elinde yeşil zemin üzerinde kelime-i tevhid vardı.. Hilafet sancağını ise nerede gördük biliyor musunuz?.. Mustafa Koç’un cenazesinde…
Evet 2016’da vefat eden Mustafa Koç son yolculuğuna Sadberk Hanım Müzesi’nden getirilen Osmanlı sancağı ile uğurlandı.. Aynı sancak daha önce de Mustafa Koç’un halası Sevgi Gönül’ün 2003 yılındaki cenaze töreninde kullanılmıştı. Mustafa Koç’un tabutunun üzerine örtülen Osmanlı sancağında ise şunlar yazıyor:
“…Lâ ilâhe İllallâhu el-Melikü'l-hakku'l-mubîn Muhammedun resûlullâh sadiku'l-va'di'l-emîn…”
Yani; "Hak ve gerçek olan kainatın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. güvenilir ve sözünde sadık Muhammed, onun elçisidir."
**
Aslında “Hilafet Sancağı” yeşil zemin üzerine beyaz üç hilaldir. Yani Osmanlı’nın armasında sağ tarafa kırmızı ile Osmanlı Sancağı sol tarafına ise yeşil ile hilafet sancağı yerleştirilmiştir. Ancak bir zaman sonra ortasında ay-yıldız olan o kırmızı sancak aynı zamanda hilafet sancağı olarak da kabul görmüştür..
**
Neyse konu o değil aslında. Elde taşınan hilafet sancağı, kelime-i tevhid yazısı ya da bir başka şey olabilir.. Bu “bir başka şey”i tamamen hayal gücünüze bırakıyorum. Mesela üzerinde “iş, ekmek, hürriyet” yazan bir pankart.. Ne ise artık.. Sizin aklınızdan ne geçiyor ne istiyorsanız o yazsın orada..
Ne gelebilir başınıza en fazla?..
Mesela dayak yer misiniz?..
Ya da dayak yediğinizde sizi döven kişiye sahip çıkan olur mu?..
Onu alkışlayan, “eline sağlık” diyen çıkar mı mesela?..
**
Demokrasi sınavımız daha doğrusu demokrasi ile sınavımız işte tam da burada başlıyor..
Bir kesim açıkça elinde kelime-i tevhidle yürümenin yanlış olduğunu buna fiziksel tepkinin yerinde olduğunu düşünüyor.. Dahası böyle düşünenlerin sayısı hiç de az değil.
Birader o zaman eğri oturalım doğru konuşalım..
Siz demokrasi istiyor musunuz, istemiyor musunuz?..
**
Birilerinin, lafını-sözünü beğenmediği adamları dövmesi serbest olsun ama herkesin her istediğini söyleyebilmesi yasaklansın. Böyle demokrasi olur mu arkadaş?.. Demokrasi ise şeriat isteyen de şeriat isteyebilmeli, hilafet isteyen de hilafet isteyebilmeli..
Oysa biz hiçbir zaman, hiçbir dönemde demokrasiyi içselleştiremedik.. Türkan Saylan’ın dediği söz hafızlarda; “…isterseniz seçimlerde yüzde 90 oy alın, yine de yönettirmeyiz size bu memleketi..” Öyle de oluyor zaten olmuyor mu?..
**
Başınızı iki elinizin arasına alıp serinkanlı bir biçimde düşünün..
Dayak yiyenle dayak atan yer değiştirseydi tavrınız ne olurdu?..
Bu sorunun cevabını biliyorum. O zaman kimse bana demokrasiden, fikir hürriyetinden, özgürlüklerden falan söz etmesin..
Faşist baskının devam ettiği bir ülkede henüz özgür ol-a-madık demektir.. Hiç değilse –miş- gibi yapmayalım…