Demirtaş'tan İmralı bombaları: Hükümet söz verdi!
Abone olArınç'ın iddialarına yanıt veren Selahattin Demirtaş, 3. göz talebinin HDP'nin değil, Öcalan ile hükümet arasındaki anlaşmasının gereği olduğunu açıkladı...
İNTERNETHABER.COM
HDP lideri Selahattin Demirtaş,
CNN Türk ekranlarında Şirin Payzın'ın sorularını
yanıtladı. Çözüm süreci ve gündeme dair önemli değerlendirmeler
yapan Demirtaş, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç'ın kendisine dönük iddialarına da yanıt verdi.
Demirtaş, süreçte 3. göz, Öcalan'a sekreterya ve genişletilmiş
heyet talebinin HDP'ye ait olmadığını, İmralı'da hükümetin söz
verdiği adımlar olduğunu açıkladı. HDP lideri "Bunların
hepsine hükümet evet dedi. Bunları HDP kendi kafasından uydurmuyor
ki. Madem taraflar böyle bir süreç başlatmış, biz orada varılan
mutakabatın gerçekleşmesi için sürekli hükümete çağrı
yapıyoruz." dedi. İmralı'ya gidecek HDP heyetinin
genişlediği iddialarını doğrulayan Demirtaş "İmralı'ya
gidecek heyet için sayın Hatip Dicle'ye dönük olumlu bir yanıt
aldık. Kadın Hareketi sözcüsü Ceylan Bağrıyanık içinse henüz olumlu
ya da olumsuz bir yanıt almış değiliz." dedi.
İşte Demirtaş'ın açıklamalarından satır başları:
"BU TALEPLERİ HDP UYDURMADI! HÜKÜMET SÖZ
VERMİŞTİ!"
Şimdiye kadar diyalog vardı, artık müzakare aşamasındayız. Ben
bunları İmralı'daki görüşmelerimiz üzerinden söylüyorum. Kendi
yorumlarımız temennilerimizi değil. Sayın Öcalan ile yaptığımız
görüşmelerde öğrendiklerimizi aktarıyoruz. Öcalan örgütünden ve
halkından aldığı yetki ile süreci müzakare edecek kişidir. Hükümet
de buna itiraz etmiş değil. Aylardır diyalogtan müzakereye geçiş
talebimizi yeniliyoruz. Bizim üç kişilik heyetimizin Hatip Bey,
Ceylan Hanım ile daha da güçlenmesi lazım. Sayın Öcalan'ın
yanındaki mahkumların değiştirilerek kendisine sekretarya hizmeti
sunacak tutukluların adaya getirilmesini bekliyoruz. Ayrıca bir de
üçüncü bir göz için bir heyet oluşması konuşuldu. Bunların hepsine
hükümet evet dedi. Bunları HDP kendi kafasından uydurmuyor ki.
Madem taraflar böyle bir süreç başlatmış, biz orada varılan
mutakabatın gerçekleşmesi için sürekli hükümete çağrı yapıyoruz.
Ama hep bir sorun çıkartılıyor ve bir türlü bu sözler yerine
getirilmiyor.
"HÜKÜMET MÜZAKAREYE NEDEN
GEÇMİYOR?"
Heyete müdahale edilmeye çalışılıyor, başka şeyler söyleniyor. Hala
heyetimiz adaya gidecek. Hatta gidecek mi gitmeyecek mi belli
değil. Seçimden sonra diyalogtan müzakereye geçilecekti. Hatta
bunun yasası bile çıktı. Yasa var, halk desteği var. O halde
müzakereye neden geçilmiyor? Biz bu sorunun cevabını hükümetten
hala net olarak alabilmiş değiliz. Heyetimiz bu hafta İmralı'ya
giderse son durumu öğrenecek, bağlayıcı olan tutum ona göre
alınacak.
HATİP DİCLE'Yİ HÜKÜMET Mİ ÖCALAN MI
İSTEDİ?
İsteyen istediğini yazıp çiziyor ama Sayın Öcalan'ın heyetimize
dair bir talebi yoktur. Hükümetin de yoktur. Dışarda başka
kurumların kişilerin katılımı sürece güç verir sonuçta. Hatip Bey
bedeller ödemiş ve DTK Eş Başkanı olan bir kişi. Böyle insanın
sürece katılması işleri kolaylaştırır. Sayın Ceylan Hanım için de
geçerli bu. Bu konudaki iddialar aslı olmayan kimseye de faydası
olmayan iddialardır.
"HÜKÜMETTEN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR
GELİYOR"
Hükümette birbiriyle çelişen çok şey söyleniyor. Bülent Arınç
hükümet sözcüsü oalrak bazen kendi kendisini tekzip eden şeyler
söylüyor. Yalçın Akdoğan belki konuya daha hakim olabilir ama kendi
içlerindeki görev dağılımını bilmiyoruz. Bizim söylediğimiz şeyler
uçuk talepler değil ki. Son derece normal olağan ve makul şeyler
söylüyoruz. Bunun neresi tuhaf olabilir? Süreç bitsin diye mi çağrı
yapıyoruz? Hayır aksine süreç hızlansın diye çağrı yapıyoruz.
Hükümet kapalı kapılar ardında gizli saklı bir müzakere
yürüteceğini sanıyorsa yanılıyor.
"HÜKÜMET SİLAHSIZLANMA İÇİN BİLE MÜZAKAREYE BAŞLAMADI"
Hasta tutukluların bırakılması ayları yılları bulacak bir konu
mudur? İzleme kurulunun kurulması ayları bulacak bir çalışma değil
ki? Hükümet neden aylara yıllara yayıyor süreci. Öcalan bu adımlar
atılırsa karşılığını yapmaya hazır. Sayın Öcalan'ın barıştaki
samimiyeti ve ciddiyetini vurgulamak için Nisan Mart aylarında
silahsızlanma için adım atmaya hazır olduğunu söyledim. Ama sanki
hükümet hiç bir şey yapmadan silahsızlanma olacak gibi yazılıp
çizildi. Hükümet üstüne düşeni yaptıktan sonra olabilecek şeyler
bunlar. Silahsızlanma konusu bile müzakere edilmiyor ki. Bunun
olması için bile müzakare etmek zorundasınız. Ama hükümet
silahsızlanma için bile müzakareye başlamıyor ki. Yoksa Mart Nisan
aylarında silahsızlanma olacağı yönünde bir vaadimiz, sözümüz
kesinlikle olmadı. Hükümetin atması gereken adımlar atılmadan böyle
bir gelişme beklenmemeli.
"BÜLENT ARINÇ AÇIKLASIN 1,5 AYDIR
NEREDEYDİM!"
Arınç'ın "Demirtaş 1.5 aydır nerede? Gazeteler yazmıyor ama
biz biliyoruz" sözlerini yorumlayan HDP lideri şöyle
konuştu:
Arınç çok sayıda gazeteci önünde bunu söyledi. Keşke o gazeteci
arkadaşlar kendisine sorsaydı da öğrenseydik. Sadece kafa
karışıklığı ve şüphe oluşturmak, şaibe oluşturmak için söylenmiş
sözlerdir. Bu süre boyunca nerede olduğum ne yaptığım elbette
partimiz tarafından biliniyor. Partimizin faaliyetlerinde çalıştım.
Bir grup toplantımız 29 Ekim nedeniyle zaten olmadı, benim sıram
geldiğinde de rahatsızdım. O zamanda da Eş Başkanımız Figen
Yüksedağ Grup Toplantısı'nda konuştu. Bunun dışında tüm parti
çalışmalarında yer aldım. Sayın Arınç’ın bildiği bir şey varsa
açıklasın. Arınç soru işaret yaratıp kamuoyunun kafasını
karıştırmak için böyle konuşuyor. nerede olduğumu partim bilir.
"ABD'DE NE PENSİLVANYA NE PENTAGON'LA
GÖRÜŞTÜM"
ABD ziyaretimiz 6 ay öncesinden planlanmış bir konferanstı. Oraya
konuşmacı olarak gittim. Orada da belirttim. Başbak abir gündemle
gitmiştik ama Kobani odaklı görüşmeler yaptık. Yaptığımız bütün
görüşmeleri de paylaştık, kamuoyuna duyurduk. Ne Pentagon ne
Pensilvanya gibi fırıldak filmlerde yer almayız. Hükümet de çok iyi
bilir, istihbaratları var, kim nerede kimle görüştü onlar da iyi
bilirler. Bunun dışındaki her şey spekülasyondur.
"CHP SÜRECE KATILMALI"
CHP’nin iki şekilde sürece dahil olabilme şekli var: 1-İmralı’ya milletvekili, 2-İzleme Kurulu'na katılım. CHP’nin katılımı müzakerenin çok taraflı yürümesini ve şeffaflaşmasını sağlar. Sürece eleştirilerini sağlıklı bir şekilde yapar. Bu önemli, süreçten her ne çıkarsa parlamentoya gelecek. CHP’ye bir kere daha çağrı yapmak istiyorum, önerimizi elinin tersiyle itmesinler. Erdemli bir şey yapıyoruz. Eğer süreçte yanlış giden bir şeyler varsa dışında kalarak değil, içinde olup müdahale ederek düzeltebilir CHP.
"51 KİŞİNİN ÖLÜMÜYLE NE İLGİM OLABİLİR?"
Yaşanan olarların bizim suçumuz olduğunun söylenmesi, hükümetin çarpıtmasıdır. Asıl sorumlu hükümettir. Bu yaşananları asla onaylamadık. O insanların hayatını kaybedeceğini ön göremezdik. Zaten ölen insanların yarından fazlası, HDP'ye yakın insanlar. Bazıları sivillerce, bazıları da polis tarafından katledildi. Ölenler arasında ayrım yapıldı. Bunlar konuşulmadı. Kobani, IŞİD'in eline geçseydi, Türkiye aylar hatta yıllar sürecek bir kaosa sürüklenecekti. Şu anda bambaşka şeyler konuşuyor olurduk. Aynı durum bugün yaşansın yine aynı çağrıyı yapar aynı tutumu alırız.
SORUŞTURMA KOMİSYONU
Biz dört bakan hakkındaki komisyona üye verirken kamuoyundan bir şey gizlensin diye değil, kamuoyuna açık olsun diye üye verdik. Aklama faaliyetlerini meşrulaştırmaktan öteye gidemeyeceğini gördük. Komisyon yayın yasağı için karar alırken, savcılık gibi davranırken neden dinlenmesi gerekenleri çağırmıyor? Bir şey çalmamışsam, rüşvet yememişsem komisyona vereceğim ifade canlı yayınlansın isterim. Komisyon üyelerine dosya örnekleri verilmedi, bu büyük bir sorun. Dosya ancak tek nüsha. Bakın sanıklar o dosyayı alabiliyor, savcılıkta var ama milletvekillerinde yok! Komisyon başkanı bazı milletvekillerinin bilgi sızdırdığını söylüyor da, milletvekilinin işi budur! Vekil bilecek de millet bilmeyecek mi? O belgelerdekiler devlet sırrı mı? Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ortaya çıktı ki yolsuzluklar, hırsızlıklar konusunda ciddi bir sıkıntı var. Dört bakanı, bürokratları ciddi şekilde rüşvet yolsuzluk suçlamaları karşısında olan ve bunun hesabını vermemiş bir hükümet var. Bu Hükümet seçmen karşısında zor durumda olacaktır. Önümüzdeki seçimin temel konularından biri elbette bu olacaktır. Davutoğlu hükümetinin yolsuzluk hırsızlık meselesine daha ciddi yaklaşacağına dair bir belirti yok elimizde. Bizzat yapmamış olsa da tüm AKP’liler ve medyadaki destekçileri sessiz kaldıkları için yolsuzluktan, hırsızlıktan sorumludur. AKP seçmeni AKP'nin yolsuzluk nedeniyle düşmesini içine sindiremiyor. Oy vermesi seçmenin yolsuzluğu içine sindirdi demek olmuyor.