Demirtaş'tan flaş çözüm süreci ve erken seçim açıklaması
Abone olSelahattin Demirtaş, çözüm süreci ve erken seçime dair son dakika açıklamalar yaptı. Erken seçimle ilgili HDP'nin oyu artacak mı sorusu üzerine Demirtaş, 'Barış olsun, barajın altında kalalım' dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş, çözüm süreci, PKK'ya yapılan operasyonlar, koalisyon
görüşmeleri ve erken seçime dair son dakika açıklamalarda
bulundu.
Deutsche Welle Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Demirtaş, “PKK sizin mesajınızı algıladı mı?” sorusuna, “Algıladı, buna bir cevap da geldi aslında. Avrupa'da Remzi Kartal masaya dönmeye, ateşkese hazır olduklarını ifade etti” diye yanıt verdi.
"HİÇBİR SİLAHLI EYLEMİ DOĞRU
BULMUYORUZ"
"PKK'yla aranıza net bir mesafe koymanız gerekmiyor mu?" sorusuna Selahattin Demirtaş şöyle yanıt verdi:
"Bunu çok net bir şekilde her zaman ifade ediyoruz. Asla
hiçbir silahlı eylemi doğru bulmadık, teşvik etmedik, arkasında
durmadık. Fakat AKP'nin kendi kullandığı kavram ve söylemlerle,
bizi kendi yanına, kendileri haklıymış da, yanında da bizim
durmamız gerekiyormuş gibi baskıları da kabul etmiyoruz. Biz aynı
zamanda AKP'yi de eleştiriyoruz. Ama onlar bunu kabul etmiyor. Biz,
hükümetlerin savaş politikalarını kabul etmek zorunda
değiliz."
İşte Demirtaş'ın açıklamaları:
"PKK'NIN EYLEMLERİ SONA ERDİRMESİNİ İSTİYORUZ"
Barış süreci bitti mi?
Hayır. Dünyada benzer çözüm süreçleri zaman zaman bunun gibi
sıkıntıya girmiştir, durma olmuştur ama toplum barış istediği
müddetçe taraflar şu veya bu şekilde yeniden masaya dönmek zorunda
kalmıştır. Biz de çözüm süreci bitti diyerek ortamı silaha, savaşa
teslim edemeyiz. Türkiye toplumu barış istiyor ve kesinlikle
PKK'nın silahlı eylemlerini sona erdirmesini, hükümetin de artık
askeri operasyonlarına son vermesini ve müzakereye dönmesini
istiyoruz.
"Bitmedi, sonuna kadar iddialıyız" mı
diyorsunuz?
Umutlu olmak zorundayız. Umudun tükendiği anda barış biter. Biz
süreç bitti dememeliyiz. Bitti demiyoruz.
"ERKEN SEÇİM İÇİN HDP'NİN YIPRATILMASI GEREKİR"
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan neden şimdi PKK'ya karşı sert
bir tavır sergiliyor?
Sayın Erdoğan 400 milletvekili istiyordu ve bu 400 milletvekiliyle
yeni bir anayasa yaparak başkanlık sistemine geçmeyi hayal
ediyordu. Bu hayallerini yıkan şey HDP'nin yüzde 13 oy alması oldu.
Hızlı şekilde şöyle bir senaryo hayata geçirildi. Derhal bir erken
seçime gidilecek ve öncesinde HDP'nin yıpratılması gerekir. Çünkü
HDP; bölünmeden, kardeşçe, evrensel insan haklarına uygun yapılacak
bir anayasayı savunuyordu. Şimdi partimizi yıpratmanın en etkili
yolu yeniden çatışmalı ortama dönmekti. Bunu tahrik eden bazı
eylemler yapıldı. Suruç'ta 31 partili gencimiz katledildi ve bundan
bile nerdeyse HDP sorumlu tutuldu. Bundan dolayı Cumhurbaşkanı
dünya liderlerinden taziye mesajları aldı ama kendisi tek bir
aileyi bile aramadı.
"EN BÜYÜK DEZAVANTAJIMIZ BUDUR"
"Erdoğan'ın hedefi yeni bir seçim ve oy üzerine,
HDP'ninki ise barış" mı diyorsunuz?
Elbette HDP'yi var eden barıştır. Silahların konuşması, şiddet
eylemleri HDP'nin demokratik siyaset alanını daraltmak içindir. En
büyük dezavantajımız budur.
"MESAJIMIZ ALGILANDI"
PKK sizin mesajınızı algıladı mı?
Algıladı, buna bir cevap da geldi aslında. Avrupa'da Remzi Kartal
masaya dönmeye, ateşkese hazır olduklarını ifade etti. PKK ve IŞİD
aynı kefeye konulamaz. PKK, üç yıldır Türk hükümetiyle müzakere
yapan, silah bırakmaya hazır olduğunu söyleyen bir örgüttü. Hava
operasyonları yapmak yerine konuşmaya hazır bir örgütle diyalog
kurmak daha akıllıcadır ve Türkiye açısından daha faydalıdır.
"İMRALI'YA GİTMEMİZE İZİN
VERİLMİYOR"
HDP, Öcalan'la görüşebilse barış sürecinin önü açılır
mı?
Bu bir gelişmedir ama tek başına yeterli değildir. Çünkü biz
İmralı'ya gidip Öcalan'la görüştüğümüzde tam olarak ne diyeceğiz.
Hükümette olsak bazı adımların atılması konusunda cesur
davranabiliriz. Biz hükümette değiliz. Hükümetin bir şeyler
söylemesi lazım. Müzakereye dönülecek mi gözlemci heyet huzurunda?
En azından bir hafta bile müzakere edilse bu sorun çözülebilecek
bir noktaya gelmişken müzakere koşullarını yaratabilecek bir
hükümet. Bu konuda biraz cesaretli olunsa Türkiye bir anda şu anda
içine girdiği girdaptan çıkıp, barış atmosferine dönebilir. Biz,
gitmek için başvurumuzu yaptık. Dört aydır gitmemize izin
verilmiyor. Bu da yanlış bir politikadır.
"BARIŞ OLSUN, BARAJIN ALTINDA
KALALIM"
Erken seçim olursa HDP yine oyunu artırabilir mi yoksa
güvenlik nedeniyle oylar AKP'ye mi kayar?
Son 7 Haziran seçimlerinde Türkiye toplumu bize oy ve destek verdi
ve AKP'yi iktidardan düşürdü. AKP sandık sonuçlarına saygı
duymuyor. 'Ben sandık sonuçlarıyla bile devrilemem' diyor ve toplum
bundan çok rahatsız. Bunun için savaş çıkarılmış olmasından çok
rahatsız. Türk bayraklarına sarılı tabutlar, cenazeler geliyor.
Bunların ailelerinden de muhtemeldir ki, bize oy vermiş olanlar
var. Çünkü hepsi yoksul, emekçi çocuklar bunlar. Anne, babalarının
bin bir emekle büyütüp, askere gönderdiği çocuklar bunlar.
Öldürülen Türk gençleri de Kürt gençleri de öyle. Herkes bu
gençlerin niye öldüğünün farkında. Sadece kendi iktidarını
güçlendirmek için, erken bir seçimde HDP'yi baraj altında bırakmak
için bu çocukları ölüme gönderen partiden bu insanlar hesap
soracaktır. Ben ille HDP'ye oy versinler demiyorum. Çünkü biz oy
için şiddetten beslenen bir parti değiliz. Biz barışı sağlayalım,
barajın altında kalalım. Çok önemli değil. Çocuklarımızın ölümünü
durduralım. Bizim işimiz bu. Bizim asıl misyonumuz koltuk sahibi
değiliz.
“NE TALİMAT VERDİK NE DE TEŞVİK ETTİK”
Oylar nasıl olur?
Ben daha ciddi bir destek alacağımızı düşünüyorum. Her vicdanlı
insan HDP'nin bu savaştan sorumlu olmadığını biliyor, görüyor.
PKK'nın yaptığı silahlı eylemlerin ne talimatını biz verdik ne
teşvik ettik. Tam tersine bir mesafe koyduk. Hükümetin Kandil'e
yaptığı operasyonların emrini de biz vermedik. Bu savaştan nasıl
bizi sorumlu tutabilir Erdoğan. Sırf baraj altında kalalım diye,
Türkiye toplumunda itibarımız düşsün diye bütün suçlamayı bize
yapmasına rağmen, bence toplum, vicdanlı herkes şunu görüyor,
bunlar çıldırmış bir hükümet ve bu çılgınlık evlatlarımızın ölümüne
mâl oluyor. Bunun tek yolu sandıkta daha büyük bir ders vermektir.
Ve erken seçimde AKP daha büyük bir ders alacaktır.
"BUNLAR SUÇ DEĞİL BENİMKİLER Mİ SUÇ?"
Hakkınızdaki soruşturmanın sonucu ne olur?
Ben avukatım, insan hakları savunucusuyum. Bütün hayatım boyunca
500'den fazla soruşturma açıldı hakkımda. Ben, adil yargı önünde
hesap vermeyi çok isterim. Örneğin 6-8 Ekim olayları nasıl gelişti?
Neler oldu? Bunların tüm açıklığıyla ortaya çıkması için ben
yargılanmaya hazırım. Bu nedenle ben kendi dokunulmazlığımın
kaldırılması için 80 milletvekiliyle birlikte parlamentoya
başvurduk. Biz asla kendimizin şiddet eylemlerinin içinde
olmadığımızı ispat edebilecek durumdayız. Ama asıl hükümetin
sorumluluğu ortaya çıksın diye bu dava açılsın çok isterim. Biz
soruşturmadan, adil yargılamadan kaçan insanlar değiliz. Bunların
tamamı siyasi soruşturmalardır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın emriyle
başlatıldı bu soruşturma. Hiçbir şey çıkmaz bundan. Çünkü suçlu
olmadığımızı biliyoruz, dokunulmazlığımızın kaldırılmasından da
korkmuyoruz. Kim para çalmış, kim rüşvet yemiş, kim ölüm emri
vermiş çıksın ortaya. Örneğin Gezi direnişinde öldürülen çocuklar
nasıl öldürüldü? ‘Emri ben verdim’ dedi. Nasıl çocukların
öldürülmesi emrini kendi verdiğini göğsünü gere söylüyor. Bunlar
suç olmuyor da, benimkiler mi suç oluyor. "
"ÖCALAN'I DIŞLAYAN HİÇBİR ÇÖZÜM BARIŞ GETİRMEZ"
Bu arada Kandil'le aranızda bir iletişim kopukluğu
olduğu iddiaları var...
Kandil'le aramızda düzenli iletişim yoktu ki, kopukluk olsun.
Kastedilen şudur. Kandil'in ve Öcalan'ın benden rahatsız olduğu
gibi spekülatif yapılıyor. Ben demokratik bir partinin eş genel
başkanıyım. Seçimle iş başına geldim. Delegelerimiz beni bu göreve
seçti. Delegelerimiz arzu ederse beni bu görevden alırlar. Benim
kimseye rakip olmak ve Sayın Öcalan gibi bir kişinin de partimizin
başkanlığına ve benim pozisyonuma rakip olma durumu yok. Kendisi 16
yıldır bir adada izolasyon, tecrit içerisinde tutuluyor. Ve PKK
için de, Kürtlerin çok önemli bir kısmı için de çok önemli bir
lider. Dolayısıyla onun pozisyonu, misyonu bambaşka, ayrı. Ve biz
hiçbir zaman Öcalansız bir çözümün mümkün olabileceğini de
düşünmedik çünkü ona inanan, güvenen bu kadar insan veya dağda bu
kadar insan varken, onu dışlayan hiçbir çözüm barış getirmez. O
yüzden hem barışa inandığımız için hem de ayrı kulvarlarda ve
alanlarda siyasi görevler, işlevler yaptığımız için birbirimize
rakip gibi gösterenler çok yanılıyorlar.