Demirtaş’tan CHP’ye sert eleştiri
Abone olBDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "AKP’nin kuyruğuna takılmayız" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert bir dille eleştir...
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "AKP’nin kuyruğuna
takılmayız" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert bir
dille eleştirerek, “2010 yılında ana muhalefet partisinin lideri
olarak Çukurca’da savaş devam ederken mevziye niye girdiniz? Bunu
bir açıklayın" dedi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’ın Kayapınar
ilçesinde bulunan Cigerxwin Kültür Merkezi’nde Barış ve Demokrasi
Partisi’nin Siyaset Akademisi tarafından düzenlendiği“Demokratik
kurtuluş ile özgür Yaşam” paneline katıldı. Panelde çözüm süreciyle
ilgili gelişmeleri anlatan Demirtaş, CHP ve MHP’ye sert
eleştirilende bulundu. Demirtaş, Kürt sorunun sadece Türkiye’de
değil; Irak, Suriye ve İran’da da yaşandığını ifade ederek, 100
yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilk kez Kürt halkıyla bir
müzakere yürüttüğünü söyledi. Yaşanan gelişmelerin önemli olduğunu
ve birilerinin tüylerini diken diken edebilir ama bu olması gereken
gecikmiş bir durum olduğunu dile getiren Demirtaş, “Ortada bir masa
var. Bu masanın bir tarafından başta Kürtler halkı olmak üzere
ezilenler var, diğer tarafında resmi ideolojiyi temsil eden ve
bugün AKP’de somutlaşmış iktidar var" ifadelerini kullandı. Masada
3-4 taraf yok. İki tarafın olduğunu söyleyen Demirtaş, şunları
kaydetti:
“Yıllardır ezen, inkar eden taraf ve yıllardır ezilen ve buna karşı
direnen taraf vardır. Alevi toplumu, işçiler, kadınlar ,emekçiler,
Türkiye demokratları, ilericileri, Gayrimüslimler, Yezidiler,
Keldaniler, Araplar yani ülkede özgürlük ve demokrasi isteyenler bu
masaya baktıklarında kendini hangi tarafta görmeleri gerektiği
konusunda geçmişimize ve tarihe bakarak karar vermeliler. Özellikle
bir Kürt’ün bu kadar büyük bedeller sonucu ortaya çıkmış bu
müzakereler sürecine bakarken, masanın iki tarafını doğru
değerlendirmesi lazım. Bu dönemde ’efendim AKP çözüm sürecini
destekliyor AKP’nin yanındayım’, ’AKP bu işi çözecek bu yüzden
AKP’nin yanındayım’ diyenler bir kez daha gerçekliğe baksınlar.
Masada AKP ve BDP yok. Ezen ve ezilenler var. Ya o taraftasınız, ya
bu taraftasınız. Kürt halkının, bütün ezilenlerin çok fazla
seçeneği yok. Yanlışıyla doğrusuyla bu müzakere sürecinde ezilenin
tarafında olmak ahlaki siyasi vicdanı bir borçtur. Eksikleri olamaz
mı? Olabilir. Yanlışları olamaz mı? Olabilir. Ama bunu masanın
karşı tarafına geçerek yapamazsınız. Hele hele masadan uzak durarak
asla yapamazsınız. Bu müzakere masasını devirerek, devirmeye
çalışarak hiç yapamazsınız. Hem Kürtlerin kendi içinde, hem
Türkiye’de demokratların, ilericilerin, Müslümanların kendi içinde
bunu iyi sorgulaması, değerlendirmesi lazım. Şu anda Türkiye
Cumhuriyeti devletinin gelmiş olduğu nokta Kürt halkının uzun
yıllar verdiği mücadeleler sonunda geldiği noktadır. Hiç bir zaman
Kürtlerin önüne müzakere masası koymadılar. Ya idam sehpası
kurdular Kürt liderlerinin önüne, ya da sürgün, işkence
alternatifini koydular. Başka bir masa çıkmadı karşımıza ve bu
masada öyle kolay kolay kurulmadı. Bunu yaratanlar, bunu ortaya
çıkaranlar Türküyle, Kürdüyle, onbinlerce insanın emeğiyle,
milyonlarca insanın direnişi ile gerçekleşti. Bu masaya artık
herkesin saygı duyması lazım. Normal olandır çünkü bu. Savaşlar
anormal olandır” dedi.
“CHP SÜRECİN BAŞINDAN BERİ YAYGARA KOPARIYOR”
Çözüm sürecine destek vermene CHP’ye sert eleştirilerde bulunan
Demirtaş, çözüm sürecinin başlamasından sonra CHP’nin sürekli
yaygara kopardığını anlattı. Demirtaş, "Bakın CHP sürecin başından
beri en fazla yaygarayı koparanlardandır. Kendine sosyal demokratım
diyor, Kürt sorunuyla ilgili raporları var, barış, çözüm istiyoruz
diyor. Ama başından beri bu masa devrilsin diye uğraşıyor. Ben
buradan sayın Kılıçdaroğlu’na sormak istiyorum. Diyor ya ’Biz
AKP’nin kuyruğuna takılmayız’. Haziran 2010’da Çukurca’da askeri
mevziye niye girdiniz? Ana muhalefet partisinin lideri olarak
Çukurca’da savaş devam ederken mevziye niye girdiniz?. Bunu bir
açıklayın. AKP savaş politikası yürütürken büyük bir coşkuyla
AKP’yi desteklemediniz mi? AKP tezkere çıkarırken AKP’nin yanında
olmadınız mı? O AKP’nin kuyruğuna takılmak değil de, bugün bin bir
uğraşla, emekle kurulan müzakere sürecini, barışın inşa sürecini
desteklemek mi AKP’yi desteklemek olsun. Siz yıllarca sosyal
demokratlar olarak bütün savaş tezkerelerine mecliste evet oyu
vermediniz mi? O zaman AKP’yi desteklemek olmuyor da şimdi niye
oluyor? Mevziye gittiniz, askeri mevziye gidip orada AKP’nin savaş
politikasının yanındayız dediniz. Türkiye’nin sosyal demokratları
olarak bunu bile yaptınız. Bu kadar açık bir savaş desteği
sunduğunuz hükümete MHP, CHP olarak AKP ile hep işbirliği yaptınız.
Şimdi normal olana normalleşmeye geçelim dediğimizde niye en çok
siz kıyameti koparıyorsunuz? Bunun iyi sorgulanması lazım.
Savaşırken AKP’yle birlikte hareket ettiniz. Şimdi barışmayı
konuşuruz, neden barışın tarafında olmuyorsunuz? Neden demokrasi ve
özgürlükler çıtasını yükseltmek için sosyal demokrasi ruhuna uygun
bir mücadele yürütmüyorsunuz? Çünkü CHP’nin genlerine, doğasına
aykırı. Kuruluş felsefesine aykırı. Kürtlerle konuşmak, Kürtleri
meşrulaştırır diyor. PKK, Öcalan’la konuşmak onları meşrulaştırır
diyor. Savaşmak meşrulaştırmaz ama konuşmak meşrulaştırır diyor.
Savaşalım ama konuşmayalım diyor. Savaşırken itiraz ettiniz mi yok.
Ama oysa biriyle savaşıp yenememek yok edememek en büyük meşruiyeti
sağlar ona. Ve bu savaş yenme, yenilgiyle sonuçlanmadı. Gördünüz
işte yıllardır söylediğimiz gibi bu savaşı siz dayattınız, Kürt
halkının dağa çıkmasını siz meşrulaştırdınız, Kürt gençlerinin
direnişini siz meşrulaştırdınız, savaş politikasını siz dayata
dayata bunu yaptınız. Şimdi konuşmak niye meşrulaştırsın? Zaten
Ortadoğu’nun ve dünyanın en büyük gerilla hareketi olmuş. On
binlerce genç bugüne kadar dağa çıkmış. Milyonlarca insan
destekliyor. Sadece Türkiye’de değil, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın
Başbakan, Sayın Bahçeli, bir televizyonları açıp da Suriye’deki
Kürtleri bir izleyin bakalım. Irak, Iran, Avrupa’daki Kürtleri bir
izleyin bakalım. On milyonlarca destekçisi olan bir harekete
dönüşmüştür. Şimdi bununla konuşmayıp ne yapacaksınız, doğru olan
bu hareketle konuşmaktır" diye konuştu.
“SİLAHLI POLİTİKALAR İFLAS ETTİ”
Doğru olan savaşmaksa, silahta ısrarsa, bu politikaların iflas
ettiğini kaydeden BDP Genel Başkanı Demirtaş, silahlı politikaların
artık dayatılmaması gerektiğinin vurgusunu yaparak, şöyle devam
etti:
“Kendinizi bile ikna edemiyorsunuz. Yine, bu zihniyetin sahipleri
Kürt’ü konuşmaya değer, konuşmaya layık bile görmüyorlar.
Kimliğinize saygı duyuyoruz daha ne istiyorsunuz diyorlar. Bu bile
hakaretin kendisidir. Sen hangi yetkiyle, hukukla benim kimliğime
saygı duyuyorsun? Sen niye egemen oluyorsun, ben niye öteki
oluyorum? Benim kimliğime saygı duymak hakkı yetkisi niye sende
oluyor? Ben zaten o saygınlığa sahip değil miyim? Yani CHP, AKP,
MHP kimliğimize saygı duymazsa biz saygın olmayacakmışız? Bu bir
egemen anlayışıdır. Yıllardır bu anlayışla Kürt’e yaklaştılar.
Kürtle müzakere edilemez, konuşulamaz, irade olurlar meşrulaşırlar
dediler. 40 milyonluk bir halk nereye koyacaksınız, nereye
göndereceksiniz? Kendi anavatanında yaşayan bir halk. Bu halkı
kabul etmek, eşitlik hukukuna saygı duymak bu halkın artık kendi
anavatanında kendini yönetmesini kabul etmek bütün bunlar solcu
olmasanız da kabul etmeniz gereken en doğal şeylerdir. AKP’nin
içindede böyle düşünenler vardır, diğer partiler dede böyle
düşünenler vardır. Ama ben açık söylüyorum, iş işten geçti artık.
Kürt’ü inkar etmek isteyen, Kürt’ü ezmek isteyen ’sen bizim canımız
çiğerimizsin, bizim tırnağımızsın biz senin kıymetini biliriz, sen
sesini çıkarma biz seni yönetiriz’ diyenlerin politikası iflas
etti."
“HEPİMİZİN KAZANACAĞI BİR SÜRECİ TARTIŞIYORUZ”
Demirtaş, konuşmasını yaşanan son gelişmelerle ilgi konulara
değinerek, herkesin kazanacağı bir sürecin tartışıldığını söyledi.
Yeni dönemde eski düşünce kalıplarını söylem, alışkanlıkları bir
kenara bırakılması gerektiğini ifade eden Demirtaş, “Artık
Ortadoğu’da önümüzdeki yüzyılda Kürt ve Kürdistan gerçeği var.
Herkesin artık Kürtler nasıl yaşayacağıyla ilgili karar vermesi
lazım. Kürdistan, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle çok büyük
bir coğrafyadır. Kürdistan bütün dünyanın cazibesi haline gelmiyor.
Burada yanı başımızda iki Kürdistan kuruldu. Biri defakto biri
güney Kürdistan, bunlarla ilişkin nasıl olacak? Bu halk düşmanı
mıdır. Kardeşim dediğin Kürt halkıdır. Ucuz politikalar iflas
etmiştir. Türkiye’nin yanı başında kardeş bir halkın Türkiye’nin
lehine bir kazanımı oluyor. Kürtler kimseye düşman değildi. Gidin
Kürdistan’a en çok iş yapan şirketler milliyetçi Türk şirketler.
Burada W için kıyameti koparıyor, orada iş yapıyorlar. Kürdistan
Ortadoğu’nun parlayan yıldızıdır. Sayın Öcalan bütün her şeyi
görerek bunun fırsatını yaratıyor. Gerillanın çekilmesi taktiksel
bir hamle değil, başından beri Türk’te Kürt’te hiç kimsenin
aleyhine bir sürece gelişmiyor. Hepimizin kazanabileceği bir süreci
tartışıyoruz. Bütün bu konuştuklarımız kendiliğinden olmayacak. Bir
kaos aralığındayız. İçi doldurulamazsa eski statükocu durum devam
edebilir. Bunların hiçbiri kendiliğinden olmadı. Bunlar direniş ve
acılarla, bedellerle oldu, ondan sonra bir noktaya geldik. Biz üzüm
yemek istiyoruz,. Reformlar sadece Kürtlere mi yarıyor? Evet en çok
Kürtler için çıktı yasalar, ama özgürlüklerden bütün Türkiye
yararlanacak. Hükümet daha demokratik bir Türkiye istiyorsa bunu
yapmak zorundadır. Demokratik siyaseti konuşuyorsak bu mahkemelerin
artık tavrını değiştirmesi lazım.Özel mahkemelerin kaldırılması
lazım. Sayın başbakanı yargılayan mahkemeler, bunlar senin işine
yarıyor diye bunları korumak sürecin ruhuna ters değil mi?. Herkesi
serbest bırakmak lazım. Özel yetkili mahkemeler maşallah işlerini
iyi yaptılar, binlerce kişiyi tutukladılar. Yurt dışındaki
sürgünler 2 milyondan fazla insan sürgünde bunların geri gelmesi
lazım. Madem korkmuyoruz demokratik siyasetten bunun önünü açması
lazım. Yeni dönemde eski düşünce kalıplarını söylem, alışkanlıkları
bir kenara bırakmamız lazım. Ama artık demokratik siyasetle kendi
içimizde başlayarak bütün bu alışkanlıklarımızdan vazgeçmeliyiz. Bu
sayın Öcalan’ın sözüdür. Herkesin kendisini yeni sürece adapte
etmesi gerekir" şeklinde konuştu.
(İHA)