DEMİRTAŞ ÖZERKLİK İSTEDİ
Abone olBDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geri çekilmeden sonra özerkliği gündeme getireceklerini söyleyerek, “Madem çözümü tartışıyoruz, bunla...
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geri çekilmeden sonra
özerkliği gündeme getireceklerini söyleyerek, “Madem çözümü
tartışıyoruz, bunların da tartışılması lazım. Belediyeler sadece
kaldırım, kanalizasyon, yol, su işleri ile uğraşamaz. Bu büyük bir
haksızlıktır" dedi.
Yenişehir Belediyesi’nin “Kaldırım Çalışması” açılışında konuşan
Demirtaş, yarın KCK’lıların geri çekilmesinin resmen başlayacağını
belirterek, bu süreçten sonra başlayacak olan ikinci aşamada yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi ile ilgili olarak çalışmaların
başlayacağını söyledi. İllerde ve ilçelerde ikili bir yönetimin
bulunmasının yanlış olduğunu aktaran Demirtaş, vali ve
kaymakamların görevlerine son verilip bu kurumların kapatılması
gerektiğini ifade etti. Demirtaş, "Şimdi bu çözüm süreci ile
birlikte yarın resmi olarak KCK’nın geri çekilme süreci başlayacak.
İnşallah hiçbir kaza bela olmadan, hiçbir provokasyona mahal
vermeden bu süreç, ilk aşama sağlıklı bir şekilde tamamlanacak,
taraflar bu konuda duyarlı ve tedbirli davranacaklar. Halkımız bu
konuda dikkatli, gözü kulağı açık bir şekilde bu süreci izleyecek.
En küçük bir provokasyona karşı bu süreci sahiplenen bir tutum
içerisinde olacak ve bu sürecin ortalarından itibaren de ikinci
aşama dediğimiz anayasa ve demokratikleşme konusunda adımların
atılacağı tartışılacağı bir süreç başlayacak. İşte o süreçte,
özgürlüklerin tartışmaya başlanacağı süreçte en önemli meselelerden
biri de yerel yönetimler meselesi olacak. Bugün belediyelerin
imkanları, yetkileri, bütçeleri son derece kısıtlıdır. Şu anda
Türkiye’nin her ilinde her ilçesinde ikili yönetim vardır. Biri
seçilmiş biri de atanmış yönetim vardır. Bir belediye başkanı bir
de kaymakam veya vali vardır. Bir taraftan Ankara’dan bir bakanın
tek bir imzasıyla atanmış olan bir memur var, diğer tarafta ise
halkın önemli bir kısmının desteği ile oyu ile göreve gelmiş
belediye başkanları ve meclisler var. Bir atanmışın, seçilmişe
oranla bu kadar yetkili olması bütçesinin bu kadar kat be kat
yüksek olması demokrasiye uygun değildir. Biz daha önce de öneri
yaptık” dedi.
“YA BU VALİ VE KAYMAKAMLAR SEÇİMLE İŞ BAŞINA GELSİN, YA DA
KALDIRILSIN”
Valilik ve kaymakamlıkların kaldırılması gerektiğini dile getiren
Demirtaş, “Ya bu vali ve kaymakamlar seçim ile iş başına gelsin ve
o şehirde tek meclis tek yönetici olsun, ya da vali ve
kaymakamlıkları kaldırmanız lazım. Bütün yetki ve bütçeleri ile
birlikte belediye ve meclislere devretmeniz lazım. Paranın çoğunu
oraya gönderiyorsunuz. Gönderdiğiniz kaymakam oranın ruhu, dokusu
ve siyaseti ile uyumlu değilse zaten şehre kente ilçeye hizmet
etmemek için direniyor. Parasının çoğunu bankada tutuyor. Yani o
şehre hizmet etmemek için orada yaşayan insanlar bir hayır
görmesinler diye elinden geleni yapıyor birçoğu. Neden, burası
BDP’li ilçe, şehirdir. Gelen kaymakam ya da vali başka siyasi
kafadadır. Şimdi şehrin yüzde 65’i BDP’li. Şehrin valisi kaymakamı
başka bir siyasi partiden ise tabi ki orada uyumsuzluk çıkıyor. Bu
işin çözümü nedir? Bu işin çözümü bütün bir şehrin atanmış bir vali
ya da kaymakama tabi olması mıdır? Bu işin çözümü şehri
seçilmişlere emanet etmek teslim etmektir. Bu sorun sadece burada
mı var? Hayır. CHP’li bir ilçede başka bir siyasi anlayıştaki
kaymakam ya da vali orası için problemdir. Bu sistemin
dengesizliğinin ortadan kaldırılması lazım. Yetkinin de bütçenin de
seçilmişlere teslim etmesi lazım. Yerel kaynaklardan da yerel
bütçeye belediye bütçesine mutlaka ki pay ayrılması lazım. Biz buna
özetle özerklik diyoruz. Birilerinin çıldırdığı, bölünme dediği bu
sistem özerkliktir. Yerel yönetimler özerk olacak. Merkeze göre
özerk olacak. Yetkileri artacak, bütçesi artacak, sorumluluğu da
artacak. Bu dönemde artık madem çözümü tartışıyoruz. Bunların da
tartışılması lazım. Belediyeler sadece kaldırım, kanalizasyon, yol,
su işleri ile uğraşamaz. Bu büyük bir haksızlıktır. Toplumun bütün
sorunları, eğitimden sağlığa kadar, yerel güvenlik de dahil olmak
üzere yerel yönetimlere bağlanması lazım. Ve yerel yönetimlerin
yönettiği il ve ilçenin kimliğine, inancına hassasiyetine uygun
şekilde eğitim projeleri geliştirmesi lazım. Anadilde eğitimi yerel
yönetimlerin yapması lazım. Anadilde kitapları yerel yönetimlerin
basması lazım. Çözüm sürecinin bütün bu tartışmaların önünü de
açmalıdır diye düşünüyorum” diye konuştu.
“BİZ İNTİKAM DEĞİL, BARIŞ PEŞİNDEYİZ”
Siyaset ve siyaset ile çözümün intikam meselesi olmadığını aktaran
Demirtaş, intikam peşinde değil barış ve çözüm peşinde olduklarını
kaydetti. Demirtaş, “Siyaset ve siyasetle çözüm intikam meselesi
değildir. Bizim kimseden intikam alma, bizim kimseden özellikle bu
konuda kin güderek hesap sorma gibi bir derdimiz yoktur. Bizim
derdimiz çözümdür, demokrasidir, özgürlüktür. Bunu hangi yol ve
yöntem ile kiminle konuşarak nasıl bir müzakere şekli ile
gerçekleştirebiliyorsak, biz o konuda ahlaki ve vicdani olarak
ısrarcı olmak zorundayız. Halkımızda bu bilinçte hareket ettiği
için dikkat edin çözüm sürecine en fazla destek Kürtlerde var"
şeklinde konuştu. Bu süreçte diğer partilerin kullandıkları dile
dikkat etmesi yönünde çağrıda bulunan Demirtaş, "Sürece Kürtler
tarafından yüzde 99’a yakın bir destek var. Bunun tek nedeni
Kürtlerin barışa ihtiyaç duymasından kaynaklı değildir. Burada
siyasetin kullandığı dil ve üslupta çok önemlidir. Özellikle AK
Parti de dahil Türk siyasetinin batıya doğru kullandığı zehirli
dil, yıllardır batıya doğru kullandığı ırkçı, faşizan dil bu gün
orada toplumun barış ve çözüm sürecini sahiplenme meselesinde
sıkıntılara yol açıyor. Bu toplumun suçu değildir. Her mikrofona
çıktığında küfürlerle, hakaretlerle konuşan, tehditlerle konuşan
bir siyasetçinin kendi tabanında oluşturacağı duygu budur işte.
Örneğin, Akil İnsanlar Şırnak’ın, Hakkari’nin Batman’ın oy verip
seçtiği insanlar mıdır? Hayır. Buna rağmen Akil İnsanlar Şırnak’ta,
Batman’da, Ardahan’da, Ağrı’da, Diyarbakır’da güller ile
karşılanırken, batının birçok yerinde taşlar ile sopalar ile
karşılanmıştır. Bu halkın suçu değildir. İşte bu, siyasetin
farkıdır. Siyasetçinin kullandığı dilin, üslubun farkıdır. Bu
zehirli dili, bu siyasetçilerin terk etmesi gerekiyor. Buradan
Yenişehir Belediyemizin bu hizmet töreni vesilesi ile bir kez daha
Diyarbakır’dan seslenmek istiyorum. Kullandığınız dil,
kullandığınız üslup, barış ve çözüm sürecine desteği bir tarafa
bırakın, toplumu ayrıştıran etnik çatışmalara varıncaya kadar,
tehditler ve tehlikeler oluşturan bir dildir. Özellikle CHP ve
MHP’nin bu dili derhal terk etmesi lazım” ifadelerini kullandı.
“SÜRECİ KABUL ETMEYEN ALTERNATİF SUNSUN”
Bu sürece karşı olan kim varsa neden karşı olduğunu belirtmesi
gerektiği aktaran Demirtaş, bir alternatif sunmak zorunda
olduklarını ifade etti. Demirtaş, “Eğer bu süreci kabul
etmiyorlarsa çözüm önerileri varsa sunsunlar. Şu anda yürüyen çözüm
sürecini, müzakere sürecini beğenmiyorlarsa alternatif sunmak
zorundalar. Öyle konuşmayın böyle konuşun demek zorundalar. Ama
konuşmayın savaşın demek bir çözüm değildir. Bir yöntem değildir.
Dikkate alınması ciddiye alınması gereken bir tartışmada değildir.
Konuşmanın şeklini şemalini beğenmeyenler, kiminle nasıl ve nerede
konuşulacağını önersinler. CHP önersin örneğin. Öcalan ile PKK ile
konuşulması CHP’nin içine sinmiyormuş. Peki alternatif sunsunlar.
Kiminle konuşulsun. Kürt sorununu bitirmek için, Türkiye’de yaşanan
bu savaşı bitirmek için kimin ile konuşsunlar. Cumhuriyet Halk
Partisi’nin bu konuda alternatif sunması lazım. Mandela ile mi
konuşsunlar Kürt sorunu çözmek için. Tam olarak kim içinize siniyor
konuşulması için. Kimin ile savaşılıyorsa 30 yıldır onunla
konuşulacak onunla barışılacak. Bundan daha doğal, daha normal bir
şey olabilir mi? 30 yıldır savaşırken muhatap alıyorsunuz da,
barışırken niye muhatap olmak zorunuza gidiyor. Mecliste 30 defa
tezkereye evet oyu verirken içinize siniyor da binlerce gencin
yaşamını kurtaracak bu görüşmeler evet demek niye içinize sinmiyor.
İşte bunların oluşturduğu siyasetin toplumsal yansıması da
böylesine parçalanmışlıktır” dedi.
(İHA)