Demirtaş itiraf etti neden PKK'ya çağrı yapamıyor?
Abone olHDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, neden PKK'ya silahsızlanma çağrısı yapmadığını açıkladı. İşte Demirtaş'ın itiraf gibi açıklaması...
PKK kaynaklı terör saldırılarının artması sonrası hedef
haline gelin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BBC Türkçe
Servisi'ne röportaj verdi.
IŞİD tehdidi, HDP'nin kapatılması, çözüm süreci, PKK, erken seçim,
dokunulmazlıkların kaldırılması ve seçim barajı konusunda detaylı
açıklamalarda bulunan Demirtaş'ı BBC'nin soruları terletti.
PKK ÜZERİNDE YETKİM YOK
"PKK'ya neden silahsızlanma çağrısı
yapmıyorsunuz?" sorusuyla karşılaşan Demirtaş, PKK
üzerinde yaptırım gücünün olmadığını itiraf etti. Demirtaş,
"Ben PKK’nin lideri değilim. PKK’nin üzerinde bir talimat
yetkim de yok" diye konuştu.
PKK'DAN KORKUYOR MUSUNUZ?
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun HDP'nin PKK'dan korktuğu yönündeki
açıklamalarının da sorulduğu Demirtaş, "Hayır biz PKK’den
veya başka bir örgütten, hiç kimseden korkmadık. Ama Başbakan’ın bu
siyasi hamlesi partimizi zan altında bırakmak için yapılmış bir
girişimdir" savunmasında bulundu.
ERKEN SEÇİM OLURSA...
Demirtaş, olası bir erken seçimde HDP'nin baraj altında kalacağı
yönündeki seçim sonucu tahminlerine ise katılmadığı
açıkladı.
Demirtaş'ın BBC Türkçe Servisi'ne verdiği röportajın detayları
şöyle:
NATO TOPLANTISI
Suriye’nin kuzeyi ve oradaki Rojava bölgesinde Suriye’nin genelinde olduğu gibi istikrara ihtiyaç var. Mutlaka ki güvenliğe ihtiyaç var. Fakat temel soru şudur: Kime karşı güvenli bölge oluşturuyorsunuz? Ve kimler bu güvenli bölgeyi oluşturuyor? Bu soruların doğru cevaplanması lazım. Bize göre oradaki yerel halkı, Kürtleri, orada yaşayan özellikle direniş içerisinde bulunan, IŞİD’e karşı direnen güçleri hedefe koyarak bir güvenlikli bölge oluşturulması düşünülüyorsa bu çok yanlış olur.
HEDEF SURİYE'DEKİ KÜRTLER Mİ?
Türkiye’de hükümetin Suriye’de güvenlikli bir bölge oluşturma
girişimindeki asıl hedefin ve amacın Kürtlere karşı bir tedbir
olduğu inancındayım. Bunu söylemekten de çekinmiyor aslında
hükümet. Dolayısıyla koalisyon güçleri veya NATO bu konuda karar
alırken bütün bunları hesap ederek hareket etmeli. Bizlerin
Suriye’nin iç işlerine, oradaki halkların iç işlerine bu kadar
doğrudan müdahale edip onları iç savaşa sürükleyecek girişimlerden
kaçınılması gerektiği inancındayız. Çünkü güvenlikli bölge adı
altında orada yeni bir işgale, yeni bir karadan ilhaka durum
gitmemelidir. Bu tür kaygılarımız var. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı
Erdoğan orada bir Kürt oluşumuna ne pahasına olursa olsun izin
vermeyeceğini söylüyor. Oysa Türkiye’nin orada bir hakkı yok.
Türkiye’nin orada bir hak iddiası da olamaz. Orada Kürtler
yaşıyorlar. Başka halklar da var elbette ve kendi yönetimlerini
inşa etme hakları var. Kendi demokrasilerini kurma hakları var.
Türkiye’nin buna müdahale etmesi doğru değil. Uluslararası
koalisyon güçlerinin de müdahale etmesi mümkün değil.
Türkiye bunu hedefleyecektir bize göre. AKP hükümeti özellikle
Cerablus bölgesinde güvenlikli bölge oluşturulursa, Türkiye’deki
bazı mültecilerin de orada barındırılmasına öncelikle
sağlayacaktır. Bu da anlamlıdır. Bu da olabilir tabii ki. Fakat
oranın askeri güvenliğinin sağlanması için, eğer ordu Türkiye’den
oraya girecek ve orada güvenlik sağlama adı altında konuşlanacaksa
bu bir sıkıntıya yol açabilir diye kaygı duyuyoruz. Şöyle olmalı
bizce: Oradaki Kürt güçleriyle ortaklaşa yapılmalı bu. PYD
ile Türkiye ortak hareket etmeli. IŞİD’e karşı da, güvenlikli bölge
oluşturulması konusunda da…
PYD İLE TÜRKİYE'NİN ORTAK HAREKET ETMESİ MÜMKÜN MÜ?
Bu elbette ki mümkün. Niye mümkün olmasın?
PYD’nin Türkiye’yle bir düşmanlığı olmadığını PYD’li yetkililer açıklıyor. Türkiye de PYD’yle zaman zaman görüşmeler yaptı. Ankara’da temaslar kurdu. Şimdi Türkiye IŞİD’e karşı da mücadele ettiğini söylüyor. IŞİD’e karşı en büyük mücadeleyi de PYD, Kürt güçleri veriyor. O halde Türkiye ile PYD’nin ortak hareket etmesi en akıllıca olanıdır, en doğru olanıdır bize göre.
Ama PYD PKK’nın uzantısı olarak görülüyor Türkiye tarafından. Dolayısıyla kamuoyuna nasıl anlatılabilir böyle bir işbirliği söz konusu olsa?
Ne PYD ne PKK bunu, aralarında bir bağ olduğunu kabul etmiyor
tabii ki. Ama böyle bir risk görülüyorsa, bunun da yolu PKK’yle
barış anlaşması yapmaktır. Türkiye içerisinde acilen PKK’yle bir
barış yapılmalı. Ve PKK Türkiye açısından bir tehdit olmaktan
çıkmalıdır. Çıkarılmalıdır. IŞİD’e karşı birlikte mücadele
edebilmelidir. Türkiye bu cesareti gösterebilmelidir.
ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI: BARIŞ MÜMKÜN MÜ?
Barış her zaman mümkündür. Barış ihtimali bitti
artık (diye düşünüp) karamsar bir havaya bürünmemize gerek yok. En
kötü durumlarda bile barış seçeneği masada olmalıdır. Biz buna
inanıyoruz. Bunun güçlü bir seçenek olarak savunulması gerektiğini
de düşünüyoruz. Her ne kadar taraflar şu anda karşılıklı sert bir
pozisyon almış olsalar da, karşılıklı eylemler, askeri
operasyonlar, öldürmeler, şiddet olayları, çatışmalar yaşanıyor
olsa da bu durum her an yeni bir karşılıklı ateşkes ve
çatışmasızlığa da dönüşebilir. Yeter ki iki taraf üzerinde de
demokratik bir basınç oluşsun. Çünkü Türkiye toplumu savaş
istemiyor. Çocuklarının ölmesini istemiyor insanlar. Kürtler de
Türkler de… Askerlerin, polislerin, PKK gerillalarının… Bunların
hepsi bu toplumun evlatlarıdır. Hepsi bizim kardeşlerimiz,
insanlarımızdır. Dolayısıyla bu ölümleri durdurmak için biz toplum
olarak sesimizi daha fazla yükseltmeliyiz ve iki tarafa da
silahları susturun çağrısını daha cesurca, daha güçlü bir şekilde
söylemeliyiz. Bunu başarırsak ben yeniden çözüm ve müzakere
sürecine dönülebileceğini düşünüyorum.
ÇÖZÜM SÜRECİ BİTTİ Mİ?
Çözüm süreci bitmiştir kavramını kullanmadım tabii ki. Kendisi
PKK’nin silahsızlanmasını durdurmuştur. Çünkü Dolmabahçe’de
varılan, 28 Şubat’ta varılan mutabakatı kabul etmediğini ilan
etmiştir. Biz tekrar o pozisyona hükümetin dönmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Bu zor bir durum değil. Çünkü barış savaşanlar
arasında yapılır. Barış zaten dostlar arasında yapılmaz. Barış
çatışanlar arasında gerçekleşir. Müzakereler gerilim ortamlarından
çıkar zaten. Dünya deneyimleri de bize göstermiştir ki müzakere
süreçleri zaman zaman kesilebilir, kopabilir, çatışmaya
dönüşebilir. Ama barış isteyen kesimler asla vazgeçmemelidir. Eğer
umudumuzu yitirir vazgeçersek, bir daha barış olamaz artık, bu
mümkün değil diye düşünürsek bu sadece savaş politikalarına güç
vermek olur. O nedenle biz barış konusunda ısrarcı olmaya devam
etmeliyiz.
PKK'YA NEDEN SİLAHSIZLANMA ÇAĞRISI YAPMIYORSUNUZ?
Partimiz ve şahsım üzerinde kurulan bu baskı bilinçli bir psikolojik savaş baskısıdır. Eğer gerçekten bizim veya benim yapacağım çağrının etkili olduğu, olacağı düşünülüyorsa neden yıllardır PKK’yle görüşme yapılıyor? Neden Sayın Öcalan’la İmralı’da görüşmeler yapıldı? Neden Oslo’da yıllarca PKK’yle müzakere ve diyalog sürdürüldü? Çünkü biliniyor ki böyle bir örgüte silah bıraktırmanın yolu onun yöneticileri ve liderleriyle müzakere yapmaktır. Ben PKK’nin lideri değilim. PKK’nin üzerinde bir talimat yetkim de yok. Ama sivil bir siyasetçi olarak her zaman taraflara, kesinlikle birbirinize silah doğrultmayın, kesinlikle silahları karşılıklı bırakın çağrısını her zaman yaptım. Bunu bir niyet olarak her zaman söyledim. Ama bu hükümet tarafından hep kötüye kullanıldı. Sanki PKK’ye silah bıraktırma gücü ve yetkisi bizdeymiş ve biz bu gücümüzü veya yetkimizi kullanmıyormuşuz, o nedenle savaştan biz sorumluymuşuz gibi bir algı yaratıyor. Bilinçli yapıyor bunu. Seçmenlere karşı özellikle HDP’yi zor durumda bırakmak için bir algı yönetimi yapmaya çalışıyor. Yoksa biz asla şiddeti desteklemedik. Asla PKK’nin silah kullanmasını desteklemedik. Hep çağrılarımızı da yaptık. Ama yöntem olarak silah bıraktırma yöntemi müzakeredir. O da İmralı’da 2,5 yıldır sürüyordu. Ama İmralı’yla görüşmeleri hükümetin kendisi bıraktı.
HDP İŞLEVSİZ Mİ?
Çözüm süreci açısından partimiz her zaman muhataptır. Hükümetin işlevsizleştirme girişimi bizi muhatap olmaktan çıkarmıyor. Yani hükümet kiminle görüşecek çözmek için? Muhataplardan biri biziz. Parlamentoda demokratik, legal siyasetin temsilcisiyiz. Dolayısıyla hükümetin HDP’yi muhatap almıyoruz demesi bizi muhatap olmaktan çıkarmıyor aslında. Görüşmeler başlayacaksa ve görüşmeler olacaksa partimiz bunun içinde olmak durumundadır. Bunun dışında hiçbir seçenek yok aslında. Biz her zaman hazırız, müzakereleri yeniden yürütmeye, aracılık yapmaya ve durumu yeniden normale döndürmeye dair görevlerimizi yapmaya hazırız.
PKK'DAN KORKUYOR MUSUNUZ?
Hayır biz PKK’den veya başka bir örgütten, hiç kimseden korkmadık. Ama Başbakan’ın bu siyasi hamlesi partimizi zan altında bırakmak için yapılmış bir girişimdir. Biz şiddeti durduracak, siyasi çözüm sağlayacak bir deklarasyon hazırladık aslında. Dolmabahçe’de bunu hükümetle birlikte ilan ettik. O deklarasyondan vazgeçen bir başbakanın bugün çıkıp bize başka bir deklarasyon dayatmasının siyasi olarak hiçbir inandırıcılığı yoktur. Başbakanın kendi hazırladığı deklarasyona imza atmak zorunda değiliz. Ortada karşılıklı imzalanmış bir deklarasyon var. Bu da ortak iradeyle, birlikte hazırladığımız bir deklarasyondu. Başbakan bu deklarasyona sahip çıkmadan, bu deklarasyonla ilgili fikrini beyan etmeden yeni bir deklarasyonu tartışmamız mümkün değil.
NEDEN HDP HEDEF ALINDI?
Çünkü biz aldığımız oyla AKP’yi iktidardan düşürdük. Cumhurbaşkanı’nın başkan olma, tek başına ülkeyi yönetme hayallerini suya düşürdük. Dolayısıyla bir erken seçimde HDP’yi yüzde 10 barajının altında bırakacak bir operasyon yapılıyor şu anda. Asıl hedef HDP’dir. Bütün bu yapılan kirli işlerin asıl hedefi HDP’yi zor durumda, zan altında bırakmak, sorumlu haline getirmek ve kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırarak oyları düşürmektir. Bunun etkili olduğunu düşünmüyoruz. Son kamuoyu araştırmaları gösterdi ki bütün bu son bir aylık süreçte bizim oylarımız yaklaşık iki puan arttı. Son anketlerde oylarımız yüzde 15 oranında çıktı.
HDP BARAJ ALTINDA KALABİLİR Mİ?
Hayır. Biz tam tersine çok daha güçlü bir şekilde çıkacağımızı düşünüyoruz.
ERKEN SEÇİM Mİ KOALİSYON MU?
CHP’yle henüz koalisyon görüşmeleri neticelenmiş değil. Tabii ki CHP’yle veya diğer seçeneklerle koalisyon kurulabilir. Ama erken seçim de yarı yarıya ihtimal dahilinde görünüyor şu anda.
BAHÇELİ'NİN 'HDP KAPATILSIN' ÇAĞRISI
Kimse HDP’yi siyaset sahnesinden silemez. Daha önce dokuz partimiz kapatıldı. Hepsi hatalı kararlardı. Hukuka aykırıydı. AİHM’den döndü bu kararlar. Buna rağmen bir defa daha parti kapatma davası açmak Türkiye’deki hukuk sistemine de demokrasi işleyişine de yakışmaz. Partileri halk açmalı ve halk kapatmalı diye düşünüyoruz. Tabii ki partiler şiddet, terör ve ırkçılıkla iç içe geçerlerse, ilişkili olurlarsa mutlaka tedbir alınmalı. Ama bizim partimiz bunlarla asla suçlanamaz. Asla biz terörle, şiddetle, ırkçılıkla işbirliği içerisinde olmadık. Teşvik etmedik. Desteklemedik. Buna dair tek bir iddiada bulunamaz hiçbiri. Bu kadar şiddet uygulayan bir devlet örgütü, AKP hükümeti partimizi şiddet uygulamakla suçlayamaz. Sadece kendi iktidarları dönemindeki gösterilerde 164 kişinin ölüm emrini verdiler. Gezi direnişinde 9 kişi, Kobani direnişinde 50’den fazla insan... Gösteriler boyunca çok ağır şiddet kullanan hükümetin kendisiydi. Orantısız şiddet kullanan, ölümlere yol açan ve bunu gururla söyleyen onlardı. Talimatı ben verdim polise, polisle gurur duyuyorum diyen bir partinin genel başkanı bizi şiddetle içli dışlı gösteremez.
DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI
Biz dokunulmazlık zırhına sığınıp saklanmıyoruz. Çünkü korktuğumuz hiçbir şey yok. Bir suçumuz yok. Yargı önünde verilemeyecek hiçbir hesabımız yok. Bizi bununla tehdit edenlere karşı, buyrun gelin hep birlikte, hepimizin dokunulmazlığını kaldırılalım diyoruz. Kendi dilekçelerimizi kendimiz vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyoruz.
MECLİS'TEKİ OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIDAN NE KARARLAR ÇIKAR?
Biz parlamentonun Türkiye’de içeride ve dışarıda barışı sağlayacak bir irade ortaya koymasını çok arzularız. Kürt sorununda tekrar müzakereye dönülmesi, Suriye’de IŞİD’e karşı etkili mücadele kararı alınması... Suriye’deki sadece Sünni gruplarla değil, oradaki Kürtlerle, Türkmenlerle, Hristiyanlarla, Şiilerle, herkesle Türkiye’nin çok iyi ilişkiler geliştirmesinin parlamento iradesi olarak ortaya çıkmasını çok arzu ederiz. Eğer bunları başarabilirsek parlamento Türkiye’de ve Suriye’de özellikle barış için çok iyi bir iş yapmış olacak. Ama bu artık güçlü bir ihtimal değil. Çünkü AKP ve MHP özellikle bu barış politikalarına çok uzak duruyorlar.