Demirel'den tarihi itiraf
Abone olCan Dündar dünkü yazısında, iz bırakmış bazı eylemlere katılanların sonra terfi ettiğini vurguluyordu. Tan gazetesi baskınında saydığı iki tanıdık isimden Demirel ile konuştu
Can Dündar dünkü yazısında iz bırakmış önemli eylemlere
katılanların bazılarının daha sonra terfi ettiğini yazmıştı.
Milliyet yazarı Fikret bila da Dündar'ın 1946'deki Tan baskınında
saydığı iki tanıdık isimden Süleyman Demirel ile konuşmuş. İşte
Bila'nın röportajı...
Demirel: Evet, Tan gazetesini bastık
Can Dündar, dünkü yazısında, "O gün" adıyla yaptığı belgeselde
yer alan iz bırakmış bazı olayları anımsatmıştı. "Sivas katliamı,
Tan baskını, 6-7 Eylül olayları" gibi...
Bu olaylarda "provokatör"lerin işlevine dikkat çekmişti...
Sözünü ettiği eylemlere katılanların sonradan bir şekilde terfi
ettiğini de vurguluyordu Can Dündar, dünkü yazısında. Yeni Şafak'ta
Taha Kıvanç'ın verdiği "terfi etmiş" isimlere çok tanıdık iki isim
daha eklemişti: Süleyman Demirel ve Turgut Özal.
Provokasyon ve yükselme
1946'da Tan gazetesini basan gençler arasında Süleyman Demirel ve
Turgut Özal'ın da bulunduğunu belirttikten sonra, ikisinin de
devletin zirvesine yükseldiklerini kaydetmişti. Provokasyon kokan
bu olaylarda rol alanların sonradan yükselmelerinin "tesadüf"
olmadığı mesajını veriyordu.
Can Dündar, bu olayları, son günlerde yaşadığımız gerginlikler,
provokasyona uygun eylem ve eylem girişimleri için
anımsatıyordu.
'Elebaşı değildim'
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i arayıp Can Dündar'ın
yazısındaki "Tan baskını" olayını sordum. Demirel, "Doğru, Tan
baskınına katıldım" diyerek, o günü şöyle anlattı:
"Elebaşı değildik ama bu olaya katıldığımız doğrudur. Bir öğrenci
hareketiydi. O zaman İstanbul'da zaten iki üniversite vardı.
İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ). Biz,
İTÜ'de talebeydik. 21-22 yaşlarında gençlerdik. Bizden büyükler de
vardı.
O zaman üniversite gençliğinin bir kişilik gösterme hevesi vardı. O
zamanki havadan etkilenmemek mümkün değildi. Anti-komünizm çok
revaçtaydı. Bizim de hissiyatımız öyleydi."
'Kırma dökme oldu'
Demirel, üniversite öğrencilerinin Tan gazetesini bastıklarını ve
kırma dökme yaptıklarını şöyle anlattı:
"Tan gazetesinin idare binasına girdiler. Ben aşağıda
sokaktakilerin arasındaydım. Gazete idarehanesine çıkarak biraz
kırma dökme yaptılar. Pencerelerden aşağıya radyoları, daktiloları
falan attılar. Ben kırma dökme işine karışmamıştım.
Sadece Tan gazetesine değil, o gün, Sovyetler Birliği'nin
İstanbul'daki sefaret binasının önüne de gittik, protesto için
çelenk koyduk. Çünkü 1945 sonrası, Stalin, 'Boğazları isterim'
diyor. 'Anlaşma tanımam' diyor. Biz buna karşı bu tepkiyi
gösteriyoruz.
Öyle bir ortam; Nâzım Hikmet sürülmüş, Sabahattin Ali sınırda
öldürülmüş. Öyle bir atmosfer var. Etkilenmemek mümkün değil."
'Özal'ı hatırlamadım'
Demirel'e, aynı dönemde İTÜ öğrencileri olan Turgut Özal ve
Necmettin Erbakan'ın da bu eyleme katılıp katılmadıklarını
sorduğumda, "Hatırlamıyorum" yanıtını verdi. "Biz" dedi, "Aynı
sınıflarda değildik. Yanımda sınıf arkadaşlarım vardı. Ama Özal'ı,
Erbakan'ı hatırlamıyorum."
'Yükselmemizle ilgisi yok'
Demirel, bu olaylarda rol alanların sonradan "terfi ettiği", yüksek
görevlere geldiği şeklindeki iddiaları ise reddediyor:
"Öyle bir bağlantı kurmak hata olur. Böyle bir beyan yanlış olur.
Hiç ilgisi yok. Ben zaten 1962'ye kadar siyasete girmeyi hiç
düşünmedim.
Benim için 17 Eylül 1961 önemli bir tarihtir. Bu, rahmetli Adnan
Menderes'in asıldığı tarihtir. Beni siyasete sokan bu olaydır. Ben
1960-1962 arası askerdim. Siyasete girişim 1962'dir.
Siyasete girdim ama dünü bugüne hiç taşımadım. Bu acı bırakan
olayları husumet meselesi yapmadım, ders çıkarmaya çalıştım."
'Bir Türkiye var'
Demirel, bugünkü gerginlikleri değerlendirirken de şu çağrıyı
yaptı:
"Bir tane Türkiye var. Birliğimizi korumalıyız. Kim ben ayrıyım
diye ortaya çıkar, Türkiye'nin içini bozmaya kalkarsa, bacağına
kurşun sıkmış olur. Çünkü biz kaynaşmışız.
Bir arada yaşıyoruz. Yan yana değil, birlikte yaşıyoruz. Herkes
Türkiye'yi, Türkiye'nin birliğini düşünerek hareket etmelidir."
Tan olayı nedir?
Solcu bir yayın politikası izleyen Tan gazetesi, tek parti dönemi
iktidarı CHP'yi ağır biçimde eleştiriyor, sağcı basınla sık sık
polemiğe giriyordu. Bazı CHP'liler ve sağ basın, gazetenin
yazarları Zekeriya ve Sabiha Sertel'e karşı öğrencileri kışkırttı.
Hüseyin Cahit Yalçın, 3 Aralık 1945 tarihli Tanin gazetesinde
"Kalkın ey ehl vatan" başlıklı yazısında Tan'a karşı bir vatan
cephesi oluşturulmasını, gazetenin susturulması görevinin
gazetecilere ve hür vatandaşlara düştüğünü yazdı. 4 Aralık'ta
İstanbul Üniversitesi bahçesinde toplanan öğrenciler, ellerinde
bayraklar, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün resmiyle yürüyüşe geçerek
gazetenin önüne geldi. Sıkıyönetimin uygulandığı kentte Tan
Matbaası'nı basan öğrenciler baskı araçlarını kırdılar, bobinleri
yırttılar.