Demirel'den 35. madde itirafı!
Abone ol9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 35. maddesiyle ilgili olarak yıllar sonra itiraflarda bulundu...
TSK’ye Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi veren
maddenin pratikteki anlamını Demirel şu sözlerle anlattı: “Tüm
askeri müdahalelerin hukuki gerekçesi olarak yorumlandı. Askerler
tarafından her seferinde ‘Bırakalım da ülke yıkılsın mı? Bu
gidişata seyirci kalamayız’ şeklinde kullanılageldi. O madde
durduğu sürece, öyle de anlaşılmaya devam edecek. Bir an evvel
ortadan kaldırılması meselesi çok konuşuldu ama bugüne kadar mümkün
olmadı.”
Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat
Yetkin’in CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan aldığı demeçle
başlayan “TSK İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesi kalksın” tartışması,
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Bingöl’den verdiği yanıtla önemli bir
noktaya taşınmış oldu.
Demirel: Bu madde durduğu sürece..
İnternet haber sitesi T24’ün genel yayın yönetmeni
Doğan Akın da hafta içinde 35. maddenin tarihçesini aktardığı
ayrıntılı yazısında, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinde iki
kez Başbakanlık koltuğundan uzaklaştırılan 9. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel’in “Bu madde durduğu sürece Türk Silahlı
Kuvvetleri hükümete de, parlamentoya da sormadan ‘laiklik elden
gidiyor’ diyerek resen el koyar” sözlerine atıfta bulunarak iktidar
ile muhalefet arasında bu madde üzerinde sağlanacak bir uzlaşının
büyük anlamına işaret ediyordu.
35. Maddenin geçmişi Atatürk'e kadar dayanıyor
Demirel, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede 35.
maddenin geçmişinin sanıldığı gibi 1960 darbesine değil, Akın’ın da
yazısında işaret ettiği gibi Atatürk dönemine uzandığını belirterek
“Atatürk 1935’te Cumhuriyeti orduya emanet ediyor. Bu işin
hikâyesi böyle başlar. Sonra bu, talimat haline geliyor. İç Hizmet
Talimatı oluyor. 1960 ihtilali sonrasında da bu talimat kanun
haline getiriliyor” dedi.
Çok uğraştım, gücüm yoktu
TSK’ye Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi veren
maddenin pratikteki anlamını Demirel şu sözlerle
anlattı: “Tüm askeri müdahalelerin hukuki gerekçesi
olarak yorumlandı. Askerler tarafından her seferinde ‘Bırakalım da
ülke yıkılsın mı? Bu gidişata seyirci kalamayız’ şeklinde
kullanılageldi. O madde durduğu sürece, öyle de anlaşılmaya devam
edecek. Bir an evvel ortadan kaldırılması meselesi çok konuşuldu
ama bugüne kadar mümkün olmadı.”
Defalarca iktidar koltuğuna oturan, yedi yıl da Cumhurbaşkanlığı
yapan Demirel, 35. maddenin kaldırılması konusunda kendisi çaba
harcamış mıydı? Demirel’in yanıtı şöyle oldu:
“Çok uğraştım, çok konuştum. Ama gücümüz yoktu. Tek başına
iktidar olmadım ki. Koalisyon hükümetleriyle de mümkün değildi.
Kaldıralım dendiğinde destek çıkmazdı.”
Cumhurbaşkanlığı dönemi için ise “Bizim sistemimizde
cumhurbaşkanının bu kadar gücü yok” demekle
yetindi.
İhtilal yapana gerekçesini
sormazlar
İktidar ile muhalefet arasında son birkaç gün içinde
maddenin değiştirilmesi yönünde karşılıklı açıklamaları anımsatıp
“Bu maddenin kaldırılması Türkiye’de darbe olasılığını
ortadan kaldırır mı” sorusunu yönelttiğimizde ise “Kalkması tabii
ki önemli adımdır. Ama başlı başına yeterli değildir”
diyerek şöyle devam etti:
“Elinde silah taşıyan adamı hiçbir şey engellemez. İhtilal
yapmaya kalksa gerekçesini mi soruyorlar adama? İhtilal yapıldıktan
sonra kendisi söylüyor gerekçeyi. Asıl mesele bunlarla
karşılaşmamayı başarabilmek. Yani hikâye geliyor demokrasi
kültürüne, geleneğine dayanıyor. Yüksek iradeye herkesin mutlak
itaatini tesis ederseniz, o engeller. Birincisi bu. İkinci olarak
da o ülkenin darbeye zemin verecek şartlar içine sürüklenmemesi
lazımdır. Yani, ihtilal geleneği yerleşmiş bir ülke ancak, seçimle
gelenin seçimle gittiği, iktidarın kansız, hilesiz, kurallar
doğrultusunda değiştiği bir ülke haline gelirse darbeler
engellenir. Ama memleketin içinde bulunduğu ağır şartlar nedeniyle
halk tedirgin olmuş ve ‘asker gelince düzelir’ demeye başlamışsa,
bu konuda askeri cesaretlendirmeye başlamışsa o zaman son bulmaz bu
beklentiler. Tüm mesele, halkın mutlak manada artık darbeye
zihninde yer vermemesini sağlamaktır. Unutmayın, 1980 darbesine ve
onu yapanların yazdığı anayasaya bu halk yüzde 92 oy
verdi!”
‘Hesaplaşma’ söylemi boş laf
Söz 1980 darbesi ve 82 Anayasası’na gelince,
Demirel’e 12 Eylül’de halkoyuna sunulacak anayasa değişiklik paketi
için AKP’nin yürüttüğü “12 Eylül ile hesaplaşma” kampanyasını nasıl
değerlendirdiğini de sorduk. “Bunlar mugalata. Yani boş
laftan ibaret polemik” dedikten sonra sözlerini şöyle
devam etti:
“12 Eylül’le hesaplaşılacak, intikam alınacakmış? Bu
anayasa yüzde 92 oyla kabul edilmiş. Kimden, nasıl intikam
alacaksın şimdi? Kurucu Meclis’ten mi? Halktan mı? Askeri cuntadan
mı? Cunta ‘yapın’ demiş yapmışlar. Peki, senin şimdi getirdiğin
değişiklik o dönemi yargılamak için ‘özel mahkeme’ imkânı getiriyor
mu? Hayır. 26 madde değişiyor bunun 24’üne kimsenin itirazı yok.
Daha evvel de 95 maddesi değişmiş. O zaman ‘intikam’ dememişsin de
bu sefer nasıl intikam oluyor? Referandumdan evet çıkarsa 12 Eylül
Anayasası kalkıyor mu ortadan? Değişmemiş maddeler var, anayasa da
duruyor işte. Onun getirdiği kurullar da aynen duruyor. Fransız
İhtilali’ne de karşı çıkıldı. Ama duruyor işte
yerinde.”
Memleketin önceliği 12 Eylül değil
terör
“12 Eylül ile hesaplaşma” ya da “35.
madde” gibi tartışmaların önemli olmakla birlikte
Türkiye’nin öncelikli sorunu olmadığını kaydeden Demirel,
“Tabii ki onlar da önemli. Ama daha başka sorunlarımız da
var. Hepsinin en birincisi de terördür. Askerimize polisimize
kurşun sıkılıyor, insanlarımız öldürülüyor. Karakollar, garnizonlar
hücuma uğruyorsa düşünülecek şey budur. Devlet neden zaafiyete
uğramış onu sormamız lazım” dedi.
Anayasa paketi ve gündemdeki diğer meselelerle ilgili tartışmaların
“hür” bir ortamda gerçekleşmediğine de dikkat
çeken Demirel, “Gazeteciler yıllardır hapiste.
Dışarıdakiler de korku içinde. ‘Bir şey söylersem ben de
kapatılırım’ endişesi taşıyor herkes. Böyle ortamda neyi nasıl
tartışacaksın?” diye konuştu.
Demirel'in desteği önemli bir tavırdır
Askeri darbelerden en fazla mustarip olan
siyasetçilerden biri olan Demirel’in bunlara gerekçe olan TSK İç
Hizmet Yasası’nın 35. maddesinin değiştirilmesi konusunda verdiği
destek önemli bir tavırdır.
Diğer yandan, anayasa değişiklik paketinin kamuoyuna
“askeri darbenin sorumluları ile hesaplaşılacak ”
şeklinde sunulmasına, 12 Eylül mağdurlarından biri sıfatıyla
Demirel’in mesafeli tutumu ve bu tutumuna dayanak yaptığı güçlü
gerekçeler üzerinde düşünülmesi gerekir.