Demirel uzun süren sessizliğini bozdu
Abone olSüleyman Demirel dün gece Kanal D'de yayınlanan Abbas Güçlü ile Genç Bakış programında uzun süren sessizliğini bozdu.
Çankaya'nın taşınmasını önemsemediğini belirten Demirel,
Cumhuriyet'in ayakta olmasının daha önemli olduğunu vurgulayarak,
"Çankaya'nın taşınmasını çok önemsemiyorum. Bunlar şekli
şeyler. Mühim olan cumhuriyetin kendisidir ve ayaktadır"
dedi.
Demirel, 1950 seçimleri ile diktatörlük rejiminden halk idaresi rejimine geçildiğini söyledi.
"BU COŞKU HALKIN CUMHURİYET'E BAĞLILIĞININ
ESERİ"
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayan Demirel, "Halkımızın
Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyorum. Her sene çok coşkuyla, sevgiyle,
cumhuriyet bayramı kutlanır. Bu halkımızın cumhuriyete olan
bağlılığının eseridir. Cumhuriyet büyük Atatürk'ün Türk milletine
yaptığı rehberlikle kurduğu en büyük eserdir" dedi.
"ÇANKAYA'NIN TAŞINMASINI ÖNEMSEMİYORUM CUMHURİYETİN
KENDİSİ AYAKTADIR MÜHİM OLAN BU"
Çankaya'nın taşınmasını önemsemediğini belirten Demirel,
Cumhuriyet'in ayakta olmasının daha önemli olduğunu vurgulayarak,
"Çankaya'nın taşınmasını çok önemsemiyorum. Bunlar şekli şeyler.
Mühim olan cumhuriyetin kendisidir ve ayaktadır. Ve Türk milleti
cumhuriyetin değerlerinin ve temel prensiplerinin zedelenmesine
razı olmaz. Hepinize vereceğim mesaj cumhuriyete iyi sahip çıkın.
Cumhuriyet büyük hadisedir. Gelin Cumhuriyet’in temel değerlerini
zedelemeyelim. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi
koruyalım" diye konuştu.
"HAKKIN HUKUKUN YERİNİ ZULMÜN VE KEYFİLİĞİN ALMADIĞI BİR
İDARE KIRMIZI ÇİZGİDİR"
Cumhuriyet'in kırmızı çizgilerinden birinin laik hukuk devleti
olduğunu belirten Demirel, "Çağdaş hukuk devleti birinci. İkincisi
çağdaş hukuk devleti. Üçüncüsü laik hukuk devleti… Bunlar
Cumhuriyet'in kırmızı çizgileri. Hakkın, hukukun adaletin
aranabildiği bunların yerini zulmün ve keyfiliğin almadığı idare
kırmızı bu çizgilerdir. Yetkinin, gücün sınırı halkın kabul
edebileceği sınırdır" açıklamasında bulundu.
"HALKIN BİR TÜRK-İSLAM DEVLETİ TALEBİ YOK"
"Halkın bir Türk-İslam devleti talebi yok" diyerek konuşmasına
devam eden Demirel, "Bugün halkın bir Türk-İslam devleti talebi
yok. Halkın Türkiye Cumhuriyeti'nden şikayeti de yok. 91.
Yıldönümünde Türkiye Cumhuriyeti bir fantezi değil. Bir gerçek
varlık. Ve halkın bundan bir şikayeti yok" ifadelerini
kullandı.
"SANDIKTAN ÇIKAN HALKIN HUKUKUNU ELİNDEN ALIRSA GÜCÜ
YANLIŞ KULLANIYORDUR"
Halkın verdiği yetkinin her şey olmadığını vurgulayan Demirel,
"Sandıktan çıkan hukuku elinden almaya kalkarsa sandıktan aldığı
gücü yanlış kullanıyor demektir. Halkın verdiği yetki her şey
değildir. Halk yönetim yetkisi vermiştir. Yoksa bir gün çık ortaya
halkın ne kadar hakkı hukuku varsa elinden al. Bu değildir"
dedi.
"ARIZALAR GİDERİLİRSE HER GÜN HUKUK DEVLETİ İHTİYACI
OLMAZ"
Türkiye'de eğer hukuk devleti iyi işlerse her gün hukuk devleti
ihtiyacı olmayacağını ileri süren Demirel, "Eğer bugün bir takım
itirazlar ya da eleştiriler varsa, hukuk devleti üzerine birtakım
sözler söyleniyorsa bu aslında Türkiye'nin hala dönüşüm içerisinde
olduğundan dolayıdır. Türkiye'de eğer hukuk devleti iyi işlerse, bu
arızalar giderilirse, adalet tam doğru sağlanırsa o zaman hukuk
devleti ihtiyacı başka şekle gelir. Yani her gün hukuk devleti
ihtiyacı olmaz" diye konuştu.
"OYLA GELEN OYLA GİTMELİ, KANSIZ, HİLESİZ,
KAVGASIZ"
Oyla gelenin oyla gitmesi gerektiğini vurgulayan Demirel, "Oyla
gelen oyla gitmeli. Ülkeyi yönetme hakkını halktan alacaksınız.
Halktan alamadığınız takdirde, memleket çöküyor gibi bahanelerle
seçilmiş hükümetlerin ve parlamentoların boğazına sarılıp onları
alaşağı etmeyeceksiniz. Ettiğiniz takdirde hem cumhuriyeti, hem
halk iradesini, hem de halkınızı bir demokrat ülkenin halkı
olmaktan çıkarır, bir müstemleke halkı haline getirirsiniz, tahrip
edersiniz. O yüzden kimsenin seçilmiş iktidarlara dokunmaması
lazım. İktidarlar kansız, hilesiz, kavgasız entrikasız el
değiştirebilmeli. Biz buna razı değiliz deyip gelip kendisi oturmak
ya da istediği birini oturtmak yanlış ve ayıp" ifadelerini
kullandı.
"LAİK DEVLET DİNSİZLİK DEĞİL"
"Laik devlete geçmek dinsizlik değildir" diyen Demirel, "Laik
devlete geçmek dinsizlik değildir. Aksine dine daha çok sağlıklılık
getirmektedir. Herkes istediği şekilde din ve inanç ve ibadet
hürriyetine sahiptir. Laik cumhuriyet kimin vicdan hürriyetini,
ibadet hürriyetini, inanç hürriyetini ihlal etti? Kimsenin. Herkes
yine bildiği gibi yaptı. Bugün hala birtakım sıkıntılar varsa, bu
işin zorluğundandır. Ama Türk halkı hem laik devletin, hem
cumhuriyetin ve hukuk devletinin değerini biliyor" dedi.
"SİYASETÇİNİN İŞİ UMUT SATMAKTIR"
Her koşulda demokrasinin egemen olması gerektiğini vurgulayan
Demirel, "Şartlar ne olursa olsun sakın ola demokrasiden cayma. Ve
sabret her şeyin sonu selamettir. Ama kötülüğe razı olma iyiliği
ara. Ve bu ülkenin geleceğine olan inancına en ufak bir arıza
olmasın. Yani gelin geleceğimize hep beraber inanalım birbirimize
yardımcı olalım. Siyasetçinin işi umut satmaktır. Ümidi olmayan
geleceğe güveni olmayan siyasetçi olmaz" açıklamasında bulundu.
"HALKI BİRBİRİNE DÜŞÜRMEDEN LAİKLİĞE GEÇMEK KOLAY İŞ
DEĞİL"
"Halifelikle laik devleti bir arada yürütemezsiniz" diyen Demirel,
"Eğer devlet laikse din ile devlet ayrı olacak. Yani halifelikle
laik devleti bir arada yürütemezsiniz. Laiklik kolay bir şey
değildir. Yüzlerce yıl din kurallarıyla idare edilen bir devleti
hukuk kuralları ile idare edilir hale getirmek kolay değil. Bunu
halkı birbirine düşürmeden ve içeride sorun çıkarmadan yapabilmek
durumu hasıl olmuştur. O yüzden zaten başlangıçta Türkiye
Cumhuriyeti'nin dini İslamdır der. 1924'te bu ibare kaldırılmış
1928'de de laiklik kabul edilmiştir. Yani Türkiye'nin bir şeriat
devletinden laik devlete geçişi kolay olmadı ama ağrısız sancısız
geçilebilmiştir" diye konuştu.
"SAHİBİ HALK DEĞİLSE CUMHURİYET ANCAK TAKMA AD
OLUR"
Cumhuriyet'in sahibinin halk olması gerektiğini vurgulayan Demirel,
"Misak-ı Milli sınırları içerisindeki bugünkü Türkiye ancak
devletin elinde zor bela kalmış. Onu da Kurtuluş Savaşı kurtarmış.
Onun için diyoruz bir kurtuluş savaşına dayanan bir Türkiye ve bu
Türkiye'nin sahibi halk. Sahibi halksa bu cumhuriyet. Sahibi halk
değilse bu cumhuriyet değil takma ad olur" dedi.
"OSMANLICA TÜRKLERİN DİLİ DEĞİL"
Osmanlıca'nın Türklerin dili olmadığını söyleyen Demirel,
"Osmanlıca, Türklerin dili değil. Osmanlı Devleti'nin o günkü
şartlar içerisinde benimsediği dil. Yarı Arapça, yarı Farsça, yarı
Türkçe, karışık bir dil. Bunun yerine kendi kültürünü, kendi kökünü
ve özünü arama ihtiyacı duyulmuş. Atatürk'ün ortaya koyduğu
reformlar arasında kendi benliğimize dönüş hareketi içerisinde dil
ve tarih meselesi de çok önemle ele alınmıştır. Bu önemli ve çok
büyük bir reformdur" ifadelerine yer verdi.
"İSTEYEN İSTEDİĞİ LİSANI ÖĞRENSİN"
Kişilerin istediği dili öğrenmesinin temel insan haklarının bir
gereği olduğunu ifade eden Demirel sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün
hangi lisanı öğrenmek istiyorsanız öğrenmek serbest zaten. Ama
devletin resmi dili Türkçe. Ben ülkede halkın hür iradesinin
savunucusuyum. Eğer halk hür iradesini kullanamıyorsa ona
cumhuriyet de denmez ve orada kalkınma da olmaz. Ben yoksulluğa ve
sefalete karşı açılmış bir mücadelenin adamıyım. Uygarlık için bu
mücadeleyi yaptık. Uygarlığın birinci şartı hürriyettir, hür
olmaktır. Hür olmak vatandaşı bir kukla haline getirip onu şekil
olarak kullanmak ise biz bu mücadelenin içindeyiz."
-
"MESELEYİ HALK HALLETTİ"
Demirel, "27 Mayıs ok acılar getirdi. Bir daha böyle bir şey
olmamalıydı. Ve bir daha böyle bir şey olmamalı diye bayrak açan
biziz. Ve bu şekilde açılan yaraları sarmak halkı birbirine
düşürmeden, kana ve kavgaya gitmeden, meseleyi halka
hallettirmekti. Biz onu yaptık sabrettik ve halk kendisi halletti.
Halkı unutan bir kalkınma hamlesi devamlı olmaz. Bir yerden sonra
su koyuverir" açıklamasında bulundu.
"KÖTÜ ÖRNEKLERE BAKIP SİYASETÇİYİ
KÖTÜLEMEYİN"
Siyasetçiye sahip çıkmak gerektiğini vurgulayan Demirel,
"Siyasetçiye güvenmek lazım. Kötü emsallere bakıp siyasetçiyi
kötülemeyin. Siyasetçiye sahip çıkmak lazım. Siyasetçiye sahip
çıkarsanız millet iradesine de sahip çıkarsınız" dedi.
"NAZMİYE HANIM IZDIRAP ÇEKMEMİ İSTEMEZDİ"
Eşi Nazmiye Demirel'i kaybetmekten duyduğu üzüntüyü dile getiren
Demirel, "Hayat devam ediyor. Tabii insanlar teker teker
yaratılmış. Bence acınız ne kadar büyük olursa olsun onu göğüslemek
gerekiyor. Zor bir şey ama bunun karşısında metanet mukavemet
göstermek gerek. İnsan bir parça hüzne kapılsa, işin ucunu kaçırsa
hayat yaşanmaz hale geliyor. Hayatı yaşanmaz hale getirmemek lazım.
İnsanlar birbirini seviyor, arkadaşlık, dostluk, eşlik yapıyorlar
ama sonunda bir yerde bitiyor bunlar. Allah rahmet eylesin Nazmiye
Hanım'a. 65 sene beraberdik. Düşündüğüm zaman tabii ki hüzne
kapılıyorum, üzülüyorum. Ama o da razı olmazdı benim çok fazla
ızdırap çekmeme. Çare yok, herkes kendi hayatını yaşayacak" diye
konuştu.
"1950'DE DİKTATÖRLÜKTEN HALK İDARESİNE SAKİNCE
GEÇTİK"
1950 seçimleri ile diktatörlük rejiminden halk idaresi rejimine
geçildiğini söyleyen Demirel, "Türkiye'de demokrasiye geçiş sakin
olmuştur. 1950 seçimleri gayet medenidir. Diktatörlük rejiminden
halk idaresi rejimine geçişmiştir. Halkın üstündeki örtü
kalkmıştır. Veren halk isteyen halk haline gelmiştir. Tek partili
zamanda vergi veren halk, hizmet isteyen halk haline gelmiştir.
Cumhuriyete geçtiği zaman halkın sorunlarına eğilen, çareyi halkla
beraber arayan devlet ve konuşan Türkiye, sesi çıkan halk. Bunlar
cumhuriyetin emareleridir" ifadelerini kullandı.
"KÖY VE KÖYLÜ UNUTULMAMALI"
"Köy ve köylü unutulmamalı" diyen Demirel, "Bu ülkenin meşakkatini
ben İslamköy'de karşıladım. Orada kuraklığı, yoksulluğu gördüm.
Orda karanlığı gördüm. Orada anamın kolları uzayıncaya kadar su
çektiğini gördüm. Köy sefalet demekti ve Türkiye nüfusunun yüzde
76'sı köydü. Bugün yüzde 20'si köydür. Köy ve köylü
unutulmamalıdır. Ve köylü şehirli ayrımı yapmaksızın bu ülkenin
bütün insanları hakkına hukukuna sahip çıkmalıdır" diye
konuştu.