Demirel siyasete dönüyor mu?
Abone olMerkez sağ yeni yıla hareketli girdi. DYP ve Anavatan'ın birleşmesi gündemde. Çiller Adalet Partisi üzerinden nabız yokluyor. Demirel ise siyasete dönme sinyali veriyor...
Merkez sağ, 2006'ya hareketli girdi. DYP ve Anavatan'ın
birleşmesi yolundaki temasların ardından bir grup DYP'li Tansu
Çiller'in kapısını çaldı. AP ve DP'yi diriltme hayalleri depreşti.
Liderler Ağar ve Mumcu'ya 'birleşin' yollu baskılar arttı. Tam da
'neler oluyor' derken, sahneye 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
çıktı. "İhtiyaç duyulursa, aktif siyasete döneceği" mesajını
verdi.
Hem Doğru Yol Partisi (DYP) hem
Anavatan üzerindeki 'bütünleşin' baskısı artıyor. Kimileri, eski
genel başkanlar Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz'ın yolunu gözlüyor.
Adalet Partisi (AP) ve Demokrat Parti'yi (DP) diriltmek isteyenler
kapı kapı dolaşıyor. Tam da, "Merkez sağ seçim yılı 2006'ya
hareketli girdi, neler oluyor?" derken, sahneye 9. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel çıktı. Açıkça, "ihtiyaç duyulursa, aktif siyasete
döneceği" mesajını verdi. Siyaset birden dalgalandı. Çünkü,
'diğerleri yalan, en babası Demirel'in çıkışıydı.'
Peki, kurt politikacının hesabı ve hayata geçirmeyi düşündüğü
formül neydi? TMSF'nin 'Demirel ailesine' yönelik operasyonun
faillerini 'pişman etmeye' mi soyunmuştu? Evet, cevap doğru.
Demirel, AK Parti'yi ilk seçimde iktidardan uzaklaştırmanın
altyapısını oluşturuyor. Bunun yolunun dördüncü partinin (DYP)
Meclis'e girmesinden geçtiğine inandığı için de, "Mehmet Ağar ve
Erkan Mumcu'yu, merkez sağın kendi liderliğinde seçime gitmesine"
razı olmaya zorluyor. Seçimin ardından kurulacak koalisyonun adını
da Rauf Denktaş'lı fotoğrafı göstererek şimdiden koyuyor:
CHP-MHP-DYP...
DP ve AP çizgisinde yıllarca ülke yönetiminde söz sahibi olan
merkez sağ, 12 Eylül askerî darbesinin ardından bölündü. Aynı
kulvarın büyük yapıları ANAP ve DYP, yıllarca birbirlerini rakip
gördü. Didişmeden kârlı çıkan olmadı elbette. 28 Şubat Süreci,
nihayet 3 Kasım 2002 seçimleri, tabloyu şekillendirdi. İki parti,
seçim barajına takıldı. Aradan geçen üç yılda değişmedi tablo.
Gelecek seçimde AK Parti karşısında başarı sağlanacağına yönelik
bir ışık da gözükmüyor.
Seçim ittifakı
Merkez sağdaki erimeyi durdurma yolunda yıllardır sarf edilen
'birleşme-bütünleşme' gayretlerinin yeniden gündeme gelmesi işte
böyle bir endişeye dayanıyor. İlk adım, AK Parti'den Anavatan'a
geçen İstanbul Milletvekili Emin Şirin'den geldi. Şirin, DYP lideri
Mehmet Ağar ve Anavatan lideri Erkan Mumcu ile görüştü. Onlara şu
öneriyi götürdü: "Seçim ittifakı yapılsın. Herkes kendi amblemiyle
girsin ama birlikte hükümet kurulacağı yönünde bir deklarasyon
imzalansın." Şirin, şimdi liderlerden alacağı cevabı merakla
bekliyor.
Bu girişimin yankıları sürerken son kongresinde umduğunu bulamayan
bir grup DYP'li, 'Anadolu Hareketi' adıyla yola çıktı. Hareketin
hedefi, DYP yönetimini değiştirmek. Kongrenin iptali için açılan
davadan umut verici sonuç çıkmaması durumunda ise ocak ya da şubat
aylarında kongresini yapacak olan Adalet Partisi'ni canlandırmak.
Bu çerçevede önce, eski başbakan Tansu Çiller'in kapısı çalındı.
Çiller'den 'sağda toparlanmaya öncülük etmesi' istendi. Çiller ise
'bölen olamayacağını' söyledi; ardından da ekledi: "Bir gün tekrar
siyasete dönmem için şartların oluşması lazım. Yoksa olmaz. Bu
şartlar oluştuğunda zaten kimse gelmeden ben kendim yola çıkarım.
Bütünleştiren olurum."
Bunun dışında, başka temaslar da oldu. 'Turkuaz Hareketi' adlı
oluşumu partiye dönüştürmeye hazırlanan Ali Müfit Gürtuna, İlhan
Kesici, Aydın Menderes, ilginç çıkışlarıyla gündeme gelen Ankara
Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, 'ulusalcı akımlarla' aynı safta
yer alan Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, Ali Talip
Özdemir, ANAP'lı eski Bakan Lütfullah Kayalar, eksi Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Mehmet Ali Başar gibi şahsiyetlerle
görüşüldü.
Temaslardan bir mutabakat çıkmadı. Ancak, 'herkesin bir şeyler
beklediği' kanaati edinildi. Nitekim, Hareketin sözcüsü eski
milletvekili Saffet Kaya, sadece zemin yokladıklarını, 'merkez
sağın toparlanması gerektiği' temennisinde birleştiklerini
söylüyor. AP'nin en uygun çatı olduğuna inandıklarını belirtirken
de, "Kesinlikle, çatı adı telaffuz etmedik. Çiller dahil herkese
ısrarımız sürecek" diyor.
Aslında, siyasetin doğasında var; 'beklentiler' sonucunda ortaya
çıkan bu tür girişimler genelde normal karşılanır. Heyecan
uyandırsa bile. Ancak, halkaya 'birisi' eklenince işin rengini
değişir. Gözler, hemen 40 yıllık kurt politikacıya, korkulan adama
çevrilir. Kimden bahsedildiği belli; 9. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel de artık siyasetteki yeni senaryolarda en dikkate değer
rolü üstlenmiş bulunuyor. Her platformu değerlendiriyor, mesajlar
veriyor sağa sola. 'Siyasete dönebileceğini' ima ediyor; "Lazımsam,
bunu reddetmem, ben buradayım" diyor.
Zemin yokladığı anlaşılan Demirel'i böyle davranmaya iten sebepler
de yok değil. Kendisine 'kurtarıcı' gözüyle bakanlar kapısını
aşındırıyor. Daha önemlisi, Demirel'in, Egebank sanığı yeğeni Murat
Demirel yüzünden 'kardeşlerinin' mal varlığına TMSF tarafından
tedbir konmasını hazmetmesi zor. Öyle ya, "pişman ederim" yollu
uyarısı hâlâ unutulmadı.
DYP Meclis'e
İşin özü, Demirel, AK Parti'den her yönüyle rahatsız ve olası bir
seçimde bu partinin iktidardan uzaklaşmasını arzuluyor. Bütün
enerjisiyle, bu hedefe yöneliyor. Peki, hedefe nasıl
ulaşabileceğini düşünüyor? Cevap yakın çevresinden sızıyor. Buna
göre, Demirel, seçim sonucunda AK Parti, CHP ve MHP'nin Meclis'e
gireceğini öngörüyor. Bu sonucun AK Parti'yi iktidardan
uzaklaştırmaya yetmeyeceğini de. Bu durumda, DYP'nin mutlaka
Meclis'e girmesi gerektiğini biliyor.
Oysa, Anavatan'daki hareketliliğin, DYP'yi aşağıya çektiğini
görüyor. Genç Parti'nin 3 Kasım'da aldığı yüzde 7'lik oyun DYP ve
MHP'yi baraj altında bırakmasının AK Parti iktidarını getirdiğini
akıldan çıkarmıyor.
Doğrusu, her şey açık. Demirel'in dördüncü partiye barajı aştıracak
formülü hayata geçirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Yakın çevre,
Demirel'in formülünü yani kafasındakileri de şöyle özetliyor:
"Demirel, AK Parti karşıtı koalisyona ve merkez sağın kendi
liderliğinde seçime gitmesine oynuyor. Bunu, Ağar ve Mumcu'ya da
açtı.
AK Parti'nin iç ve dış politikalarına karşı oluşan muhalefeti kendi
etrafında birleştirme gayretinde. Geçtiğimiz haftalarda Meclis'te
verilen görüntü, aslında her şeyi anlatıyor. KKTC eski
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Süleyman Demirel, CHP lideri Deniz
Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli aynı fotoğraf karesindeydi.
İşte o, Demirel'in seçim sonrasına oluşmasını hedeflediği
koalisyonun fotoğrafıydı. Demirel, zor bir işe soyundu ama zoru
zorlayacak."
İşi kolay değil
Gerçekten de, 'kurt politikacılara özgü' bir formül. AK Parti'den
rahatsızlık duyan kesimlerden destek ve teşvik görmesi ise işin
diğer boyutu. Ancak, siyaset mühendisliği çoğu kez hedefine
ulaşamıyor. Nitekim, Demirel'in de üzerlerinde kamuoyu baskısı
oluşturmaya çalıştığı iki lideri ikna etmesi gerekiyor öncelikle.
Oysa, baskının yoğunlaştığı isim DYP lideri Mehmet Ağar'ın formüle
yeşil ışık yakması beklenmiyor. Çünkü, merkez sağın kendi
partisinde toparlanacağına inanıyor Ağar, dışarıdan müdahalelerle
siyaset sürecine etki edilmesine karşı çıkıyor. Yakın çevresine de,
"Baraj sorunumuz yok. Benim olduğum yerde MHP barajı aşamaz.
Türkiye'deki gelişmeler, halkı bize yöneltiyor" diyor.
Ağar ayrıca, lider sıfatıyla hiç seçim görmedi. Liderliğini, seçmen
tartısında test ettirmeyi çok istiyor. Nitekim, DYP Genel Başkan
Yardımcısı Saffet Arıkan Bedük, aynı şeyleri söylüyor. Bedük,
"Merkez sağ DYP'dir. Spekülasyonlarla uğraşmıyoruz. Kimse, kişisel
arzularına Demirel'i alet etmesin. Demirel, büyük bir devlet
adamıdır. Her zaman danışılacak değerdir." diyor. DYP kulislerinden
yükselen şu sözler de bir hayli ilginç: "Demirel'in kurduğu partiyi
sahiplenmesi normal. Peki, DYP'yi 28 Şubat sürecinde ortadan bölen,
başbakanlığı ve Meclis'i kaybettiren kimdi?"
Kimse koltuğu bırakmak istemiyor
Anavatan lideri Erkan Mumcu, merkez sağın toparlanmasından yana.
İlk bakışta, DYP ile işbirliğine de sıcak mesajlar veriyor. "Oy
oranımız yüzde 15 bile olsa, merkez sağda işbirliğini hep akılda
tutmalıyız" sözleri ona ait. Buradan, 'son anda Meclis'e girmek
için sıcak bakabilir' yorumları çıkarılsa da, daha yeni yeni
ısınmaya başladığı liderlikten feragat etmeyi hesap dışı tutuyor
Mumcu. Yani, Demirel formülüne şimdilik o da uzak. Hem, Anavatan'da
Demirel'e karşı ANAP döneminden kalma husumet hâlâ bitmedi.
Yeri gelmişken, her ne kadar aktif siyasetten uzak kalsa da, eski
genel başkan Mesut Yılmaz zaman zaman kapısı yoklanan isimlerden.
Yüce Divan'da davası süren Yılmaz, kendisine yönelen ısrarlara şu
karşılığı veriyor: "Bana halktan talep yok. Talep olmayınca,
siyaset yapılmaz."
Bir ara 'sağda bütünleşme" çabasına soyunan eski ANAP milletvekili
Beyhan Arslan, gelişmeleri yorumlarken "Artık, o işleri bıraktım.
Çok zor. Kimse, koltuğunu bırakmak istemiyor" diyor. Bu sözler
ışığında, sorular art arda geliyor. Merkez sağda birleşme olur mu?
Hangi parti çatısında, DYP mi, AP mi, DP mi? Kimin liderliğinde?
Bir çırpıda cevap bulunamıyor. Tartışma götürmeyen tek gerçek ise
'merkez sağda bütünleşme hikâyesinin' Demirel'e
endekslendiği...
Haber: Zekai Özçınar
Kaynak: