Demirel onu hiç arayıp sormadı
Abone ol27 mayıs darbesi sonrası idam edilen Hasan Polatkan'ın ailesi yıllardır evlerinin penceresinde Yassıada'ya bakıp gözyaşı döküyor.
Polatkan’ın 93 yaşındaki eşi Mutahhare Polatkan, “Her
asansör gelişinde 'ah Hasan’ım geldi’ diye içimden geçiriyorum.
Günlerce bu ümitle yaşadım.” diyor. Demirel'in kendilerini hiç
aramadığını belirten Polatkan, "Özal kızıma, 'babanızı getireceğim'
dedi." ifadelerini kullanıyor.
TBMM'de idam edilen Menderes ve arkadaşlarına iade-i itibar
çalışmaları, Yassıada’nın demokrasi müzesi yapılması gibi projeler
gündeme gelince gözler o dönemin mağdur isimlerine çevrildi.
Yıllardır acısını yüreğinde saklayan Hasan Polatkan’ın eşi
Mutahhare Polatkan ve kızı Nilgün Polatkan, darbe sürecinde
yaşadıkları sıkıntıları Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) anlattı.
Kadıköy’de yaşamını sürdüren Polatkan ailesi, evlerinin
penceresinden zaman zaman Yassıada’ya bakarak o acılı günleri
tekrar yaşıyor ve gözleri doluyor.
Eşinin tutuklanmasına hala bir anlam veremediğini anlatan Mutahhare
Polatkan, “Ben ona veda bile edemedim.” dedi. Çevresindekilerin
idamı kendisinden sakladığını anlatan Polatkan, “Sabah uyandığımda
bütün gazeteleri toplamışlar. Bir şey söylemiyorlar, herkesin ağzı
kapalı. İnsan inanmak istediği şeye inanır ya, sabah yaşlıca bir
kadın geldi ve ‘niye üzülüyorsunuz? Onları bir yere sakladılar, bir
gün çıkıp gelecek’ dedi. Ben bu ümitle günlerce yaşadım. Her
asansörün gelişinde ‘ah Hasan'ım geldi’ diye içimden geçirdim.”
diye konuştu.
ELİNDE SİGARA SÖNDÜRMÜŞLER
Yassıada günlerinde eşine çok işkence yapıldığını ifade eden
Polatkan, “Ziyaretine gittiğimde yanımızda silahlı askerler vardı.
‘Hasan ne oldu?’ dedim. Nefes alamıyor, bana da söyleyemiyor.
‘Eline ne oldu?’ dedim. ‘Yok bir şey’ dedi. Elinde sigara
söndürmüşler. 90 kiloydu, 45 kiloya kadar düşmüştü.” ifadelerini
kullandı.
‘ONA VEDA BİLE EDEMEDİM’
Eşinin Eskişehir’de bir programdan dönerken tutuklandığını
hatırlatan Polatkan şöyle devam etti: “Bir gün önce Adnan bey,
‘Eskişehir’e gidelim, orası Demokrat Parti’nin sevgili yeridir’
demiş. Ben de dedim ki, ‘Bu kadar karışıklık varken niye Ankara’yı
bırakıyorsun’, ‘Adnan bey öyle istiyor’ dedi. Sabah kalkıp gitti.
Veda bile edemedim. Orada ellerini uzattıkları subaylar,
kendilerine yumruklarını göstermişler. Ellerini bile sıkmamışlar.
Ankara’ya giderken Kütahya yolunda bunları alıyorlar, uçağa
koyuyorlar. Uçakta Muhsin Batur iftiharla göğsünü gere gere
Ankara’ya getiriyor. Aradan 15 gün geçti. Bir telefon geldi. ‘Hasan
bey, Yassıada’ya gönderilmiştir’ dendi. Çok fena oldum.”
BASININ UTANDIRAN ÜSLUBU
O dönem basının kendilerine karşı alaycı bir üslup kullandığına
dikkat çeken Mutahhare Polatkan, “Basının tavrı en çok bizeydi.
Düşükler, kuyruklar, hırsızlar, yolsuzlardan başka kelime duymadık
medyadan.” dedi.
Yassıada’ya bir kere gittiğini anlatan Polatkan, “O gün fenalık
geçirdim, bayıldım. Eve döndüğümde hastaydım. Orada ilk defa
gördüm, epey zayıflamışlardı. Hasan beyin müdafaası vardı. Mahkeme
Başkanı savunmasını yaptırmadı. ‘Kısa kes’ dedi, müdafaa ettirmedi.
Yapamadığı savunmanın nerede olduğunu bilmiyorum. Bana hiçbir şey
vermediler o savunmayla ilgili.” diye konuştu.
‘DEMİREL BİZİ HİÇ ARAMADI’
Sıkıntılı süreçte Süleyman Demirel’in kendilerine destek
vermediğini de kaydeden Polatkan, “Demirel bizi hiç
aramadı. Partiden bir ara ayrılmıştı. Aylar geçmişti. Ben yazlık
evimdeydim. Bir gün çay içmeye gelmişti. Bize yardım falan etmedi.
‘Nasılsın hemşehrim’ dese yeterdi.” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLARINI KOÇ LİSESİ'NE ALMADILAR
Koç ailesine eşinin çok teşviklerinin olduğunu ancak onların vefalı
davranmadığını söyleyen Polatkan, “Bir gün ‘Vehbi bey sen çok
çalışkan bir insansın. Alıyorsun, satıyorsun. Bu memlekete bir
faydası yok. Varlıklı insan bu memlekete faydalı olmalıdır. Yararlı
olmalıdır’ böyle teşvik etmiş. Çalışkan adam olunca o da ilerledi.
Ancak bizim çocuğu Koç Lisesi’ne kabul etmediler. Herhangi bir
faydası olmadı.” diye konuştu.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın kendilerine çok faydasının
bulunduğunu vurgulayan Polatkan şunları söyledi: “Rahmetli
Özal’a çok teşekkür ederim. Kızıma ‘babanızı getireceğim’ dedi.
Gemiyle götürdü. Bir gece kaldık. Mezarlar açıldığı zaman kız
kardeşine gösterdiler. Mezarlar açıldı, kefenlendi. Topkapı’daki
mezara getirdiler. Özal mükemmel bir insandı. Unutulamaz, yerine
kimse geçemez.”
‘ALLAH DÜŞMANIMIN BAŞINA BÖYLE IZDIRAP
VERMESİN’
Meclis’teki iade-i itibar çalışmalarını da değerlendiren Polatkan
sözlerini şöyle tamamladı: “ ‘İade edin’ demekle iade edilebilinir
mi? Yaşadığım bu ızdırap ve bu içimdeki bu acı giderilebilir mi?
8-10 yaşında çocuğu olan 45 yaşında bir adam asılır da, bunu nasıl
telafi edebilirsin? Ben ancak öldüğüm zaman toprakla beraber
kaybolacak. Bu unutulabilir mi? Nasıl unutulacak? Geri gelebilir
mi? Şimdi Hasan Bey 98 yaşında olacaktı. Geri gelebilir mi? Gözümün
yaşı hiç dinmedi. Bu özlem hiç bitmeyecek. Allah düşmanımın başına
dahi vermesin böyle bir ızdırabı. Sapasağlam, dip diri insan
inletiliyor, 1,5 sene sonra ipe gönderiliyor. Dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir eziyet görülmemiştir. 45 kiloya düşmüştü.
Kim bilir kaç kere ölmek istedi. Günaha da girmek istemedi. Yoksa
dayanılacak bir şey değildi. Adnan beyin ki daha da acı. Hiç
konuşturulmadı. Tahammül edilecek bir hayat geçirmedik. Neydi
kabahati? Kabahatimiz neydi? O kadar çok severdi ki çocuklarını.
Koklamaya doyamazdı. Bunları sevmeye dahi doyamadı.”
5 yaşında babası idam edilen Nilgün Polatkan ise, ihtilal sabahı
evlerinin etrafının askerler tarafından çevrildiğini silahların ise
evlerine çevrildiğini anlattı. Yassıada ziyaretinde de babası ile
görüştüğü sırada askerlerin silahları kendilerine doğrulttuğunu
belirten Polatkan, ilkokulda yaşadığı bir hatırayı şöyle anlattı:
“İlkokulda öğretmenim hastalandığında onun yerine vekalet eden
öğretmen, parmağımdaki yüzüğü kimin aldığını sordu. Babamın
aldığını söyledim. Babamın nerede olduğunu ne iş yaptığını sordu.
Soyadımdan dolayı benim kim olduğumu biliyor olması lazımdı. Ama
bana böyle baskı yapıyordu.”
'HİÇ KİMSENİN BENİ BABASIZ BIRAKMAYA HAKKI
YOKTU'
İade-i itibar çalışmalarını olumlu bulduğunu ifade eden Polatkan,
“İade-i itibar çalışmasını olumlu buluyorum. İtibarları benim
gözümde hiç kaybolmadığı için. 27 Mayıs’ın bayramlıktan çıkarılması
ile itibarları verildi diye düşünüyorum. Bunun yapılmaması gereken
çok büyük bir hata olduğunu kabul etseler ve o zamandan bu ihtilali
gerçekleştiren insanların geride kalanları ceza görse bunu çok
isterim. Bu Türk tarihine geçen yanlışlardan biridir. Devlette
Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı yapmış insanlara
yapılmaması gereken zulümler yapıldı. Bunları sonradan öğrendik.
Askerler tekme tokat ile davrandılar. Bunlar hiç affedilemez. Bu
çok acı bir duygu. Ben 5 yaşında babamı kaybettim. Beni hiç
kimsenin babasız bırakmaya hakkı yoktu. Babamla çok az beraber
oldum. Annem babam ile ilgili şeyler anlatırdı.” şeklinde
konuştu.