Demirel ile ahirette hesaplaşacak
Abone olMustafa Kahramanyol, kulak-burun-boğaz alanında Türkiye’nin sayılı uzmanlarından biri. O da 28 Şubat mağduru. Öbür dünyada Demirel'den şikayetçi olacak. Neden mi?
Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) görev yaptı. Amerika’da
eğitim gördükten sonra, NATO’da farklı ülkelerin üst düzey askeri
yetkilileriyle beraber çalıştı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel’e, son başbakanlığı döneminde Balkanlar konusunda
müşavirlik yaptı.
Başarı basamaklarını birer birer çıkan Kahramanyol’un hayatı, 28
Şubat süreciyle birlikte değişti. ‘İrtica’ suçlamasıyla 1997’de
Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararıyla ordudan atıldı. İki gün sonra
evinde arama yapıldı. Mustafa Kahramanyol’un yaşadıkları bununla
sınırlı kalmadı. İhraçtan sonra üniversitede hocalık yapmak için
girişimlerde bulundu; ancak ordudan atılanların üniversitelere
alınmaması talimatını içeren Yüksek Öğretim Kurulu genelgesiyle
karşılaştı.
Yaşadığı olayları Zaman’a anlatan Kahramanyol, 7 yıldır
evinde çürümüye terk edildiğini söylüyor ve 1993’te müşavirliğini
yaptığı Demirel’e sitem ediyor. YAŞ kararlarının cumhurbaşkanı,
başbakan ve üyelerin üçlü kararnamesiyle geçerlilik kazandığına
işaret eden Kahramanyol, kendisini iyi tanıyan Demirel’in onayına
şaşırdığını belirtiyor. Demirel’e konuyu açtığında, “Beni
başbakanken alıp 10 sene 4 duvar arasına hapsettiler. Dolayısıyla
sana yapılan az bile görülebilir.” cevabını aldığını ifade
ediyor.
Kahramanyol, şöyle devam ediyor: “Demirel’den Allah’ın huzurunda
alacaklıyım. Açtığı tahribatın düzeltilmesi mümkün değil; ama hiç
olmazsa bir özür dilemeliydi. Demeli ki; ‘28 Şubat’ta yanlış işler
yapıldı, bana da yanlış işler yaptırdılar. Kendisinden emin olduğum
bir şahsın bile ordudan atılması için bana imza attırdılar. Bu işin
mutlaka düzeltilmesi, iade-i itibar edilmesi lazım. Ancak böylece
ödeşmiş oluruz.”
Tabip Albay Mustafa Kahramanyol, ordudan atılan subayların büyük
bölümünün bunalıma girdiğini belirtiyor. Kendisinin de büyük
sıkıntılar yaşadığını vurgulayan Kahramanyol, “İhraç edilen bir
subay silah taşıyamaz, askeri kuruma giremez, askeri hüviyet
verilmez.
Hiçbir dernek, resmi ve özel kurum ihraç edilmiş subayı almaz. Bu
yüzden mesleğimi icra edemiyorum. Bir hastaneye, üniversiteye
giremiyorum. (Acaba başımıza iş açılır mı?) diye özel kuruluşlar da
bizi istihdam etmekten korkuyor. Kendi çocuklarım, ‘Baba biz seni
çok seviyoruz; ama hakikaten böyle bir şey var mı?’ sorusunu
yöneltiyor. Çocuğuma bile derdimi anlatamıyorum.” şeklinde
konuşuyor.
Emekli Tabip Albay Kahramanyol, eşi Nurcan Kahramanyol’un da 28
Şubat sürecinde aleyhinde kullanıldığını ifade ediyor. 28 Şubat’tan
5-6 ay önce boşanma kararı aldıklarına işaret eden Kahramanyol,
dava üzerine eşinin kendisini sağa sola şikayet ettiğinin altını
çiziyor.
Kahramanyol, şunları kaydediyor: “Eşim GATA Komutanlığı’na irticacı
olduğum iddiasıyla mektup yazdı. Mahkemeye geliyordu, refakatinde
astsubay vardı. Askeri arabayla gelip gidiyordu. Hakkı olmadığı
halde orduevlerinde kalıyor-du. Ama Çevik Bir’in desteğiyle
oralarda kalıyordu. Çevik Bir’le görüşüyordu sürekli.”
Ordudan atılan subaylar hakkını arayamıyor
Prof. Tabip Albay Mustafa Kahramanyol, ordudan atılan subayların
hakkını arayamamasından yakınıyor. Toplumun da sessiz kaldığını
vurgulayan Kahramanyol, “Fransa’da 1870’lerde bir tane Dreyfus
olayı yaşandı. Kıyamet koptu. Birtakım insanlar emekli edildi. Yeni
mahkeme oluşturuldu, kendini savundu ve beraat etti.
Türkiye’de her sene birkaç düzine Dreyfus olayı yaşanmaktadır. Ama
kimse sesini çıkarmıyor. Yönetici ve siyasetçilerin hukuka olan
inancı, saygısı sıfır. Bu hadise onu gösteriyor. Herkes elbirliği
yaparak bu adaletsizliği ortadan kaldırmalıdır.” görüşünü dile
getiriyor.
Metin Arslan/Zaman