Demirel AK Parti iktidarını benimsemedi
Abone ol'35 yıl, kendi hayatımı ya da ailemin hayatını yaşamadım. Demirel'in hayatını yaşadım' diyen Şükrü Çukurlu, Türkiye Gazetesi'ne konuştu
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1 numaralı koruması... Film
gibi hayatından Demirel'in bilinmeyenlerine kadar birçok konuya
değindi Çukurlu...
35 yıl Demirel'in korumalığını yapan Şükrü Çukurlu Türkiye Gazetesi'nden Fatih Vural'a konuştu.
“35 yıl Süleyman Bey'in hayatını yaşadım. Tayyip Bey, iktidara geldiğinde Demirel çok da benimsemedi. Çünkü, Milli Selamet Partisi'nden beri rekabet vardı. AK Parti'yi de Erbakan geleneğinin devamı gördü” diyen Çukurlu Demirel'in çok da bilinmeyen yönlerini de anlattı.
Şimdiki iktidarla ilgili konuşan Çukurlu, “Tayyip Bey iktidara geldiğinde, sayın Demirel çok da benimsemedi. Çünkü Milli Selamet Partisi'nden beri bir rekabet var. Rahmetli Erbakan'ın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı yaptığı dönemden beri bir rekabet var. Demirel, AK Parti'yi de Erbakan geleneğinin devamı olarak gördü. Bu nedenle çok da benimsemedi...”
İşte o röportaj;
Kayseri'nin Çukur nahiyesinde doğan Şükrü Çukurlu, yoksulluktan
kıvranan bir ailenin çocuğudur. O kadar fakirdirler ki 1961'de
başladığı Kayseri Lisesi'ni tamamlayamaz. O şartlar altında çareyi
askere gitmekte bulur. Askerden geldikten sonra Polis Okulu'na
kaydolur. Okulu bitirmesinin ardından, Ankara'da Toplum Polisi
olur. 12 Mart 1971 Muhtırası'nın etkilerinin devam ettiği yıllarda,
birlik amiri acil bir toplantı yapar. O toplantı, Çukurlu'nun
Süleyman Demirel'le 35 yıl sürecek birlikteliğinin de
başlangıcıdır: “O sırada başbakanlıktan inmişti. Ailemde de
Demokrat Parti geleneği vardı. Babam 27 Mayıs'ta jandarmalar
tarafından dipçiklenmiş, dövülmüş. Onunda bir hıncı var. O yüzden
Demirel'e görevlendirilmem beni çok mutlu etti.”
Demirel'i koruyacak genç Şükrü için üniformayı çıkarıp sivil
elbiseyi çekmenin zamanı gelmiştir. Ama Demirel'in yanında
giyebileceği bir elbisesi yoktur! Tanıdığı bir konfeksiyoncudan
taksitle takım elbise alır. Devrik başbakanı korumaya hazırdır
artık: “Ben polisim havalarına girdim, her işe koştum.
Ondan sonra mitingler başladı. Her gittiğimiz yerde olaylar
çıkıyor, biz de kendimizce müdahale ediyoruz. Orada gözüne
girmişiz.”
1980 İhtilali'ne giden süreçte ailesini Ankara Telsizler'de 50
metrekarelik bir daireye yerleştirmiştir. Başbakan Bülent Ulusu
olunca, koruyacağı kişi de değişmiştir. Ama Süleyman Demirel'i
yalnız bırakmaz. Bu vefası, ona şark tayinine patlar:
“Koruma müdürüm, 'Şükrü kulağıma hoş olmayan laflar geliyor.
Demirel'i ziyarete gidiyormuşsunuz' dedi. '8-10 sene Demirel'e
hizmet ettim. Bayramda gidip elini öpmem suç mu? Yarın Ulusu emekli
olunca, elini öpmemiz suç mu olacak? Bu bir suçsa, cezaya razıyım'
dedim. İki gün sonra kışın ortasında şark tayinim
çıktı.”
İki oğlunu ve karısını Ankara'da bırakıp Gümüşhane Kelkit'in yolunu
tutar. Gittikten bir süre sonra eşinden mektup gelir.
Heyecanlanarak açtığı mektupta, çocuklarının ölü doğduğu yazılıdır.
Kaymakamdan izin alarak, evine gider. Gümüşhane'ye geri döndüğünde
kendi kendine şöyle der: “İnancını kaybetme. Demirel yine
başbakan olacak ve Ankara'ya döneceksin.” Gümüşhane'de
lise bitirme imtihanına girer ve iki sene içinde lise diplomasını
alır. Ailesinden uzakta geçen üç yıl sonunda nihayet sılaya
kavuşur.
Ankara'da kurulmakta olan Terör Daire Başkanlığı'nda amir ve
uzmandır artık. Siyasi yasağı devam eden Demirel o sırada kendisini
çağırır. Beklenen gün gelmiştir. İçişleri Bakanlığı gönderdiği
talimatla yasaklı siyasetçilere koruma vermiştir. Diğer yandan Açık
Öğretim sınavını da kazanan Çukurlu, 1987'de siyasi yasağı kalkan
ve DYP'nin başına geçen Demirel'in bir numaralı koruması
olmuştur.
Süleyman Demirel'in halka çok yakın durması nedeniyle korumaları
olarak işlerinin çok zor olduğunu söyleyen Şükrü Çukurlu,
görevlerini daha dar bir çevreye alarak bunun üstesinden
geldiklerini anlatıyor: “Bir teröristle bir koruma arasında
bir silahlı çatışma olmamıştır. Teröristi tanımak çok kolaydır.
Heyecanlıdır terörist. İster uyuşturucu, ister tiner çeksin.
Nihayetinde hayatını ortaya koyuyor. Kafasına koymuşsa, ona hiçbir
şekilde mani olamazsın. Zaten tek mani olunan suikast, bizim
olayımızdı.”
HAYATIMIZI ŞÜKRÜ'YE BORÇLUYUZ
Şükrü Çukurlu'nun sözüne ettiği suikast olayı, 18 Mayıs 1996'da bir
alışveriş merkezinin temelini atma törenine katılan Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'e düzenlenmişti. Demirel'e silahıyla yaklaşmakta
olan İbrahim Günmrükçüoğlu'nu fark eden Çukurlu sonrasını şu
sözlerle dile getiriyor: “Herkes yukarıda çatıda yapılan
çalışmalara bakıyor. Ben de çocukları 'Yukarıya bakmayın.
Dikkatiniz dağılmasın' diye uyardım. Bir baktım, biri silahı iki
eliyle tutmuş, hedef arıyor. O arada sayın Cumhurbaşkanımızın önüne
atlayıp, silahı almaya giriştim. Silah patladı tabii. Silahı
tutmasaydım, 9 mermiyi Demirel'in ve benim üzerime boşaltırdı.
İkimiz de ölürdük. Bir merminin sağ kolumdan girdiğini fark ettim.
Hiç kimseye söylemedim. Başyaver Reha Taşkesen'e gittim, söyledim.
Cumhurbaşkanı uçağa binecek. Başyaver daha söylememiş. Çünkü
aramızda rekabet var. 7 yıl onlarla mücadele ettik. Beyefendi uçağa
binerken, gazeteci Hulusi Turgut vurulduğumu söylüyor. Hemen arayıp
geleceğini söyledi. Kocaeli Valisi'nin ilgilendiğini, gerek
olmadığını söyledim. 'Biz Şükrü'ye hayatımızı borçluyuz' demiş.
Ekibime söyleseydim o suikastçiyi sağ bırakmazlardı.”
“35 yıl, kendi hayatımı ya da ailemin hayatını yaşamadım.
Demirel'in hayatını yaşadım. Bundan da mutluluk duydum, kimseye
nasip olmaz” diyen Şükrü Çukurlu, Mehmet Ağar'ın DYP'nin
başına gelmesiyle siyasete atılmak ister. Bu amaçla 35 yıllık
beraberliğe nokta koyma zamanı geldiğini düşünerek, Süleyman
Demirel'e bir mektup yazar. O mektupta minnet duygusunu ifade eder.
Ancak siyasi ikbali, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine takılır. DYP'nin
toplum tarafından tasfiyesine yol açan, Abdullah Gül'ün
Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde, Ağar ve ekibinin Meclis'e
girmemesini 'Halkın ne istediğini okuyamadılar'
diye değerlendiriyor Çukurlu. Şimdi ise Şişli Belediye Başkanı
Mustafa Sarıgül'ün yanında yer alıyor.
35 yıl boyunca seccadesini ben çıkardım
Süleyman Demirel'in pek de bilinmedik bir tarafını şöyle anlatıyor:
“Baba, yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinde, 'Şükrü beni
sabah 6'da kaldır' derdi. Sabaha varırım, kapıyı çalarım, bakarım
ses yok. Anahtar da bendedir. Kapıyı açar, bakarım; sabah namazı
kılıyor. Bir gün bile ben uyandırmamışımdır. 35 sene, kaldığı yerin
kapısını ben açtım ve valizini yerleştirip, seccadesini ben
çıkardım. Çantasının içinde mealli Kuran'ı Kerim'in eksik olduğunu
bir kere görmedim. Hayattaki tek pişmanlığının Kuran'ı hıfzetmemek
olduğunu söyledi.”
ZİNCİRBOZAN'A GÖTÜRÜLDÜĞÜNDE
“Ağlama, dönüşümüz muhteşem olacak...”
Çukurlu, 1980 ihtilâliyle iktidardan indirilen dönemin başbakanı
Süleyman Demirel'in siyasetteki iddiasını şu anısıyla aktarıyor:
“Demirel ağlamaz. 'Lider duygusal olmaz' der. Bunu bir
güçsüzlük belirtisi sayar. Zincirbozan'a götürüyorlar. Biz
kapıdayız. Gece geldiler. Biz de 'Haber verelim' dedik. Nazmiye
Hanım yağmur gibi ağlıyor. Ona 'Yahu üzülme. Bunun bir de dönüşü
var. Dönüşümüz muhteşem olacak' dedi.”
TEHLİKEYİ SAVAŞMADAN ATLATTI
Kıbrıs'a çıkarma yapılacaktı Türkiye'nin paraşütü yoktu
Demirel'in emektâr koruması Şükrü Çukurlu, Demirel'le ilgili başka bir anısını ise şöyle aktarıyor: “1970'li yıllarda Kıbrıs'taki Rum baskınlarından sonra, Türkiye çıkarma yönünde karar alıyor. Demirel, 'Ben bu işi sayın İnönü'ye soracağım' deyince, parti grubu ayaklanıyor. İnönü diyor ki, 'Cumhuriyet ordusu, daha hiçbir denizaşırı savaşa gitmedi. Ordunun durumunu ikimiz de biliyoruz. Malzememiz yok. Asker çıktığı yerde, postalını tam basmak ister. Kıbrıs'a çıkarsanız, asker ayağının ucuyla basar. Asker de buna razı olmaz'. Demirel de grupta bunu anlatıyor. ABD'den bazı garantiler aldıktan sonra çıkartma yapılmıyor. Türkiye'nin çıkartma yapacak paraşütü yok o zaman! O olaydan sonra Türk ordusunu çıkartma yapacak hale getiriyor.”
28 ŞUBAT SÜRECİ
Erbakan, “İmam hatipleri açan Demirel'dir”
demişti
Söz 28 Şubat post-modern darbesine geldiğinde Çukurlu, temkinli
konuşuyor: “O zaman 28 Şubat'ın ne olduğunu bilmiyorduk. Rahmetli
Erbakan'ın istifa mektubu getirdiğini ben gördüm. Bir MGK
toplantısında İmam Hatipler gündeme geldiğinde sayın Erbakan,
Demirel'i göstererek 'Türkiye'deki İmam Hatipleri açan sayın
Demirel'dir. Ben bir İmam Hatip açmadım' demiştir. Asker, Demirel'i
de tanımıyordu, hatta hiç sevmiyordu. Bir tez de vardır ki 'Demirel
olmasaydı, asker 28 Şubat'ta ihtilal yapacaktı' deniyor. Onun da
içyüzünü bilmiyoruz.”
BİR MESLEKİ SİTEM...
Secret Service çalışanı bizim lideri beğenmedi
Korumaların zor şartlarda görev yaptığını belirten Şükrü Çukurlu,
Türkiye ile yurt dışı arasındaki uçurumu duyduğu ilginç bir
anektotla anlatıyor: "ABD'de bir polis anlattı bunu. Secret
Service, ABD'ye giden bir siyasetçimizi korumaya alıyor. Görevli
memur, kendi birimiyle görüşüyor ve o siyasetçiden hoşlanmadığı
için korumak istemediğini söylüyor. Secret Service de kabul ediyor
ve akşam o siyasetçiye veda ediyor. Secret Service'in böyle bir
seçim hakkı var. Ama senin seçim hakkın yok.”