DEHAP'tan Leyla Zana'ya tepki
Abone olDEHAP ve SDP Genel Başkan Yardımcıları Büyükşahin ve Kahya; Zana'nın AP'deki konuşmasında Kürtleri "kurucu unsur" olarak tanımlamasını değerlerlendirdi.
Leyla Zana'nın dün (Perşembe) Avrupa Parlamentosu'ndaki konuşmasında, ileri sürdüğü Kürt sorununun çözümüne yönelik tespit ve önerilerini; Demokratik Halk Partisi (DEHAP) ve Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) yöneticileri bianet'e değerlendirdi. DEHAP Genel Başkan Yardımcısı Veli Büyükşahin, "Türkiye'de Kürtlerin azınlıkların haklarından bile yararlanamadığını"; azınlık ya da kurucu unsura bağlı tanımları öne çıkarmak yerine "anayasal düzeyde ve uygulamada, tüm yurttaşların eşit haklara sahip olmasını istediklerini" söyledi. SDP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kahya ise Zana'nın, Cumhurbaşkanı'na benzer şekilde Kürtleri kurucu unsur olarak tanımlayıp, aslında Kürtlerin haklarının tanınmasını görmezden gelen "resmi söylemi" tekrar ettiğini savundu. Kahya, bu söylemin, Zana'nın konuşmasındaki önemli yanları gölgelediğini söyledi. Büyükşahin ve Kahya’nın değerlendirmeleri şöyle: Büyükşahin: “Azınlık” tanımlaması yanlış * Zana, hükümetin Kürt kimliğini kabul ederek somut adımlar atması gerektiğini ve bugüne kadarki savunduğumuz temel talepleri sıraladı. * Kurucu öğe konusunda konuşulacaksa, Kürtler Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu diğer halklar gibi asli kurucu öğelerden biridir. Ancak azınlık haklarından bile yararlanamazlar. Bugün, Kürtler dil ve kültürlerine dayalı haklarını kullanamıyorsa, bu tanım bir şey ifade etmiyor. * Kürtler aynı coğrafyada diğer halklarla birlikte eşit haklara sahip olmak istiyor; dil, kültür, kendini ifade etme ve anayasal haklardan yararlanma konusunda ayrımcılığa uğramak istemiyorlar. * Azınlık tanımı Lozan antlaşmasına göre, Müslüman olmayan vatandaşlar için kullanılmıştır. Azınlık haklarıyla temel taleplerimizi sınırlamak yerine farklı kimliklere ifade hakkı tanıyan bir düzenleme gerekiyor. Örneğin bugün anadilde öğrenim yapılamıyor. Kahya: Devlet öncelikle talepleri dikkate almalı * Türkiye Parlamentosu'nda protestoyla karşılaşıp hapse atılan Leyla Zana'nın AP'de anadiliyle konuşma yapması önemliydi. Zana'nın konuşması Kürt sorununun çözümüne yönelik ciddi vurgular taşıyordu. Sorunu AB nezdinde güncellemesi çok önemli ancak, konuşmada eksik ve yanlışlar da vardı. Zana'nın, Türkiye'de sistematik işkence olmadığını söylemesine karşın, insan hakları örgütlerinin raporlarıyla sistematik işkence kriterlerine baktığımızda Zana'nın sözlerinin gerçekçi olmadığını görüyoruz. * AB ve Türkiye egemen çevreleri Zana'ya bir misyon yükleyerek, Kürt hareketinin asli unsurlarını görmezden geliyor. Bu nedenle Zana da konuşmasında sorunun gerçek muhataplarına değinmedi. Öcalan'ın yaşadığı tecrit konusunu gündeme getirmedi. * Ateşkesin sağlanması isteniyorsa sorunun taraflarına yönelik bir çağrı yapılmalıdır. Tabii Zana'nın barış ve kardeşliğe, Kürtlerin adının dahi konmadığına vurgu yapması çok önemli. * Kürt sorunun çözümü için barışçıl ve demokratik temelde, eşit yurttaşlık haklarının hayata geçmesini isteyen Kürt hareketi temel alınmalıdır. Operasyonların durdurulması, çift taraflı ateşkes ilan edilmesi, Kürtlerin kendi kültürlerini ve dillerini korumaları ve özgürce yaşamaları önündeki engellerin kaldırılması bizim de savunduğumuz temel taleplerdir. Bu talepler dikkate alınıp yola çıkılırsa, devletin kiminle muhatap olacağı belirginleşir. Bu talepleri dile getiren Kürt hareketi kendini ifade edebilir. * Türkiye'de Kürtler aynı ülkede barış içinde yaşamak istiyorlar. Ancak Kuzey Irak'ta Kürdistan Demokrat Partisi ve Osman Öcalan'ın ABD yanlısı tutumları nedeniyle, buradaki halklar kendi kaderlerini tayin edemiyor. Türkiye'deki Kürt halkının kendi geleceğini belirlemeye yönelik barışçı tutumu, Ortadoğu'daki hakları birbirine düşürmeye yarayacak anlaşışlara karşı önemli bir adım olarak öne çıkıyor. Kaynak: BİA