Değişen devlet algısı.

Salih YAYLACI salih@internethaber.com

Kim ne derse desin, kim farklı açılardan farklı kulplar takmaya çalışırsa çalışsın, toplumsal sinerji katsayısı yüksek günler yaşıyoruz.

Gündemdeki her konuya,her beyanata,her gelişmeye kendilerini mahkum ettikleri zihni çukurların dibinden bakarak felaket tellallığı yapanlar olsa da, arkasının geleceğini umduğumuz yeni devlet vizyonunun ülkeye verdiği umutlar bir hayli fazla.
 
Çiçeği burnunda Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, son anda güvenlik güçlerinin engellediği, ne anlama geldiği hususunda komplolardan komplo beğen tarzlı bomba düzeneğine rağmen, aynı gün başlayan gezisini debisini devamlı arttıran bir tarzda sona erdirdi.
Hemen akabinde de Kıbrıs"a gitti ve sonrasında AB parlamentosunda konuşma yapacak ilk Cumhurbaşkanımız olarak ilkler listesine yeni bir ilki ekleyecek.
 

Evet taraf olmayan, memleketin her meselesini ve her köşesini kendinin bilen kuşatıcı vizyon örneği bir anlayış.

Kucaklayan, sevecen, insani yönü ve bilhassa tebessüm eden yüzü ile temsil ettiği makamda yeni bir çehre.
 

Devletin değişen ama ezmeyen, ümit veren, buyurgan olmayan yeni yüzüne aynı sempati ile karşılık veren ve desteğini %80 lere çıkaran bir halk var ortada.

 İşin doğrusu biraz başımız döndü ve şaşkınız, millet sevincini statükonun temsilcileri ise durumu hazmetmeye çalışıyor.
 
Bu saatten sonra cin fikirli eski siyasilerin, Cumhurbaşkanının süresi ile ilgili yorumları çok bayat numaralar, artık eskimiş isimlerin siyasetin ve devletin yakasından düşmesi gerekiyor mu?
 
Sadece belli bir alana tanınan köşke davet edilme ayrıcalığının ortadan kaldırılması, köşkün halkın ziyaretine açılacak olması, Cumhurbaşkanının “fren ve denge” olmaktan çıkarak başkomutan ve cumhurun başı olarak direksiyona geçmesi, 367 kararı ve sanal bildiriden sonra milletin karşı konulamaz tercihi olarak ortaya çıkıyor.
 

Böyle olması beklenen bir durumdu ama bu beklenen durumun bile, pratik hayatta bize ilham ettikleri fazlası ile umut verici.

Yıllarca kabuğuna çekilerek atalet bağlamış köşk bürokrasisinin, yeni atamaların katkısına rağmen kendilerini yeni tarza alıştırmasının zor olduğunu tahmin etmek çok kolay.
 

Buna Cumhurbaşkanının insani bir tarzda Ramazanın ilk gününde kendini gösteren, medya ağzı ile “oruç kazası” iyi bir örnek.

Burada dikkatli bir danışman heyeti hassasiyetlerin bilinmesine rağmen o suyu oraya koymaz ya da koydurmazdı.

Dediğim gibi zamanla olacak olan işler bunlar.
 

 Netice itibarı ile Cumhurun başı olarak Sayın Abdullah Gül"ün bu aktivist duruşu özlenen bir tablo.

Yıllar sonra Türkiye"nin milli ve beynelmilel meseleleri için Cumhurbaşkanlığı devrede. Ve bu irade bizi, dışardan bakanlar için kaptanları itibarı ile nereye savrulacağı belli olmayan, güven vermeyen, üzerine uzun soluklu stratejik ortaklıklar inşa edilemeyecek bir ülke olmaktan çıkaracak gibi.
 
Uzunca bir süredir lafı edilen fakat son 4-5 yıldır aktivist bir çerçeveye oturan, çok yönlü dış politikanın sahibi Cumhurbaşkanımızın katkılarıyla dış politikada,  hem bölgemiz hem de uluslar arası dengeler açısından bizleri yeni ufuklar bekliyor.
 
Tahminimce bize fazlaca yansımayan ama teamüller gereği, sırf siyasi inat uğruna 10.Cumhurbaşkanımızın imzası olmaması nedeniyle askıda bekletilen AB,bölgemiz,Türk dünyası ve İslam ülkeleri ile ilgili onlarca muhtelif işbirliği anlaşması raflardan inecek ve hayat bulacak.
 

Siyaset, sanat, bilim dünyamıza ve ekonomik hayatımıza katkıları olacak Cumhurbaşkanımıza, demokrasi ve insan hakları perspektifinde hizmet üreten bir devlet geleneğini temsil noktasında başarılar diliyoruz.