Kim ne derse
desin, kim farklı açılardan farklı kulplar takmaya çalışırsa
çalışsın, toplumsal sinerji katsayısı yüksek günler
yaşıyoruz.
Gündemdeki her
konuya,her beyanata,her gelişmeye kendilerini mahkum ettikleri
zihni çukurların dibinden bakarak felaket tellallığı yapanlar olsa
da, arkasının geleceğini umduğumuz yeni devlet vizyonunun ülkeye
verdiği umutlar bir hayli fazla.
Çiçeği
burnunda Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, son anda güvenlik
güçlerinin engellediği, ne anlama geldiği hususunda komplolardan
komplo beğen tarzlı bomba düzeneğine rağmen, aynı gün başlayan
gezisini debisini devamlı arttıran bir tarzda sona
erdirdi.
Hemen akabinde
de Kıbrıs"a gitti ve sonrasında AB parlamentosunda konuşma yapacak
ilk Cumhurbaşkanımız olarak ilkler listesine yeni bir ilki
ekleyecek.
Evet taraf
olmayan, memleketin her meselesini ve her köşesini kendinin bilen
kuşatıcı vizyon örneği bir anlayış.
Kucaklayan,
sevecen, insani yönü ve bilhassa tebessüm eden yüzü ile temsil
ettiği makamda yeni bir çehre.
Devletin değişen
ama ezmeyen, ümit veren, buyurgan olmayan yeni yüzüne aynı sempati
ile karşılık veren ve desteğini %80 lere çıkaran bir halk var
ortada.
İşin doğrusu biraz başımız döndü ve şaşkınız,
millet sevincini statükonun temsilcileri ise durumu hazmetmeye
çalışıyor.
Bu saatten
sonra cin fikirli eski siyasilerin, Cumhurbaşkanının süresi ile
ilgili yorumları çok bayat numaralar, artık eskimiş isimlerin
siyasetin ve devletin yakasından düşmesi gerekiyor mu?
Sadece belli
bir alana tanınan köşke davet edilme ayrıcalığının ortadan
kaldırılması, köşkün halkın ziyaretine açılacak olması,
Cumhurbaşkanının “fren ve denge” olmaktan çıkarak başkomutan ve
cumhurun başı olarak direksiyona geçmesi, 367 kararı ve sanal
bildiriden sonra milletin karşı konulamaz tercihi olarak ortaya
çıkıyor.
Böyle olması
beklenen bir durumdu ama bu beklenen durumun bile, pratik hayatta
bize ilham ettikleri fazlası ile umut verici.
Yıllarca
kabuğuna çekilerek atalet bağlamış köşk bürokrasisinin, yeni
atamaların katkısına rağmen kendilerini yeni tarza alıştırmasının
zor olduğunu tahmin etmek çok kolay.
Buna
Cumhurbaşkanının insani bir tarzda Ramazanın ilk gününde kendini
gösteren, medya ağzı ile “oruç kazası” iyi bir örnek.
Burada dikkatli
bir danışman heyeti hassasiyetlerin bilinmesine rağmen o suyu oraya
koymaz ya da koydurmazdı.
Dediğim gibi
zamanla olacak olan işler bunlar.
Netice itibarı ile Cumhurun başı olarak Sayın
Abdullah Gül"ün bu aktivist duruşu özlenen bir tablo.
Yıllar sonra
Türkiye"nin milli ve beynelmilel meseleleri için Cumhurbaşkanlığı
devrede. Ve bu irade bizi, dışardan bakanlar için kaptanları
itibarı ile nereye savrulacağı belli olmayan, güven vermeyen,
üzerine uzun soluklu stratejik ortaklıklar inşa edilemeyecek bir
ülke olmaktan çıkaracak gibi.
Uzunca bir
süredir lafı edilen fakat son 4-5 yıldır aktivist bir çerçeveye
oturan, çok yönlü dış politikanın sahibi Cumhurbaşkanımızın
katkılarıyla dış politikada, hem
bölgemiz hem de uluslar arası dengeler açısından bizleri yeni
ufuklar bekliyor.
Tahminimce
bize fazlaca yansımayan ama teamüller gereği, sırf siyasi inat
uğruna 10.Cumhurbaşkanımızın imzası olmaması nedeniyle askıda
bekletilen AB,bölgemiz,Türk dünyası ve İslam ülkeleri ile ilgili
onlarca muhtelif işbirliği anlaşması raflardan inecek ve hayat
bulacak.
Siyaset, sanat,
bilim dünyamıza ve ekonomik hayatımıza katkıları olacak
Cumhurbaşkanımıza, demokrasi ve insan hakları perspektifinde hizmet
üreten bir devlet geleneğini temsil noktasında başarılar
diliyoruz.