Kendimizi kandırıyoruz, kendi gözlerimizin içine baka baka
yalandan politika yapıyoruz.Böyle siyaset yapılmaz tanrım bu ne
diyoruz, sonra unutuyoruz yavaş yavaş normali budur diye
alıştırıyoruz kendimizi, kendi eleştirilerimize.
Bunun adı kirli siyaset, kim bunlar, nerden gelmişler
şaşkınlığında ilk defa görmüş gibi yapıyoruz.
Ne sızlanıyorsun sende oy verdin.
Ama ben ona oy vermedim.
Tamamda sen tüm partilerden şikâyetçisin
Evet, ama birine oy vermeliydim bende verdim içime sinmeye
sinmeye
İşte bizim demokrasi anlayışımız bu kadar istemeye
istemeye.
Aslında sevmiyoruz da seviyormuş gibi yapmak
zorundayız.
Neden?
Seçenekler, ya da dayatılanlar bu
Siyaset bir iki partinin elinde sana hitap edecekler se
barajın altında
Nasıl olsa meclise giremezler diye tercihlerimizi hep
erteliyoruz başka baharlara,
o zaman bir karar vermeli
Kötünün iyisi, oylar boşa gitmesin bas o zaman ver
oyunu.
Demokrasi bu işte, yaşayıp ve yaşatılmak
istenen.
Biz den de demokratik görev yapmamız beklenir.
Ne yapacakmışız seçimlerde gidip dayatılan 4 parti
arasından birine basacağız
Mührü
Vekil seçerken ya da belediye başkanı, bilgisini,
yeteneğini, bir meziyeti olduğunu bilen ve ona göre oy veren var
mıdır acaba?
Yok tabiki
Adaya dayalı değil partiye dayalı seçimdir
bunun adı.
Neye göre oy
veriyorsun?
Parti başkanı aday yapıyor alın bunu seçin
diyor
O neye göre seçiyor?
Kayıtsız şartsız biat edecek mi etmeyecek
mi?
Hep dayatmalarla yaşıyoruz.
Parti içi demokrasisi olmayanların
ülkesinde, demokrasinin yerleşkesi, derinliği sorgulanmalı bence.
Dayatılan partilerin diğer bir söyleyişle meclisteki partilerin tüm
Türkiye de yaşayan insanların yüzde kaçını temsil ediyor ve yüzde
kaçının içine siniyor?
Hep yarım
Oradan buradan kendimize ait bir şeyler bulmaya
çalışıyoruz.
Geçmişin tek parti düzeni, bu gün 4 parti düzeni oldu,
sadece değişen 3 sayısı, halk kendini hiç yönetemedi ya da buna hiç
izin verilmedi, çünkü onlar bu topraklarda kiracı bazıları ev
sahibi
Kısacası kısır döngüdür bizim yaşadığımız
siyaset.
Dün neyse bu günde aynısı, hatta kötü bir
kopyası.
Öylesine hızlı siyaset yapılıyor ki seçmende düzene ayak
uydurmuş artık.
Dün den bugüne siyaset yapan halkım öylesine değişimler
geçirdi ki, rahmetli başbakan Adnan Menderesin asılmasına ses
çıkarmayanlar sonradan anıt mezar yaptırdılar.
12 Eylül ihtilali olduğunda, iyi ki ihtilal yapıldı
diyenler, yere göğe sığdıramadıkları, şimdinin dedelerine darağacı
arıyorlar.
Yine bu seçmen kitlesi daha üç Sene önce en güvenilir
kurum olarak orduyu seçerlerken, bu gün ordunun komutanının çete
suçlamasıyla hapse konulmasını yadırgamadılar bile.
Kısacası halkın refleksini kestirmek bir hayli güç rüzgâr
nerden eserse yelkenini o tarafa açıyor. Öyle dönüşler yapıyor ki u
değil adeta o dönüşü.
Dünyada olup bitenden habersiz kendimizi dev aynasındaki
yansımamıza hayran hayran bakarken yavaş yavaş ülkenin dibine
dinamit yerleştiriyoruz.
Umarım ki hipnotize edilen, duyarsızlaştırılan Türk
milleti uyandığında, tarihe geçme sevdalılarını tarihe gömmek
zorunda kalmazlar.
Mevcut siyasi yapının, temsil yeteneğinin, mevcut
konjonktürü sağlıklı yürütüp sonlandırması biraz zor görünüyor.
Buna rağmen başarılı olmalarını çok isterim.
Umarım kendi çalan kendi oynayan bir siyasi yapı,
ülkenin tamamı adına vereceği her karar da sorumluluk bilincinde
kendi demokrasi hastalığını rehabilite ederken, ülkenin
demokrasisine yapacağı aşılarla tedavi etme şansını bulur, aksi
halde bu hastalık herkesin canını yakacağa
benzer.
Hastalıklı siyasetten, sağlıklı yarınlara
bol şifalar diliyorum.