Dayaktan sonrası daha da beter
Abone olKarakolda dayak yiyen görüntüleri basına yansıyan genç kadının evinden de olduğu ortaya çıktı.
Kadına şiddette son nokta olan İzmir'deki dayak skandalında yeni bir gerçek daha ortaya çıktı. Yaşanan olayın ardından fiziksel ve ruhsal açıdan zarar gören Fevziye Cengiz'in hayatı da alt üst oldu.
Ortaya çıkan görüntülerin ardından polislerin "O kadın konsomatris" şeklinde açıklama yapmasının ardından mahalleli de "Konsomatris istemiyoruz" diye imza toplayıp Fevziye Cengiz ve ailesini evden kovdurdu
Vatan'ın haberine göre, eşi Murat Cengiz evden kovulduklarını şu sözlerle anlattı: "16 yıldır Eski İzmir'de anne babama ait evde yaşıyorduk. Polislerden şikâyetçi olduktan sonra bir gazetede, konsomatris diye haber çıkınca bizi evden çıkardılar. Mahalleli imza toplamış kendi arasında. Bir gece bizi çağırdılar. 'Sizi bu mahallede istemiyoruz, çıkın başka yere gidin' dediler. Annem babam da sahip çıkmadı. Halbuki Fevziye'yi çok severlerdi. Biz o evin tadilatını yapmıştık. Ama ilk darbeyi böyle aldık. 'Biz gelinimize güveniyoruz ama söz çıkıyor' demişler sonra. Damadım bize bu evi buldu, kiraya çıktık.
HİÇ ŞİDDET GÖRMEMİŞTİM
Fevziye Cengiz, Elazığ’dan ailesiyle küçük yaşta İzmir’e yerleşmiş. “Ben İzmir’de büyüdüm. Babam kireç ocaklarında çalışıp emekli oldu. Annem 8 yıldır felç. 3 kardeşiz. Ben ilkokulu bitirdim. Babam vefat etti. Hep toprağıma gömün derdi, Elazığ’a gezmeye gittiğimizde vefat etti. Biz 22 yıldır evliyiz. Üç kız çocuğumuz var. Bu olaydan önce hiç şiddet görmedim. Ne ailemden, ne kocamdan, ne de başka birinden. ”
ÖYLE VURDULAR Kİ GÖZLERİMDEN ATEŞ ÇIKTI
O gün eğlenmek için gittikleri müzikholda başından geçenleri ise böyle anlatıyor Cengiz; “Biz Alsancak’a giderdik, deniz kenarına, balık tutardık ailecek. Hiç öyle bir yere gitmemiştik. İşte gittik, gördünüz eğlendik. Mekan sahipleri önce müşteri dedi benim için ama sonra ifade değiştirdi. Burada çalışıyor diye. Demek ki baskı yapmışlar. Ben orada çalışsam kimliğim yanımda olurdu. Eşim, ben, damadım ve 8 aylık hamile kızımla gitmiştik. Üstelik ilk defa ailecek bir eğlence yerine gittik. Ağabeylerim geliyordu İzmir’e, yarım saat oturup kalkacaktık. Kızım ve damadım dışarı çıktılar, sigara için. Polisler geldi sonra. Kimliğim yanımda olmadığı için eşime arabadan almasını söyledim. O çıkınca gelen polise durumu anlatıyordum ki birden biri arkadan öyle bir vurdu ki boynuma, ateşler çıktı gözümden. Sonra beni çekip çıkardılar. Arabaya atarken de vuruyorlardı. Karakola götürdüklerinde bağırmaya başladım ‘Kim bana vurdu’ diye. Çünkü oradaki polislere, insanlara güveniyordum. Bir şey olmaz sandım. Ama beni bir odaya çekip vurmaya başladılar. Önce ‘İmdat beni kurtarın’ diye bağırıyordum, ama oradaki polislerden kimse karışmayınca ‘Adalet bu mu?’ diye bağırmaya başladım. Orada mezarın içinde olduğumu düşündüm. Hiç çıkamayacağım sandım. Kameraların görmediği yerde, daha çok dövdüler. Zaten görüntüde de elleri kolları kalkıp iniyor.”
SÜT DÖKMÜŞ KEDİ OLDUM
“Dayak yedikten sonra süt dökmüş kedi gibi oldum. Çok korktum çünkü. Beni nezarete atacaklarını, düğmesi koptuğu için en az 6 ay hapis yatacağımı söylediler. ‘Öldürsek bile kimse bir şey yapamaz’ dediler. Zaten bakın dedikleri doğruymuş. O yüzden şikayetçi olmadığımı söyledim. Hastaneye götürürken sürekli küfür ve tehdit vardı. Eşimi yanıma yaklaştırmadılar.”
ŞİKAYETE GİTTİK TERSLENDİK
Eşim beni hiç uyutmadan adliyeye götürdü. İlk dilekçemi orada el yazımla yazıp verdim. Savcı çok ilgiliydi. Ama daha sonra görevlendirilen savcı Alaaddin Dokur (Polislere basit yaralama suçundan dava açan savcı) bizi tersledi. Gerçi biz umutlandık ama sonradan kaybettik.
KARIN KOMSPÖATRİS DERLER DİYE İŞİME GİDEMİYORUM
Murat Cengiz, kamyon şoförlüğü yapmış daha önce. Ama şimdilerde ‘Karın konsomatrismiş’ derler diye çekinip iş bakmaya gidemiyor nakliyeciler sitesine. Evlerinin yakınında açtıkları dükkan, şimdi kapalı. Polislerden şikayetçi olduktan sonra bir ihbar üzerine “kaçak sigara satıyorsun” bahanesiyle aranmış ve bir şey bulunmamış. “Ama dükkan açık olduğunda bir komplo olur diye kapatmak zorunda kaldık” diye anlatıyor Murat Cengiz.
Konsomatris olsam ‘Dayağı hak etmiş’ mi diyecekler!
“Polisler bize leke vurmak için konsomatris diye iftira attılar” diyen Fevziye Cengiz, garson kartı olduğunu, garsonlukla konsomatrisliğin ilgisi olmadığını vurguluyor ısrarla ve ekliyor: “Damadım, kızlarım, eşim çalıştığım yere geldiler hep. Öyle olsa izin verir miydim? Ne fark eder gerçi? Konsomatris olsa bu dayağı hak etmiş mi diyecekler?”
POLİSLERİ SEVERDİM AMA ŞİMDİ ÖDÜM KOPUYOR
“Bu olaydan önce polisleri severdim. Çocuklarım da çok severdi. Eskiden polislerin yanına giden kızım şimdi pencereden polis otosunun geçtiğini görünce korkup içeri kaçıyor. Adaletin yerini bulmadığına çok kızdım. Ben adalete çok güvenirdim. Şimdi bir şey olsa nasıl polise gideceğim? Beni suçlu diye mahkemeye çıkardılar. Orada sanık sandalyesinde oturmak çok ağrıma gitti. Ne olursa olsun adalet yerini bulsun diye düşünüyorum hep.”.
BİR TORBA İLAÇ KULLANIYOR
Fevziye Cengiz olayın ardından bir torba ilaç kullanmaya başlamış. “Psikolojik destekle ayakta durabiliyorum. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda epikriz değerlendirme görüşmeleri yapıyorum. Dışarı çıkarken, mahkemeye giderken ilaç alıyorum. Geceleri kabus görüyorum. Hep boğazımı sıktıklarını görüyorum. O an içeri girip beni alacaklar sanıyorum“ diyor.
KARAKOLDA DAYAK MECLİS'TE
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Gönül ile PTT Genel Müdürü Tural, “Daha adil bir dünya için yanımda ol” kampanyası çerçevesinde “Biz de varız” bildirisini imzaladı. Gönül, Vatan’ın gündeme getirdiği karakolda dayak olayının herkesi yaraladığını ifade ederek, yürütülen soruşturmalar ve incelemelerin takipçisi olacaklarını söyledi: “Bu şiddeti, uygulayan polislerin hiçbir mazereti veya itirazı mazur gösteremez. Polislere verilen eğitim sonrasında böyle bir olayın yaşanması, bu konuda hassasiyetin daha da fazla olması gerektiğini ortaya koydu. Olayın ortaya çıkmasından sonra İzmir Valiliği, emniyet müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı’nın gösterdiği reaksiyon; sadece kadına yönelik değil, cinsiyet, dil, din ırk ayırt etmeksizin tüm insanlara yönelik insani olmayan müdahalelerin kabul edilmediğinin ve bu hak ihlallerine sıfır tolerans gösterileceğinin önemli bir göstergesi.”