Davutoğlu'ndan STV ve Zaman açıklaması
Abone olDavutoğlu Ekrem Dumanlı'nın Zaman ve Samanyolu televizyonuna el konulacağı iddia eden Ekrem Dumanlı'ya tepki gösterdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, basın özgürlüğünün olmadığını
savunan cemaat kanallarının her türlü ağır hakaretleri içeren
yayınlar yaptığını söyledi.
Ekrem Dumanlı'nın gönderdiği iddia edilen mektubun kendisine ulaşmadığını açıklayan Davutoğlu, medya organlarına el konulacağı söylentilerini yalanladı.
Başbakan Davutoğlu, A Haber ve ATV kanallarının ortak canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı
Kendisine ve bazı önemli üst düzey yetkililere, Zaman Grubu'nun Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın bir mektup gönderdiği ve basın özgürlüğünün ciddi tehdit altında olduğundan dem vurulduktan sonra Zaman ve Samanyolu Televizyonu Gruplarına el konulup kayyuma devredileceğinin iddia edildiğinin ifade edilmesi ve kendisine böyle bir mektubun ulaşıp ulaşmadığının sorulması üzerine Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Hayır, böyle bir mektup bize ulaşmadı. Ama düşününüz bu nasıl
bir medyaya sınırlama getirmek ki bir yıldır bu bahsi geçen yayın
organları her gün, her gün Sayın Cumhurbaşkanımıza, bizlere,
hükümete söylenebilecek en ağır ifadeleri söylüyorlar.
Yapılabilecek eleştirinin sınırlarını çoktan aşmış olan her türlü
haberi yapıyorlar. Ve hala yapıyorlar. Herhangi bir sınırlamaları
var mı? Yani televizyonları mı kapatıldı? Gazetelerine el mi kondu?
Bunları olabilir diye söylemiyorum, yok böyle bir şey. Kendileri
böyle bir şeyleri çıkartarak biraz da bir baskı atmosferi oluşturup
tahrik ediyorlar. Gerçekten üzülüyorum. Şu anlamda, bu gazetelerin
ve yayın organlarının o hale gelmesi için benimde şahsen tanıdığım
o kadar samimi masum insanın emeği, helal parası katkısı var ki.
Anadolu da ne paralar toplandı. Hep bu yayın organları üzerinden
hayır konuşulacak, hayra davet edilecek."
"Katkıda bulunmadım"
Kendisininde katkıda bulunup bulunmadığı sorusuna karşılık da Davutoğlu, "Hayır katkıda bulunmadım hiçbir zaman" yanıtını verdi.
Ama herkesin bildiği, katkıda bulunan çok geniş bir toplumsal kesim bulunduğuna işaret eden Davutoğlu, bu insanların hayır konuşulsun diye katkı verdiğini söyledi.
Davutoğlu, bu yayın organlarındaki haberlerde bir tek olumlu haber bulunmadığına dikkati çekerek, Mavi Marmara olayı olduğunda, İsrail’in otoritesini kastederek "Biz müspet hareketiz, otoriteye tabii olmak ve müspet davranmak gerekir" diyenlerin şimdi menfi olan ne varsa sadece onu işlediğini kaydetti.
Toplumda karamsarlık oluşturacak, morallerini bozacak yayınları temel yayın politikası gibi işlediklerini aktaran Davutoğlu, yayınlarda her türden cinayet ve umutsuzluk haberlerinin yer aldığını söyledi.
Bunun halen yapılmaya devam edildiğini ve herhangi bir sınırlama bulunulmadığını dile getiren Davutoğlu, bu yayın organlarına iyi niyetle destek veren vatandaşların, bu faaliyetlere baktıklarında mukayese edeceklerinden emin olduğunu bildirdi.
Davutoğlu, şimdiden bu tür haberlerle batıda bazı çevrelerin hareketlendirilmeye çalışıldığına işaret ederek, tarihte Türkiye’de dış kaynaklı çok hareket geliştiğini belirtti. Ama hiçbir dönemde Türkiye dışında Türkiye’yi kötüleyecek bu çapta kampanya yürüten ikinci bir tecrübe bulunmadığının altını çizen Davutoğlu, şunları söyledi:
"Yani Brüksel’de odaklanacaksınız, Newyork’ta, Washington’da belli merkezlerde ve Türkiye aleyhine ne kadar yayın yapılabilecekse o kadar yayın yapacaksınız, Türkiye’yi kötülemek için ne söylenecekse onu söyleyeceksiniz. Düğmeye basılmış gibi aynı tür makaleleri her yerde yayınlatacaksınız. Yani gerçekten artık herkesin bir muhasebe yapması lazım. Bunlar basın özgürlüğü içinde hepsi değerlendirilebilir hepsi yayınlanabilir, yayınlıyorlar da. Neler yayınladılar. Herhangi bir engel mi geldi, herhangi bir kısıtlama mı geldi? Hukuki bir süreç işlerken dahi normalde gidip herhangi bir vatandaş, yani bir gazetenin genel yayın yönetmeni değil de herhangi bir vatandaş ifade vermeye çağrıldığında hangi suretle olursa olsun normalde gidip verebileceği ifadeyi, vermesi gereken ifadeyi vatandaşlık görevi olarak yapması gereken şeyi büyük bir şov ile yaptılar.Her hangi bir şiddet mi uygulandı?"
"Onların emniyette ve yargıda hakim olduğu dönemde sabahın köründe insanların hayatları zehredilirken niye ses çıkmıyordu? Bu bağlantılar üzerinden aydınlar, bir çok suçsuz insan veya dini cemaatler biraz önce zikrettiğim cemaatler gibi terör örgütü suçlamalarıyla götürülürken niye ses çıkmadı?" diye soran Davutoğlu, o zaman ses çıktığında yine bizim hükümetin eleştirildiğini anlattı.