Davutoğlu'ndan muhalefeti köşeye sıkıştıracak açıklama!
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, siyasette ve toplumdaki kutuplaşmayı değerlendirirken muhalefetin kendisine olan tutumunu sert bir dille eleştirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra Beşiktaş Dolmabahçe'deki Çalışma
Ofisi'nde bazı gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenleri
ile köşe yazarlarını kabul etti. Basına kapalı olarak gerçekleşen
toplantının ayrıntılarını bugün köşe yazarları köşelerine
taşıdı.
Muhalefetin kendisine olan
tutumunu eleştiren Davutoğlu ‘Ben yumuşamadan
yanayım’ derken Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin söylem ve
tutumlarını eleştirdi. ‘Ben Kılıçdaroğlu’nu tebrik
ettim ama o beni tebrik etmedi. Meclis Genel Kurulu’nda Bahçeli’nin
elini sıktım ama o benim gerçek Başbakan olmadığımı söyledi’ dedi
ve ‘Bahçeli’nin şahsi nezaketini siyasi nezakete yansıtmasını
bekliyorum’ diye ekledi.
ASIL HEDEF DEMOKRASİ
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe’deki ofisinde gazetelerin
genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldi. Davutoğlu; Başbakan
yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve Genel
Başkan Yardımcısı Beşir Atalay’ın da hazır bulunduğu toplantıda
gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Ahmet Davutoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet
Bahçeli’ye seslenerek “Muhatabınız artık benim,
Cumhurbaşkanı değil. O siyaset ve partiler üstü bir
konumda” dedi.
Başbakan Davutoğlu, siyasette ve toplumdaki kutuplaşmayı
değerlendirirken, “Ben yumuşamadan yanayım” derken
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin söylem ve tutumlarını eleştirdi. “Ben
Kılıçdaroğlu’nu tebrik ettim ama o beni tebrik etmedi. Meclis Genel
Kurulu’nda Bahçeli’nin elini sıktım ama o benim gerçek Başbakan
olmadığımı söyledi” dedi ve “Bahçeli’nin şahsi nezaketini
siyasi nezakete yansıtmasını bekliyorum” diye ekledi.
Davutoğlu, Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin çözüm süreci
olduğunu da vurguladı. Bu sürecin provokasyonlara kurban edilmemesi
gerektiğini söyledi.
Başbakan Davutoğlu’nun gündemdeki konulara ilişkin görüşleri
şöyle:
MUHATABINIZ ARTIK BENİM
“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP genel başkanı Bahçeli’nin
muhattabı artık benim, Cumhurbaşkanı değil. Cumhurbaşkanı artık
siyaset üstüdür. Partiler üstüdür. Muhalefetin siyasi muhatabı
Başbakan’dır.”
YUMUŞAMADAN YANAYIM
“Son bir aydır; Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra kutuplaştıran
tavırlar kimlerden geldi? Sayın Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı
seçildikten sonraki söylemine baktığınızda kutuplaştıran türden bir
tartışmanın parçası olacak bir söylemi olmadığını görürsünüz.
Cumhurbaşkanı törenine kim gelmedi? Sayın Kılıçdaroğlu gelmedi.
Meclis Genel Kurulu’ndaki tören öncesinde elindeki tüzüğü kim
Meclis Başkanı’na fırlattı? O an ben çok üzüldüm. Hatta bir ara
gidip yerdeki tüzüğü almayı, Meclis Başkanı’na götürmeyi bile
düşündüm. Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan, “Herkesle konuşmaya
hazırım” dedi.
Yaklaşımı bu oldu. Cumhurbaşkanı Kıbrıs’a gitti. Her partiden milletvekili çağırdı ama CHP’liler gelmedi. Cumhurbaşkanı ve makamının tartışma konusu yapılmaması lazım. Ben yumuşamadan yanayım. Bizden kitap fırlatan çıkmaz.”
SAVAŞ MI LAZIM?
“Cumhurbaşkanı herkesle konuşmaya hazırım dedi ama ana muhalefet
lideri Kılıçdaroğlu savaş dışında konuşmam dedi. Ana muhalefet
liderinin Cumhurbaşkanı ile konuşması için savaş mı lazım?”
BAHÇELİ'NİN NEZAKETİ...
“Ben genel kurulda Sayın Devlet Bahçeli’nin yanına gittim ve törene
katıldığı için elini sıktım ama o sonra benim gerçek başbakan
olmadığımı ima eden konuşmalar yaptı. Ben Sayın Bahçeli’nin şahsi
nezaketini biliyorum. Gerginliği okuduğu metinlerden
çıkıyor. O metinleri yazanlar nasıl yazmışlarsa öyle
okuyor. Bahçeli’nin şahsi nezaketi siyasi nezakete de yansımalı.
Bizlere saygı göstermeyenler bizden saygı
bekleyemezler.”
BENİ TEBRİK ETMEDİ
“Ak Parti’ye genel başkan seçildim, Kılıçdaroğlu beni aramadı.
Başbakan oldum yine aramadı, tebrik etmedi. O CHP’ye yeniden genel
başkan seçildi, ben aradım, tebrik ettim.”
‘Seçim hükümeti değiliz’
“Önümüzdeki güçlü engelin ikisini aştık. Şimdi önümüzde 2015
seçimleri var. Genel Başkan adayı olarak adımın anılmasıyla
birlikte arkadaşlarımla çalışmaya başladık. 10 gün içinde bitirdik.
1 Eylül’de programımızı sunduk. Çalışmalar sırasında iki eğilim
vardı:
Birincisi 61. hükümetin devamıyız, sekiz aylık bir program yapalım.
İkincisi ise daha uzun vadeli, 2014-2015’i içeren bir program
yapalım. Benim düşüncem 2023’ü hedefleyen bir hükümet programıydı.
Hükümet 2023’e kadar devam edecekmiş gibi program yapmaktı. Tabii
icra çalışmaları sekiz aylık gibi olabilirdi. Kimse sekiz ay sonra
bir türbülans beklemesin. İlk hedefimiz 2015’e kadar yürüyen
projeleri devam ettirmek. Sekiz aylık bir seçim hükümeti değiliz.
Yeni Türkiye tabirinin içini dolduracak çalışmalar yapacağız.”
IŞİD’in kaçırdığı gazeteciler
“IŞİD’in kaçırdığı ABD’li gazeteciler kaç aydır oradaydı
ama ABD basınına yansımadı, aileleri konuşmadı. Onlardan
konuşmamaları istendi, en küçük bir açıklama hayatlarına mal
olabilirdi. Kerry bana ABD’li gazetecilerin kaçırıldığını söyleyeli
bir yıldan fazla oluyor. Ama ABD basınında çıt çıkmadı. Bizdeyse
neredeyse rehinelerin nerede olduğunu gösteren haberler yapılıyor.
Bu etik açıdan doğru değil.”
EVRENSEL DEMOKRASİ İLE ANILMAK
“Küçümsemek için söylemedim, sakın yanlış anlaşılmasın. Adnan
Menderes’in yolla anılması kötü bir şey değil, devrim
mahiyetindeydi. Ya da Demirel’in barajlarla anılması veya Özal’ın
liberal ekonomiyle. Cumhurbaşkanımız (Erdoğan) milli iradenin
egemen kılınmasıyla anılacak. Bizim eğer 2023 vizyonu da içinde
olarak anılmamız soruluyorsa; evrensel ölçekte demokrasi ve dış
politika anlamında da Türkiye’yi küresel bir güç haline
dönüştürmek. Hedefimiz bu.”
Büyük yatırımlar
“Türkiye 14-15 yıl önceki dönemde değil. 3. köprü inşaatını gezdim,
gurur duydum. Oradaki yetkililer bana, üçüncü köprü için ‘Bu 21.
yüzyılın eseri. Bundaki özellikler 2. ve 1. köprüde yok’ dediler.
Büyük yatırımları söz verildiği tarihte, hatta daha
öncesinde bitirmeyi hedefliyorlar. Türkiye dünyanın su altından
geçen en derin tünelini yapıyor. En geniş köprüsünü, en büyük
havalimanını yapıyor. Bu yatırımlar 14-15 yıl önce
yapılacak denseydi, bu adam hayal görüyor derlerdi. Şimdi
gerçekleştiğini görüyoruz ve heyecanını duyuyoruz.”
‘Ak Parti kurumlaştı’
“Türkiye, Ak Parti iktidarında çok büyük sıçrama gerçekleştirdi. AK
Parti iktidarının ilk 5-6 yılı reformcuydu, sonra durdu eleştirisi
yapıldı. Ama bu doğru değil. Bunun söyleyenlere ‘Gelin bir karne
çıkaralım’ diyorum. Örneğin gerçek demokratikleşme son 3-4 yılda
yapıldı. Asker sivil ilişkilerine bakalım. 2007’de e-muhtıra vardı.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimiyse demokratik bir ortamda gerçekleşti.
Gayrimüslimlere mülkiyet hakları daha geçen sene verildi. Başörtüsü
yasağı daha yeni kalktı. Türkiye’de reformlar durmadı, durmayacak.
Hala kat edilecek mesafe var. İkinci atılım dönemine giriyoruz.
GEZİ'DE OLUŞTURULAN ALGI...
90’lı yıllarda dünyada ekonomi ve demokrasi genişliyordu, bizdeyse daralıyor. 2000’li yıllarda ise özellikle 11 Eylül olayından sonra dünyada ekonomi ve demokrasi daraldı. Bizdeyse genişledi. Bu genişleme devam ederken Gezi Olayları sürecinde Türkiye’nin dış algısı negatif yansıtılmaya çalışıldı. Türkiye’yi IŞİD ile özdeşleştiren izlenim yaratılması için çaba gösterildi. Arkasından 17-25 Aralık operasyonları geldi. Gezi’de oluşturulan algı, pekiştirilmeye çalışıldı. Öyle bir atmosfer oluştu ki, her an Türkiye’de bir kaos olacakmış, bir hükümet sorunu yaşanacakmış gibi hava verildi. ‘Dönemin Başbakanı’ gibi ifadeler kullanıldı. Önümüzde 3 kritik seçim vardı. Bunu engelli bir yarışa çevirdiler. 30 Mart seçimlerinde Ak Parti, yüzde 30’da kalacak dediler. Öyle olsaydı nasıl bir Türkiye olurdu? Erken seçime gidilirdi, ne çıkardı? Türkiye kazanımlarını nasıl korurdu? Dinlemelerle yaratılan ortamı, dış işlerinin dinlenmesi olayını, MİT olaylarını hatırlayın.