Davutoğlu'ndan hodri meydan
Abone olTürkiye'nin dış politikasını eleştirenlerin hedefindeki isim olan Ahmet Davutoğlu'ndan kritik soru.
20 bin kişinin öldüğü Suriye'de 27
işkence merkezi olduğunu hatırlatan Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu, liberal ve solculara "Siz rahat uyuyor musunuz?"
diye sordu.
Türkiye son dönemde dış politikada atılım içinde. Bu siyaseti takdir eden de var eleştiren de. ABD'nin taşeronluğuyla suçlanan Davutoğlu, Paris'te Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu'na konuştu. Yazar bakanın yanıtını yazdı.
Liberallere ve solculara yanıt...
(...)Önce neye bakarım insan olarak? İnsanlık onuruna ve özgürlüğe, evrensel değerlere... Peki, buradan hareketle bizi tenkit edenler, Suriye rejimiyle nasıl aynı çizgide olabiliyorlar? Bu ülkede 27 işkence merkezi var. 20 bin kişi öldü. Bu, Türkiye ölçeğinde 80 bin kişinin ölmesi demek. Bu nasıl liberallik, bu nasıl solculuk? Ben kendi adıma gece rahat uyuyorum.
Siz rahat uyuyor
musunuz?
Bizi Envercilikle suçlayanlar, bilmiyorlar mı, Suriye Baasçılığı İttihat Terakki'den esinlenmiştir.
İslamcılara yanıt...
Sonra neye bakarım? Bölgeye ve medeniyet değerlerimize bakarım... Müslüman çoğunluğu olan bölgeyle olan ilişkilerimiz ve o coğrafyadaki değerler. Ben Müslüman olarak bu kültürden geliyorum. Buradaki temel kavram adalettir. Siyasi felsefe de öyle. Suriye yönetimin yaptıklarını adalet adına hoş görebilir mi? Zalim Müslümansa masum mu göreceğiz? Miloseviç'in yaptıklarını Esad yapınca masum mu göreceğiz. Adı Esadoviç değil diye sessiz mi kalacağız? Mısır'da Han Halili'de dolaştım. Suriyeli, Mısırlı sarıldı. Suriye'de bu politikayı takip etmeseydik sokakta yürüyemezdim. Kabil konferansından gelirken İmam Rıza türbesine 2 saate gidebildim, İranlılar kucakladı.
Ulusalcılara yanıt...
Üçüncü pusulam vatanperverliktir. Bana kimse bir şey empoze edemez. Ben bu ülkenin insanlarını korurum. Irkçılığa varmadığı sürece bu önemlidir. Ulusalcılar neredeyse Esad'ın uçağı neden düşürdüğünün mazeretini oluşturdular. İki pilotumuz kayboluyor. Bunun acısını yaşarken, bir taraftan kriz yönetiyoruz, Genelkurmay, Dışişleriyle görüşüyor, bilgilendirme yapıyoruz. Ama bunlar değil, kaynağı belirsiz bir gazetenin haberi dikkate alınıyor, manşet yapılıyor. Anlamak mümkün değil.
Ben neden 48 saat bekledim?
Cumartesi günü 7 saat MİT'le, Genelkurmay'la bir doktora tezi inceler gibi elimizdeki bütün verileri inceledim. Rusya bir şey diyor, ona inanıyorlar. Ana muhalefet lideri, dünyadan bilgi istesin dedi. Ne demek istesin, ben zaten istedim. Rusya, ABD, İngiltere, NATO hepsine elinizde ne varsa verin dedik. Telefonda söyledim. Paylaşın dedim. Kimse bir şey vermedi. Verilenler de doğru çıkmadı. 2 uçak var dendi, doğru değil. Örneğin şehitlerimizin bulunduğu yer, bizim verdiğimiz koordinatların yanı başı, sadece 0,4 mil sapmayla, tam orası. Bir başka üçüncü kaynağın, dost bir kaynağın verdiği bilgide ise 10 mil sapma var.
Ak Parti alerjisi
Beni bir Türk aydını olarak üzen, insanlık onuru, özgürlük ve adalet adına karşı çıktığımız bir rejime karşı çıkıyoruz diye eleştirilmemiz. Basın serbest. İsteyen Esad'la konuşur. Bir çok kişi bunu övüyor. Peki bir Suriyeli gazeteci sayın başbakan ya da benimle konuşup Şam'da bunu aynen basıp görüşleri aynen paylaşabilir miydi? Bu tavrın ana nedeni AK Parti alerjisi... İstiyorlar ki başbakanın karizması çizilsin.
Özgürlükçü aydınlar özgürlükçü olsunlar. Bölgeyi Müslümanları önemseyenler her yeri önemsesinler...."