Davutoğlu'ndan flaş KPSS açıklaması
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, KPSS'de network tespit edilmesi halinde gereğinin yapılacağını söyledi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hz. Muhammed'i tasvir ettiği
iddia edilen karikatürlerin özgürlük kapsamında
değerlendirilmeyeceğini söyledi. Türkiye'deki basın özgürlüğünü
eleştirenlere kendisiyle ilgili bir örnek veren Davutoğlu, daha dün
bir mahkemenin bir basın kuruluşunu, kendisiyle ilgili yalan
haberden dolayı tazminata mahkum ettiğini
belirtti.
KPSS ile ilgili soruşturmanın devam ettiğini ve
soruşturma sonunda network tespit edilmesi halinde, gerekenin
yapılacağını anlatan Davutoğlu, Hrant Dink soruşturmasının sembolik
bir anlam taşıdığını ve mutlaka aydınlatılması gerektiğini
söyledi.
Ahmet Davutoğlu, NTV'de Oğuz Haksever'in sorularını cevapladı.
Özellikle Avrupa'da Türkiye'deki basın özgürlüğünün
eleştirildiğini; bunları söyleyenlerin gerçeği bilmediğini söyleyen
Davutoğlu, halen cezaevlerinde 7 gazetecinin tutuklu olmasına
rağmen, bu sayının yurt dışına abartılarak aktarıldığını ifade
etti. Tutuklu gazetecilerin tamamının AK Parti hükümetleri öncesi
cezaevine girdiğini söyleyen Davutoğlu, bu isimlerin tamamının
gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde bulunmadığını
anlattı. Davutoğlu şunları söyledi;
"Şahsen ve hükümet olarak Paris'e gittim. Çünkü her ne surette
olursa olsun masum insanlara dönük bir eylemin ki orada polisler...
Birisi yine Müslüman olan Ahmet Merabet de öldürüldü. Terör olgusu,
hepimizin karşı çıkması gereken bir olgudur. Her surette, orada
dünya liderleriyle birlikte yürüyerek bu konudaki ilkeyi öne
çıkardık. Ve benimsediğimizi gösterdik.
KPSS İDDALARI
Mesleki kimliğime atıfta bulunmak zorundayım. Bir öğretim üyesinin,
en büyük ahlaki kriter sınavların objektif biçimde yapılmasıdır.
Bir kişiden hırsızlık yaparsanız, eğer vergi kaçakçılığı yaparsanız
77 milyonun hakkını çalmış olursunuz. KPSS gibi bir sınavda
yapıyorsanız, milyonlarca insanın hakkını gasp etmiş olursunuz.
Eğer yapılmışsa böyle bir şey, acımasızca üzerine gideceksiniz. Tüm
bu verilerin üzerine gidilecek. Hangi siyasi görüşe, neye kendini
ait hissederse hissetsin, eğer girilen bir sınavda birinin lehine
birinin aleyhine bir durum oluşmuşsa, bunun hesabını soracaksınız.
Bana sunulan verilerden, çok ciddi şeyler var ortada.
HRANT DİNK CİNAYETİ
Hrant Dink benim yakından tanıdığım ve saygı duyduğum bir isimdi.
Katledildiği günü, bugün gibi hatırlıyorum. Olayı duyduğumda ben
başdanışmandım. Duyduğumda hem Sayın Gül'e hem de Erdoğan'ı aradım
ve diasporayı buraya davet edilmesini önerdim ve geldiler de.
Buraya geldiler ve bazı önyargılarını ortadan kaldırmış olduk. Kim
olursa olsun bir vatandaşın cinayeti aydınlatılması devletin
görevidir. Bu bakımdan, bu araştırmayı yürüten yargı sistemi ve
diğer birimlerin eli tamamen serbettir. Objektif biçimde
yapacaklardır. Ne gerekiyorsa yapılacak. Hrant Dink sembolik olarak
önemlidir; ancak herhangi bir vatandaşın da başına böyle bir şey
gelse aydınlatılmak zorundayız.
"İMARIN KAMUYA DÖNMESİ LAZIM"
Kesinlikle bu vergi değildir. Bir vatandaşımızın binası ya da
arsası olduğu yerde değer kazanıyorsa, o değer ona aittir. Kimse
ona müdahil olamaz. Rant vergisi gibi bir şey değil bu. Vatandaşın
arsasında, eğer bir kamu kararı alınarak değer artışı olmuşsa
arsanın sahibinin kazanıp ürettiği bir şey değil. Kamu
otoritesinin, belediye meclisinin aldığı kararla kazanılan bir şey.
O kazancın, kaynağı olan kamuya dönmesi lazım. Ondan sonra imar
planı yapıldıktan sonra arsada değer artışı olmuşsa, o da onun
hakkı, helali hoş olsun. Kamuya ait karardan kaynaklanan değer
artışının kamuda değerlendirilmesi gerekir. Bu, yerel yönetimleri
güçlendirecek. Bu, kesinlikle inşaat sektörünü olumsuz etkileyecek
bir husus değil.
Elini bir harama uzatmışsa, sahip çıkamamışsa eline, gereken cezayı veririz demektir. Aynı şeyi söylüyorum. Milletimize bir taahhütte bulunarak söylüyorum. Kardeşim olsa, birisi milletin kaynağına ya da herhangi bir şekilde harama uzanmışsa eli ve ben bunu biliyorsam, hiçbir tereddüt etmeden o cezayı veririm, ceza benim elimdeyse. Yok ceza yargıda verilecekse yargıya sevk ederim. Bu konuda kimsenin de tereddüdü olmamalı. Bu mesele ise bu taahhütle çelişkili bir durumda değildir. Birtakım iddialar var. Ben bu iddiaların doğru ya da yanlışlığına hükmedecek konumda değilim. Bir mahkemeye gidilmiş, takipsizlik kararı vermiş. Soruşturma komisyonu kurulmuş. Soruşturma komisyonu süresince tek bir kişiyi arayarak 'şöyle ya da böyle karar verin' diye herhangi bir müdahalede bulunmadım. Bulunmayacağımı da söyledim. Hukuk sistemi içinde komisyon üyesinin kendi özgür iradesiyle, vicdanı bunu tamamlaması lazım. Biz bu kadar hassasiyet gösterirken muhalefet her gün ihsası rey yaptı. 'Suçlular ve kaçıyorlar' gibi ihsası rey yaptı. Bu, hukuken doğru değil. Bu komisyon etik ve siyasi bir komisyon olmanın ötesinde öyle bir komisyon değil. Hukuki bir komisyon. Elindeki belgelere bakar karar verir. Savcı gibi davranır, hükmü de vermez. Yapılan bir yanlış varsa bu yargıyla tescil edilir. Yargı tescil eder de biz göz yumarsak işte o zaman gereğini yapmamış oluruz. Eğer ben hükmetmeye başlarsam, bu sefer yargıyla yürütme arasındaki ayrım ortadan kalkar. Genel kurula gidecek, orada konuşulacak. Hukuk çerçevesinde kimsenin müdahil olmadığı bir oylamayla ne olacağını hep beraber değerlendireceğiz.
"ERDOĞAN'IN BAKANLAR KURULU'NA BAŞKANLIK ETMESİ"