Davutoğlu'ndan çarpıcı Suriye açıklaması

Abone ol

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye krizi için Türkiye'nin asla sessiz kalamayacağını ifade etti. Davutoğlu "Rusya, Çin veto etti demeyeceğiz" dedi

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'deki krizin çözümü için bir uluslararası platform oluşturmak istediklerini ve şu anda çeşitli ülkelerle bunun istişarelerini yürüttüklerini belirterek, ''Suriye'de olanlara sessiz kalıp, 'Rusya ve Çin veto etti, biz elimizden geleni yaptık ne yapalım, bekleyip göreceğiz' mi diyeceğiz? Hayır, asla. Biz Türkiye olarak, herkes sessiz dursa, herkes seyirci kalsa bile, bölgemizdeki bir katliama biz seyirci kalmayacağız. Şu anda da bunu yapıyoruz. Yeni bir uluslararası farkındalık yaratmaya çalışıyoruz'' dedi.

Davutoğlu, George Washington Üniversitesinde öğrencilere hitap etti.

''Türkiye'nin Suriye konusunda yeni bir inisiyatif başlatma planlarına'' dair bir soru üzerine Davutoğlu, Suriye'deki kriz patlak vermeden önce Türkiye olarak üç aşamalı strateji izlediklerini belirterek, ilk strateji olan ikili diyalog kapsamında, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve Suriye yönetimini reformları hayata geçirmeye teşvik ettiklerini anlattı.

Suriye yönetiminin başlarda verdiği sözler nedeniyle ilk aşamalarda iyimser olduklarını ifade eden Davutoğlu, bir süre sonra umutlarının azalmaya başladığını ama hala bu uğurda çaba göstermeye devam ettiklerini söyledi. Davutoğlu, ''Beşşar Esad'la 7 saat görüşme yaptığım geçen Ağustos'tan bu yana, reformlar konusunda bir yol haritası üzerinde anlaştık. Ama maalesef bunları yerine getirmedi ve ikili diyaloğun etkili sonuç vereceğine dair umudumuz artık kalmadı'' dedi.

RUSYA İLE ÇİN'İ VETOSU SURİYE İŞİNİ ÇIKMAZA SOKTU

Bunun üzerine ikinci aşama olarak, bölgesel inisiyatif başlatma kararı aldıklarını ve Arap Birliği ile birlikte çalıştıklarını, bu sorunu dış müdahale olmadan çözme uğraşı verdiklerini kaydeden Davutoğlu, Arap Birliğinin çözüm için elinden gelen her şeyi yaptığını, gözlemci gönderdiğini, planlar ürettiğini ancak Suriye yönetiminin yine verdiği sözleri yerine getirmediğini belirtti.

Davutoğlu, bunun ardından da üçüncü aşamada Arap Birliği, Türkiye ve diğer bazı ülkelerin BM Güvenlik Konseyi'ne başvurarak, Suriye konusunda uluslararası dayanışma yaratmak istediğini ancak Rusya ve Çin'in vetosu nedeniyle çıkmaza girildiğini söyledi.

Dolayısıyla bugünlerde temelde Arap Birliği ile olmak üzere yeniden bir değerlendirme yaptıklarını anlatan Davutoğlu, bu bağlamda Arap Birliği Dönem Başkanı, Arap Birliği Genel Sekreteri ve bazı Avrupalı yetkililerle görüştüğünü, Pazartesi günü ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la da bu konuyu ele alacağını bildirdi.

ULUSLARARASI PLATFORM

Tüm bu istişarelerin ardından bir uluslararası platforma sahip olmak istediklerini kaydeden Davutoğlu, ''Eğer BM bu doğrultuda işleyiş gösteremiyorsa, Suriye halkını destekleyecek ve bu kanlı katliama karşı onlarla dayanışma gösterecek bir uluslararası platform... Bu platformun temel ruhu bu olacak. İçeriği ve yapısı gibi detaylar, bu istişarelerin ardından belirlenecek'' diye konuştu.

Suriye halkının her gün ölmesine ve uluslararası toplumun da buna seyirci kalmasına izin veremeyeceklerini vurgulayan Davutoğlu, 1990'larda Miloşeviç'e bağlı güçlerin 3 yıl boyunca Saraybosna'ya saldırdığı zaman uluslararası camiada yeteri kadar tepki gösterilmemesinin acısının hala hissedildiğini anımsattı.

''Bu bizim etik ve vicdani sorumluluğumuz'' diyen Davutoğlu, Humus'ta yaşananlardan bahsederek, ''Bir şehir gün be gün çöküyor, aynı Saraybosna'da olanlar gibi. Sessiz kalıp, Rusya ve Çin veto etti, biz elimizden geleni yaptık ne yapalım, bekleyip göreceğiz mi diyeceğiz? Hayır, asla. Türkiye olarak, herkes sessiz dursa, seyirci kalsa bile, bölgemizdeki bir katliama biz seyirci kalmayacağız. Şu anda da bunu yapıyoruz. Yeni bir uluslararası farkındalık yaratmaya çalışıyoruz'' dedi.

Davutoğlu, bir soru üzerine de oluşturulması planlanan yeni platformun kararlarıyla, hatta ismi hakkında şimdiden bir yargıda bulunamayacaklarını kaydederek, ''Demokratik Suriye'nin Dostları olabilir ya da başka bir ad olabilir. Tüm bu kararlar istişareler sonucunda alınacak. Önemli olan şey, gözlerimizi Suriye'de olanlardan ayırmamamız ve Suriye halkıyla uluslararası dayanışmayı, Beşşar Esad rejimine baskıları devam ettirmemiz'' diye konuştu.

SİVİLLERE KARŞI TERÖRİST SALDIRI HOŞ GÖRÜLEMEZ

Bakan Davutoğlu, ''Türkiye'de Kürtlerin baskı altında olduğunu'' iddia eden bazı katılımcıların soru ve yorumları üzerine, Türkiye'nin ne kendi bölgesinde ne de dünyada savaşı desteklediğini, şiddeti teşvik ettiğini, tam tersine yıllardır barış diplomasisi yürüttüğünü, sorunların çözümünde aktif gayret gösterdiğini vurguladı.

''Türkiye'nin şu anki siyasetini iyi anlamanızı dilerim'' diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Türkiye'nin bugünkü siyaseti demokrasiyi temel almaktadır. Türkiye'nin Kürt kökenli vatandaşları da diğer tüm vatandaşlarla aynı haklara sahiptir. Bir gün lütfen Meclis TV'yi açın ve milletvekillerinin görüşlerini nasıl ifade ettiğini dinleyin. Özellikle de baskı altına olduklarını iddia ettiğiniz kişileri... Görüşlerini nasıl serbestçe dile getirdiklerini dinleyin. Türkiye'de geçen yıl serbest ve adil seçimler düzenlendi ve Kürt nüfusun yoğun olduğu kentlerde bile bizim partimize diğer tüm partilerden daha çok oy çıktı. Çünkü bu onların özgür seçimi. TBMM'de de her tür fikirler dile getiriliyor. Sosyal hayatta da her şey tartışılıyor. Bugünkü Türkiye'ye dair tanımlamanız, 1990'lı yıllardaki güvenlik odaklı Türkiye'yi yansıtıyor.''

PKK SOĞUK SAVAŞIN ARKAİK BİR YAPISI

Ancak, ''hiçbir ülkenin sivillere karşı terörist saldırıları hoş göremeyeceğine'' dikkati çeken Davutoğlu, ''Tüm fikirlere hoşgörü gösterebiliriz, demokratik bir toplumuz ama hiç kimse, Amerikalılar, Avrupalılar, hiçbir demokratik ülke, terör saldırılarına müsamaha göstermez. Bölgedeki diktatoryal rejimler gibi terör örgütü PKK da Soğuk Savaş'ın arkaik bir yapısı'' dedi.

Türkiye'de cezaevinde olan Kürtlerin, ''Kürt oldukları için cezaevinde olduğunu'' söylemenin doğru olmadığını da belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Türkiye, evrensel adil yargı sisteminin bir parçası. Türkiye'de Avrupa Konseyi'nin değerleri, ilkeleri ve mekanizmalarıyla tutarsız hiçbir şey yok. Türkiye'yi hukukun üstünlüğünün, ifade özgürlüğünün olmadığı diktatoryal rejimlerle karşılaştıramazsınız. Eğer bazı insanlar askeri darbe düzenlemeye çalışıyorsa ya da bazı terör eylemlerini destekliyorsa; bu bir iddia, bunun haklı ya da haksız olduğuna dair söylemiyorum; bunlar yargı sürecine giren konular. Eğer benim fikrimi sorarsanız, ben bu yargı süreçlerinin mümkün olduğu kadar erken tamamlanmasını, uzamamasını ümit ederim.

Türkiye'de 1990'lı yıllarda bazı yanlış uygulamalar vardı, o yıllarda birçok öğrenci ideolojileri ya da kıyafetleri yüzünden sorunlar yaşadı. Ama bugün hiçbir Türk üniversitesinde böyle bir durum söz konusu değil. Tabii ki daha fazla ilerleme katetmek gerekiyor ve bunu yapacağız ama bunu Türk'ü, Kürt'ü, Sünnisi Alevisi, bu bölgedeni, o bölgedeni, tüm Türk vatandaşlarıyla yapacağız. Bu başarıyı, Türkiye'nin bir vatandaşı olarak, hiçbir etnik ya da mezhepsel kimliğe referans yapmadan, birlikte sağlayacağız, çünkü bu kimliklere saygı gösteriyoruz ve hiç kimse bizi etnik ya da mezhepsel kimliklere göre bölemeyecek. Bizler aynı devletin eşit vatandaşlarıyız, aynı tarihin kardeşleriyiz. Sorunlarımızı omuz omuza birlikte çözeceğiz.''

Günün Önemli Haberleri