Davutoğlu'ndan Bahçeli'ye: Allah aşkına ne istiyorsun!
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu Genişletilmiş AK Parti İl Başkanları Toplantısı'nda son dönemdeki tavırları ve yaklaşımlarını eleştirdiği Bahçeli'ye ''E ne istiyorsun mübarek? Ne istiyorsun Allah aşkına" diye seslendi.
Genişletilmiş AK Parti İl Başkanları Toplantısı'nda
partililere hitap eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, özellikle erken
seçim ve seçim hükümeti başta olmak üzere gündeme ilişkin kritik
açıklamalar yaptı.
Davutoğlu, geçici seçim hükümeti kabinesini öğleden sonra takdim
edeceğini açıkladı. Davutoğlu'nun bugün saat 17:45'de
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Erdoğan ile görüşmesi bekleniyor.
Davutoğlu, koalisyon konusunda uzlaşma göstermemekle eleştirdiği
Bahçeli'yi, Tuğrul Türkeş'in bakanlık teklifine olumlu cevap
vermesinden sonra MHP'den ihraç edilmesi hususunda da sert mesajlar
verdi.
BAHÇELİ'YE SERT MESAJ: NE İSTİYORSUN MÜBAREK?
Davutoğlu, MHP lideri Bahçeli için ''E ne
istiyorsun mübarek? Ne istiyorsun Allah aşkına. Mehmetçik dağda
bayırda mücadele verirken, sen Ankara’da hayır hayır hayır
diyorsun.'' diye tepki verdiği konuşmasında şöyle
konuştu:
"MHP… Bu sefer en başından belirlediği politikayı değişik söylemlerle sürdürdü. Terörle mücadele gibi milletin bekasının söz konusu olduğu bir ortamda, Türkiye’yi hükümetsiz bırakmak için her türlü çabayı gösterdi. Kendisiyle son görüşmemizde, tekrar söylüyorum ki hiç kimse farklı yere çekmesin. Bugün sayın Türkeş’e saldıranlar, hakaret edenler, onu devlet adamlığı karşısında manevi linçe maruz bırakanlar, Bahçeli’yle görüşmemizde dört opsiyona birer birer hayır dediğini unutmasınlar.
"NE İSTİYORSUN ALLAH AŞKINA..."
“Sizinle koalisyon kurmayız, sizinle seçim hükümeti kurmayız,
azınlık hükümetinize destek vermeyiz. Erken seçim kararı alırsanız
oy vermeyiz” dedi. E ne istiyorsun mübarek? Ne istiyorsun Allah
aşkına. Mehmetçik dağda bayırda mücadele verirken, sen Ankara’da
hayır hayır hayır diyorsun.
"YÜZ YÜZE GÖRÜŞMEK İSTEDİM..."
Yüz yüze görüşmek istedim. Telefonlarımız kapalı dediler. Geriye
bir tek postacı kalmıştı başka bir şey kalmamıştı. Bazıları onu da
reddetmeye kalktılar da yolu yok bir şekilde ulaşacak.
Şimdi diyorlar ki sarı zarfla davet olur
mu? Keşke üçümüz otursaydık, nasıl bir hükümet olur,
Mehmetçiğe nasıl destek olsaydık… konuşabilseydik. Kimse şimdi
çıkıp AK Parti reddetti diyebilir mi?
"ŞİMDİ DE TÜRKEŞ2İ REDDETMEYE ÇALIŞIYORLAR"
"Şimdi de sayın Türkeş’i reddetmeye çalışıyorlar. Devletin ve
milletin çağrısına evet demiş olan kim olursa olsun, onu millet
reddetmez. Kendisiyle dün görüştüm. Teşekkür ettim
kendisine. Bir, güçlü şahsiyetiyle baskılara direndiği için, iki,
bir millet görevi düştüğünde başka hesap yapmadığı için. Ama en
önemlisi üç, siyasi çizgisi nedeniyle tek başına yürüme iradesi
gösterdiği için. Tekrar teşekkür ediyorum."
"EŞİNİ, DOSTUNU, AKRABASINI ORALARA
DOLDURANLARIN..."
Davutoğlu, 7 Haziran seçimlerinde halkın 'kurucu ilkelerinize geri
dönün' mesajı verdiğini belirterek ''Bizim kurucu
değerlerimizde lüks şatafat yoktur. Eşini, dostunu, akrabasını
oralara dolduranların bizim aramızda yeri olmadı
olmayacak'' diye konuştu.
İşte o açıklamalar:
Ak Parti'den önce... Pazusu zayıflamış, yani savunma sanayii olmayan, silahlı kuvvetleri dışa muhtaç hale gelmiş haldeydi. Mide, yani ekonomi çökmüştü. Ona bir stratejik hedef gösterecek olan beyin ve beyin faaliyetleri tükenmişti. Cılız bir beyin ve zayıf bir kas, onu besleyemeyen mide. Ama her an bölüneceğiz korkusuyla tekleyen bir kalp.
12 yıl önce böyle görünen bir ülkeden, yabancıların hasta adam
diye isim taktıkları bir ülkeden, AK Parti pazusu kuvvetli, kendi
savunma sanayiine sahip, ekonomiye sahip, stratejik akıl ve en
önemlisi de bütün bunları yönetecek özgüvenli bir kalp ortaya
çıktı.
Uyuyan dev uyandı. Birileri bundan rahatsız oldu. Adım adım etrafı
da toparlamaya başladık. Madem ki Kafkasya’da buluşmuştu, Rumeli'de
bu çocuklar, buluşmuştu. Balkan barışını kurduk. Hangi güç
Sırbistan ile Bosna'yı bir araya getirebilirdi? Biz getirdik.
Türkiye-Suriye-Irak üçlü mekanizmasını biz kurduk. Madem ki dedik Hazar ve Orta Asya çocukları kardeştir, Türk konseyini biz kurduk. Sayın Bahçeli Orta Asya nutukları atarken, bu konseye imzaları biz attık. Dün Dışişleri Bakanımız, üçlü mekanizma toplantısını yaptı. Madem ki dedik Horasan ile Hint kardeştir, Türkiye-Afganistan-Pakistan üçlü zirvelerini biz yaptık. Somali’ye ilk inen uçak biz olduk.
O zaman harekete geçtiler. Malazgirt’te karşımızda kimler var idiyse, o ruhun uyanmaması için baktılar ki dev ayağa kalktı, sadece ayağa kalkmakla yetinmedi, etraf coğrafyaları de toparlamaya, özgürlük demokrasi mesajı vermeye başladı, İstiklal savaşında arkasında kimler var idiyse, bütün o emperyalist çevreler harekete geçtiler.
"BİRİLERİ KORKTU"
Birileri korktu. İşte demin zikrettiğim tarihi perspektifi tehdit
olarak gören birileri, madem ki yeni bir uyanış vardır, Ortadoğu,
Kafkasya, Anadolu Rumeli çocukları buluşmuştur, bunun önüne geçmek
lazım dediler. Kardeşi kardeşe kırdırmak lazım dediler.
Suriye’de ölenlerin ağıtı aldı. Rabia meydanındaki gençlerin ağıtı aldı. Libya’da Irak’ta dökülen kanların ağıtı aldı. Onlar zulüm için, kardeşi kardeşe kırmak ve böl ve yönet için hamle yaptılar.
GEZİ OLAYLARI
Baktılar ki Türkiye’yi, AK Parti’yi durdurmadıkça bu gidişin
durdurulması mümkün değil. 2013’ten itibaren aynı anda düğmeye
basıp, bir tarafta Mısır’da diğer tarafta Gezi hareketleriyle
Başbakanımıza ve bize karşı harekete geçtiler.
2013 Mayıs’ından 2015 seçimlerine kadar yaşananlara bakın. Fetret dönemini Türkiye’ye yaşatmak, diz çöktürmek mümkünse. Kafa karıştırmak ama mutlaka hızımızı kesmek. O günden bugüne neler yaşadık. Gezi olayları, dimdik durduk. 17-25 Aralık olayları dimdik durduk. Kobani olayları, paralel çetelerin, teröristlerin bizden rahatsız olan, Davos ruhundan rahatsız olanların oluşturduğu koalisyonla mücadele ede ede 7 Haziran seçimlerine geldik. Zannettiler ki AK Parti kadroları diz çöker, çökmedik, çökmeyeceğiz.
"AK PARTİ'YE DUA VAR..."
Ortadoğu’yu kana bulayanlar, bizim bütün kardeşlik projelerimize
zehir yumağı atabilmek için kardeşi kardeşe kırdırmak için harekete
geçtiler. 7 Haziran seçimlerden sonra yaşananlara bakın… Hepimizi
bizim karşımızda, İslam coğrafyasına bakın, Doğu coğrafyasına
bakın. Ve mazlum milletlerin coğrafyasına, hepsinin gönlünde hala
Türkiye var, ümit olarak Türkiye var. Yüreklerinde dillerinde hala
AK Parti’ye dua var.
Onlar biliyorlar ki AK Parti ayaktaysa, Türkiye’nin kaderini şekillendiriyorsa onlar için umut vardır. 7 Haziran seçimlerde böyle bir kapsamlı cepheyle mücadele ederek girdik. Ve mücadelemiz bir tek tarafla değil, işbirlikçileri ve arkasındaki çevrelerler. Seçimlerde buna rağmen, en yakın rakibimize yüzde 16 fark atarak, halkımızın en çok teveccüh gösterdiği parti olduk.
BÜYÜK KONGRE
Kongremize, yeni bir seçime giderken, şöyle bir kendimize
Türkiye’ye yeni perspektif çizmek için bir değerlendirme yapalım.
Şunu demişti halkımız bize, “Ben sizi Türkiye’yi yönetmeye muktedir
bir kadro olarak görüyorum hala” Karşı karşıya kaldığımız büyük
meydan okumalar yönünde, hükümetimiz, biz geçici hükümetiz diye
düşünmedik. Üç terörist grup aynı yerden talimat alırcasına 20-23
Temmuz arasında halkımıza kardeşliğimize karşı saldırıya
geçtiğinde, hiç tereddüt etmedik, kardeşliğimizi koruyacağız, bize
tuzak kuranların tuzaklarını başlarında parçalayacağız dedik.
Ekonomide hiçbir şeyi eksik tutmadık. Küresel ekonomik kriz karşısında tedbirlerimizi aldık. Hemen ertesi gün 4,5G ihalesi gerçekleşti. Türkiye’de kriz çıkar, biz gelir AK Parti kadrolarından intikam alırız diye düşünen parralelciler ve diğerleri var ya, bu bereketli topraklarda biz onurlu şekilde yaşamaya devam ederiz.
"GEÇİCİ HÜKÜMET HAVASINDA ÇALIŞMAYACAĞIZ"
Bu azimle ülkeye hiçbir yönetim boşluğu hissettirmedik. Bugün sayın
cumhurbaşkanıma arz edeceğim hükümet ile de geçici hükümet
havasında çalışmayacağız. Puslu havada meydana çıkalım diyen
çakallar varsa, biz o çakallara bırakmayız meydanları. Edirne’de
zikretmiştim. Baş şehirler, baş verirler ama baş eğmezler. Büyük
milletler, belki bir çok saldırıyla karşı karşıya kaldıklarında
kendi güçlerinde bir yeniden muhasebe ihtiyacı hissederler ama baş
eğmezler. Bu yönetim anlayışını bugün kuracağımız kabineyle devam
edeceğiz. Dört yıl idare edecekmiş gibi çalışacağız. Günü
dolduralım, vakti geçirelim, kırmızı plakalı ki birileri için
kıymetli olabilir, ama unvan ve makam bakımından halkımıza hizmet
bakımından bir hiçtir. 1 Kasım’a da giderken 4 yıllık hükümet gibi
çalışacağız.
Kurucu ilkelerinize geri dönün dedi bizim halkımız. O değerleri yaşatmak hepimizin görevidir. Halka kibirle bakan hiç kimse bu kadro içinde yer alamaz. Bizim kurucu değerlerimizde lüks şatafat yoktur. Hayat standartını siyasete girerek değiştirmiş olanlar bizde yoktur. Tek bir hırka ile dolaşmaya niyet edenlerin bu davada yeri vardır. Eşini, dostunu, akrabasını oralara dolduranların bizim aramızda yeri olmadı olmayacak. Sahip olduğu kamu görevinin üzerinden herhangi bir şekilde rant elde edenlere bu kapı kapalı oldu.
"ERDEMLİLER HAREKETİ"
Erdemliler hareketi olarak 2001’de hangi değerleri öne çıkardıysak
onu savunacağız. Bu hareket bir ortak akıl hareketidir demişti
cumhurbaşkanımız partiyi kurarken. Hiç kimseyi küçük görmeden,
tepeden bakmadan, herkesin beynindeki en küçük fikri dahi ciddiye
alarak halkımızla bütünleşerek yürüyecek bir harekettir. Her siyasi
harekette güçten kaynaklanan hatalar olabilir. Bir lüks dünyası,
şatafat dünyası haline getirenlere karşı nefsimizle cihat demeye
devam edeceğiz. Birbirimize gıybeti dedikoduyu değil, fitne
hesaplarının partimize nüfuz etmesine yol açacak yanlış söylemleri
değil.
"TERÖR OPERASYONARINI SEÇİM İÇİN YAPTI DİYEN VİCDANSIZLAR,
ARŞİVE BAKSINLAR"
Üçüncü mesajı şuydu halkımızın. Partilerle buluşun konuşun,
birlikte hükümet etmenin yolarına bakın. Bakınız sayın
Cumhurbaşkanımız erken seçim kararı alana kadar, benim ağzımdan
erken seçim istiyoruz diye bir söz çıkmadı. Çünkü biz halka görev
veremeyiz. Halka sen yanlış yaptın, hatanı düzelt, benim kadrimi
kıymetimi bilemedin, tekrar sandığa gel demedik. Bizi tek başına
iktidar yapan halk nasıl doğru yapmışsa, 2015’te tek parti
olamamamızla ilgili milli irade doğru yapmıştır. En başından
itibaren AK Parti aslında seçime oynuyordu da, hatta bu terör
operasyonlarını seçim için yaptılar diyen vicdansızlar var ya,
arşivlere baksınlar.
BAHÇELİ'YE ELEŞTİRİ
Bahçeli 'şunlar şunlar hükümet kursun ama biz hükümette yokuz'
diye, gayet öfkeli bir yüz ifadesiyle… Ve dedi ki üç gün sonra '15
Kasım’da seçime hazır olun' dedi. Aynı günlerde CHP’nin bütün
niyeti bir blok siyaseti kurmaktı. Blok, yüzde 60’lık blok. Blok
lafının kendisi bile kaba, böyle karşınızda duran bir blok. Biz
onlar blok desin, biz bloklara bile yürek katmaya geldik yürek.
"YEDİ DÜVELİN BLOKUNA DİRENMİŞİZ BİZ"
Gelin tek tek partilerin tutumlarına bakalım. CHP blok dedi, blok
siyaseti takip edeceğim dedi. Yüzde 60’ı, bizden de yüzde bir aldı,
güzel. Ama daha önündeki tabloyu bile okumaktan aciz olanlar ülkeyi
yönetebilir mi? Beklediler ki biz telaşa kapılıp, ürkeceğiz,
korkacağız. Yahu biz ne bloklar gördük, yedi düvelin blokuna
direnmişiz biz. Davos’ta, Mavi Marmara’da BM’de gür sesle haykıran
bizdik. Ne oldu? blokları iki haftada çöktü. Bu beton kalıp blok
ya, en ufak bir depreme dayanamadı.
"CHP'YE TEŞEKKÜRÜ BİR KEZ DAHA BORÇ
BİLİYORUM"
Daha sonra CHP’nin hatasını fark ettiğine inanıyorum. Bizim
uzlaşmacı dilimizi benimsemeye başladı. İstikşafi görüşmeler
başlattık. Seviyeli görüşmelerdi. Teşekkürü bir kez daha borç
biliyorum. Oturup konuşmaya ihtiyacımız var. Tam bu çerçevede devam
ederken, bu sefer koalisyon kurma imkanı olmayınca, seçim hükümeti
için tavsiyede bulunduk. Buna da onlar hayır dediler ve o çerçevede
de görüşmelerden bir hükümet çıkarma imkanı olmadı.
"CHP'DE BLOK RUHU TEKRAR HORTLADI"
Ama son günlerde bakıyoruz ki, Cumhurbaşkanımızın erken seçim
kararı almasından yana, CHP’de blok ruhu tekrar hortladı. Bana
görev verilmesinden sonra kurulacak kabineye bakan vermeyeceklerini
söylediler. Öyle bir dille söylediler ki, barışçı dili terk
ettikleri kanaatine kapıldık. Telefonları kapatırız dediler, bunu
yapanlar ahlaksız teklife evet demiş olur dediler. Halbuki biz ne
kapımızı, ne telefonlarımızı kapattık, ne de gönlümüzü
kapattık.
bizler hasım değiliz, düşman değiliz, ever rakibiz. Ama hasım düşman değiliz. Bırakın bu çatışmacı dili. Bütün hesapları şuydu. AK Parti HDP ile bir hükümet kurmak durumunda kalacak ve onlara seçim kampanyası boyunca kullanacakları bir siyasi malzeme olacak. Kimse parti kimliğiyle bakan olmuyor. Ben geçici hükümetin başbakanı olarak oradayım. Onun için basın toplantısını genel merkezde değil başbakanlıkta yaptım. Bu hükümete giren herkes ülkeyi suhuletle seçime götürmek için giriyor.
İşte CHP, MHP çok kolay yol alabileceğimiz yoldansa küçük hesapların girdabına girdiler ve şuanda da kendi içlerinde debelenip duruyorlar. Suçlayacak adam arıyorlar.
SÜMEYYE ERDOĞAN'A YAPILAN 'AHLAKSIZ TEKLİF'
Daha sonra bir danışmana atfettiler ama CHP milletvekilinin yaptığı
siyasi ahlaksızlık, Sümeyye Erdoğan’a yaptığı ahlaksızlıkta
zihinlere geçti. Bilsinler ki, kimin evladı olursa olsun, bu
ülkenin değerli bir hanımına yapılan her saldırı karşısında biz
gereken her tedbiri göstereceğiz.
"HDP KİMLİK DEĞİŞTİRDİ"
HDP’ye gelince, 7 haziran’dan bu yana takip ettiği siyaset, terörün
kibrin şımarıklığın çok çarpıcı bir örneğidir. 7 Haziran’daki
kampanya esnasında Türkiyelileşmekten bahsedenler, cici görüntü
verenler bir anda kimlik değiştirdiler. Silahlanmaktan,
ayaklanmadan, teröre yaslanmaktan bahsetmeye başladılar. Sabrımızı
çok test ettiler.
"BU AK PARTİ'Yİ DURDURMAK LAZIM"
Size birkaç çarpıcı tarihi zikretmek istiyorum. Bakınız, PKK
uzun bir aradan sonra 99’dan sonra 1 Haziran 2004’te silahlı
saldırılara başladı. Yani tam AK Parti hükümete gelmiş, Kıbrıs
müzakerelerini yapmışız, itibarımız artmış. AB’de müzakereleri
başlatmanın eşiğine gelmişiz. Birileri PKK’nın kulağına bir şeyler
fısıldadı. “Bu AK Parti’yi durdurmak lazım”
Ve harekete geçtiler.
Daha çarpıcısı… 2007’de e muhtıra ve arkasından yaşadığımız demokrasi depremleri karşısında AK Parti’nin sütunları dimdik durarak, seçimleri kazandıktan sonra ülkede yeni bir hava oluşmuş, yeni anayasa yazımı başlamışken, biz referenduma yürürken 21 Ekim 2007’de genel seçimden hemen sonra dağlıca saldırısını yapıp terörü tırmandılar.
2011 seçimlerinden sonra yüzde 50’ye yakın bir oyla AK Parti iş başına gelmişken, 14 Temmuz 2011’de silvan saldırısıyla tekrar harekete geçtiler. Ne zaman Türkiye seçimden çıkmışsa, birileri o piyona diyor ki git karıştır ortalığı. Tesadüf değil. ve o piyon çıkıyor sahneye ve karıştırmaya başlıyor ortalığı.
Aynı şey şimdi oldu 7 haziran’dan sonra daha bir ümitlendiler. Bu sefer AK Parti tek başına iktidar değildi. Ve bu sefer 22 temmuz’da iki askerimizi, bir çok yerde sakallı diye DEAŞ iddiasıyla vatandaşlarımızı katlettiler ve piyon harekete geçti. Piyon ile birileri türkiye’de şah çekmeye çalıştı. Biz de karşı bir hamleyle şah çektik.
Yani şunu dedik; sakın ola ki, Türkiye’de bir şekilde zaaf durumu var diye bir hesabın içine girme. 23 Temmuz gecesi TSK hem DEAŞ’a karşı hem PKK’ya karşı hem de bütün şehirlerde harekete geçti. Arkadaşlar bu huzur operasyonu, kesinlikle ülkemizin bir kesimine yönelik değildir. Suriye üzerinden meşruiyet kazandıklarını zannettiler. Sırtlarını bir takım odaklara dayayıp oyuna kalkışanlar, o oyunu kuranlarla birlikte tarihin mezarlığına gömülecektir. İşte şimdi son yüzyıldır, iki farklı siyaset anlayışıyle karşı karşıyayız. Bir tek tipleştirenler 12 Eylül gibi, yada şimdi PKK’nın Suriye’de yaptığı Türkiye’de yapmaya çalıştığı gibi. Ve ayrıştıranlar yine PKK gibi. Bir de kuşatanlar birleştirenler var, işte AK Parti siyaset bütünleştirme siyasetidir.
"BURADAN TALİMAT VERİYORUM"
Ayaklanma çağrılarına karşı kamu düzeni diyoruz. Şehit cenazelerine
karşı kardeşlik ve barış diyoruz. işte buradan tekrar kongremize ve
seçimlere giderken hep beraber, hep birlikte yeni bir siyasi
çağrının sözcüsü olmak durumundayız. Bütün teşkilatlarımıza, 7
haziran’dan sonra ortaya çıkan tablo karşısında, tekrar ayağa
kalkma çağrısında bulunuyorum. Gençlik kollarımıza talimat
veriyorum, türkiye’nin her yerinde gençleri barış için kardeşlik
için ayağa kaldıracaksınız. Madem ki birileri bizi bölmek,
ayrıştırmak, şu gençleri şu gençlerle karşı karşıya getirmek
istiyor, gençlik kollarımızın birinci görevi Anadolu Mezopotamya
çocuklarını kardeş kılmaktır.
"KADIN KOLLARIMIZA SESLENİYORUM"
Kadın kollarımıza sesleniyorum. Kadınlar barışın da geleceğimizin
de en önemli mimarlarıdır. Kadın kollarımızın mensupları tam da gün
bugündür. Türkiye’nin her yerine ana yüreği muhabbetini nakşetmekle
sorumludurlar. Kongremize giderken, seçime giderken en büyük güç
kaynağımız kadınlarımızdır.
"YENİ MEŞALE YAKACAĞIZ"
Belediye başkanlarımıza sesleniyorum. Şehirler, bizim kültürümüzün
en önemli mayasıdır. Şehirlerimizde, şu mahalle kürtlerin, şu
mahalle mühacirlerindir diye şehirlerimizi bölmek isteyenler
çıkabilir. Size tek bir oy çıkmamış olsa dahi, her mahalleye
gidecek, herkese hizmet edeceksiniz. Tam da bugünlerde hepiniz
bütün şehit cenazelerinde bulunacaksınız. Hepiniz çocukları dağa
kaldırılan annelerin yanında olacaksınız. Hep beraber yeni meşale
yakacağız.
TEŞKİLATA SESLENDİ: UYUMAK YOK!
Ve nihayet il başkanlarımız. Sizler AK Parti teşkilatının yereldeki
liderlerisiniz. Size bundan sonra 1 Kasım arkadaşına kadar, zaruret
dışında uyumak haramdır. Rehavet yok, fetret yok, uyumak yok. 24
saat yetmiyorsa 25’nci saati, bir hafta yetmiyorsa 8’nci günü
bulacaksınız. Ben emredeceğim ama önce yüreğiniz emredecek. Ramazan
bayramında hepiniz şunu söylediniz, aman sayın başbakanım koalisyon
yapmayalım seçime gidelim biz hazırız. E meydan burada, erler de
yiğitler de burada. Madem o kadar yürekten istediniz, biz de
hükümet kurmaya çalıştık ama rabbimiz ve milletimiz tekrar seçim
dedi.