Davutoğlu Kılıçdaroğlu'na saydırdı
Abone olDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu TBMM Genel Kurulu'nda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na sert sözlerle yüklendi
İNTERNETHABER.COM- Davutoğlu
Kılıçdaroğlu'ndan kazanacağı tazminat paralarını Esad'ın öldürdüğü
Suriyelilerin yetimlerine bağışlayacağını açıkladı.
CHP'nin Davutoğlu hakkında verdiği gensoru önergesi
reddedildi. CHP'nin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında
verdiği gensoru Meclis'i karıştırdı. Önergesinin gündeme alınıp
alınmamasına ilişkin görüşmelerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu
kürsüye çıktı açtı ağzını yumdu gözünü:
''Hukuki haklarımı saklı tutuyorum. Bir gazeteyi sembolik olarak 1 liraya mahkum ettim. Ama Kılıçdaroğlu'na en yüksek cezayla gideceğim. Niçin biliyor musunuz? Beşer Esad'ın bombası altında ölen Suriyeli şehitlerin yetimlerine, bunları bağışlamak için."
120 ÜLKE BİZİM GİBİ 12 ÜLKE ESAD VE SİZİN GİBİ DÜŞÜNÜYOR
Davutoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda, CHP'nin kendisi hakkında
verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin
görüşmelerde yaptığı konuşmada, BM Genel Kurulu'nda, Suriye'yi
kınayan tasarıya 12 ülkenin ''hayır'', 120 ülkenin ''evet'' oyu
verdiğini anımsattı. Davutoğlu, ''Kimin yanındasınız? 120 ülke
bizim gibi, 12 ülke Esad ve sizin gibi düşünüyor'' dedi.
Demokrasilerde eleştirinin en doğal hak olduğunu, her politikanın
eleştirilebileceğini dile getiren Davutoğlu, ancak siyasetçilerin
bu hakkı, ilkeli ve ahlaki sorumlulukla kullanması gerektiğini
söyledi.
Davutoğlu, dış politika eleştirisinde 3 unsuru aradığını
belirterek, bunları, ''üslup ve içerikte ahlaki seviye'',
''dürüstlük ve iç tutarlılık'', ''millete ve ülkeye aidiyet
hissinin her şeyin üzerinde tutulması'' şeklinde sıraladı.
İLLA EDEP İLLA EDEP
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin eleştirilerini bu
üç kriter açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirten
Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun, kendisine ve Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'a bir çok kez ''hakarette, küfürde
bulunduğunu'' kaydetti. Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun bir
ifadesi, küfrünü, gazetelerin sansürleyerek vermek zorunda
kaldığını, bunun sürekli tekrar ettiğini be lirtti.
Davutoğlu, bu hakaretlere, cevap vermeyi zül addettiğini ifade
ederek, ''Bir insanda olmazsa edep, neylesin ona medrese
mektep, velhasıl illa edep, illa edep, illa edep'' dedi.
Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'na bu anlamda cevap vermeyeceğini ancak
hukuki haklarını saklı tuttuğunu belirtti.
Davutoğlu, dün bir marjinal gazetede, CHP'li bir milletvekilinin
Beşer Esad ile boy boy fotoğrafının yer aldığını, bu gazeteyi
iftara nedeniyle mahkemeye verdiğini, sembolik olarak 1 liraya
mahkum ettiğini anlattı. Davutoğlu, ''Sembolik olsun diye ama
Kılıçdaroğlu'na en yüksek cezayla gideceğim. Niçin biliyor musunuz?
Beşer Esad'ın bombası altında ölen Suriyeli şehitlerin yetimlerine,
bunları bağışlamak için'' diye konuştu.
Kendisine tepki gösteren CHP'li milletvekillerine Davutoğlu,
''Dinleyeceksiniz, biz sizi dinledik. Burada hakaret etmiyorum,
aylardır bu hakaretlere sabrediyorum'' karşılığını verdi.
KIZARACAK YÜZ YOK
Eleştiride ikinci kriterin, dürüstlük ve iç tutarlılık olduğunu
dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Geçen günlerde Kılıçdaroğlu, bir televizyon programında, benim
başka bir televizyonda yaptığım röportaja atfen, 'Sayın Bakan,
Faruk Şara'nın Sünni olduğu için ülke başına gelmesini istiyor'
dedi. Bunun üzerine bakanlıktaki arkadaşlarım bütün deşifreyi
çıkardılar ve programın yapımcısına, 'Sayın Bakan, o programda
Sünni'likten hiç bahsetmedi' diye not gönderdi. Yapımcı,
Kılıçdaroğlu'na bunu iletti. Kılıçdaroğlu, 'Yok gizli oturumda
söyledi' dedi. İnsani ahlak gereği yalan söylememek lazım. Devlet
ahlakı gereği de gizli oturumu gizli tutmak lazım. Ama gizli
oturumla ilgili de yalan söyledi. Çünkü ben gizli oturumda Faruk
Şara'nın adını dahi anmadım. Kafasındaki Davutoğlu ile kavga
ediyor, gerçek Davutoğlu ile değil. Gerçek Erdoğan, gerçek
Davutoğlu ile kavga ettiğinde aciz kalacağını görüyor çünkü.
Zihnindekiyle kavga ediyor. Bunu söyledikten sonra, bir tek şeyi
doğru kabul etti, o da 'Stratejik Derinliği okumadım' dedi.
Okumadığı şeyi tenkit ediyor. Ne güzel söylemiş Mehmet Akif, 'Şarka
bakmaz, garbı bilmez, görgüden yok vayesi. Bir kızarmaz yüz, bir
yaşarmaz göz bütün sermayesi.' Ne kızaracak yüz var ne bu facialar,
insanlık trajedisi karşısında bir damla göz yaşı dökecek bir vicdan
var bunlarda.''
ESAD'IN SÖYLEDİĞİNİN AYNISINI ANKARA'DA
SÖYLÜYOR
Davutoğlu, üçüncü kriterin, millete ve ülkeye aidiyet hissetmeyi
her türlü şeyin üstüne tutmak olduğunu ifade ederek, Şam'da Beşar
Esad ne söylüyorsa Kılıçdaroğlu'nun da Ankara'da aynısını
söylediğini belirtti. Davutooğlu, Esad'ın Şam'da, ''Bu
sokakta yürüyenler terörist'' ve ''Bunun sorumlusu
Türkiye'dir'' derken, Kılıçdaroğlu'nun da burada aynı şeyi
söylediğini kaydetti.
DAVUTOĞLU FOTOĞRAF GÖSTERDİ
Kendi ülkesini şikayet etmeye alışmış ve bunu politika olarak
benimseyenlerin, ülkeye bir şey vaad edemeyeceğini ifade eden
Davutoğlu, ''ibret göstergesi'' dediği bir
fotoğrafı gösterdi. Davutoğlu, Acilciler adıyla bilinen, Esad
tarafından beslenen, marjinal bir grubun desteklediği, örgütlediği
törenlerde ''Ruhumuzla, kanımızla sana fedayız''
diyen grubun içinde CHP il teşkilatı, il başkanın bulunduğunu,
bunun utanç verici olduğunu söyledi.
Davutoğlu'nun konuşması sırasında CHP İzmir Milletvekili Musa Çam,
elinde, ''ABD taşeronluğuna, savaşa hayır'' yazılı bir döviz
gösterdi.
SAFINI BELİRLEYEN MHP'YE TEŞEKKÜR
CHP sözcüsünün, Apaydın kampından söz ettiğini, Suriye Bağımsız
Araştırma Komisyonu, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun
raporlarına değil, bazı provokatif yabancı basına itibar
ettiğini belirten Davutoğlu, ''Bunların, bu Meclis'e saygısı
da bu kadar'' dedi.
SAPAN TAŞI ATSANIZ BİRBİRİNE ÇARPAR
Davutoğlu, Apaydın Kampı'nın 130 dönüm bir alan olduğunu, 90
dönümünde 1385 çadırın kurulduğunu, 40 dönümünde idari binaların
yer aldığını bildirdi. Davutoğlu, kampta 3 bin 357 kişinin
yaşadığını, bunun 843'ünün kız, 902'sinin erkek çocuk olduğunu
belirterek, ''Bu yoğunlukta bir kampta silah eğitimi
verilebilir mi? Sapan taşı atsanız birine çarpar. Ayrıca Google
eart'e girse, bunların böyle olmadığını görürlerdi. Mesele,
zihniyet, ahlak meselesidir. Herkes, bir sınavla karşı karşıya,
herkes safını belirleyecek. Akçakale'ye top mermisi düşerken safını
belirleyen MHP'ye teşekkür ediyoruz, Türkiye'nin yanında saf tuttu.
Ama Akçakele'ye top mermisi düşüp, iki anne, üç yavru şehit
edildiğinde Beşar Esad ile saf tutanları da tarih
affetmeyecek'' diye konuştu.
ZALİMİN YANINDA OLMAK ONA MAZLUMA GÖNLÜNÜ AÇMAK
BİZE
Kılıçdaroğlu'na, onun üslubuyla değil, Edibali'nin üslubuyla cevap
vereceklerini belirten Davutoğlu, sözlerini, ''Hakaret ve küfür
ona, haya ve edep bize. Yalan ve iftira ona, hakikat ve dürüstlük
bize. Zalimin yanında olmak ona, mazluma gönlünü ve kapısını açmak
bize. Türkiye'yi dünyaya şikayet etmek ona, nerede ve hangi
şartlarda olursa olsun, bu aziz milleti, büyük ülkeyi savunmak bize
yakışır. Her yerde bu onurlu bayrağı dalgalandırmanın gururunu
taşıyan bir Dışişleri Bakanıyım. Biz her zaman kıt zekanın değil,
aklın, ahlakın, erdemin, hikmetin, adaletin, vicdanın, insanlık
onurunun, milli şuur ve bilincin sözcüsü olduk, olmaya devam
edeceğiz. CHP'den ve Kılıçdaroğlu'ndan takdir beklemiyoruz. Biz bu
yolda nihai kararı, takdiri sadece yüce Allah'tan ve aziz milletten
bekleriz'' diye tamamladı.
HAMZAÇEBİ'DEN SUÇLAMA
Davutoğlu'nun konuşmasının ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili
Akif Hamzaçebi, konunun muhalif Suriye Ordusu kuvvetlerinin
Anayasa'ya aykırı olarak Apaydın Kampı'nda konuşlandırılması
olduğunu, ancak Bakan Davutoğlu'nun, gensoruya ilişkin bir şey
söylemediğini savundu.
Bunun bir Yüce Divan sebebi olduğunu ileri süren Hamzaçebi, şöyle
devam etti:
''Gün gelecek tarih, bu işin sorumlularının Yüce Divan'da hesap
verdiğini görecektir. Nasıl şimdi 12 Eylül darbesini
gerçekleştirenler yargılanıyor ise bir gün Apaydın Kampı'nın
sorumluları da mahkemede hesap vereceklerdir.
Biz Sayın Davutoğlu'nun, Cumhuriyet tarihinin en başarısız
Dışişleri Bakanı olduğuna inanıyoruz. Burada Sayın Davutoğlu'nun
bir kabahati yok. Vermeyince mabut neylesin Sultan
Mahmut.
Sayın Bakan, 'Gün gelecek vizesiz olarak Saraybosna'ya gireceğiz.
Doğu'da da gün gelecek vizesiz Yemen'e gideceğiz' diyor. Yani İslam
dünyasının lideri olan bir Türkiye'yi hedefleyen bir Dışişleri
Bakanı. Daha doğrusu Sünni İslam dünyasının... Mezhep esaslı bir
dış politika.''
ETNİK VE MEZHEP POLİTİKASI OLMADI
Yeniden söz alan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise çevre bölgelerden
bahsettiği için Saraybosna örneğini verdiğini belirterek, ''Ama çok
kısa zamanda bütün Avrupa ile serbest vizeye geçeceğiz'' dedi.
Hamzaçebi'nin, ''Sünni İslam dünyası politikası'' iddiasına da
yanıt veren Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Sürekli bunu provoke ediyorsunuz. Bizim hiçbir zaman
etnik ve mezhebi politikamız olmamıştır. Bizim otoriter,
diktatöryal tavırlarına karşı çıktığımız Mübarek de Sünni'ydi,
Kaddafi de Saddam da Sünni'ydi. Karşı çıktık, çünkü zulüm
yapıyorlardı. Beşşar Esad'a da mezhebi dolayısıyla değil, zulmü
dolayısıyla karşı çıktık. Daha önce, böyle bir ayrım gözetmediğimiz
için, o da halkına zulmetmediği için ilişkilerimiz
normaldi.''
HEPSİ BİZİM KARDEŞİMİZDİR
Bir programda verdiği cevapta Faruk Şara ile ilgili ifadesine de
değinen Davutoğlu, ''O programda söylediğim şey başka yerlere
çekilmemeli. Bana soru tevcih edildiğinde, 'Bu geçiş süreci nasıl
yaşanabilir?' denildiğinde, sadece geçiş dönemi ile ilgili olarak,
halk nihai kararı verene kadar, sistem içinde tecrübe sahibi
birisi, eli kana bulaşmamışsa diye zikrettim. Faruk Şara'yı
zikrettim. Yoksa Faruk Şara'nın ne mezhebi önemlidir ne de hiçbir
ülkenin idaresine biz karışmayız. Sadece geçiş dönemi. Cenevre
Mutabakatı'nı imzalamış bir taraf olarak zaten biz bunu Rusya ile
Amerika ile konuşuyoruz. 'Geçiş dönemi nasıl olacak?' diye. Bu,
kimseye verilen bir destek değil. Suriye'de Müslüman ve Hristiyan,
Alevi, Dürzi, Sünni, Arap, Kürt, Türk, Türkmen hepsi bizim için
azizdir, hepsi bizim kardeşimizdir.
Biz İran için BM Güvenlik Konseyi'nde 'hayır' oyu verdiğimizde, o
zaman o oyu eksen kayması diye tenkit etmiştiniz. Biz vicdanımızın
dediğini, attığımız imzanın gereğini yaptık. Bizim dünyamızda etnik
ve mezhebi ayırım yoktur. Bizim dünyamız, insanların kardeşliği,
özellikle de Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar'daki dost ve kardeş
toplulukların kardeşliğidir. O barış sağlanana kadar da gece gündüz
çalışacağız.''
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken de Akçakale'deki olayı
Meclis'te kınadıklarını, ancak Bakan Davutoğlu'nun bunu takip
etmemiş olabileceğini söyledi.