Davutoğlu buraya destur almaya geldi!
Abone olOsmanlı’da 2. Mahmut döneminde Bektaşi ocaklarının kapatılmasına ilişkin olarak “Gerek yoktu” diyen Davutoğlu, “Bizim yolumuz, Hz. Ali’nin, Hz. Hüseyin’in, Hz. Hasan’ın ve bütün 12 imamın yoludur” diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hacıbektaş’a yaptığı
ziyarette, “Destur almaya geldim” derken, Din Kültürü dersleri için
de, “devam” mesajı verdi.
Davutoğlu, “Bir kurum, kişi başka bir mezhebi, meşrebi tahkir
ediliyorsa bizim nezdimizde büyük bir cürüm işlemiştir. Onun için
AİHM’den ders almamıza ihtiyacımız yok bizim. Son dönemde Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine 103 sayfalık Alevi bölümü ekledi.
Yanlışsa değiştirelim, eksikse tamamlayalım” dedi. Bakanlar
Kurulu’nun hafta başında yaptığı toplantıda Hacı Bektaş Veli Kültür
Derneği’ne kamu yararına çalışan dernek statüsü verdiği de
öğrenildi. Dernek Başkanı Mustafa Özcivan, Davutoğlu’na, dün
“hediyenizi aldık” sözleriyle teşekkür etti. Önümüzdeki günlerde
derneğe Hacıbektaş’ta büyük bir cemevi yapımı için yer tahsis
edilmesinin planlandığı da kaydedildi.
Davutoğlu, Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi tarafından düzenlenen 4.
Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü etkinliklerine eşi Sare
Davutoğlu ile birlikte katıldı. Alevi Bektaşiliğin temel
geleneğinin Ehli Beyt kavramına dayandığını, buradan 12 imam
kavramına ulaşıldığını anlatan Davutoğlu, “Ehli Beyt’e hürmet
bakımından Alevi-Sünni arasında ayrım olabilir mi? 12 imamın her
biri bize rehberdir” dedi. Davutoğlu daha sonra 12 imamın adını tek
tek saydı. “Bütün bu gelenek bizim, hepsinden ilham alıyoruz”
derken aslında tarihi ortak bir paydaya işaret ettiğini anlatan
Davutoğlu, bu ortak paydadan bugüne gelirken, çok büyük acıların,
bazı ret politikalarının şu veya bu şekilde devam ettiğini herkesin
bildiğini kaydetti. Konuşmasında Alevi açılımına ilişkin mesajlar
da veren Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
- DESTUR ALMAYA GELDİM: Görevi aldıktan sonra aynı
sabah Hacı Bayram Veli’nin huzuruna gittim, ondan destur aldım. Bir
görev ifa etmek, destur almayı gerektirir. Ben buraya siyasi
konuşma için gelmedim, Hacı Bektaş’tan destur almaya geldim. Biz
her yere kibirle değil, edep ile geliriz.
- KERBELA’YI UNUTAN İNSANLIĞI UNUTUR: Kerbela’yı
kim ki unutur, insanlığı unutur. Kim ki Kerbela’da, zalim ile
mazlum arasındaki mücadeleyi kendi hayatının ilkesi addetmez
insanlık vicdanından kopar. Biz hepimiz Hazreti Hüseyin’in
yolcularıyız. Siyasetimiz, ahlakımız, irfanımız, edebimiz vakarımız
Hazreti Hüseyin’in vakarıdır ve biz Hüseyni bir yolun yolcularıyız.
Zalim gördüğümüzde ona sessiz kalmayız.
- YOLUMUZ 12 İMAMIN YOLU; Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’i
anmadan, Alevi ve Bektaşilik geleneğine sahip çıkanlar da
çıktıklarını iddia edenler de ikrar bozmuş olurlar. Bizim yolumuz,
Hz. Ali’nin, Hz. Hüseyin’in, Hz. Hasan’ın ve bütün 12 imamın
yoludur. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki farklarımız
azalacak. Onu benimsediğimiz zaman göreceğiz ki aynı kaynaktan
besleniyoruz.
- ALİ’SİZ ALEVİLİK: Her Muharrem ayında biz Hz.
Hüseyin’i anarken, bir takım çevrelerde eğer Ali’siz Alevilik gibi
bir kavram dolaşmaya başlarsa, önce erkana hürmeten, ikrara
hürmeten önce Alevi Bektaşi dostlarımızın onlara dur demesi lazım.
Bu temelde öncelikle üzerinde anlaşmamız gereken husus, bu
meselenin aslında Alevi, Sünni veya değişik toplumsal kesimler
arasında olmaktan daha çok, tek tipçi dayatmalarla, bu tek
tipçiliğin karşısında geleneği sürdürmek isteyenler arasında olan
bir mücadele olduğunu görürüz.
- IRKÇILIK YANLIŞ: Elmalı’da Tekkeköy’ünü, Musa
Abdal’ın mekânını ziyaret ettim, 2001’de Hacıbektaş’a da geldim.
Gül Baba’ya gidenler, Budapeşte’ye, onu hissederler. Hem güldür hem
babadır. Orada o manevi havayla, Budin’in fatihidir, manevi fatih,
aynı Anadolu’ya gelen erenler gibi daha İslam orduları Budin’e
gelmeden önce Gül Baba gider ve gönülleri fetheder. Bütün o çizgide
bu devam etti. Ama belli bir dönemde çağdaşlaşmayı yanlış
yorumlayanlar ve çağdaşlaşmayı tek tip bir toplum inşa etmek
esasında görenler yavaş yavaş bu çoğulculuğu yok etmeye, tahrip
etmeye başladılar. Belki o zamanki şartlarda Osmanlı ordusunun bir
reforma ihtiyacı vardı, bu reform yine yapılabilirdi ama Bektaşi
ocaklarını kapatmaya gerek yoktu 2. Mahmut döneminde. Bektaşi
geleneğinin sürmesi bizim gücümüzdü, o geleneğin terk edilmemesi
lazımdı. Tek tipçi yaklaşımlar bizde bir müddet sonra bazen etnik
temelde bazı vatandaşlarımızı, bazen mezhebi temelde bazı
vatandaşlarımızı ayrımcı politikalarla birbirlerinden ayırmaya
başladılar. Ama onlar kadar, o yanlış uygulamalar kadar, açık
yüreklilikle konuşuyorum, o tek tipçi uygulamalardaki yanlışlıklar
kadar, sanki o tek tipçi uygulamaların getirdiği yıkımları karşı
taraf tümüyle sorumluymuş gibi kendisini diğer tarafla
ötekileştiren anlayışlar da bundan mesul. Irkçılık Türk
ırkçılığıysa da yanlış Kürt ırkçılığıysa da. Bu topraklar bunu
tanımadı. Mezhepçilik, meşrepçilik, her mezhep ve meşrep, her kavim
kendi içinde değerli olmakla birlikte şu mezhep veya bu meşrep
adına diğeri üzerinde tahakküm kurduğunuzda veya ondan
kopardığınızda o da yanlış.
- IŞİD OLSUN ESAD OLSUN: İnsanların insanlık
değerlerini unuttuğu, eline silah geçirenin başkasına hükmetmeye
çalıştığı yerde, din adına işlenen cinayetlerde, ister bu IŞİD
formuyla olsun, ister Esad rejimi formuyla olsun; hepsi Hazreti
Hüseyin’in o büyük mübarek davasının karşısında yer alır.
- DERSİM MODERN KERBELA’YDI: Çok sembolik
gelebilir ama, bir Başbakan devlet adına Dersim dolayısıyla bütün
Alevilerden özür diledi. Cumhuriyet tarihinde kimse buna cesaret
edememiştir. Hiç kimse o dönemlere ait yanlışları açıkça
söylememiştir. Bırakın siyasileri, akademisyenlerin bile bu
dönemleri anarken nasıl korkuyla andıklarını ben akademik
hayatımdan bilirim. O dönemde o zulmü yapan tek parti döneminin
takipçileri olduğunu düşünenler de çıkıp özür dilemelidir. Biz
diledik çünkü o katliam kime karşı yapılmış olursa olsun, gerçekten
modern bir Kerbela’ydı.
- DİN DERSİ MESAJI: AİHM’nin aldığı kararlar
olmasın, herhangi bir kurum, kişi başka bir mezhebi, meşrebi tahkir
ediliyorsa bizim nezdimizde büyük bir cürüm işlemiştir. Onun için
AİHM’den ders almamıza ihtiyacımız yok bizim. Hacı Bektaş-ı
Veli’yi, Mevlana’yı okuyalım yeter. Son dönemde Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi dersine 103 sayfalık Alevi bölümü ekledi. Yanlışsa
değiştirelim, eksikse tamamlayalım. Ama, ben en fazla Alevi
öğrencilerimizin bu geleneği tanımaya ihtiyaçları olduğunu
düşünüyorum. Ta ki birileri bir karşıtlık teşkil etmesin.
Geleneğimizi tanıdığımızda zaten bir karşıtlık kalmaz. Karşıtlık
cahillikle başlar.
- MADIMAK’A MÜZE TEKLİFİ: Acı hatıralar yüreğimizi
yakıyor, onun için Madımak Oteli’ni kamulaştırdık, daha iyi hale
getirebiliriz, yaşayan bir müze haline getirebiliriz. Teklif
ediyorum bu konuda kaygımız yok. Sivaslı kardeşlerimin de böyle bir
kaygısı olduğu kanaatinde değilim. Ne Alevi ne Sünni. Asırlardır
bir arada yaşadılar. Hiçbir yerde şu ya da bu gerekçeyle bir nefret
ya da acıları yeniden yeşerten birisi olmaksızın acıları
hatırlayıp, bir daha onların olmaması için ne yapmamız gerektiğini
konuşalım.
İKİ TÜRBEYE DE GİRİŞ BEDAVA
- PARA ALINMAYACAK: İnşallah Hacı Bektaş-ı Veli
türbesinden ve aynı şey Konya’da da geçerli, Hazreti Mevlana’nın
türbesine girişler için bundan sonra para alınmayacak. Konyalı
olarak hep bundan ızdırap duydum. Neden bu böyle oldu biliyor
musunuz? Maalesef bu dergâhlar kapandığı zaman, kültürel
özellikleri de kaybolmaya yüz tuttuğunda resmi kurumlar haline
dönüştürüldü. Yani, müzeler haline dönüştürülerek korundu.
- SÜNNİYİM AMA: Başbakanlık görevini alırken,
köken itibariyle pirlerden gelen, Türkmen boylarından, geçmişinin
bütün bu çizgilerin içinden gelmiş Sünni bir Türk aileden
geliyorum. Ama Başbakanlık yaparken, ben sadece Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin Başbakanıyım ve bütün vatandaşlarımı hiçbir ayrım
olmadan görevimizi yapacağız.
NOTLAR...
Dersim diyaloğu
Toplantının ardından Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza
Selmanpakoğlu, “Eşit yurttaşlık konusunda önlemler alacağınızı
anladık. Zorunlu din dersini kaldıralım diyorum. İkincisi Dersim’i
de karıştırmayalım, zaman geçti Suriye konusu vardı başka konular
vardı o dönem” dedi. Bu sözler üzerine Davutoğlu, “O konuları
hepsini tartışırız. Dersim’i de Tuncelilere sormak lazım. Her acıyı
çekene somak lazım. Biz vatandaşlarımızın çektiği her acıyı
ayrımcılık etmeden düşmanlık etmek için değil acıları kapatmak için
paylaşırız kapatırız ve yolumuza devam ederiz inşallah” karşılığını
verdi.
Kerbela’dan toprak
Alkışlar ve “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları eşliğinde
Hacıbektaş türbesine gelen Davutoğlu’nu girişinde karşılayanlar
arasında dünya Bektaşilerinin lideri sayılan, “Dede Babası” Edmond
Brahimaj ve Necef Valisi Adnan Al Zurur yer aldı. Davutoğlu,
türbede, “kutsal su” olarak adlandırılan Çilehane tepesinden gelen
Aslanlı Çeşme’den su içti.
Davutoğlu, türbe bahçesine ağaç dikerken Necef Valisi tarafından
Kerbela’dan getirilen toprak da dikilen ağacın toprağına katıldı.
Davutoğlu, “Kerbela toprağı Hacıbektaş ile buluştu” dedi. Davutoğlu
törenin ardından vatandaşlara aşure dağıttı.
Davutoğlu, Hacıbektaş Belediye Başkanı Selmanpakoğlu’na ve Necef
Valisi’ne Zülfikâr kılıcı hediye etti. Selmanpakoğlu da
Davutoğlu’na beyaz güvercin heykelciği verdi. Davutoğlu,
“Vatanımızda ve Ortadoğu’da barışın egemen olması için dua
ediyorum” dedi.