Davuoğlu: Suriye uluslar için tehdit!
Abone olBakan Davutoğlu, Suriye'nin geldiği noktanın uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini, uluslararası toplumun, bölgedeki seçenekleri tekrar gözden geçirmesi gerektiğini söyledi...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin geldiği
noktanın uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini,
uluslararası toplumun bölgedeki mevcut koşulları göz önünde
bulundurarak seçenekleri yeniden gözden geçirmesi gerektiğini
söyledi.
Davutoğlu, krizi sonlandırmaya ilişkin bir formülün,
bölge tarafından üretilmesi ve uluslararası toplumun desteğiyle
uygulamaya konulması gereğine de vurgu yaptı.
Davutoğlu, Kahire Amerikan Üniversitesi Global İlişkiler ve Kamu
Politikası okulunun üç ayda bir yayımlanan dergisi The Cairo
Review'e Türkiye'nin dış politikası ve bölgesel gelişmeleri
değerlendirdi. AB haber tarafından yansıtılan mülakat sırasında
Türkiye’nin en büyük başarısının ülke içinde demokrasiyi ve
ekonomiyi güçlendirmesi olduğunu, bunların aynı zamanda Türkiye’nin
etkili dış politikasının arkasındaki başlıca etkenler oluşturduğunu
anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Bu tabii ki Türkiye’de 2002’den beri yaşadığımız siyasi
istikrar sayesinde mümkün oldu. İstikrarlı, laik, demokratik ve
dünyanın en büyük on altıncı ekonomisi olan Türkiye, bölgesel bir
güç merkezi hâline geldi; dostluğu ve iş birliği, uluslararası
arenada giderek aranır oldu. Bu da bizim daha özgür ve öngörülü bir
dış politika izleyebilmemizi sağladı.”
-“DIŞ POLİTİKAMIZ ATATÜRK’ÜN İLKESİNE
DAYANMAKTADIR”-
Bir soru üzerine “Dış politikamız Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği ‘Yurtta barış,
dünyada barış’ ilkesine dayanmaktadır” diyen Davutoğlu,
Türkiye’nin politikasının yıllar süresince geliştiğini ve her zaman
bu ilke temelinde pek çok katman ve boyut kazandığını, bu geleneğin
üzerine dış politikaya yeni bir dinamizm kazandırmak ve yeni
gerçeklere adapte etmek üzere beş yeni prensip sunduklarını
kaydetti.
Arap baharına ilişkin olarak Türk hükümetinin tepkisini de
değerlendiren Davutoğlu, “Bölgedeki halk hareketleri
karşısında ilkeli bir duruş sergiledik. Bu tutumun iki dayanak
noktası vardı: daha fazla şeffaflık ve meşruiyet ve sorumluluk için
reformları desteklemek ve ülkeleri barışçıl yoldan dönüşüme ikna
etmek” dedi. Davutoğlu şöyle devam etti:
“ Daima rejimlerin değişim bayrağını kendilerinin
taşımasını savunduk. Bölgede sürdürülebilir güvenlik ve istikrar
ancak halkın haklı isteklerinin yerine getirilmesi sayesinde mümkün
olabilir. Bölgedeki müttefiklerimizi vakti geldiğinde bu değişim
için gerekli reformları gerçekleştirmeye teşvik
ettik.Türkiye daima şiddet ve halka karşı güç
kullanmanın kabul edilemez olduğunu vurguladı. Her ülkenin
egemenliği, özgürlüğü, toprak bütünlüğü ve siyasi bütünlüğü
korunmalı ve bunlara saygı gösterilmelidir. Aynı zamanda bu
sürecin, bölgede hizipçi, etnik ve ideolojik çatışmayı körüklemek
isteyen aşırılık yanlılarınca kötüye kullanılmasına izin
verilmemelidir.”
TÜRKİYE ROL MODEL Mİ?
Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda Mısır halkına tam destek
olduğunun altını çizen Davutoğlu, “Her ülke kendi
sosyopolitik ve tarihi geçmişinin şekillendirdiği eşsiz bir
karaktere sahiptir. Bu nedenle Türkiye’nin kendisini rol model
olarak sunmak istemediği gibi öyle görülmesini de
istemiyoruz” şeklinde konuştu. Davutoğlu, sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Türkiye’nin bugünkü durumuna gelmesi yıllarca süren
demokratik deneyiminin bir sonucudur. Dahası Türkiye’nin demokrasi
deneyimi sadece sivil-asker ilişkilerinin evrimiyle ilgili değil
toplumun tamamını kuşatan yapı ile ilgilidir. Bence Türkiye
deneyimi, demokrasiye ve çoğunluğu Müslüman bir toplumda laikliğe
uyum sağlama kabiliyeti ile bu bakımdan Mısır da dâhil dönüşüm
içerisinde olan bölge ülkelerine ilham sağlayabilir. Gerekirse
Türkiye kendi demokratik deneyimini ilgilenen tüm ülkelerle
paylaşmaya hazırdır.”
SURİYE KRİZİ: “SEÇENEKLER YENİDEN GÖZDEN
GEÇİRİLMELİ”
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye krizi de üzerinde durduğu
mülakatta Suriye’deki gelişmelerin, ölü sayısının her geçen gün
artmasıyla birlikte uluslararası toplumun başlıca endişe kaynağı
haline geldiğini belirterek “Suriye’nin gelmiş olduğu nokta
uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmektedir. BM Güvenlik
konseyinin harekete geçme olasılığı düşük olduğundan uluslararası
toplum, bölgedeki mevcut koşulları göz önünde bulundurarak
seçenekleri yeniden gözden geçirmelidir” şeklinde
konuştu.
Mevcut krizin başlıca sorumlularının Devlet Başkanı Esad ile yakın
çevresi olduğunu vurgulayan Davutoğlu “ Bu kriz
gözlerimizin önünde ülkeyi kasıp kavurmaktadır. Yaşanan katliamı
durdurmak ve Arap Birliğinin girişimleri ve çizdiği yol haritasıyla
ülkede barışçıl bir değişim sürecini başlatmak yine Devlet Başkanı
Beşar Esad’ın elindedir” diyerek Şam’a mesaj gönderdi.
Davutoğlu, Suriye konusunda neler yapılması gerektiğini anlatırken
de Suriye’deki krizi ele almanın en etkili yolunun uluslararası
toplumun bir bütün olarak ortak bir tutum sergilemesi olduğunu
belirterek, “Suriye ile 910 kilometre uzunluğundaki bir
sınırı paylaşan Türkiye, ülkedeki krizin çözümüne ilişkin sarf
edilen çabaların merkezinde bulunmaya devam edecektir. Arap Birliği
bölgesel bir kuruluş olması dolayısıyla uluslararası toplumun
çabalarının yönlendirilmesinde bir eksen görevi üstlenmektedir.
Krizi sonlandırmaya ilişkin bir formül bölge tarafından üretilmeli
ve uluslararası toplumun desteğiyle uygulamaya
konulmalıdır “dedi.
“İRAN’A HER TÜRLÜ ASKERİ SALDIRIYA KARŞIYIZ”
“Batılı ülkeler İran’ın nükleer bir güç olmakta kararlı
olduğuna dair güçlü kuşkularını ifade ediyorlar. Siz ne
düşünüyorsunuz?” sorusunu ise Davutoğlu, “Sorun
her şeyden önce bir güven krizi. Uluslararası toplumun İran’ın
nükleer programının barışçıl niteliğine güvenmemesi ve İran’ın
kendi güvenlik algıları taraflar arasında büyük bir psikolojik
engel oluşturuyor” şeklinde yanıtladı.
Davutoğlu, İran’a olası bir askeri müdahaleye ilişkin olarak da
“Türkiye İran’a yönelik her tür askerî saldırıya karşıdır.
Askeri seçenek İran’ın nükleer aktivitelerinin oluşturduğu
sorunlara bir çözüm oluşturmamaktadır. Her tür askeri eylem,
aksine, çözmekten ziyade daha fazla sorun yaratacaktır”
uyarısını yaptı ve müzakerelerin tek seçenek olmaya devam ettiğinin
altını çizdi.
“KIBRIS’TA ÇÖZÜM FIRSATI ÖNEMLİ ORANDA AZALDI”
Kıbrıs müzakerelerine değinirken Kıbrıslı Rumların 2012’nin ikinci
yarısındaki AB Dönem Başkanlığının yaklaşmasıyla çözüm fırsatının
önemli oranda azaldığını belirten Davutoğlu, buna rağmen Kıbrıs
Türk tarafı kararlı bir şekilde girişimlerini sürdüreceğini,
Türkiye’nin de, kendilerini sonuna kadar desteklemeye devam
edeceğini söyledi. Davutoğlu şöyle devam etti:
“Yine de bir parça umut var: Genel Sekreterin özel
danışmanı (Alexander) Downer’ın mart ayında sürece dair
değerlendirmesinin olumlu olması durumunda, Genel Sekreter, nisan
ya da mayıs ayının başında üst düze toplantı çağrısında
bulunabilir. Bu görüşme, 1 Temmuzda AB Dönem Başkanlığını
devralacak Kıbrıs’ta yeni bir ortaklığın önünü açacak bir çözüm
anlaşmasıyla sonuçlanabilir. Ancak tüm bu umutlar Kıbrıs Rum
tarafının içten bir şekilde müzakerelerde bulunmaması durumunda bir
anlam ifade etmeyecektir.”