Davos sonrası sıradışı yorumlar
Abone olDavos krizi sonrası etekteki taşlar dökülüyor. İsrail-Türkiye ve Ortadoğu ilişkilerine yazarlardan farklı görüşler.
Nihal Karaca (Zaman)
Davos marka turnusol kâğıdı; hem ekonomik, hem pratik...
Tayyip Erdoğan ne zaman iyi ya da kötü mantıklı bir şey yapsa, hesap kitap yapmakla, siyasi şovla, seçimlerde kullanılacak malzeme imal etmekle suçlanır; ne zaman iyi ya da kötü içten ama fevri, hesapsız kitapsız bir çıkış yapsa bu kez de kendisine öfke kontrolü öneren ve duygusallığını dile dolayan görüşlere maruz kalır. 'Mesele adam öldürmekse siz adam öldürmeyi iyi bilirsiniz, tankımın üzerinde Filistin'e girdiğim zaman kendimi mutlu hissediyorum, diyen başbakanlarınız vardır.' cümlelerini Obama kurmuş olsaydı, 'bravo!' diyecek kişilerin durumunu Haşmet Babağolu 31 Ocak tarihli yazısında pek güzel teşhis etti. Hastalığın adı samimiyetsizlik. Hatta biraz daha ileri gidelim: Samimiyetsizlikte samimi olma hali bu.
[PAGE]Ertuğrul Özkök (Hürriyet)
O cümlenin altını kim doldurur
Ayrıca yarın Tel Aviv sokaklarında bir canlı bomba patladığında,
Gazze'den bir füze fırlatıldığında da Hamas'a dönüp en azından şunu
söyleme cesaretine sahip olmalıyız:
"Maşallah insan öldürmede siz de İsrail'den aşağı
kalmıyorsunuz."
Çok önemli bir nokta
Başbakan durmadan, "Biz kapalı kapılar ardında Hamas'a da
aynı şeyleri söylüyoruz" diyor.
Böyle olmaz.
Eğer bu ağır sözler İsrail'e bütün dünyanın önünde söyleniyorsa,
masalardan bütün dünyanın önünde kalkıp gidiyorsa, Hamas'a da aynı
şeyler bütün dünyanın önünde yapılmalıdır.
Eğer Davos'ta gururumuz fazlasıyla okşandıysa, şimdi aklımızı ve
mantığımızı da fazlasıyla okşamanın zamanıdır.
Akıl tutulmasına uğradık
Can Ataklı (Vatan)
Akıl tutulması diyorum, çünkü; Davos’taki bir moderatöre kızıp kahraman olan Başbakan’a, aklının fikrinin yerinde olduğunu sandığımız kimileri de destek çıkıyor.
Başbakan Erdoğan her fırsatta söylüyor, dün de AKP grup toplantısında “altını çizerek” belirtti ki “Davos’taki olay moderatörün hakkaniyete uymaması ve Başbakan’ın omzuna dokunması nedeniyle çıktı.”
Yani Erdoğan İsrail’e kafa tutmaktan söz etmiyor. Varsa yoksa moderatör. Erdoğan “Bir Başbakan’ın omzuna dokunmak edepsizliktir” diyerek “dik durduğunu” ve “Türkiye’nin onurunu kurtardığını” anlatıyor.
7 yıldır iktidarda olan Başbakan, Türkiye’nin onurunu kıran onca davranışı içinde biriktirmiş, biriktirmiş, bir moderatör omzuna dokununca da patlamış. Türkiye’nin onurunu kurtarmış.
Başbakandır söyler. Amaç Türkiye’yi çağdaş dünyadan koparıp Orta Doğu’nun karanlık dehlizlerindeki bir ülke haline getirmek olunca ve bunu başarmak için de öncelikle seçimleri açık ara kazanması gerektiğini bilince bunları söyler.
Herkesin gözü önünde yaşanan bir olayı görmezden gelip de “Başbakan doğruyu yaptı” demek akıl tutulmasıdır.
Aklı başında olan, eğitimli, kültürlü, üreten ve tüketen, demokrasiye, insan haklarına, hukuka bağlı kişilerin bu görüşü paylaşması ise akıl tutulmasıdır. x
[PAGE]İsmail Küçükkaya (Akşam)
Doğu'yu kazanırken Batı'yı kaybetmeyelim
Gelinen noktada doğru adımlarla, dengeli mesajlarla gerçek bir
köprü misyonuna soyunabiliriz. Ankara, hem İsrail hem Filistin, hem
Doğu hem de Batı ile iyi ilişkiler kurmak zorunda. Mademki;
'Doğu'nun sokakları kazanıldı', şimdi 'Batının yüksek siyaset
katına' yatırım yapmak gerek. Orası tehlikeli sularda.
Ters rüzgarlar esebilir. 'Doğu'yu da kazanıyoruz' derken Batı
elinizden kayıverir. Denge hiç olmadığı kadar sarsılmış gibi.
Batı'daki ayağımızı kaybedersek bizi Doğu'ya sokmazlar. İşlevsiz
kalırsak yok oluruz. Türkiye hep kendi işlevini korumak
zorunda, o bizim varlık sebebimiz. 'Arabuluculuk rolü bitti'
tezine katılıyorum, 'Türkiye kendisi haline geliyor' sözünün
anlamını düşünüyorum. Orada bir tuzak olmasın sakın.
Mehmet Barlas (Sabah)
Erdoğan ağzı ile kuş tutsa da karşıtlarına yaranamaz...
Galiba en zor gizlenen duygular da, siyasi tutkular veya
saplantılı karşıtlıklardır.
Bu son Davos olayı vesilesiyle bir kez daha
"Tayyip Erdoğan
ne yaparsa
yapsın beğenmiyorum" diye
düşünenlerin, duygularını dolambaçlı yollardan açığa vurduklarını
görmedik mi?
Doğrudan "Davos'daki açık
oturumda yaptığın
yanlıştı " diyecek yerde,
"Eyvah, şimdi
Tayyip Erdoğan
İsrail'le Filistin
ve Araplar
arasında arabulucu
olamayacak" içerikli endişeler seslendirilmeye
başlanıldı.
Bazıları "Gazze'de olanlara
üzülmek, Batı'dan
uzaklaşmak anlamına
gelir" benzeri yorumlar yapmaya başladılar.
Erdoğan'ın Arap dünyasında itibarının artmasına karşı da,
"Sakın Nasır
olmaya özenme" benzeri sözde
koruyucu uyarılar bile seslendirildi.
Mustafa Mutlu (Vatan)
Hamas maaş ödedi, para nereden gitti?
Gazze’de yönetimi elinde bulunduran ve İsrail ablukasının
başladığı günden bu yana memur ve asker maaşlarını ödeyemeyen dinci
Hamas iktidarı, aylardır biriken maaşları önceki gün ödedi.
Örneğin dünyaca ünlü Reuters ajansı ısrarla soruyor:
“Hamas’ın finansörü kim?”
Bu soru da dikkatlerin Ankara’da yoğunlaşmasına neden oluyor...
Çünkü Türkiye’de başlatılan Gazze için yardım kampanyalarında
toplanan paraların, Hamas memurlarının maaşlarının ödenmesi için
gönderilmiş olmasından kuşku duyuluyor.
Bunun nedeni de AKP iktidarının, Hamas’a açıkça sahip çıkması!
Umarım iktidar, bu konuda sağduyulu davranır ve Türkiye’de toplanan
paraların sadece insani yardım için uluslararası yardım kuruluşları
aracılığıyla Gazze’ye ulaştırıldığını ya da ulaştırılmaya
çalışıldığını kanıtlar...
Yoksa...
AKP’nin adı, törer örgütleri listesinde bulunan Hamas’ın ayrılmaz
parçası haline gelir!
İsrail'in AK Parti'yi tasfiye planı ve 'aydın yosmaları'
İbrahim Karagül (Yeni Şafak)
Hal böyleyken, Türk medyası “ABD'nin büyük tepkisi” diye bu küçük adamların sözlerini satıyor hâlâ. “Çankaya'ya İslamcı bir Cumhurbaşkanı mı?”, “Türkiye şeriata gidiyor” şeklinde daha önce kopardıkları yaygaraların, Türkiye'ye yönelttikleri utanmazca saldırıların başarısız olması kudurtuyor onları. Bu aydın bozuntularının ne olduğunu defalarca burada ifşa ettik.
ABD'deki Likudcu ırkçılardan maaş alanlar, o cemaatte yuvalananlar bu saldırılarını her zaman yapıyordu. Daha beter sözler de söylediler, organizasyonlar yaptılar, insanları fişlediler. Evet, bu ülkede olan bir çok kişiyi belli merkezlere fişlediler bunlar. Bunu da yaptılar.
Davos'ta olanlardan sonra kaldıkları yerden devam ediyorlar şimdi. Onları önemsemiyoruz. Gerçekten de ABD'de “Türkiye uzmanı” olarak maaş alanları, o saçma sapan değerlendirmelerini önemsemiyoruz. Önemsediğimiz baksa şeyler var. Başka projeler var. İşte onlar bu projelerde rol alıyorlar. Mesela Barack Obama yönetimine Türkiye'den uzaklaşma çağrısı yapan Barry Rubin, İslam dünyasında etnik ve mezhep eksenli çatışmaları öngören, ılımlı-radikal çatışması isteyen projelerde imzası olan biri.
[PAGE]Cengiz Çandar (Radikal)
İsrail için Erdoğan’la asla, Ortadoğu için Türkiye’siz asla...
Bir Mısırlı siyasal bilimci Hasan Nafai, Davos’ta izlediği
manzara üzerine “El-Masri el-Yewm”de (Bugünkü Mısır) bu gözlemi
doğrulayan şu duygulara yer vermişti:
“Heyecan verici sahneyi izedikten sonra, Erdoğan gibi liderlerin
tepkisiyle, aynı durumda kalsalar Arap liderlerinin nasıl bir tepki
vereceklerini karşılaştırmadan edemedim. İkisinin arasında derin
bir fark olacağını düşünmek fazla vakit almadı. Böyle bir
karşılaştırma bizim liderlerin aleyhine sonuç verir. Nedeni açık:
Bizim liderlerimiz tahtlarına tutunmak şehvetinden ve illegal
kanallardan para edinmekten başka hiçbir şeye inanmıyorlar.”
Tayyip Erdoğan’ın üzerinden Türkiye’nin Ortadoğu’da “moral
liderliği” eline geçirmesi, böylesine bir bölgesel-kitlesel ruh
haleti üzerine oturuyor.
Arslan Bulut (Yeniçağ)
Davos vakasının perde arkası ile ilgili ciddi veriler var!
Peki İsrail, neden böyle bir tiyatro düzenlesin? Onu da CIA’nın
hazırladığı 2050 yılındaki Türkiye’nin haritasından çıkarabiliriz.
Bu harita ile Türk kamuoyu çevresindeki ülkelerle birlikte
federasyon kurmaya heveslendiriliyor. Aslında tasarlanan, dünyadaki
35-40 milyon Yahudi’nin de yerleşeceği, Büyük Ortadoğu Devleti!
Başkent İstanbul olacak! Lehman Brothers gibi hileli iflas eden
şirketlerin yüz milyarlarca dolarlık serveti ile İstanbul finans
merkezi haline getirilecek ve “Osmanlı geliyor”, “Üçüncü Abdülhamit
geliyor” sloganları arasında Türk halkı uyutulurken, “Büyük İsrail”
kurulmuş olacak! Proje bu!
Daha neler var neler?
Güneri Civaoğlu (Milliyet)
Ya Türkiye’deki Museviler?
ERMENİLERE soykırım tasarısı nisan ayında ABD Kongresi’ne
geldiğinde Musevi lobisinin tavrı ne olacak?
Kimilerine göre lobi, “Madem öyle, işte böyle” deyip, “Türkiye’yi
güçlü Ermeni lobisiyle baş başa bırakacak. Tasarı kabul
edilecek.”
Bu kesinlikle yanlış bir öngörü...
İsrail ve Musevi lobisi böylesine hissi ve sığ sanılmamalı.
Türkiye ile bağlantılarında en etkin bir kozu ellerinden çıkarmak
akılsızlığını yapmazlar.
Gene Türkiye’nin yanında tavır almaları olasılığı büyüktür.
Ama... Türkiye için nasıl da ihtiyaç duyulan bir stratejik güç
olduklarını, altını çize çize hissettirerek destek verir. Mutlaka
sonuç alabilir mi?
Bu çok ileri bir iddiadır.
Abartıdan arınırsak, Musevi lobisinin ciddi ölçüde etkili olduğunu
söyleyebiliriz.
Daha önceki Ermeni tasarısını geçirme girişiminde İstanbul’daki
global çevresi olan bir Musevi büyük işadamının İsrail’e, Peres’e
telefon ettiğini, onun da ABD Musevi lobisini Beyaz Saray’a
yönlendirdiğini, Bush’un ağırlık koyduğunu bu devrede yer
alanlardan birinden dinlediğimi hatırlıyorum.
Bütün bunlar bana göre bir tek şey için önemlidir.
Dünyanın her yerinde barış olsun. İnsanlar ve bilhassa çocuklar
ölmesin
Gülay Göktürk (Bugün)
Dilde çifte standart
ABD yönetiminin, bu krizi de ünlü pragmatizmiyle ele alacağına
ve gerek İsrail-Türkiye, gerekse ABD-Türkiye ilişkilerinin bundan
sonrasını yine her zaman olduğu gibi karşılıklı çıkar ilişkilerinin
belirleyeceğine eminim.
Üstelik şu andaki Türkiye, Ortadoğu’daki ağırlığı daha da güçlenmiş
bir Türkiye olduğundan, böyle bir ülkeyle iyi ilişkileri sürdürmek
hem ABD hem de İsrail için daha önemli olacaktır. Haa, şu malum
“Soykırım tasarısı geçerse” korkusuna gelince...
Kusura bakmayın ama, bu korkunun dış politikamızı ilelebet ipotek
altında tutmasına daha ne kadar müsaade edeceğiz? Belki de en
iyisi, çıkacaksa çıksın demek ve fazla aldırmamaktır. ABD
Temsilciler Meclisi’nden böyle bir tasarının geçmesi ya da
geçmemesi gerçeği değiştirebilir mi?
Tarih orada, böylesi siyasi kararlarla değişemeyecek bir
sağlamlıkla öylece duruyor. Mühim olan bizim o tarihi gerçeğe
önyargısızca bakacak cesareti kendimizde bulmamız ve kendi
vicdanlarımızda aklanabilmemizdir.
Davos krizi yeni fırsatlara vesile
Beril Dedeoğlu (Star)
Yeniden değerlendirmeye ihtiyaç duyulan bir diğer konu ise
Türkiye-İsrail ilişkileri ve Türkiye-"Batı" ilişkileri. Türkiye'nin
İsrail'in Gazze politikalarını eleştiren tutumunun arkasında insani
kaygıların yanı sıra stratejik kaygılar da bulunuyor. Gazze'de
üslenmiş olan Hamas'ın oyundan tamamen çıkarılması amaçlı İsrail
politikasına karşı Türkiye, Hamas'ın değil Hamas destekçilerinin
oyundan çıkarılması gereğine işaret ediyor. Hamas'ın
Filistin-İsrail görüşmelerinde taraf olması gerektiğini savunmak,
esas itibarıyla İran'ın bu konudaki ağırlığını azaltma girişimini
ifade ediyor. Zira Türkiye, Hamas ile İsrail arasına girerek, İran
ile Hamas arasına da girmiş oluyor. Bu durumda Hamas'ın İsrail
tarafından siyaseten kazanılmasına uygun bir ortam hazırlanabilir,
tabii İsrail buna yanaşırsa.
Öte yandan Arap ülke liderlerinin hem İsrail hem de Hamas ile
sorunları büyük. Bu durumda çatışan üç taraf, İsrail, El-Fetih ve
Hamas bakımından Arap ülkelerinin yapıcı rolünü aramak kolay değil,
kala kala bir Türkiye kalıyor.