Daum Fenerbahçe'yi beğendi
Abone olTurkcell Süper Ligi'nde ilk yarıyı lider olarak tamamlayan Fenerbahçe'nin Alman teknik direktörü Christoph Daum, ilk yarı performansını değerlendirdi.
Daum, Fenerbahçe'nin resmi internet sitesinde yaptığı ilk yarı
değerlendirmesinde, ligin ilk yarısında kendilerinden bekleneni
verdiklerini, ama Şampiyonlar Ligi performansından dolayı üzgün
olduğunu söyledi.
Fenerbahçe 2006 yılında üçüncü kez şampiyonluğu
yaşayabilecek mi?
Bizler her şeyi maçtan maça düşünüyoruz. Çünkü önümüzde şampiyonluğun belirleneceği tarihe kadar çok uzun bir yol var. Tüm oyuncular, antrenörler, yönetim kurulu Fenerbahçe’de çalışan herkes çok yüksek bir motivasyon içinde bu hedefi yakalamak amacı ile mücadelelerine devam ediyor. Ne kadar Şampiyonlar Ligi’nde ve diğer maç yoğunluğu ile bir yorgunluk yaşamış olsak da şampiyonluk yarışında iyi bir durumdayız. Elle tutulur bir hedefe henüz ulaşmadık. Ligin ikinci yarısında 17 tane şampiyonluk maçımız var. Tüm konsantrasyonumuzu buna yöneltmeliyiz.
- Takımın şu ana kadarki performansını değerlendirir misiniz?
Neyin ne olduğu ligin bitiminde belli olacak. Fenerbahçe
takımının antrenörü olarak Süper Lig’de bizden bekleneni
verdiğimizi düşünüyorum. Ama bu demek değildir ki; Şampiyonlar
Ligi’ndeki performansımızdan memnunum. Ben sadece Süper Lig için
bunu söylüyorum. Şampiyonlar Ligi’ndeki performansımızdan ötürü çok
üzgünüm. Çünkü gerek yönetim kurulumuz gerekse taraftarlarımız çok
daha iyi bir sonucu hak ediyorlar. Turkcell Süper Ligi’nde ilk
yarıyı lider bitirmemiz bence çok iyi bir performans. Maçlarda
performans sınırlarımızı zorladık, ofansif ve hareketli bir futbol
ile seyircilerimizi etkilemesini bildik. Yine yeni rekorlar kırdık
ve çıtayı yükseltmeyi bildik. Tabii ki alınan 14 galibiyet ve 3
beraberlik, takımın sergilediği inanılmaz bir performanstır. Bu
nedenle tüm oyuncularımıza ve çalışanlarımıza tek tek teşekkür
ediyorum. Ancak elle tutulur bir başarı henüz yakalayamadığımızdan
dolayı ulusal alanda vermiş olduğumuz mücadelede iyi bir pozisyon
yakaladık. Tüm oyuncularımın gelişimlerini itinalı bir şekilde
takip ediyorum. Zamanı geldiğinde yönetim kuruluna yeni raporu
vereceğim ve Fenerbahçe’nin gelecekteki kadrosu hakkındaki
görüşlerimi de sunacağım. Bazı oyuncularım kendilerinden beklenene
cevap verebildi, bazıları ise bu beklentilere cevap veremediler.
Özellikle uluslararası maçlarda bazı oyuncularımız sınırlarının
gerçek anlamda neresi olduğunu güçlü özelliklerini ve zaaflarını
net bir şekilde görme imkanı buldular. Kendini geliştirmek isteyen
ve Fenerbahçe formasını da layıkıyla taşımak isteyen oyuncularımıza
ben bütün desteğimi vermeye hazırım ve bu desteği de hiçbir zaman
esirgemem.
Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki almış olduğu
sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle Fenerbahçe için Avrupa’daki şampiyon takımlar
sınıfında Türk futbolunu yeniden pozitif sergilemek için önemli bir
fırsat yakaladığımızı düşünüyorum. Bu anlamda saha içi ve dışında
Türk futbolunu pozitif gösterme amacımıza ulaştık. İçerde ve
dışarıda oynadığımız maçlar fair-play atmosferi içinde geçti.
Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekildikten sonra bunun zorlu bir
kura olduğu belliydi. Bildiğimiz bir şey vardı ki tüm bilgi ve
becerimizin yanı sıra grup maçlarını tamamlayıp bir üst tura çıkmak
için şansa da ihtiyacınız vardır. Bizim olduğu kadar Avrupa’nın
büyük takımlarının bu hedefe ulaşamamaları bizim için bir
tesellidir. Kilit maçımız 3-3 sonuçla, kendi evimizde berabere
kaldığımız Schalke04 maçıdır. Bu maçtan galibiyet ile ayrılmış
olsaydık 6 puanla yolumuza devam edecektik ve rövanş maçı çok
farklı geçecekti diye düşünüyorum. Rövanş maçında 9 kişi kalmamıza
rağmen çok iyi bir performans sergiledik. Keşke durum farklı
olsaydı. Daha sonra içeride oynamış olduğumuz Milan maçı öncesi
İsviçre’yle oynanan Milli Maç’tan kalan o kadar büyük bir gerilim
vardı ki, bu bizim gerçek kimliğimiz olan mücadeleci
özelliklerimizi sahaya yansıtmamıza engel oldu. Dostane bir şekilde
oynanan Milan maçında rakibimiz üstünlüğünü ortaya koydu ve 4-0’lık
bir skorla biz bu maçtan ucuz kurtulduk diyebiliriz. Deplasmanda
oynadığımız PSV Eindhoven maçında, skoru belirleyen golleri
rakibimiz attı. O maçta bize gerekli olan gol yollarındaki etkili
vuruşlarımızı ne yazık ki yapamadık. Bazı kilit oyuncularımızın
sakatlık nedeniyle oyundan çıkması da bizi zor durumda bıraktı.
Avrupa’da yaptığımız mücadeleden arta kalan sadece büyük bir hayal
kırıklığıydı.
- Fenerbahçe’nin bu uluslararası arenadan elenmesinde yabancı kontenjanının bir etkisi var mıdır?
Sergilediğimiz performansı ve aldığımız sonuçları yabancı oyuncu
kontenjanına bağlayıp kendimi haklı çıkartmak istemiyorum. Çünkü
amaç bu değil. Doğru olan bir şey var ki; Şampiyonlar Ligi’nde
mücadele eden takımların kadrolarında 12 ile 26 arasında yabancı
oyuncu var. Bunu ortalamaya vurduğunuzda diğer takımlarda 14
yabancı oyuncu mevcut. Bu dezavantaj tüm Türk takımlarının
sonuçlarına negatif etki etmiştir. Yabancı kontenjanı uygulaması
Avrupa’daki şartlara göre düzenlenmezse ya da buna uyum sağlanmazsa
gelecekte de tüm Türk kulüpleri bu anlamda bir dezavantajla karşı
karşıya kalacaktır.
Devre arasında yeni oyuncular transfer edilecek
mi?
Kadromuza güç katacak, iyi Türk oyuncu varsa yönetime bu transferin yapılması için öneride bulunurum. Ama bizim asıl amacımız ve ağırlık noktamız kendi elimizdeki oyuncuların gelişimi ve eğitimi üzerinde çalışmaktır. Ayrıca yabancı oyuncu sınırlamasından ötürü herhangi bir yabancı oyuncu transferi mümkün değil.
- Peki, devre arasında kiraya verilecek ya da gönderilecek oyuncu var mı?
Türkiye’deki diğer büyük kulüpler ile bir karşılaştırma yaptığınızda bizim elimizdeki oyuncu kadrosu diğerlerine göre dar. Ligin ikinci yarısında hangi oyuncunun sakatlanacağını veya kart göreceğini hiç kimse bilemeyeceği için yedeğe birini almadan kimseyi vermem. Ne transfer ettirtirim ne de kiraya veririm. Ama eğer bir oyuncu kulüpten ayrılmak istiyorsa yönetim kurulumuz, oyuncumuz ve teknik kadronun katılacağı bir toplantı ile herkesin memnun olacağı bir çözüm bulunacağına inanıyorum.
- Eike Immel’in ayrılmasından sonra takımımıza yeni bir kaleci antrenörü alınacak mı?
Eike Immel’e birlikte çalıştığımız dönem içinde sergilemiş olduğu performanstan ve takımımıza katkılarından dolaylı teşekkür ederim. Kendisine bundan sonraki hayatında bol şans ve başarı diliyorum. Üç tane iyi kaleciye sahipseniz bu kalecilerin iyi antrene edilmesinde kaleci antrenörünün önemi büyüktür ve bu antrenör çok yardımcı olur. Bu şartlar ve olabilecek alternatifleri yönetim kurulu ile görüşeceğim ve ligin ikinci yarısında yeni bir kaleci antrenörüne hoş geldin diyeceğimize inanıyorum. Ancak bu antrenör, bir Türk mü yoksa yabancı mı olacağı vereceğimiz kararda etkili değildir. Yeter ki bizim kriterlerimize uysun. Kaleci antrenörünün tecrübesi ve kendi özellikleri bizim göz önünde bulunduracağımız kalite kriterleri dahilinde belirlenecek. Kalite kriterleri o kişinin uyruğuna göre belirlenmeyecektir.
-Transfer için üç oyuncu dilek hakkınız olsaydı bunlar kimler olurdu?
Tabii ki her teknik direktör takımında bir Ronaldinho, bir Ballac, bir Lucio veya Kaka gibi oyuncular görmek ister. Bu tip oyuncular kadrosunda olduğunda kendisini şanslı sayar. Fenerbahçe’nin geleceği için takıma büyük katkı sağlayacak olan oyuncular üzerinde çalışacağız. Az önce saydığım oyuncular bizim transfer edebileceğimiz oyuncular mıdır? Bunu ben değerlendiremem.
- Türk futbolu hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Türk kulüpleri, gerek oyuncu, gerek personel, gerek çalışanlar gerekse tesisler anlamında tüm şartlarını geliştirip mevcut durumlarını daha iyiye götürmüş durumdalar. Turkcell Süper Ligi’nde mücadele eden takımlar arasında performans ve güç farklılıkları azalmıştır. Bugün tabir-i caizse küçük kulüpler büyük kulüplere çelme takabilecek durumdadır. Tüm bunlara rağmen bazı kulüpler kendilerini daha avantajlı kılabilecek şekilde gelişmeye devam ediyorlar. Ancak bu avantajı aynı kararlılık ve devamlılık ilkesi ile sürdürmediğiniz taktirde elinizden bazı şeyler uçar gider. Bunun yanı sıra Türkiye’deki kulüpleri, yönetim kurullarının kural anlamında kısa bir çalışma dönemi olduğu için bu konseptlerini realize etmek konusunda zorluklar yaşıyorlar. Taraftarların ve medyanın beklentileri karşılanmadığında hemen yeni bir yönetim kurulu göreve talip olarak ortaya çıkabiliyor. Halbuki, yönetim kurullarının dört yıllık çalışma süreci olsa devamlılık gelir ve bu durum da kulüplere önemli bir katkı sağlar. Milli Takımımızın Dünya Kupası elemelerini başaramaması ve bazı Türk takımlarının istedikleri hedefe ulaşamadan elenmeleri Türk futbolu içinde bazı eksikler olduğunu bize gösteriyor.
- Burada altyapı eğitimi de önemli öyle değil mi?
Kesinlikle... Çok profesyonelce çalışılması gerekiyor. Genel
anlamda baktığımızda Türk futbolunun geleceğine yönelik çok büyük
bir potansiyel var. Mükemmel yetenekler ve çok iyi antrenörler
mevcut. Türkiye’nin 2006 Dünya Kupası’nda yer alamamasına
üzülüyorum. Dünya Kupası’nda Türkiye için olumlu yorumlar
yapabilmek benim için ayrıcalıklı bir mutluluk olacaktı. Şu anda
benim bildiğim 2008 Avrupa Şampiyonası’na doğru yeni bir oluşum
konusunda çalışma yapılmakta ve ben bunun başarıya ulaşacağına
kesinlikle eminim.
Fenerbahçe Yönetim Kurulu ile ilişkileriniz
nasıl?
İyi ile çok iyi arasında. Seviyeli, güncel ve Fenerbahçe’nin geleceği ile ilgili fikir alışverişinde bulunuyoruz. Sayın Başkanımız Aziz Yıldırım ile önemli konular üzerinde fikir alışverişinde bulunuyoruz ancak günlük konular ve günlük işlerle ilgili Sayın Murat Özaydınlı ve Sayın İlhan Ekşioğlu ile iyi bir koordinasyon içindeyiz. Umut ediyorum bu yönetim kurulu Fenerbahçe’nin geleceğinde de görevine devam eder. Benim gördüğüm kadarı ile taraftar sayımızdaki artış, stadımızın büyütülmesi, sosyal alanda yapılan tesisler, Fenerium Mağazası’nı, FBTV ve Fenerbahçe Dergisi’nin etkinliğini gördüğüm zaman bu yönetim kurulunu takdir etmemek mümkün değil. Bana göre Aziz Yıldırım şu anda bile efsane başkandır.
- Fenerbahçe ile ilgili hedefleriniz nelerdir?
Öncellikle şu anda şampiyonluk ana hedefim, Türkiye Kupası’nda bir adım daha kaydetmek istiyoruz, bu ne demek oluyor; önceki yıllar yarı finalde elendik, geçen yıl finalde elendik, şimdi ise bir adım daha ilerleyip uzun bir aradan sonra kupayı almanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Bunda şansın da yanınızda olması gerektiğini söylememe gerek yok. İki kupayı da kaldırmamız bize geçmişteki başarılarımızın bir takdir belgesi olma niteliği taşıyacaktır. Sergilenen performansın bir belgesi olacaktır. Yetenekleri bulmak onları keşfetmek onları eğitmek ve onları hak ettikleri yere getirmek bir diğer hedefimiz. Geçmiş olduğumuz dönem içerisinde ve kadro içerisinde yer alan bazı genç oyuncularımızı takıma kazandırma ve A takımına monte etme imkanı bulduk. Bu süreç, hedefe yönelik olarak devam ettirilmek zorunda. Uluslararası anlamdaki hedefler herkeste olduğu gibi benim de kalbimin bir parçasında bulunmakta. Dolayısıyla 100. yılda mümkün olan en iyi sonucu almak en büyük hedeflerimizden bir tanesidir.
- Olcan ve Can gibi yetenekler niçin ilk 11’de şans bulamıyor?
Ben de çok isterim. Mümkün olduğu sürece onlara yer vermeye çalışıyorum. Bu oyuncuların sorumluluk bilincinde Turkcell Süper Ligi’ne yavaş yavaş alıştırılması ve entegre edilmesi gerekiyor. Unutulmamalıdır ki; benim kadrodaki diğer oyunculara karşı da sorumluluğum bulunmakta ve herkese oynama imkanı sunabilmeliyim. Genç oyuncuları başarılı bir yere getirmek açısından iyi bir performans sergiledik. Bu süreçte yolumuzdan sapmadan yolumuza devam edeceğiz. Bazıları için bu biraz geç olsa da öyle olacak.
-Nobre, Anelka ve Selçuk ne zaman tekrar oynama imkanı bulacaklar?
Nobre ve Anelka ligin ikinci yarısı öncesi hazırlık kampında yerlerini alabilecek durumda olacaklar. Ancak Selçuk’ta Şubat ayına kadar bir zamana ihtiyaç var.
- Fenerbahçe taraftarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fenerbahçe taraftarı her zaman bir yenilik buluyor. Muhteşem tezahüratları ile çok olumlu bir hava oluşturuyorlar. Bizim takımımızın 12. oyuncusu konumundalar. Fenerbahçe’nin yakalamış olduğu tüm başarılarda önemli bir katkı sahibiler. Her zaman her konuda takımları için her türlü zorluğa göğüs germeye hazırlar. Taraftarlarımız kulübümüzün ruhu.
- Peki onlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Kulübümüzün zor dönemlerinde de birlik beraberliği esirgemeden
kulübünüzden desteğinizi esirgemeyin. Barışçıl ve dostane bir
oluşum içerisinde bir tavır sergileyin ve aynı tavrı rakibe karşı
da gösterin. Oynadığınız her rakibe karşı saygılı olun. Yani şunu
ispatlayın, her şeyiyle bir Fenerbahçe taraftarıyım ama diğer
insanlara karşı da saygıda kusur etmem.
Taraftarıyla tamamen bütünleşmiş Fenerbahçe Profesyonel takımı
olarak bize verdikleri destek karşısında taraftarımıza,
sergilediğimiz oyun ve kazandığımız başarılarla teşekkür etmek
istiyorum. Aslında bu mükemmel desteklerinden ötürü her birine tek
tek teşekkür etmek istiyorum. Fenerbahçe ailesi içinde yer alıp
Fenerbahçe’ye hizmet edebilmek her teknik direktör gibi benim için
de bir gururdur. Türkiye benim ikinci vatanım olduğundan dolayı
Türkiye’yi sadece sportif anlamda değil, her anlamda mücadele
etmeye hazırım.
Türk hakemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maça çıkan hakemler orada bulunan herkesten daha zor bir görevi
icra ediyorlar. Çünkü sahaya çıkarlarken hiç taraftarları yok.
Hakemler saniye hatta saliseler dahilinde, her hangi bir tekrar,
slow motion olmaksızın karar vermek zorundalar. Ben inanıyorum ki
tüm hakemlerimiz bu kararları verirken doğru kararı verdiklerini
düşündükleri için veriyorlar. Ancak unutmamak gerekir ki nasıl bir
oyuncu, antrenör ya da sokaktaki her hangi biri hatasız değilse,
hakemlerimiz de hatasız değil. Sonuçta onlar anlık karar vermek
zorundalar.
Futbol oyununda tüm kararlar insanlar tarafından verilmeye devam
ettiği sürece hatasız bir oyun yöneten insan istisna olacaktır.
Çünkü hata her zaman olabilir. Dolayısıyla sloganımız şu olmalı
saha üzerinde performans sergileyen 23. adamımıza da adil bir
yaklaşım gösterilsin. Bu herkes tarafından benimsenmeli, saygı
sürekli yaşatılmalı. Bizim hakemlerimiz iyi bir eğitime sahipler ve
her zaman en iyi performanslarını sergilemek üzere hareket
ediyorlar. Ne yazık ki dönem dönem ağır hakaretleri çok ağır sözlü
saldırılara ve haksızlıklara maruz kalıyorlar. Türk hakeminin
yurtdışındaki itibarı Türkiye’dekinden daha büyük. Türkiye’de bir
çok birinci sınıf hakemlere sahibiz ve ben şahsım adına her zaman
onlara saygı ve sportif anlamda bir hakkaniyetle yaklaşacağım.
- Türkiye’de en çok hoşunuza giden şey nedir?
Farklı bir çok mantalitenin buluştuğu Türkiye’de; dostane ve barış içerisinde insanların birbirleri ile omuz omuza yaşayabilmeleri, coğrafi konumu, insanların misafirperverliği, sıcaklığı ve futbolun çok büyük bir değer seviyesinin olmasıdır.
- Sizi rahatsız edenler nelerdir?
Trafik, Türkçe’yi anlıyor olmama rağmen akıcı bir şekilde konuşamıyor olmak ve de en önemlisi imkansız beklentiler... Bunu şöyle açıklayabilirim; sizin elinizdeki imkanlar dahilinde sizin bir beklentiniz vardır. Bunun olması kadar normal bir şey de yoktur ama bazen bundan çok daha fazlasını beklemiyor. Bu da bence yanlış.
- Türk medyası ile ilişkileriniz nasıl?
İlk başlarda bir mesafe koymaya çalıştım ki; iki tarafta birbirini sakin bir şekilde tanıyabilsin diye... Basının antrenörü olmak istemedim. Ben tüm oyuncularımın, çalışanların ve Fenerbahçe taraftarının antrenörü olmak istedim. Bu koymuş olduğum mesafe, şahsıma yapılan ağır eleştirilerle bana zaman zaman iade edilmeye çalışıldı. Fakat ben bu eleştirilere sergilenen performans ve bununla bağlı olarak alınan iyi sonuçlarla karşılık vermeye çalıştım. Her ne kadar kulüp tarihimizdeki rekorları egale edip birçoğunu kırmamıza rağmen bana karşı olan eleştirilerin giderek düzeyi arttı. Ben bu eleştirilerle artık yaşamaya alıştım. Ancak bildiğim bir şey var ki ben Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra burada bulunmuş olduğum süre içinde, nereden nereye geldiğimizi bazı insanlar ancak o zaman kavrayabilecekler. Ben gelecekte de medyayla aramdaki mesafeyi tutarak onlara ilgili bilgi aktarımını yapıp kendileri ile güvenilir bir koordinasyon içinde olmaya devam edeceğim. Bildiğim bir şey var ki aynı sudayız ama aynı teknede değiliz. Ben buna saygı ile yaklaşmaya çalışıyorum ve basın mensuplarının da böyle bakmasını istiyorum. Bire bir yapmış olduğum görüşmelerde bir çoğu bende olumlu bir intiba bıraktı. Ben bu olumlu ve olumsuz yapılan eleştirileri ve yorumları sınıflandırmasını biliyorum. Önümüzdeki dönemlerde de her zaman yapıcı ve mantıklı eleştiriye açığım. Ama Fenerbahçe ailesine zarar verecek mantıksız ve şahsi eleştirilere karşı kendimi korumaya çalışacağım.
- Türkiye’de sponsorlukların nasıl bir anlamı ve değeri var?
Türkiye’de sponsorluk sıralamasında ilk başta televizyon
gelirleri var. Daha sonra bilet gelirleri ki; bunlar bizde mutluluk
verici bir şekilde yükseliyor. Fenerium pazarda kendine iyi bir yer
buldu. Adidas ile yapılan forma sponsorluğu çok önemli ve ek bir
gelir kaynağıdır. AVEA Fenerbahçe ile yaptığı çalışma ile
Fenerbahçe’ye reklam geliri olarak büyük katkı sağlamaktadır.
Avrupa kulüplerinde olduğu gibi bizim de sponsorumuz olan Doğuş
Grubu’nun önemi iki taraf için de fazladır. Daniel Hechter sadece
iyi görünüşümüz için değil Fenerbahçe’ye her anlamda verdiği destek
anlamında da büyük önem taşımaktadır. Acıbadem bizim sağlık
anlamında bizim vazgeçilmezimizdir. Mükemmel bir işbirliği
içindeyiz ve onlardan da vazgeçemeyiz. Burada konusu açılmışken
benim şahsi sponsorum olan Gazi’ye de teşekkür ediyorum. Tüm
sponsorlarımıza teşekkür ediyorum.