Daum Beşiktaşlıları çıldırtacak
Abone olBeşiktaş camiasını ayaklandıracak bu sözler, Daum'a ait. Daum, Vatan'dan Kaya Çilingiroğlu'na konuştu.
İşte çok ses getirmesi beklenen o röportaj:
Sevgili dostum Christoph Daum beni kırmadı. Dün yaptığım davet
üzerine Maslak'taki İstanbul Golf Kulübü'ne geldi.
Yardımcısı Murat da 5 saatlik bu keyifli futbol sohbetinde bize
tercümanlık yaptı. Kendisiyle bu sezon fazla görüşme fırsatımız
olmadı ama çok sevişiriz. Daum da zaten bunu bana söyledi, "Seninle
çok fazla görüşmedik ama bir gazeteci olarak değil, dost olarak
bildim. Buraya da dostun olarak geldim. Tüm randevularımı iptal
ettim" dedi. Geldi... Kendisiyle güzel bir ortamda oturduk,
içkimizi içtik... Christoph Daum benim gördüğüm en zeki adamlardan
biri. Bir spor yazarı olarak kendisini çok da fazla beğenmeyen bir
adamım. Beşiktaş'ta çalıştığı dönemde birçok hatası olduğunu
gördüm. Kendisine tercümanı Murat aracılığıyla "Konuştuklarımızın
hepsini yazabilir miyiz?" diye sordum. Daum da "Herşeyi olduğu gibi
yazabilirsin" yanıtını verdi. Hatta fotoğraf çekme isteğimizi de
kabul etti. O anda yanımızda fotomuhabiri olmadığı için bunu
gerçekleştiremedik ve kendisi de gazetemize gelemedi. Ama sonra
yemek yemeğe gittiğimiz Sunset Restoran'da fotoğraf da
çektirdik.
'Hakemlerle hiç uğraşmam'
* Şampiyon olduğunu ilk ne zaman anladın? Son dakikaya kadar
heyecanlı bir yarış oldu çünkü...
"Lucescu, devre arasında çıkıp hakemleri eleştirince içimden
'Tamam' dedim. 'Demek ki, bizden korkuyor.' O anda şampiyon
olacağımızı hissettim. Lucescu konuşmaya çok erken başladı.
Hakemleri, federasyonu, kendi kulübünü, Türk hükümeti eleştirdi.
Hatta bir ara şaşırdım, UNESCO'ya, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'a
bile saldıracak gibiydi. Oysa her ülkede bir Futbol Federasyonu
vardır, Kulüpler Birliği vardır. Federasyon Başkanı oraya seçimle
gelmiyor mu? Onun da, tıpkı kulüp başkanları gibi hataları
olabilir, artıları olabilir.
Benim görevim ne Federasyon Başkanı'nı, ne Federasyon'u, ne MHK
Başkanı'nı, ne de hakemleri eleştirmek... Benim görevim sunulan
imkanlarla, çalıştırdığım takımı en üst seviyeye getirmektir. Ben
başka işlerle uğraşırsam, kendi işimi ihmal etmiş olurum. Başka
kişilerle uğraşırsam enerjimi, organizasyonumu dağıtmış
olurum."
* Sezonun en kritik maçı hangisiydi?
"Kaya, benim açımdan hepsi çok kritikti. Şimdi, Lucescu'ya karşı
kişisel bir kinim olduğu imajı doğmasın. Ama futbolun gerçeği bu.
En kolay maçım Beşiktaş derbileriydi. Onları çözmek çok basit.
Lucescu, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük hocası. G.Saray'ı
şampiyon yaptı, Beşiktaş'ı şampiyon yaptı. Bu sezon da sağolsun
F.Bahçe'yi şampiyon yaptı."
* Beşiktaş'ta en dayanamadığım futbolcu vatandaşı Pancu... Sen
olsan Pancu'yu oynatır mısın?
"Bana oyuncu ismi sorma. Takım halinde bir değerlendirme
yapabilirim. Beşiktaş'ın kadrosu çok iyi. Hatta Türkiye'nin en
iyisi."
'Bilgili bana hava atınca çok kızdım'
* Beşiktaş'a ikinci defa geldiğinde neden başarılı olamadın? Şimdi
Serdar Bilgili ile aranız nasıl? F.Bahçe ile Beşiktaş'ın farkı
ne?
"F.Bahçe şov takımı, F.Bahçe'de ben sadece işimi yaptım. Bu yüzden
başarılı oldum. Ama Beşiktaş'ta bunu yapamıyordum. Çünkü o sırada
başkan Serdar Bilgili nefes bile alamıyordu, çok kötü durumdaydı.
Bu sefer de ben mecburen ön plana çıkarak onu rahatlattım. Nefes
almasını sağladım. Medyaya çıktım, reklamını yaptım. Bilgili, bugün
eğer Beşiktaş Başkanlığı koltuğunda oturuyorsa, sayemde
oturuyor.
Ama bir konuda kendisine çok kırıldım. Beşiktaş-Sparta Prag
Şampiyonlar Ligi maçını izlemek için İnönü Stadı'na gittim. Bilgili
bana çok snob, çok burnu büyük yaklaştı. Havalı bir şekilde "Karşı
tarafa loca yaptırdım" dedi, "Bu sezon en kötü ihtimalle şampiyon
olurum, seneye Avrupa'da büyük işler yapacağız" dedi. İşte o zaman
tepem attı. Ona "Sen eğer burada Şeref Tribünü'nde oturuyorsan bunu
bana borçlusun. Bana niye hava atıyorsun? Kendine gel. Herkese hava
yap ama bana hava yapma" dedim. Güldü ve hatasını anladı."
'Tomas'a hiç katlanamıyorum'
* Beşiktaş 2. devre niye böyle çöktü?
"Türkiye'nin en iyi kadrosu Beşiktaş'ta... Şunu rahatlıkla
söyleyebilirim: Onların başında ben olsam, yani elimde o
futbolcular olsaydı 20 puan farkla şampiyon olurlardı. En büyük
hataları Lucescu'dur. Takımı toparlayamadı. Bak, Beşiktaş'ın en
anahtar iki adamı Sergen ile Ronaldo... Ben Sergen'in bütün sezonu
kaldıramayacağını, Ronaldo'nun bazı problemler yaşayacağını tahmin
etmiştim. Onları verimli biçimde kullanmak çok önemliydi. Hatta sen
de bir yazında aynı şeyden bahsetmiştin. Çok doğru bir tespitti,
kutluyorum.
Beşiktaş'ın çözülmesi gereken problemi çoktu. En basiti İbrahim'e
bak! Çok tempolu oyuncu, rakiplerin ondan çok korkması lazım. Ama
ne yaptı ki bütün sezon. Koca bir hiç. Lucescu ondan verim alamadı.
Bizden örnek vereyim. Tomas, bir yokedici. Terminatör gibi sahanın
içinde... Ama topu ayağına alınca Tomas'a katlanamıyorum. Futbolu
katlediyor, kulübeden o sahneyi görmek bile istemiyorum. Ama onu
iyi kullandık."
* Tuncay'ın imza atması da çok uzun sürdü. Onu sol kanatta denedin
ama o pozisyona adapte olması sanki biraz zaman aldı, değil mi?
"Tuncay 1 sene daha bizim elimizde kalsın, Avrupa'nın ve dünyanın
en büyük yıldızlarından biri olur. Bak, en iyi santrforu olur
demiyorum, dikkat et. Ya forvetin arkasında serbest orta saha oynar
ya da sol açık... Şu anda tecrübesizliğinden ötürü kendisi de ne
zaman ne yapacağını bilmiyor. 1 yıllık eğitimden sonra Tuncay'ı
kimse tutamaz. Şunu da ekleyelim: Tuncay sol kanatta zorlanmadı.
Menajeri zaman zaman çocuğun kafasını karıştırmış olabilir. (Burada
Murat Kuş devreye giriyor) Menajerlik futbolu bilmek demektir,
paranın peşinde koşmak demek değildir. İyi bir menajer hem
futbolcusunun gelişmesini sağlar, hem para kazandırır.
Tuncay'ı Beşiktaş'tayken de almak istemiştim. Bir otelde buluşup
konuştuk. Menajeri 'Benim için Beşiktaş önemli değil. Yarım sezon
burada oynasın, onu Milan'a götürürüm. Havada kaparlar' filan gibi
garip laflar etti. Bunların gereksiz olduğunu kendisine anlattım.
Neyse, Sakaryaspor 600 bin dolar bonservis istedi. O dönem
Beşiktaşlı yöneticilerden bir tanesi, kusura bakma ama şöyle dedi:
'Nerden çıktı bu Tuncay? Yeni yetme birine
bu parayı verdirmem.' Onun yüzünden Beşiktaş Kulübü Tuncay'ı
alamadı. F.Bahçe'ye geldiğimde Tuncay'ı yanıma çağırdım ve "Seninle
çalışmak benim için bir gurur" dedim. Tuncay'a o kadar
inanıyorum."
* Aslında şans da sana yardım etti. Aziz Yıldırım gibi bir başkan
olduktan sonra, teknik direktörlük yapmak çok kolay olmalı...
"Aziz Yıldırım çok büyük başkan. Bütün sezon boyunca her istediğimi
yaptı, bana karşı ağzını bile açmadı. Kendisi için 'Teknik
direktörlerin işine karışır' diyorlardı. Ama benimle en ufak sorunu
olmadı. Ben kendi görev alanım içinde herşeyi yaptım. Ufak
sorunları yönetime yansıtmadım. O zaman Samandıra'ya gelmelerine
bile gerek kalmadı. Spekülasyonların da arkası kesildi.
F.Bahçe çok büyük bir camia... Beşiktaş'ta mecburen öne çıkmak
zorundaydım. Çünkü medyada güçleri hiç yok. Önce Christoph Daum,
sonra Beşiktaş vardı. Orası bir aile gibi. Aile biraraya geldiğinde
büyük işler başarılıyor. Ama ailenin içinde kırılmalar olunca,
parçalanıp gidiyorlar. F.Bahçe öyle değil işte. Büyük fark var.
Önce başkan Aziz Yıldırım geliyor, sonra futbol takımı, Daum'un
yeri üçüncü sırada. Bu nedenle F.Bahçe'de sadece işimi yaptım, geri
çekildim. Ve işimde başarılı oldum."
'Şansın yardımıyla şampiyon olduk'
* Özel hayatın nasıl? Türkiye'deki yaşamından memnun
musun?
"Mallorca'da güzel bir evim var. Golf sahası içinde. Artık biraz
kendime zaman ayırıp, golfe de başlamak istiyorum. Senin yardımınla
Türkiye'de ufak ufak golfe ısınabilirim."
* Peki F.Bahçe'de hayatından memnun musunuz?
"F.Bahçe'de öyle bir çevre var ki, herkes kendine bir etiket
yaratmaya çalışıyor. Seneye kalıp kalmama konusunda ideallerim
doğrultusunda işler yapılırsa karar vereceğim."
* Son sözün ne...
"Bu sezon herşeyi doğru yaptık, çalıştık ama tamamıyla şansın
yardımıyla şampiyon olduk. F.Bahçeliler'in bunu unutmaması lazım.
Bunu unutup yanlış işler yaparlarsa ben yokum... Zaman herşeyin
doğrusunu gösterir."
Transfer yapılmazsa F.Bahçe'yi bırakırım!
* Herkes sezon sonunda Türkiye'den ayrılabileceğini söylüyor.
Almanya'dan ciddi transfer teklifleri aldığını ben de duydum.
Gelecek sezon F.Bahçe'de kalacak mısın, gidecek misin?
"F.Bahçe'de güzel bir sezon geçirdim. Kulübümle 1 yıllık kontratım
daha var. Ama burada kalıp kalmayacağım sadece ve sadece başkan
Aziz Yıldırım'a bağlı. Sebebi de şu: Büyük hedeflerim var. Bunları
gerçekleştirecek transferleri yaparsa, gözü kapalı burada kalırım.
Ama eğer olmazsa, o zaman düşünmeye başlarım ve durumumu
değerlendiririm. Yani, bu hafta içinde başkanla yapacağım stratejik
görüşmeler çok önemli. Bugüne kadar prensiplerimle yaşadım, bundan
sonra da aynı şekilde devam edeceğim. Verilen sözlerin tutulması
çok önemli.
'Gökdeniz'i kesin alacağız'
Başkanımız sağolsun, bugüne kadar her verdiği sözü yerine getirdi,
bundan sonra da getireceğine eminim. O konuda bir sıkıntı
yaşayacağımızı sanmıyorum. Almak istediğim oyuncuların başında
Trabzonlu Gökdeniz geliyor. Direkt kaleye gitmesi, topa hakimiyeti,
hırsı ve gücüyle tam benim için yaratılmış bir futbolcu. Yine
Trabzonlu Fatih Tekke'yi de çok beğeniyorum. Alabilsek, benim ideal
santrforum olur. Ama onun da fiyatı çok yüksek. O kadar para
ödeyebileceğimizi sanmıyorum.
Zaten dünyadaki futbolcu piyasasında en büyük parayı Türkiye'de
oynayanlar kazanıyor. Bunu hakettiklerini de düşünmüyorum, aslına
bakarsanız... O fiyatlar aşağıya düşmeli... Ama Gökdeniz'in yeni
sezonda F.Bahçe'de olması büyük ihtimal. Onu çok istiyorum."
* Christoph, bu Nobre'yi nerden buldunuz? Basında o transferden
haberin bile olmadığını söyleyenler var...
"Türkiye'deki basının işi bu! Onlar olmasa, hakem hataları olmasa
futbolun zevki olmaz ki zaten. Nobre'yi geçen yaz, benim elim,
ayağım, herşeyim Murat Kuş'la birlikte bulduk. Leverkusen
Kulübü'nün oyuncu izleme komitesindeki arkadaşlarım bana tavsiye
ettiler. Murat gitti, Nobre'nin 3 maçını izledi. Dönünce bana
'Christoph, iste senin aradığın adam' dedi. Austria Wien'deyken
transfer teklif ettik, kabul etmedi. Japonya'ya gitti ama orada da
yapamadı. Daha sonra F.Bahçe'de devre arasında dağıtan, kafasını
tekmeye sokan, kaşını gözünü yarıp gol atan bir santrfor almamız
gerekti. Nobre'yi öyle getirdik. Ve çok ucuza aldık. 250 bin dolar
kulübüne, 600 bin dolar da kendisine verdik."
Prso'yu izledim, hiç beğenmedim
* Gelecek sezon için transfer hazırlıkları yaptın mı? Seni
tanıdığım kadarıyla, hiç rahat durmazsın, bol bol futbolcu
izlersin, geleceğin takımını kurarsın...
"Demin de anlattığım gibi yardımcım Murat Kuş, benim futbol
anlayışımı çok iyi biliyor. Murat, Lucescu'nun Beşiktaş'a aldırmak
istediği Hırvat Prso'yu da Monaco'ya gidip izledi. Hiç kimsenin
haberi yok. 2 maçını gördükten sonra bana 'Christoph, hiç senin
işine yaramaz, çok ağır' dedi. Yine de emin olmak için
Hırvatistan-Türkiye maçına gittim, antrenmanında bile onu izledim.
Tekniği iyi ama yırtıcı değildi, hava topuna kontrolsuz çıkıyordu.
Gerçekten de benim aradığım adam değilmiş, hemen vazgeçtim.
Beşiktaş onu almaktan iyi ki vazgeçti. Nitekim, Avrupa'nın iyi
kulüplerinden hiçbiri onu almak istemedi."
'Sergen Yalçın tam bir gerizekalı'
* En beğendiğin futbolcu hangisi?
"Sergen, sadece Türkiye'de değil dünyada gelmiş geçmiş en büyük
futbolculardan biri. Hem zeki, hem de bazen aptalın teki. Onu
tanıdığımda çok genç bir yetenekti. Ama ondan sonra atyarışı, gece
hayatı ve kumara kapıldı. Bunlar yüzünden futbolda gelebileceği
noktalara gelmedi. Kendisine ve Türk futboluna kötülük yaptı. Benim
bildiğim en şımarık futbolculardan olan Johann Cruyff'un bile iş
disiplini ve spor ahlâkı vardı. Ben Sergen'in geleceğini
Maradona'ya benzetiyorum. Tam bir gerizekâlı futbolcu tipi. Ben
Beşiktaş'tayken onu transfer etmek istedim. O zaman Trabzon'da
oynuyordu. Gece saat 02.30'da Fulya'dâki evinde buluştuk. Sergen
ille benimle görüşmek istiyordu. Milli Takım kampından gelmişti.
Kendisini ne kadar istediğimi anlattım. Bana "Ben gelirim, şu kadar
para isterim ama 15 maç oynarım" dedi. "Sergen, bir sezonda 34 maç
var" karşılığını verdim. Onun cevabı "Hocam, her maçı ben
kurtaracaksam sen ne yapacaksın ki?" oldu. Sergen'in bu
hazırcevaplığını severim. Ama o sezon başkan Bilgili ile Şamdan'da
aralarında geçen bir tatsızlık yüzünden transfer gerçekleşmedi.
Ben zamanında Fatih Terim'e de 'Sergen', Milli Takım'a alma'
demiştim. Terim büyük hata edip onu kadroya aldı, Sergen'e de büyük
kötülük etti. Ondan sonra da benim haklı olduğumu anladı. Terim bir
gün bir kumarhanedeyken, saat 04.00'te Sergen oraya gelmiş. Terim,
kendi oyuncusuyla orada karşılaşınca Sergen'e bakışı değişti. Ondan
sonra Milli Takım'a çağırmadı."
2006'da Türk Milli Takımı'nı istiyorum
* Milli Takım için Haluk Ulusoy'dan transfer teklifi aldığın doğru
mu?
"Şimdi bunlara girmeyelim. Ama şu kadarını itiraf edebilirim: En
büyük hayâlim 2006'da Türk Milli Takımı'nın başına geçmek. Çünkü,
2006 Dünya Kupası Almanya'da düzenleniyor. Geçmişte Alman Milli
Takımı'nın başına geçmek üzereyken üzerime bazı oyunlar oynandı,
büyük kötülükler yapıldı. Onları hiçbir zaman unutmayacağım.
Türkiye gibi potansiyeli yüksek bir takımla, oradaki seyirci
desteğiyle özellikle Almanlar'ı perişan edebiliriz. Çünkü, Alman
futbolu çöküşte... Türkiye 2006'da kupayı bile kazanabilir."