Darbenin şifresi: İnine gidiyoruz!

Yapılan resmi açıklamaya göre MİT darbe yapılacağı söylentisini 15 Temmuz saat 16.00'da almış ve ilgili kurumları uyarmış.

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Yapılan resmi açıklamaya göre MİT darbe yapılacağı söylentisini 15 Temmuz saat 16.00'da almış ve ilgili kurumları uyarmış.

Ancak bunun öncesine ait ciddi ve açıklığa kavuşturulması gereken bir iddia var. 

O iddiaya göre Emniyet İstihbarat bundan çok daha önce darbe yapılacağına dair güçlü sinyaller alıyor ve bunu MİT ve Cumhurbaşkanı'na ayrı ayrı rapor ediyor. 

Cumhurbaşkanı istihbaratı MİT'ten daha fazla ciddiye alıyor olmalı ki bizzat Hakan Fidan'a soruyor. Fidan, "Bu tür söylentiler her zaman olmuştur" diyerek bir tehlike olmadığını söylüyor.

15 Temmuz günü saat 16.00'da darbe için son hazırlıkların yapıldığı öğrenilince MİT bir kez daha devreye giriyor ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın bizzat makamına gidip durumu anlatıyor.

Hulusi Akar ilgili birliklerin tamamına "En üst kademeden, yani benden emir gelmedikçe harekete geçmeyin" diyerek yazılı emir gönderiyor.

MİT ve Genelkurmay bu yazılı emrin darbecilere geri adım attıracağını düşünerek ölümcül bir hataya imza atıyor.

Darbeye hazırlananların niyeti, sabaha karşı saat 03.00'da harekete geçmek. Ancak haberdar olduğu öğrenilince darbenin saati erkene, yani 22.00'a alınıyor.

Saatler 22 civarını gösterirken, Erdoğan'ı Marmaris'teki otelde öldürmek için yola çıkan helikopterde bulunan teröristlerden birinin diyaloğu MİT'in dinleme ağına takılıyor.

Asker kılığındaki o terörist, Erdoğan'ın "İninize gireceğiz, ininize!" sözüne atıfta bulanarak, "İnine girmek üzere harekete geçtik!" diyor.

Cumhurbaşkanı'nın bugün hala aramızda olmasını işte bu mesajın duyulmasına borçluyuz.

Birileri darbenin şeklini ve şiddetini beğenmiyor, "Böyle darbe mi olur?" diyerek olaya şüpheci bir yaklaşım gösteriyor.

"Tiyatro" diyenler bile var.

Doğrusunu isterseniz, "Tiyatro" demesem de darbenin yapılış tekniği ilk başlarda bana da tuhaf geldi.

Darbe yaşanırken ben İzmir'deydim. "CHP'nin kalesi" olarak görüldüğüne göre kentte darbecilere büyük destek verileceğinin hesap edilmesi gerekiyordu.

Ancak koca kentte yaprak kımıldamıyor, ortalıkta tek bir asker görünmüyordu. 

Aklıma Erzurum'dayken yapılan 1980 darbesi geldi. Henüz çocuktum ama hiç unutmadım. Kapımızın önündeki yol tanklarla doluydu. İki darbe arasındaki farkı görünce içimden, "Bu nasıl darbe? İki büyük kentte yol kapatmayla ve bir kaç binayı kuşatmayla darbe mi olurmuş?" dedim. 

Ancak yukarıda da belirttiğim gibi, darbe erken saate alınıp planlar altüst olunca, ortaya böyle tiyatroyu andıran bir görüntü çıkıyor.

Bakın size henüz medyaya yansımamış bir bilgi vereyim.

Sabiha Gökçen Havaalanı'nın bulunduğu Kurtköy'ün bazı bölgelerine ve hatta evlerin önüne Sürat Kargo tarafından yüzlerce paket bırakılıyor. O bölgede oturan yeğenlerim var. Paketleri açıp baktıklarında içinde ekmek ve kumanya olduğunu görüyor, ancak bir anlam veremiyorlar. 

Sanırım o kumanyaların neden bırakıldığını anlamışsınızdır. Cuntacılar uzun sürecek kuşatma döneminde aç ve susuz kalmasın diye dağıtılmış. (O paketlerin resimlerini facebook ve twitter sayfalarında yayınladım)

Anlayacağınız öyle sıradan bir darbe planı değil. Askerlerin günlük yiyecek ve içecek ihtiyaçları bile düşünülmüş.

Bu aşamadan sonra olan bitene hala "Tiyatro" diyen varsa onu ikna etmek için beyhude bir çaba içinde olmaya gerek yok.

Tımarhaneden delileri toplayıp, "Biz bir darbe tiyatrosu çevireceğiz. Siz Meclis'i ve Cumhurbaşkanlığı binasını bombalayacak, ülkenin resmi kurum ve televizyonlarını kuşatacaksınız. Önünüze çıkan halkı katledecek, Cumhurbaşkanı'nı öldürmek için saldırı gerçekleştireceksiniz. Yalnız bu tiyatronun sonunda sizi linç veyahut ölüm gibi cezalar bekliyor" deseniz "Biz deli olabiliriz ama sizin gibi gerizekalı değiliz" der herhalde...

Hal böyleyken yaşananlara inanmayanları bulaşıcı hastalık gibi yayılan sözlerine fazla aldırış etmemek gerek...

Zira onların kuyruk acısı darbenin şekli şemali değil, gerçekleşmemiş olmasından kaynaklanıyor. 

Laf darbecilerin linç ve ölümlerinden açılmışken...

Birileri, "Verilen emri uygulamaktan başka bir şey yapmayan askerleri linç ettiniz, katilsiniz" diyor. Hatta "Askerin kafasını kestiler" yalanını uyduranlar bile oluyor.

Bir defa şunu açık açık belirteyim. 

"Kafası kesildi" diye ismi yazılan asker başka bir şehirde yaşıyor ve iddiayı bütünüyle yalanlıyor. Boğazı kesildi diye fotoğrafı yayınlanan asker ise hastanede tedavi edildikten sonra gözaltına alındı!

Bu askeri hastaneye götürenler kim biliyor musunuz? Boğaz kesmekle suçlanan ve boy boy fotoğrafları yayınlanan darbe karşıtı sivil vatandaşlar....

Ha!..

Linç olayı olmadı mı, elbette ki oldu. Ancak linç edilen veya öldürülenler, sivil halkın üzerine tüm uyarılara rağmen kurşun yağdıran katiller.

Kurşun atan o şerefsiz gül mü attı ki gül yağı ile karşılasın arkadaş? Bana göre halka kurşun sıkanlardan hiç biri linçten ve ölümden daha azını haketmedi. 

Gelelim bugüne...

Darbe girişimi sonrası devletin çeşitli kurumlarına sızmış binlerce hain gözaltına alınıyor veya görevden uzaklaştırılıyor. 

17/25 Aralık'tan bu yana AK Parti'nin kendi içindeki paralel teröristleri temizlemesi gerektiğini ısrarla, çığlık atarak haykıran biriyim.

Nihayet sıra onlara da geliyor!

Yakında sizleri şok edecek gelişmelere hazır olun. Görevden uzaklaştırılan ve hatta tutuklanan teşkilat ve belediye başkanları olacak. Belki görevden uzaklaştırılan, gözaltına alınan bakan ve vekilleri ibretle izleyeceğiz.

Kimse aptal değil...

Halk darbe girişiminden bir saat sonra meydanlara çıkıp tank paletlerinin altına atlarken ortalıktan kaybolanlar şunu iyi bilsin ve duysun:

Ey darbe sözünü duyunca rüzgarda kalmış yaprak gibi titreyenler!

Ey telefonunu kapatıp dudaklarını sessizlikle mühürleyenler. Bir twit mesajı atmaktan korkup gelişmeleri hesaplı gözlerle takip edenler.. 

Ey sabahın ilk ışıklarıyla beraber deliğinden çıkan fare gibi meydana çıkıp gözlerini kırpıştıranlar. 

Zannetmeyin ki farkedilmediniz. 

Bir zamanlar adına cemaat dediğimiz paralel terör örgütünün tiksindirici enkazının altında sizler de kalacaksınız.

Ülkesi, bayrağı ve davası için tank paletlerinin altına, kurşunların önüne atlayan dava erlerini bundan böyle asla istismar edemeyeceksiniz!

Dipnot: Semasız bir ülke hayal edenlere inat, Türkiye'nin altın bir şafağa uyanması için mücadele edip, vatanını canından aziz bilen milletin destansı hikayesi bir sonraki yazıda...