Darbeciler 5 bin çocuğu imam hatibe sürdü
Abone olDarbeciler binlerce çocuğu otobüslere bindirerek Dersim dışındaki Yatılı İmam Hatip Okulları’na göndermiş. Bunun nedeni ise...
Günün bombasını Radikal patlattı.
Dersim'e yönelik ortaya çıkan belgeler çok konuşulacak
cinsten.
12 Eylül ’ün darbeci generallerinin Dersim’e yönelik özel bir ‘adam etme’ politikası uyguladıkları belgeleriyle ortaya çıktı.
Ortaya çıkan belgelerde binlerce çocuğu otobüslere bindirilerek şehir dışındaki yatılı imam hatiplere gönderildiği ortaya çıktı. O çocuklardan biri olan Erdem Koçoğlu da yaşadıklarını anlattı.
'Bizim aşirette yaylaya giderken asker copu yemeyen kimse yoktu' diyen Koçoğlu, ''Hem Aleviler hem biz dışlandık. Özellikle Aleviler kendilerini çok rahat ifade edemediler. Alevilerin gönüllü olarak Kuran kurslarına gittiğine inanmıyorum. Muhtemelen dönemin valisinin (Kenan Güven) baskısı vardı. Alevilerin Kuran kursuna çocuklarını göndermesi size mantıklı geliyor mu?'' dedi.
VATANA FAYDALI OLSUNLAR DİYE
GÖNDERİLMİŞLER
Dersim'in sürgün trajedisi 12 Eylül'de de bitmemiş. Darbeciler 5 bin Dersimli çocuğu 'vatana faydalı olsunlar' diye toplayıp imam hatiplere göndermiş.
12 Eylül ’ün darbeci generallerinin Dersim’e yönelik özel bir ‘adam etme’ politikası uyguladıkları belgeleriyle ortaya çıktı. Dersimli araştırmacı Mesut Özcan’ın eline tesadüfen geçen yüzlerce fotoğraf, belge ve ses kaseti, Dersim’de uygulanan ve ‘Doğu İrşat Konferansları’ olarak anılan bu politikanın parçası olarak 5 bin çocuğun ailelerinden alınıp otobüslere törenle bindirilerek Dersim dışındaki Yatılı İmam Hatip Okulları’na gönderildiğini kanıtladı.
SES KAYITLARI VE FOTOĞRAFLAR GERÇEĞİ
GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR
Araştırmacı Özcan, 12 Eylül cuntasının bölgeye
‘vali’ olarak gönderdiği emekli general Kenan
Güven’in görev yaptığı 4.5 yıl boyunca özellikle Aleviler üzerinde
sistemli bir Sünnileştirme programı uyguladığını söylüyor. Özcan,
Güven’in belki de asker geçmişinden kaynaklanan bir alışkanlıkla
attığı her adımın fotoğrafını çektirdiğini, halka açık yaptığı
konuşmaları da kasete kaydettirdiğini belirtiyor. Özcan’ın elindeki
binlerce ‘35’lik’ fotoğraf negatifi ve
‘60’lık’ ses kasetleri pek az bilinen bu olayın
bütün detaylarını gözler önüne seriyor.
Radikal o gün otobüslerle gönderilen çocuklardan biri olan Erdem
Koçoğlu’na ulaştı. HAS Parti kapanmadan önce İstanbul Çekmeköy İlçe
Başkanlığı’nı da yürüten Koçoğlu, 1970 Çemişgezek’in Sarıbalta Köyü
doğumlu. “Sünniyim 9 kardeştik. Evin en küçüğü bendim.
Kardeşlerimden hiçbiri okuyamadı” diyor, Koçoğlu, Kuran
kursuna gitmeyi kendisi istemiş. Ama babası ile muhtarın arası kötü
olduğu için ilk kafileyle gidememiş. “Muhtara ısrar ettim,
sonraki kafilede ancak öyle gidebildim” diyen Erdem
Koçoğlu, ‘o günleri’ şöyle anlattı:
ASKER COPU YEMEYEN KİMSE
YOKTU
*1982 yılıydı.. İlkokulu yeni bitirmiştim. Jandarma geldiğinde
saklanacak delik arardık. Bizim aşirette yaylaya giderken asker
copu yemeyen kimse yoktu. Ne zaman gidileceği, nerde kalınacağı
söylenirdi jandarmaya. Ama bir suç işlenmiş gibi her türlü eziyet
yapılırdı. Köylünün itiraz hakkı yoktu. Bu durumu kanıksamıştık.
Jandarmanın dipçiklemesi olağan bir durumdu.
*Hem Sünniler, hem Aleviler için karanlık bir dönemdi. 2 veya 3
otobüsle Tunceli ’den yola çıktık. Bizim kafilede hiç kız yoktu.
Hepsi erkekti. Bolu’ya gittik. Ben o zamana kadar Çemişgezek’e bile
hiç gitmemiştim. Annem bana, ben ona çok düşkündüm. 82-83
eğitim-öğretim yılında sadece Kuran kursuna gittim. Kurs, Diyanet’e
bağlıydı. Aklımda yanlış kalmadıysa 250-300 çocuk vardı.
TÜRKÇE BİLMİYORUM
*Türkçenin T’sini bilmiyordum. Ancak ‘gel’, ‘git’,
‘ekmek’… Burada bir dönem devam ettikten sonra,
İstanbul’da Fatih, Zeytinburnu ve Gaziosmanpaşa ’da İmam Hatip’e
devam ettim. Arkadaşlarım içinde Alevi de vardı Sünni de.
Çemişgezek’ten gelenlerin çoğu Sünni’ydi. Ovacık ve Nazimiye’den
gelenlerse Alevi…
*Bizim okulda imam hatibi bitiren Alevi çocuk olmadı.
Bitiremediler. Halbuki çok zeki çocuklardı. Aynı sene içinde, ya da
birkaç sene sonra ayrılanlar oldu. Alevi geleneğine ters bir eğitim
alıyorsunuz, sonuçta bıraktılar. Alevi çocuklar o güne kadar
aldıkları eğitime uygun bir eğitim almadıkları için kendilerini çok
rahat hissetmiyorlardı. Çocuklar hem ailelerinden baskı
görüyorlardı, hem de orada kabullenmiyorlardı.
ALEVİLER OLARAK HEP
DIŞLANDIK
*Hem Aleviler hem biz dışlandık. Özellikle Aleviler kendilerini çok
rahat ifade edemediler. Alevilerin gönüllü olarak Kuran kurslarına
gittiğine inanmıyorum. Muhtemelen dönemin valisinin (Kenan Güven)
baskısı vardı. Alevilerin Kuran kursuna çocuklarını göndermesi size
mantıklı geliyor mu? Zaten kendi rızalarıyla gelseler okurlardı. O
zamanki rejim Alevileri tehdit olarak görüyordu. Balans ayarını
böyle yaptılar.
*Ne yazık ki, Alevilere zulüm yapılınca alkışlayanlarımız var.
Hepimiz buna karşı gelmeyi aklımıza bile getirmiyoruz. Okuldayken
iliklerimize kadar yokluk içindeydik. Çayı çok severim. Ama çay
içecek bile param yoktu. Kendim için, ‘iyiki okumuşum’ diyorum.
Kardeşlerimin içinde okumak sadece bana nasip oldu. Keşke onlar da
okuyabilseydi. Sünni olmama, Kuran kursuna, İmam Hatib’e gönüllü
gitmeme rağmen ismimiz yoktu. Bana ‘Erdem’ demiyorlardı. Biz
Tuncelili öğrencilerdik.
SÜNNİLEŞTİRME POLİTİKASI UYGULANDI
Araştırmacı Mesut Özcan, 12 Eylül rejiminin Dersim’i neden
özellikle hedef seçtiğini şöyle anlatıyor: “‘Kardeş
kavgası’ bahane edilerek gerçekleştirilen darbenin en büyük
etkilerinin görüldüğü yerlerin başında Dersim gelir. Dersim, hem
Kürt nüfusa, hem Kızılbaş inanca, hem de sol ideolojiye merkez
olması nedeniyle ciddi bedeller ödedi. Darbenin ardından ‘din
birleştiricidir ve gereklidir’ sloganıyla özellikle Alevilerin
yerleşim alanları hedef alındı. Emekli bir general olan Kenan
Güven, adaşı Kenan Evren ’in gerçekleştirdiği darbeden sonra, 10
Eylül 1982’de vali olarak Dersim’e atandı.
Kenan Güven’in gelmesiyle birlikte Tunceli’de bir yandan peş peşe Kuran kursları açılıp köylere cami yapılırken, bir yandan da başta Ankara , İstanbul, Edirne müftüleri olmak üzere, çeşitli müftüler davet edilip bütün ilçelerde ‘Doğu İrşat Konferansları’ adı altında faaliyetler tertiplenmeye, vaazlar verdirilmeye başlandı. İrşat heyetleri gittikleri yerlerde İslam dinini övmekte, sosyalizmi, komünizmi ve bu ideolojinin önderlerini din düşmanı, birlik düşmanı, namus düşmanı olarak göstermekte, halkı bu düşüncede olanlara karşı cihada çağırmaktaydılar. Bununla da yetinmeyip, yine halkı bu tip faaliyetlerde bulunanları ihbar etmeye teşvik edip, muhbirliğe davet ediyodı. 4.5 yılda 5 bin çocuk, otobüslerle ‘Müslümanlaştırılmak’ üzere Dersim dışındaki Kuran Kurslarına gönderildi. Gönderildikleri yerler arasında Bolu, İstanbul ve Beypazarı var. Kız ve erkek çocuklarından oluşan öğrenciler yatılı Kuran kurslarında hem Müslümanlığı hem de ‘Türklüğü’ öğreniyorlardı. Ancak bu sayıya, Dersim’de açılan Kuran kursları ve İmam hatip okullarının dahil olmadığını unutmamak gerek.”