Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
“Darbe tehlikesi var” şeklinde sözler gündeme
gelince, Genelkurmay eski Başkanı rahmetli Org. Yaşar Büyükanıt
Paşa gelir aklıma…
Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı dönemlerinde
bir gazeteci olarak yaptığım ziyaretlerde
karargahta kendisi ile çok özel sohbetlerim olmuştur…
Sanırım 2006-2007 yılıydı…
O günler yine Türkiye’nin en hareketli günleriydi…
AK Parti iktidarının üzerine sözde “İrtica” söylemleri ve “Laiklik elden gidiyor” sloganları ile gidiliyordu.
Yine ortalıkta darbe söylentileri dolaşıyordu…
Cumhuriyet mitinglerini, “Ordu göreve”
pankartlarını, bazı eski emekli komutanların Türkiye’yi dolaşarak
panellerde yaptıkları konuşmaları hatırlarsınız…
Yani hava yine pusluydu…
Karadeniz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak görev
yaparken, kendisini Genelkurmay Başkanlığı makamında ziyaret
etmiştim…
Dönemin Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Trabzonlu hemşehrim
Org. Aslan Güner Paşa, dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri en son
olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan hemşehrim Org. Salih Zeki
Çolak Paşa’yı da ziyaret etmiştim..
Büyükanıt’ın kader arkadaşlarıydı..
Peki neler konuştuk..
Yaşar Paşa ile makamında sohbet ediyoruz…
Konu “Darbe” söylentilerine gelmişti…
“Paşam ne oluyor” diye sormuştum…
Cevabı çok anlamlı olmuştu…
Dedi ki;
“Bu ülkede öyle darbe marbe işleri artık kolay
değil.
12 Eylül’de bu ülkenin büyük çoğunluğu günün şartlarına
göre ordunun el koymasını istedi.
Abi kardeşi öldürüyor, her gün onlarca insanımızı sağ sol davasına kaybediyorduk.
Halk gibi iş dünyası da, sivil toplum örgütleri de akan kanın durması için çareyi orduda aramıştı…
O günün şartları ile bugünün şartlarını kimse yan yana getirmeye kalkmasın. 12 Eylül olayı bambaşka bir olay.
Bugün ile o günü kıyaslamak büyük bir hata olur.
Bugün TSK böyle bir
darbe girişimine kalkarsa bilinmeli ki çırılçıplak ortada kalır. Bu
ihaneti hem orduya hem de millete kimse
yapamaz…”
(12 Eylül darbesi sonrası bu ülkede
çok büyük acılar yaşandı…
Masum insanların neler yaşadığını
bilmeyen yok.Nitekim 12 Eylül daha sonra Tayyip Erdoğan’ın
kararlılığı ile yargılandı, darbeci komutanların rütbeleri
söküldü.Darbenin iyisi kötüsü olmayacağı her darbenin millete darbe
olduğu gerçeğinin cezası kesilmişti.)
Kıssadan hisse gibi bir söz…
“Eğer TSK böyle bir girişime kalkarsa yapanlar çırılçıplak ortada kalır…”
(15 Temmuz gecesi bunu yaşamadık mı?)
Bakın şu fotoğrafa…
Paşa ile sohbetimiz sürdü…
Laf döndü dolaştı siyasete geldi…
Yaşar Paşa yine ilginç mesajlar verdi…
“Siyasette bugün bazı kırılmalar ve tartışmalar
yaşanabilir. Ama bugün direkt halka endeksli siyaset yapan bir
lider var.
Tayyip Bey halk siyaseti yapıyor. Halk kendisine
büyük destek veriyor.
Ve bunu da başarıyor.
Bak bir örnek verelim.
Erdoğan kendisini 5. kattan çay içmeye davet eden
Ayşe teyzeyi kırmayıp asansörü dahi olmayan evin 5. katına
çıkıp oturup onlarla çay içiyor. Tayyip
Bey’in arkasında açık halk desteği var.”
Paşa darbe söylentilerinin olduğu o günlerde kendisine ülkenin en
önemli üç iş insanının ziyarete geldiğini “Aman paşam darbe
söylentileri gibi bir şeyler duyuyoruz. Sakın mahvoluruz”
dediğini de anlatıyordu…
Allah rahmet eylesin FETÖ ile askeri okulda görev yaparken
ilk mücadeleyi yapan isim de Yaşar Büyükanıt’tı.
Askeri okulda 40 öğrencinin okulla bağını kestiğini, o
günlerden bugünlere FETÖ’nün kendisini hedef seçip Genelkurmay
Başkanı olmasının önünü kesmeye çalıştığını
anlatmıştı…
Şemdinli’deki kitabevi bombalanması olayını üzerine yıkıp orada
bulunan askerler için “Tanıyorum iyi çocuklardır”
dediği gerekçesiyle Genelkurmay Başkanı olmasının önüne geçilmek
istenildiğini de belirtmişti.
Çünkü Yaşar Büyükanıt FETÖ için tehlikeydi…
Hatırlayın o günün savcısı Ferhat Sarıkaya’yı..
Sonra o savcı neden ihraç edilmişti..
FETÖ’cü olduğu tescillenmişti…
Madem Yaşar Büyükanıt Paşa artık aramızda değil…
27 Nisan e- muhtırasının çok çarpıcı yönünü de sizlere
aktarmak isterim…
Belki de ilk kez okuyacaksınız…
“Gece o bildiriyi ben yazdım ve yayınladım. Kimsenin
bilgisi yok” demişti ya Paşa…
Evet…
Doğru…
Yaşar Paşa neden böyle bir bildirinin altına imza atarak
kendini adete feda etmişti.
Yazdığı bildiriye katılmak mümkün değildi…
Demokrasiye müdahaleydi...
Peki asıl niyet neydi?
Bence tahminim ve sohbetten edindiğim gözlemim,
ordunun ve devletin selameti için kendini feda
etmişti..
O günlerde ordu içinde çıkan darbe söylentilerinin, “genç
subaylar rahatsız” şeklinde medyaya servis edilmesinin
altyapısı olduğu aşikardı…
Bunu bu ülkenin Genelkurmay Başkanının bilmemesi mümkün müydü?
Hatta hatırlayın yine bir ara ordu içinde Paşa’yı zehirlemek
isteyenlerin olduğu söylenmişti…
Yaşar Paşa ordu içindeki bu yapıyı çok iyi biliyordu…
O günün isimlerini yazmak istemiyorum ama ordu ve ordu dışındaki
emekli komutanlarla buluşan bir yapı, Yaşar Büyükanıt’a karşı
“Siyasete neden müdahale etmiyor” diyerek içten
içe savaş açmıştı…
Yaşar Paşa gaza gelmiyordu…
Ama gazı alması gerekiyordu…
İşte demokrasi karşıtı o bildiri belki de ordunun gazını
almak içindi.
Bir darbe çığırtkanlığının hatta darbe girişiminin önünü kesen bu
bildiri ile Yaşar Paşa belki de kendini feda ettiğini
anlatıyordu!..
Bazıları olur mu böyle şey diyebilir!.
Bildiri yi hiç bir zaman hükümete karşı muhtıra olarak kabul etmeyip "O bildiri yi gece tek başıma ben yazdım ve yayınlattım." demenin sizce anlamı ne olabilir di?
Bakın o bildiri nedeni ile sadece siyasette Paşa ağır şekilde eleştirilmedi askeri özellikle emekli komutanlar tarafındanda "Bu bildiri iktidarın işine yaradı" diye yerden yere vurulmadı mı?
Hepsini üst üste koyup iyi düşünün!..
O bildirinin gerçek amacı ne olabilir di?
Bakın dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı
olduktan sonra dahi Yaşar Büyükanıt’a karşı tek bir ağır eleştiride
bulunmadı…
Varsa gösterin…
Ya sır gibi Dolmabahçe Zirvesi!..
Perde arkası için herkes bir şeyler üretiyor?
O dedi, bu dediye bakmayın…
Biri ebediyete intikal etmiş, diğeri hayatta olan ülkenin
Cumhurbaşkanı arasındaki iki kişi arasında kalan bir sır olarak
kaldı artık!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Yaşar Büyükanıt konusunda her zaman hassas bir duruş gösterdi…
Kırıp dökmedi…
Emekli olurken Paşa’ya devlet şeref madalyası
verdi…
Paşa’ya zırhlı araç verdi…
Vefatının ardından Yaşar Büyükanıt'ın yakınlarını
telefonla arayarak başsağlığı diledi…
Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı yapmış Kenan
Evren için taziye mesajı yayınladı mı?
Hayır…
Yani o bildirinin ardından bile ilişkileri hep sağlıklı oldu…
Yaşar Büyükanıt Amerikancı bir paşa hiç olmadı…
Amerika’da hiçbir eğitim almadı…
Sohbetlerimizden edindiğim izlenim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, 27 Nisan e muhtırası ile dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar
Büyükanıt Paşa’nın “Genç subaylar rahatsız”
denilen ordudaki bir takım mihrakların gazını aldığını anladı…
Peki 15 Temmuz hain darbe girişiminde ne oldu...
Sonuç ne oldu?
Darbe girişimine kalkanlar Yaşar Büyükanıt Paşa’nın o gün
bizlere söylediği gibi çırılçıplak ortada kaldı…
Rezil oldular…
Eğer bugünde böyle bir söylenti varsa, böyle bir girişime
kalkılırsa o girişime kalkanlar bu kez sadece çırılçıplakta ortada
kalmazlar!..
Çünkü Türkiye eski Türkiye değil…
Çünkü Türk milleti artık kayıtsız değil...
DEVLET
BEYİN TAYYİP ERDOĞAN
DERSİ!..
Bugün Türk milleti çok daha dikkatli
olması gereken yeni bir sürece girdi...
2023'e yol alındıkça
bu süreç çok daha hassas olacak...
Çünkü oyun bitmedi
ve çok
büyük…
2023 iç ve dış mihrakların son barutları!..
Her türlü oyun devreye girmiştir girecektirde...
İşte gördük Gezi davasındaki tahliye
kararlarını...
Böyle bir ortamda böyle bir
kararın arkasında kimler olabilir!..
Delil yokmuş!
İyi niyetle başlayıp(!) sonra bir
anda her türlü terör örgütlerininde müdahil ve katılımcı olduğu
Hükümeti devirmeye yönelik ortalığı yangın yerine çeviren Gazi
Olaylarının aktörleri kimlerdi?
Şu bir gerçek ki Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan üzerindeki oyun hiç bitmedi.. Türkiye’nin
geçtiği kritik süreçte içeriden ve dışarıdan bir takım odaklar buna
siyaset de, yargı da dahil “Cumhurbaşkanı Erdoğansız bir
Türkiye” için her gayri meşru yolu denemeye devam
ediyor..
Eski yol arkadaşlarını dahi
karşısına dikmeyi başaran bir operasyon!
Çünkü;
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk
kez bütün dünya karşısında; Bağımsız bir duruş sergilemesi,
bölgesindeki gelişmelere kayıtsız kalmayıp operasyon yapabilecek
güçte olması, içeriden ve dışarıdan sosyo ekonomik saldırılar
karşısında dimdik ayakta kalmasından rahatsızlar..
Bahçeli liderliğindeki MHP şer odaklarının Erdoğan'ı yalnızlaştırma planlarını bozuyor.
Terör ile mücadele de tarih yazılıyor...
Dış politika ilk kez bu kadar yerli vce milli...
Milli Savunma Sanayi kıskandırıyor...
Ekonomide olağanüstü mücadele veriliyor..
Hakan Fidan'ın başkanlığında milli istihbarat hem içeri de hem dışarıda kuş uçurtmuyor..
Tayyip Erdoğan ile dünyada sözü dinlenen bir lider gerçeği yaşanıyor...
İç ve dış şer odakları "Ne
yaptıysalar yakamamamın" acısını yaşadıkça çıldırıyor..
Ve bir anda ortaya çıkan ABD
hükümetine bağlı düşünce kuruluşu RAND
Corporation’ın Türkiye’nin iç ve dış politikasını mercek
altına alan raporunun ardından ortaya atılan darbe söylentileri
“DİKKAT ” dedirtiyor…
Unutulmasın…
Türkiye için 2023 seçimleri mutlaka ama mutlaka kazasız geçilmesi gereken bir büyük eşik...
Ya dışa bağımlı eski Türkiye'ye dönülecek...
Ya da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın adeta "büyük finali " gibi küresel güç olarak "bende varım" diyen Türkiye gerçeği aşamasına geçilecek...
Tavandan tabana bu ülkeyi sevenler tarafından küçük kişisel hesaplarla bu yürüyüşün altına dinamit koyanların değirmenine su taşınmamalı!
Bugün bu gerçeği en iyi gören devlet adamı MHP lideri Devlet Bahçeli'den başkası değil. Erdemli bir kararlılıkla
Daha önce Türk siyasetinde hiç bir liderde görülmedik bir şekilde "Ben " demeden makam mevki beklemeden " Önemli olan Türkiye ve Türk milleti" diyerek her türlü milli ve manevi fedakarlığı yaparak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasında duruyor...
Türk tarihi herkesin yerini yazacaktır...
Ama Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli dayanışmasını altın harflerle yazacaktır diye düşünüyorum...
Bunun değerini bugün bilemeyenlerin yarın çok daha iyi anlayacağına inanıyorum..
O nedenle yarın geç olmadan;
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sahip çıkmanın Türkiye’ye sahip çıkmak olduğu bir süreçten geçtiğini iyi bilmek gerekir...
Söz konusu şu parti, bu parti meselesi değildir..
Türk milleti üzerine oynanan bütün aktörleri ve
figüranlarını tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi çırılçıplak
dünyanın önüne koyacaktır!..