'Darbe raporu' hazırlaycısı konuştu
Abone olJenkins, Türkiye’de darbe ihtimalinin aşırı laik çevrelerin evhamı yüzünden gündemde olduğunu söyledi.
Zaman’ın sorularını cevaplayan Jenkins, askerin, radikal
adımlara karşı olduğu gerçeğinin herkes tarafından bilindiğini
söyledi. “Sorun hükümetten değil, bu konuda kaygılar taşıyan laik
kesimden kaynaklanıyor.” diyen Jenkins, hükümetin hiçbir konuda net
planının olmadığını ifade etti. Jenkins’e göre AK Partililer ne
korkulduğu kadar radikal İslamcı, ne de kendilerinin dile getirdiği
kadar demokrat. İkisinin ortasında bir yerde. Laik çevrelerin
Erdoğan’ın demokrasi söylemini maske olarak gördüğüne işaret eden
Jenkins, ancak kendisinin bu görüşe katılmadığını vurguluyor.
Jenkins, darbeye içerde ve dışarda askerler dahil kimsenin sıcak
bakmadığını belirtiyor. Ancak gerilimin artması durumunda askerin
hükümeti uyaracağı ve AK Parti’nin erken seçime gitmek zorunda
kalabileceği senaryosuna ağırlık veriyor. Genç subayların laiklik
konusunda daha duyarlı olmalarının beklenen bir durum olacağını
söyleyen Jenkins, üst düzey askeri yetkililerin böyle bir durumda
yıpranmaktan çekindiklerini vurguladı. Darbe yapmanın kolay, ancak
iktidar olmanın zor olduğunu, çünkü halkın kısa süre içinde askerin
kışlasına geri dönmesini isteyeceğini belirten Jenkins, askerin de
bu bilince sahip olduğunu ifade etti. ABD’nin askerin tezkere için
baskı yapmamasından yakınmasını da çifte standart olarak niteleyen
Jenkins, bir yandan demokrasiyi savunup, bir yandan askerlerden
liderlik beklemenin çelişki olduğunu düşünüyor. Türkiye’de
ordu–siyaset ilişkileri üzerine referans bir kitabı bulunan ve
siyasi İslam üzerine yaptığı kitap çalışmasını tamamlamak üzere
olan İngiliz gazeteci Jenkins, 13 yıldır Türkiye’de yaşıyor. El
Ahram Weekly, Sunday Times, The Economist Intelligence Unit’in
Türkiye temsilciliklerini yapan Gareth Jenkins, çok tartışılan
raporu hazırlayan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün
yayınlarına katkıda bulunuyor. Söz konusu rapor, her yıl enstitü
tarafından yayınlanıyor. Raporda, ABD, AB, Çin, Rusya, Hindistan
gibi önemli uluslararası sistemin aktörlerinde geçtiğimiz yılda ne
olduğu ve önümüzdeki dönemde neler olabileceği sorularına cevap
aranıyor. Türkiye de iki yıldır bu raporda kendine yer bulan
ülkelerden biri. Rapor, editör tarafından konuyla ilgili uzmanlara
gönderilen sorulara verilen cevapların derlenmesiyle ortaya
çıkıyor. Jenkins, rapora katkıda bulunduğunu, ama bazı bölümlerin
editör tarafından eklendiğini kaydediyor. 23 Nisan resepsiyonu ve
30 Nisan MGK’sında yaşanan krizden önce 10 Nisan’da raporun
tamamlandığına işaret eden Jenkins, raporda yer alan Ankara’daki
sivil–asker arasındaki gerilim tahmininin daha rapor piyasaya
sunulmadan doğrulandığı belirtiyor. Raporun Türkiye ile ilgili
kısmının ana omurgasını Türkiye’nin dış politikada sürüklendiği
gerilim oluşturuyor. Asker–sivil ilişkisi ve iç gerilim konusuna
ise çok az yer verilmiş. Raporda altı çizilen noktalar arasında
Rumların AB’ye girmesi ve Kıbrıs sorunu yüzünden AB ile ilişkilerin
gerileceği; İsrail’le ilişkilerin kötüye gittiği, İsrail’le
ilişkiler ve Osmanlı mirası yüzünden Araplarla ilişkilerin de soğuk
olduğu, Irak krizi sebebiyle ABD ile ilişkilerin gergin olduğu,
Washington’ın Türkiye’ye kızdığı yer alıyor. Bu ortamda Türkiye’nin
dünyada kiminle ilişki kuracağı sorusu üzerinde duruluyor.
‘Baykal’cı olamam’ CHP lideri Deniz Baykal ile görüştüğü için
eleştiri alan Jenkins, “Baykal ile bir kez görüştüm. Tayyip Bey ve
çevresiyle defalarca görüştüm. Bir kez görüştüğümde de Baykal’a
sorduğum sorular yüzünden Baykal’cı olamayacak kadar soğuk
ayrıldım.” diyor. Jenkins, Baykal’a en büyük sorun olan yolsuzlukla
ilgili iktidarı döneminde neler yaptığını sormuş. Baykal da bu
sorudan rahatsız olmuş. Abdullah Gül’ü nazik, Batı’ya karşı asla
düşmanlık beslemeyen, daha ılımlı bir lider olarak tanımlayan
Jenkins’e göre bir koalisyon olan AK Partililerin kafası ideolojik
anlamda da karışık. Gerçekten aralarında Müslüman demokratlar da
var, hâlâ radikal fikirler taşıyan isimler de var. Enstitü’nün
yayınladığı Survival adlı derginin son sayısına “Türkiye’deki
Müslüman Demokratlar?” başlıklı bir makale yazan Jenkins, burada
tehlikeye düşmesi durumunda laikliği korumak için askerin müdahale
etmekten çekinmeyeceğini savunuyor. Kemalist ideolojinin
kimilerince Türkiye’nin diğer İslam ülkelerinden daha demokratik
olmasının nedeni, kimilerine göre ise Türkiye’nin demokratikleşmesi
önünde engel olduğunu belirten Jenkins, Kemalizm'in tehlikede
olduğunu düşündüğü takdirde kurulu düzenin AB üyeliğinin
gerektirdiği düşünce özgürlüğü gibi reformların
gerçekleştirilmesine izin vermeyeceğini öne sürüyor. Jenkins,
Zaman’a yaptığı açıklamada da AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda
hâlâ ciddi olmadığını, askerin sivil otoritenin emrine girmesinin
demokratik açıdan Müslümanları güçlendireceğini, İslam dünyasına
İslami demokrasi olarak örnek verme ihtiyacındaki ABD’nin bundan
memnuniyet duysa da Fransa ve Almanya gibi ülkelerin pek memnun
olmayacaklarını ifade etti. Kültürel uçurumun ikna yoluyla aşılması
mümkün olsa da, 2.500 dolar olan Türkiye’nin kişi başına milli
gelirini 10 bin dolar seviyesindeki Avrupa ortalamasına taşıyacak
bütçe imkanlarını tartışmadıkça AB’nin bu konudaki ciddiyetinin
sorgulanması gerektiğini belirtti.