Darbe planının perde arkası
Abone olBalyoz darbe Planı ile ilgili tüm tarafların görüşlerini alan Fikret Bila tüm izlenimlerini İNTERNETHABER'e açıkladı.
GÜLŞAH ERDEM
İNTERNETHABER
ANKARA-
Fikret Bila, sakin, kendinden emin, güvenilir bir kalem. Derin
ilişkileri, olayların perde arkasında kalan bilgileri toplayıp, usta bir anlatım ile
kamuoyuna sunan Ankara siyasetinin nabzını en iyi tutan
gazetecilerden biri.
Fikret Bila, son Balyoz Darbe Planı iddiaları ile ilgili başta
emekli paşa Çetin Doğan ile olmak üzere, ilgili hemen herkesin
nabzını tuttu. İzlenimlerini İNTERNETHABER ile paylaşan Bila,
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlkerbaşbuğ’un, ‘masaya
yumruk’lu konuşmasını ise ‘duygusal’ olarak
nitelendirdi.
İşte Fikret Bila’nın
çarpıcı değerlendirmeleri:
YARGI KARARINI BEKLEMEK LAZIM
Birkaç gündür yazılarınızda da aktarıyorsunuz. ‘Balyoz darbe planı’ iddiaları süreci ile ilgili her hangi bir netlik var mı?
Henüz bir netlik yok.
Süreç sivil yargıya intikal etmiş durumda. Bu sürecin sonunu
beklemek gerektiğine inanıyorum.
İDDİALARLA TATBİKAT İÇERİKLERİ UYUMLU DEĞİL
Emekli Orgeneral Çetin Doğan ile görüştünüz bu iddialarla ilgili. Edindiğiniz izlenimler ne yönde?
Buradaki birinci iddia: Taraf Gazetesinin ortaya attığı ‘Darbe Dokümanları’dır. İkinci iddia ise Orgeneral Çetin Doğan’ın “böyle bir plan hazırlamadık, sadece tatbikat semineri düzenledik’ şeklindeki iddiadır. Doğan’ın konuşmalarından benim anladığım, Taraf Gazetesinin iddia ettiği dokümanların içerikleriyle kendilerinin yaptıkları tatbikat seminerlerinin içeriklerinin birbirine uymuyor olması.
BAHSEDİLEN İÇ TEHDİT "GERİ BÖLGE EMNİYETİ"
Peki bu iddialara Orgeneral Çetin Doğan’ın açıklaması ne yönde oldu?
Orgeneral Doğan, 5 bin sayfalık böyle bir çalışma yaptıklarını kabul etmiyor. Yaptıkları ‘tatbikat semineri’ adlı çalışmanın ise ülkede oluşabilecek olası bir dış tehdide karşı hazırladıklarını, geri planda kalan yerlerde iç tehdit oluşması durumunda iç tehdit olabileceğini öngördüklerini açıkladı. Doğan, bu seminerde bahsedilen iç tehdidin, dış tehdide karşı ‘geri bölge emniyeti’ adını verdikleri bir çalışma olduğunu da vurguladı. Zaten Orgeneral de görevi devraldığı 2001 tarihinde böyle bir dış tehdidin olmadığını belirttiğini söylemişti.
ASKER
SAYISI
Orgeneral Çetin Doğan’ın bahsettiği tatbikat
emirlerinde 1. Ordu komutanlığına bağlı birliklerinin sayısının
yetersiz olduğundan bahsetmiş. Asker sayısının arttırılması mı söz
konusu?
Benim anladığım kadarıyla takviye askerden evet söz ediyor ama bunu şöyle anlamak lazım, 1. Ordu komutanlığının sayısının yetersiz olduğunu ve başka birliklerden de buraya aktarma yapılabileceğinden bahsediliyor. Tam olarak ordunun sayıca fazlalaştırılmasının söz konusu olduğunu düşünmüyorum.
TATBİKAT SEMİNERİNİN İÇERİĞİNİ BİLMİYORUZ
Yapılan bu tatbikat seminerinin sonucu ne sizin için? Tüm bu açıklamaları inandırıcı buldunuz mu?
Çetin doğan’ın söylediği gibi böyle bir tatbikat semineri yapılmış. Bizim burada anlamadığımız ise, bu seminerin içeriğinin ne olduğu? O seminerde üzerinde durulan konuların ne olduğu? Orgeneral Çetin Doğan bu sorulara “bizim ele aldığımız konularla, Taraf Gazetesinin yayınladığı dokümanların birbirinden farklı olduğu. Yani Doğan, cami bombalamak, kendi uçağımızı düşürmek gibi iddiaların kesinlikle asılsız olduğunu vurguluyor. Ortada irticayı önlemekle ilgili bir senaryo olduğunu ama bu senaryonun içinde cami bombalamak gibi şeylerin olmadığını belirtti. Hazırlanan bu senaryoda, her şey olmuş bitmiş iç kargaşa başlamış, ondan sonra yapılacakların ele alındığını savunuyor.
BİRÇOK OLASILIK VAR
Peki size göre bu yayınlanan darbe planlarını kim hazırlamış olabilir?
Ya Taraf gazetesinin yayınladığı senaryo, başka bir senaryo, ya askerin içinde bir birim kendi içinde böyle bir plan hazırladı, ya askerin dışında birileri bu planları hazırlayıp içeri soktu ya da yayınlanan plana ek ilaveler yapılarak bu hale getirildi. Şu anda kesin bir şey söyleyemeyiz. Akla gelen olasılıklar bu şekilde. Ancak soruşturmanın sonucunda öğreniriz.
BİLGİSAYARLARLA
BAKILABİLİR
TSK içinde Generallerin odalarının sıkı bir
şekilde korunduğunu düşünüyorum. Çetin Doğan’ın ifade ettiği gibi
odasına girilmiş ve bilgisayarında bir takım işlemler yapılmış
olabilir mi?
Generallerin odalarının çok sıkı bir şekilde korunduğunu biliyoruz. Emin olmamakla birlikte bunun pek mümkün olduğunu sanmıyorum. Ve olmaması gerektiğine inanıyorum. Ama Çetin Doğan, kendisinden sonra birçok generalin o bilgisayarı kullandığını buna rağmen istenirse yine de o bilgisayarın kontrol edilebileceğini söyledi.
İLKER BAŞBUĞ’U SAMİMİ BULUYORUM
Birkaç gün önce ‘Başbuğ kime ne mesaj verdi’ başlıklı bir yazı yazdınız. Bu yazınızdan hareketle İlker Başbuğ’un açıklamalarını samimi buldunuz mu?
Evet. İlker Başbuğ’un açıklamalarını samimi buldum. Başbuğ zaten bu iddiaların ortaya atılmasından itibaren kendi içlerinde derin bir inceleme başlattıklarını belirtti. Ve gereği ne ise inceleme sonucunda yapacaklarını da söyledi. Başbuğ’un tepkisini duygusal bulduğumu söylemeliyim. Özellikle ‘cami bombalamak’ ile ilgili iddialara tepkisi oldukça duygusaldı.
CAMİ BOMBALAMA PLANI GERÇEKÇİ DEĞİL
Taraf Gazetesinin yayınladığı plandaki cami bombalama konusunda İlker Başbuğ’un açıklamalarını samimi buldunuz mu?
Evet. O konuda da samimi bulduğumu söyleyebilirim. Sonuçta Başbuğ, Türk askerinin savaşa Allah Allah diyerek girdiğini, Türk ordusunun bu anlamda güçlü manevi değerleri olduğunu söyledi. Bu durum Osmanlı’dan beri böyledir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında savaş gemilerine dini bayrak asarlarmış.
TSK’DAKİ İRTİCİ FAALİYETLER NE BİLİNMİYOR
Ortaya çıkan darbe planları iddialarında TSK içinde bazı askerlerin namaz kıldığı, oruç tuttuğu gerekçesi ile fişlendiği iddia edildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Her sene yapılan Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) alınan kararlar arasında irticaya karışmış askerlerin tasfiyesi söz konusu. Ama irtica ile bağın olduğu faaliyetleri TSK’nın nasıl belirlediğini bilmiyoruz. Kendi adıma biz Müslüman bir ülke olduğumuz için sadece oruç tutan ve namaz kılan askerlerin böyle görüldüğüne inanmıyorum. Ama bunun dışında her hangi bir tarikata üye olan bir askerin, görevini yerine getiremeyeceği için ihraç edildiği biliniyor. Çünkü TSK içindeki hiyerarşi tarikat mensupları varsa ve ona göre algılanırsa bu tehlikeli bir durum olur. Bu sadece TSK için geçerli değil, bütün kurumlarda da tarikat tipi yapılanma yasaktır ve olmamalıdır. Anayasamızda da bu durum açıkça laiklik kavramı içinde belirtilmiştir.
KOŞULLAR DARBE OLACAĞINI GÖSTERİYORDU
Bekir Coşkun ile yaptığım söyleşide Coşkun, 12 Eylül darbesinin tüm halk tarafından istendiğini söyledi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben o dönemde 22 yaşındaydım. Üniversite ortamındaydık. İyi mi oldu kötü mü oldu bilemem ama darbenin yaklaştığını hissediyorduk. Ülkede anarşi baş göstermişti. Her gün birçok genç öldürülüyordu. Polis olaylara müdahale etmekte yetersiz kalmıştı. Zaten polis kendi içinde Poll 1, Poll 2 diye ayrılmıştı. Bu ayırım sağcı ve solcu polisler için kullanılıyordu. Darbe yapılınca bu durum sona erdi. Bu bir tespittir. O dönemde Süleyman Demirel de “11 Eylül’de kan gövdeyi götürüyordu. 12 Eylül’de kan durdu” diyerek bu durumu belirtmiştir. Kaldı ki 1982 anayasasını halkın yüzde 90’ı kabul etmiştir. Burada sorulması gereken soru, bu iç karışıklığı darbe yapmak için askerin mi hazırladığıdır. Mesela 12 Eylül öncesi işlenen cinayetler hala aydınlatılmadı. Ve işlenen o cinayetlerde devletin de parmağının olduğu söyleniyordu. Bu yorumlar haksız sayılmazdı. Eğer Türkiye 1979 yılında erken seçime gitseydi tüm bunlar olmazdı.
12 EYLÜL’DEN SONRA PARTİ İÇİ DEMOKRASİ BİTTİ
Son günlerde AK Parti ile ilgili ‘tek adam partisi’ şeklinde eleştiriler var gündemde. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İktidarda da tek parti olabilir. Buradaki sorun partilerin içindeki ‘tek adam’ otoritesidir. Şu anda tüm partiler için geçerlidir bu durum. Bir tek kişi milletvekili olacak kişiyi belirliyor. Bu demokrasi için çok sakıncalı bir durum. 12 Eylül’den önce bu böyle değildi. Parti seçimlerinden önce ‘ön seçim’ yapılırdı. Sivil toplum Örgütleri, partilerin içinde aktif bir şekilde yer alırdı. Parti kongreleri seçim havasında geçerdi. Çoğu zaman kimin seçileceği belli olmazdı. Ama şu anda durum bunun tam tersi. Kongreler çok kısa sürüyor çünkü sonucun ne olacağı herkes tarafından biliniyor.
MEHMET ŞİMŞEK’İN AÇIKLAMASI ÇOK ‘TALİHSİZ’
TEKEL işçileri 45 gündür Ankara’da grev yapıyor. Ve hala bir uzlaşma sağlanmış değil. Hatta Mehmet Şimşek, ‘tek suçumuz merhametli olmak’ dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Mehmet Şimşek’in açıklamasını çok talihsiz bir açıklama olarak görüyorum. Bir bakan bunu söylememeliydi. Hükümet, Bakanlar Kurulu bir hizmeti ‘lütuf’ olarak yapmamalıdır. Çünkü kimsenin merhameti ile hükümet yürütülmez.