Darbe olması için 10 kanlı tezgah!
Abone ol12 Eylül iddianamesi mahkeme tarafından kabul edildi. İddianamede, darbeye zemin hazırlamak için tezgalhanan 10 kanlı plandan söz ediliyor.
12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren ve dönemin Hava
Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkındaki soruşturmanın
tamamlanmasının ardından hazırlanan iddianame Ankara 12. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından kabul edildi. Böylece darbenin komuta
kademesine resmen dava açılmış oldu.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in hazırladığı
iddianame 'demokrasi manifestosu' niteliğini taşıyor. Evren ve
Şahinkaya, Türkiye Cumhuriyeti anayasasını ve bu anayasayla
teşekkül etmiş TBMM'yi ortadan kaldırmakla suçlanıyor. İki kez
ağırlaştırılmış müebbet hapis isteyen savcılık, 'yurtdışına çıkış
yasağı ve adli kontrol' talebinde de bulundu.
İddianamede savcılar, 1980 öncesi meydana gelen ve darbeye gerekçe gösterilen terör olaylarını ayrıntılı olarak değerlendirdi. Kaos ve kargaşa oluşturarak ülkeyi adım adım askeri darbeye sürüklemek için şartlarının oluşmasını bekledikleri sonucuna varıldığı belirtildi. 1977'deki 'Kanlı 1 Mayıs', Abdi İpekçi'nin katledilmesi, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas olayları ve 16 Mart katliamı gibi 10 kanlı senaryonun darbeye zemin hazırlamak isteyen gizli güçler tarafından tertiplendiği tek tek anlatıldı.
1 MAYIS PROVOKASYONDU
Siyasi tarihe 'Kanlı 1 Mayıs' olarak geçen ve 34 kişinin öldüğü 1977'de İşçi Bayramı kutlamaları iddianamede geniş yer buldu. Taksim'deki kutlamalar anlatılarak tanık ifadelerine yer verildi. Değerlendirme kısmında "Olayda gerek İntercontinental Oteli'nden gerekse Sular İdaresi binasının üstünden ateş edenlerin birçok kişi tarafından görülmüş olmasına rağmen güvenlik güçlerinin gerçek suçluların hiçbirisini yakalayamamış olması hususları gözetildiğinde, olayın toplumu kaosa ve iç çatışmaya sürüklemek, nihai hedef olarak ise askeri darbeye zemin hazırlamak amacıyla devlet içinde yönetimi ele geçirmek isteyenlerin yönlendirmesi ve kurgulamasıyla çıkarılmış bir provokasyon olduğu ve etkili güçlerin polisin de görev yapmasını engellediği kanaatine varılmaktadır" denildi.
HAMİDO'NUN KATİLİ GİZLİ GÜÇLER
6 ve 7 Nisan 1978'de postaneden gönderilen bombalar nedeniyle Hamido diye tanınan Malatya Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu, gelini ve torununun öldürüldüğü hatırlatıldı. Ardından Adıyaman Emniyet Müdür Muavini Abdulkadir Aksu ile Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesindeki CHP'li İlçe Başkanı ve milletvekili adayı Memiş Özdal'ın gönderilen bombalardan şans eseri kurtulduğu aktarıldı. Savcılar 3 adet bombanın aynı ilden bir gün arayla farklı siyasi görüşteki kişilere gönderilmiş olmasını "Toplumda kaos oluşturmak ve darbeye zemin hazırlamak isteyen gizli güçler tarafından tertiplendiğini göstermektedir" ifadeleriyle değerlendirdi.
7 ÖĞRENCİ KAOS İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi'nin kapısı önündeki sol
görüşlü 7 öğrencinin katledilmesi de detaylı şekilde anlatıldı.
Bombayı atan Zülküf İsot'un itirafı ablasının ağzından iddianameye
şöyle yansıdı: "Polis aracı ile gittiklerini, polislerin de
kendilerine yardım ettiklerini, bombayı kendisine attırdıklarını, o
anda insanların feryatlarını, bağırmalarını gözleri dolu dolu
anlattı. 'Çok pişmanım' dedi."
İsot'un bu itiraftan kısa bir süre sonra öldürüldüğü
belirtildi. İsot'un katilinin de kendisi gibi bir ülkücü olan Latif
Aktı olduğu ve sanığın 8 sene hapis yattığı hatırlatıldı. Ülkücü
itirafçı Ali Yurtaslan'ın "Öğrencilerin üzerine atılan
bombayı Ülkü Ocakları 2. Başkanı Abdullah Çatlı, orduda görev yapan
bir yüzbaşıdan 7 tane TNT kalıbı temin etti"
açıklamalarına yer verildi. S
avcılara göre olay; suçlunun takibine amirleri tarafından müdahale
edildiğini belirten görevli polisin beyanları, İsot'un eylemi
polisin kendisine yaptırdığını belirten beyanları, o tarihlerde
POL-DER ve POL-BİR olarak bölünmüş olan polis içerisindeki
görevlilerin de kullanılması ile toplumda kaos oluşturmak ve
yönetimi ele geçirmek isteyen güçler tarafından çıkartıldı.
AMAÇ ALEVİ SÜNNİ ÇATIŞMASI
3 Eylül 1978'de Alevi - Sünni çatışması çıkartmak amacıyla gerçekleştirildiği belirtilen ve şehri savaş alanına çeviren olaylarda 11 vatandaşın öldürüldüğü kaydedildi. Olayda dönemin Devlet Bakanı Enver Akova'nın Sivas halkının olaylara karışmadığını, aşırı uçların silah aldıkları kaynakların aynı olduğu şeklindeki beyanı, bazı güvenlik güçlerinin Sivas'a dışarıdan toplulukların getirildiğine söylemesi, Alevi ve Sünni yapısı nedeniyle kentin provokatif eylemler için uygun olması, Sünnileri Aleviler aleyhine kışkırtmaya yönelik sloganların atılmış olması değerlendirilerek "Olayın ülkeyi kaosa sürükleyerek, askeri darbeye zemin hazırlamak isteyen güçler tarafından çıkarıldığı anlaşılmıştır" ifadeleri kullanıldı.
ASKER MARAŞ'TA PASİF KALDI
19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında Kahramanmaraş'ta meydana
gelen olayların darbeye giden yolda önemli dönüm noktası olduğu
vurgulandı. Darbeye gerekçe olarak da gösterilen ve Alevi-Sünni
çatışması çıkartmak için planlanan çatışma ve saldırılarda 105
kişinin öldüğü ve yüzlerce vatandaşın yaralandığı belirtildi.
Tanık ve dönemin yetkililerinin açıklamalarında da yer verilen
iddianamede Kahramanmaraş olaylarında, dönemin İçişleri Bakanı ve
Valisinin yardım taleplerine olumsuz cevap verildiği
vurgulandı.
Olaylara müdahale için çevre illerden gelebilecek askeri
birliklerin 25 Aralık'a kadar gelmediği hatırlatılarak, şunlar dile
getirildi:
"Başbakan Ecevit'in, olaylarda askeri birliklerin pasif
kaldığına yönelik beyanları, son 3 günde polisin olaylardan el
çektirilmesi, askeri birliklerin yetersiz ve pasif kalmaları
nedeniyle olaylara etkin müdahale edilmemesi, Tayyar Paşa adındaki
Tuğgeneralin, Ökkeş Kenger'e söylediği "Siz ne biçim
Milliyetçisiniz, ne biçim Ülkücüsünüz, size böyle mi emir verildi.
yüzünüze gözünüze bulaştırdınız." şeklindeki sözleri,
infiale neden olan anonsu kimin yaptığının tespit edilememesi,
kendisini milli piyangocu olarak tanıtan 26 kişinin bulunamaması,
ölen 2 solcu öğretmenin cenazelerinin hastaneden tesliminin Cuma
namazı saatine denk getirilmesi, dönemin Elazığ Valisinin
kontrgerilla tarafından tehdit edildiğini belirtmesi, Pazarcık
ilçesinin köyünde öğretmenlik yapan Akif Dalgaç'ın olaya katılan
grubu bir subayın yönlendirdiğini beyan etmesi hususları dikkate
alındığında, olayların toplumda kaos oluşturmak ve askeri darbeye
zemin hazırlamak isteyen güçler tarafından çıkarıldığı, etkin
güvenlik kuvvetlerince de müdahale edilmediği kanaatine
varılmaktadır."
AĞCA'YI AYNI GÜÇLER KAÇIRDI
1 Şubat 1979'de Milliyet Gazetesi başyazarı Abdi İpekçi'nin katledilmesi de 12 Eylül iddianamesinde darbeye gerekçe gösterilen terör olayları içerisinde yer aldı. İpekçi'nin tetikçisi Mehmet Ali Ağca hakkında şu ifadelere yer verildi: "Ağca'nın kendisine eylemi yaptıranları açıklayacağına dair yapmış olduğu açıklamadan sonra Maltepe Askeri Cezaevinden asker elbisesi giydirilerek kaçırılması, ülkenin kaos ve çatışmaya sürüklenerek yönetilemez hale getirilmesini isteyen güçler tarafından planlandığını göstermektedir."
AYNI SENARYO ÇORUM'DA SAHNELENDİ
Daha önce Kahramanmaraş ve Malatya'da ortaya konulan kaos senaryosunun 1980'in Temmuz ayında Çorum'da sahnelendiği belirtildi. Camiye bomba atıldığı ve suların zehirlendiği gibi söylentilerle başlatılan olaylar sonucunda tanık beyanlarına göre 57 kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda vatandaş yaralandı. Değerlendirme kısmında olaya müdahale için gelen Amasya Tugay komutanın olaylar yatışmadan birliklerini geri çekmesi belirtildi. Olayı bizzat yaşayan Adnan Baran'ın polis ve askerin olaylara müdahale etmediği, kendisiyle birlikte firari sanıkların kentte rahatça gezmelerine izin verildiği, bazı subayların sağ ve sol gruplara silah ve patlayıcı verdikleri itiraflarına yer verildi. Camiye bomba atılmadığını yine aynı camide anlatmaya çalışan Kazım Aras isimli şahsın gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyen kişilerce sopa darbeleriyle etkisiz hale getirildiği belirtilerek olayın kaos çıkararak darbeye zemin için çıkartıldığı vurgulandı.
FATSA'YA MÜDAHALE
Ordu'nun Fatsa ilçesinde 14 Ekimde 1979 ara seçimlerinde
arkasında Devrimci Yol örgütünün desteği olan Terzi Fikri adıyla
üne kavuşan Fikri Sönmez'in belediye başkanı seçildiği belirtildi.
Sönmez'in "Ben tek başıma değil Türkiye Devrimci Hareketin
göstermiş olduğu bir adayım" ifadeleri sonrasında 8 Temmuz
1980'de Samsun'dan gelen askeri birliklerle Fatsa'ya operasyon
düzenlendiği aktarıldı.
Operasyon emrini Genelkurmay Başkanı şüpheli Kenan Evren'in verdiği
vurgulanarak Sönmez ile birlikte 300 kişinin gözaltına alındığı
aktarıldı. O tarihte sıkıyönetim ilan edilen iller arasında
Ordu'nun olmadığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sıkıyönetim
olmayan bir bölgede olaylara müdahale ettiği belirtildi. Şüpheli
Kenan Evren'in, Kahramanmaraş olaylarına asker olarak neden
müdahale edilmediği sorulduğunda, sıkıyönetim ilan edilmediği için
yetkilerinin olmadığını belirttiği açıklamasına vurgu yapılarak,
"Esasen her gün onlarca insanımızın terör olaylarından
öldüğü bir ortamda, Başbakan, hükümet ve diğer siyasi parti
liderlerine doğrudan, Cumhurbaşkanına ise doğrudan olmasa bile
dolaylı olarak müdahalede bulunabileceğine ilişkin uyarı mektubu
verebilecek kadar kendisini güçlü gören askeri yönetimin, terör
olaylarına müdahale ederek suçluları adli merciler önüne çıkarması,
toplum ve siyasi iktidar tarafından ancak takdir edilebilirdi.
Fatsa operasyonu bu yönüyle dikkate değerdir" denildi.
ASIL AMAÇ DARBE
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresinin 6 Nisan 1980'de
dolması üzerine CHP adayı Muhsin Batur'un 303 oy alması iddianameye
yansıdı. Bu sırada Güneydoğu'da bulunan TSK komuta heyetinin
Cumhurbaşkanının seçilme ihtimalinden rahatsız olduğu belirtilerek,
İçişleri Bakanı Orhan Eren'nin anlatımlarına yer verildi:
"Bir ara komuta heyeti dışarı çıktı. Sonra Org. Sedat
Celasun'un gelerek 1 gün sonra Ankara'ya gitmek istediklerini
söyledi. Orhan Eren'in endişeyi sezerek ne olduğunu sorması
üzerine, Celasun Paşa "Baksanıza adamlar Cumhurbaşkanını
seçiyorlar" demesi üzerine Orhan Eren'in "Endişe
etmeyin paşam seçemezler, 303'te olsa seçemezler" Bu
konuşmalardan dönemin TSK komuta kademesinin yapmış olduğu darbe
planının akamete uğramaması için, Cumhurbaşkanının seçilmesini
istemediği ve siyasi istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat
olarak gördüğü vurgulandı. Asıl amacın ise her halükarda darbe
yapmak olduğu sonucuna varılmaktadır."
KONYA MİTİNGİNE SIZDILAR
İsrail'in 23 Temmuz 1980'de Kudüs'ü, İsrail'in ebedi başkenti
ilan etmesi üzerine MSP tarafından 6 Eylül 1980'de Konya'da
gerçekleştirdiği Kudüs mitinginin ayrıntıları da iddianamede yer
aldı. 80 darbesine gerekçe gösterilen mitingde provokatörlerin
laiklik aleyhine sloganlar attığı tanık beyanlarına dayanılarak
aktarıldı.
6 Eylül 1980'deki Konya mitingi askeri darbenin liderleri
tarafından ise "Bardağı taşıran son damla" olarak
görülmüştür. Askeri darbenin lideri şüpheli Kenan Evren 16 Eylül'de
yaptığı ilk basın toplantısında mitingden şu şekilde
bahsediyordu:
"Konya olayları gericiliğin ne boyutlara ulaştığını
göstermiştir. Milletimizin bu olay karşısında gözleri açılmış,
tehlikeyi bütün boyutlarıyla görmüştür."
Darbenin planlayıcılarından Haydar Saltık'ın "Konya mitingi
12 Eylül'e gelinmesinde bardağı taşıran son damla
olmuştur" ifadesine yer verilerek, "Mitingde
MSP'nin Genel Başkanı olan Erbakan'ın komutuyla söylettiği İstiklal
Marşı sırasında bazı şahısların ayağa kalkmamaları, olaydan sonra
Erbakan ve Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler tarafından yapılan
şikayetlerden bir sonuç alınmaması ve bu kişilerin irtica
görüntüleri veren abartılı kıyafetleri dikkate alındığında MSP'li
olmadığı, benzer provakatif eylemler için hazırlanmış, yapılacak
darbede gerekçe kullanılacak kişiler olduğu sonucuna
varılmaktadır" değerlendirmesinde bulunuldu.