Ardı ardına gelen üç büyük provokasyon
olayı var ve hepsi de birbirinden önemli, birbirinden kışkırtıcı. O
kadar ki insanın içinden, ‘’Türkiye’ye en kısa zamanda bir
‘provokasyon’ açılımı lazım,’’ diyesi geliyor…
Provokasyon 1: Ahmet
Türk’e saldırı
Bu saldırıtamamen bireysel bile olsa
sonuçları itibariyle tam bir provokasyon eylemiydi -ki önemli olan
da budur zaten.
Kürtler bu eylemi sadece kendilerine yönelik
bir saldırı olarak algılarlarsa hata ederler bence. Çünkü bu
saldırı hepimize, yani Türkiye’nin birlik ve beraberliğine
yapıldı.
Bu tür eylemleri örgütleyenlerin ve/veya bu
ortamı yaratanların, ya Kürtleri ya da Türk milliyetçilerini
kitlesel olarak isyan ettirip sokağa dökmeye çalıştıklarını
çocuklar bile biliyor artık.
Amaçlarına ulaşmak için ellerinden geleni
ardlarına koymayacakları da kesin. Dün
CHP’lilerin, bugün Ahmet Türk’ün
başına gelen, yarın da Bahçeli’nin başına
gelebilir pekâlâ.
Türk’ün olay sonrası yaptığı sağduyulu,
sabırlı olmaya davet eden açıklaması işte bu yüzden çok
önemli.
Bu ülkeyi biraz olsun seviyorsak, kesinlikle
hiçbir provokasyona gelmemek ve her durumda sükûnetimizi
koruyarak, tepkilerimizi ‘’sadece’’ demokratik yollarla vermek
zorundayız.
Provokasyon 2: Vakit
Gazetesi’nin “Denizde
Gay Tayfa Rezaleti”
haberi
Bu konuda söylenmesi gereken her şeyi Veyis Ateş
söylemiş zaten. Ekleyecek fazla bir sözüm yok.
Sadece Vakit Gazetesi’ne ‘’Ne yapmaya
çalışıyorsunuz ve bu yayıncılık anlayışınızla kime hizmet
ettiğinizi sanıyorsunuz?’’ sorusunu yöneltmek
isterim.
Provokasyon 3: Polisin
liseli gençlere uyguladığı orantısız
şiddet
Sivil provokatörlerden çektiğimiz yetmiyordu
bir de üniformalıları çıktı başımıza... Tekel işçilerini
destekledikleri için okuldan atılan liseli gençleri henüz
unutmamışken, sınav sisteminin ve
dershanelerin kalkmasını isteyen 20 liseli gence saldıran 100
polisin görüntüsüyle karşı karşıya kaldık…
Manzara korkunçtu. Çevik kuvvetler olanca
çevikliğiyle abanıyorlardı -silahsız, taşsız sopasız ve molotof
kokteylsiz- gençlerin üzerine. Genç bir kız yerlerde
sürükleniyordu tekme tokat.
Polisin gençlik açılımı da böyle bir şeydi
herhalde.
***
Veyis Ateş’in
yazısı: