Danıştay kilidini kim çözecek?
Abone olHangi Alparslan Arslan doğru? İki farklı görüş çarpışıyor. Sorular ve cevaplar ışığında bulmaca çözülmeye çalışılıyor.
Danıştay saldırısıyla ilgili davayı karara bağlamayan
Ankara’daki mahkeme, saldırıyı ‘dinci’ unsurların
gerçekleştirdiğine hükmetti. Ancak saldırının tetikçisi Alparslan
Arslan’ın Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklananlarla
ilişkisi ve hazırlanan iddianame, Ankara’daki mahkemenin kararıyla
180 derece farklı. Milliyet'ten Tolga Şardan ve Gökçer
Tahincioğlu dava sürecinde yaşananları yazdılar. Soru ve
cevaplarla saldırıya ışık tuttular.
1. Alparslan Arslan kimdir, hangi suçlardan mahkum
oldu?
- Arslan 17 Mayıs 2006’da Danıştay 2. Daire’ye, daire üyesi Mustafa
Yücel Özbilgin’in ölümüne, daire başkan ve üyelerinin yaralanmasına
neden olan silahlı saldırıyı düzenleyen suikastçıdır. Aynı zamanda
Osman Yıldırım, İsmail Sağır, Erhan Timuroğlu gibi isimlerle 5, 10
ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet gazetesini hedef alan el
bombalı saldırıları da düzenleyen kişidir. Ankara 11. Ağır Ceza
Mahkemesi, geçen ay kendisini iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasına mahkum etti. Aynı Arslan, Savcı Zekeriya Öz’ün hazırladığı
Ergenekon iddianamesinde de kilit isimlerden biri olarak karşımıza
çıkacak.
HANGİ ALPARSLAN?
2. Arslan’ın nasıl bir kimliği var? Köktendinci mi, yoksa
ulusalcı mı?
- Mesleği avukat. Oldukça muhafazakar bir aile çevresinden gelen
Arslan, 1977 doğumlu. 1998’de mezun olduğu Marmara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik günleri oldukça hareketli geçmiş.
Öğrencilik yıllarında Arslan’ı Türk-İslam sentezine yakın çizgide
bir eylemci olarak görüyoruz. Satırlı-bıçaklı kavgalarda ön
saflarda yer alıyor.
Üniversiteyi bitirip avukatlığa soyununca yer altı dünyasının önde
gelen isimlerinden olan, o yıllarda Ergenekon isimli bir internet
sitesi de kuran Sedat Peker’in avukatlarının yanında çalışmaya
başlıyor. Arslan, bu dönemde özellikle hayali ihracat, çek-senet
dosyalarına bakıyor.
Arslan’ın Hizbullah’a yakın bazı kesimlerin basın açıklamalarına da
katıldığı biliniyor. Danıştay saldırısından sonra üzerinden bir
yandan Vakit gazetesi kupürleri, diğer yandan ulusalcı çizgideki
Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi (VKGBH) ile Ulusal
Kanal’ın kartvizitleri çıkıyor. Mahkeme süresince kendisini hep
dindar bir kişi olarak tanıttı. Bazı dinci gazeteciler kendisi için
ulusalcı olduğu yolunda yayımlar yapınca, babası İdris Arslan
yaptığı bir açıklamayla bu yayınları iftira olarak nitelendirdi,
oğlunun gerçek bir Müslüman olduğunu söyledi.
ULUSALCILARI TANIYOR
3. Bu kadar karmaşık bir profil çizen Arslan, saldırıları hangi
amaçla düzenlediğini söyledi? Danıştay saldırısı soruşturmasında
ulusalcılar gündeme nasıl geldi?
- Arslan, Cumhuriyet ve Danıştay’a yönelik saldırıları “türbana
saygısızlık etmeleri” nedeniyle düzenlediğini anlattı. Danıştay 2.
Daire türbanı yasaklayan bir karara imza atmıştı. Arslan’ın bu
gerekçeyi getirmesine karşılık, sonradan kendisinin bazı ulusalcı
çevrelerle bağlantısının olduğu ortaya çıktı. Ergenekon
soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in
ismi Türkiye’nin gündemine bu şekilde girdi.
Hakkında “azmettirici” sıfatıyla arama kararı çıkan Tekin,
gözaltına alınacağını öğrendikten sonra saklandığı arkadaşının
villasında intihara teşebbüs etti. Kaldırıldığı hastanede gözaltına
alınan Tekin’in yanında sonradan Ergenekon soruşturması kapsamında
tutuklanan emekli Binbaşı Zekeriya Öztürk vardı.
Tekin, taburcu olduktan sonra Ankara Emniyeti’nde verdiği ifadede,
Arslan’la 2 yıl önce 3-4 kez bürosuna gelmesi üzerine tanıştığını,
kendisini bir kez de VKGBH’nin 2004’te yapılan bir toplantısında
gördüğünü ifade etti. Tekin, dünya görüşlerinin farklı olduğunu,
dolayısıyla Arslan’a bu eylemi yaptırtmasının mümkün olamayacağını
söyledi. Bu arada teknik izleme sonuçları, Tekin’in 2004-2006
yılları arasında Arslan’la telefonda tam 27 kez görüştüğünü ortaya
koydu. Tekin, polise verdiği ifadede, kendisinin Doğuş Factoring
şirketiyle bağlantılı olduğunu, Arslan’ın da bir dönem bu şirketin
avukatlığını yaptığını, bu çerçevede iş ilişkileri nedeniyle
görüştüklerini ileri sürdü.
56 KEZ GÖRÜŞMÜŞLER
4. Doğuş Factoring, soruşturmalar sırasında hiç gündeme geldi
mi?
- Evet, geldi... Bu şirketin sahibi Ayhan Parlak’ın Danıştay
saldırısından bir süre sonra Arslan’a 20 bin YTL’lik bir çek
verdiği saptandı. Parlak bunun üzerine gözaltına alındı. Ancak
ifadesinde bu parayı Arslan’a, şirketine sağladığı avukatlık
hizmetlerinin bedeli olarak ödediğini anlattı. Benzer şekilde
Arslan da bu parayı Parlak’tan “avukatlık hizmeti” olarak aldığını
açıkladı. Aynı dönemde, Tekin’in de bu şirketle bağlantılı olduğu
anlaşıldı.
Gözaltına alınan Parlak’ın Muzaffer Tekin ile 63 kez, emekli
Tuğgeneral Veli Küçük ile 3 kez görüştüğü saptandı. Daha önemli bir
bilgi ise, Parlak’ın Danıştay saldırısından önceki 12 gün içinde
Arslan’la tam 56 görüşme yaptığının anlaşılmasıydı. Ancak Parlak,
Danıştay davasında beraat etti.
5. Arslan’ın ulusalcı bağlantılarıyla ilgili başka bilgi
var mı?
- Bazı gazetelerde son günlerde bu konuda yeni iddialar ortaya
atıldı. Bu çerçevede VKGBH’nin etkili isimlerinden Kuvai Milliye
Derneği kurucularından Hüseyin Görüm’ün de Alparslan Arslan’la
bağlantılı olduğu ileri sürülüyor. Görüm, Danıştay soruşturması
sırasında hiç sorgulanmamıştı. Görüm, Ergenekon soruşturması
kapsamında gözaltına alınan isimlerden biri. Görüm-Arslan
bağlantısı da muhtemelen iddianameyle birlikte daha net bir hale
gelebilir.
VE İFADE DEĞİŞTİRİYOR...
6. Ankara Başsavcılığı, tüm bu bilgilere rağmen Danıştay ve
Cumhuriyet saldırılarının dinci bir örgüt tarafından
gerçekleştirildiği sonucuna nasıl ulaştı?
- Emekli Yüzbaşı Tekin “azmettiricilik” iddiasından delil
yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldıktan bir süre sonra Arslan,
cezaevinde garip bir ifade verdi. Yakalandıktan sonra 36 gün
boyunca “saldırıları ben düzenledim” diyen Arslan, tutanağa “hiçbir
kamu görevlisiyle cezaevinde görüşmedim” notu düşmesinin ardından
verdiği ifadede kendisini yakın arkadaşı avukat Süleyman Esen’in
yönlendirdiğini, Esen’le birlikte sürekli ziyarete gittikleri şeyh
Salih Kurter’in fikirlerinden etkilendiğini anlattı. Savcılık,
saldırılarla ilgili dinci örgüt motifini bu iki ismi gözaltına
aldıktan sonra tamamladı. Arslan’ın 36 gün boyunca tekrarladığı
ifadesini neden değiştirdiği konusunda pek çok teori mevcut.
7. Arslan, yargılamalar sırasında bu iddialarla ilgili ne
dedi?
- Arslan, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Esen ve
şeyh Kurter’in azmettirici olduğu konusunda sürekli çelişkili
beyanlarda bulundu. Arslan, önce bu iki ismi suçladı, daha sonra bu
suçlamaların doğru olmadığını söyledi. Arslan, ilerleyen
duruşmalarda “akıl hastası” gibi davranmaya başladı.
Zaman zaman saldırıların kendisiyle ilgisi olmadığını da söyleyen
Arslan, sevk edildiği hastanede “sağlam” bulundu. Arslan, sonraki
duruşmalarda genellikle sessiz kaldı. Mahkemeyi izleyen gazeteciler
her seferinde duruşma salonuna farklı bir senaryoyla gelen,
çelişkili beyanlarıyla sürekli kafa karıştıran muamma bir Alparslan
Arslan kimliğiyle karşılaştılar.
TEK KLASÖR GELDİ
8. Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin
davada “ulusalcı yapılanmalar” ya da Ergenekon terör örgütü hiç
gündeme geldi mi?
- Evet, geldi Haziran 2007’de İstanbul Başsavcılığı da Ergenekon
soruşturmasını başlattı. Ümraniye’deki gecekonduda bulunan el
bombalarıyla Cumhuriyet’e atılanların benzer olduğunun açığa
çıktığı soruşturmada, isimleri ilk kez Danıştay saldırısından sonra
gündeme gelen emekli askerler Muzaffer Tekin, Zekeriya Öztürk,
Oktay Yıldırım tutuklandı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi de bu dönemde savcılıktan bilgi
istedi. İstanbul, bilgiyi, ısrarlı yazılar üzerine 3 ay sonra 550
sayfalık tek klasörden oluşan bir dosyayla verdi. Ancak dosyada,
bombalarla ilgili benzerliklere işaret eden belge bulunmuyordu.
Mahkeme bu sınırlı dosyayı incelemesi açısından yeterli saydı.
9. Peki Ankara’daki mahkeme basına yansıyan iddialara
rağmen davayı neden Ergenekon soruşturması bitmeden karara bağladı?
Beklemesi davanın seyrini değiştirebilir miydi?
- Değiştirebilirdi; bekleseydi Ergenekon iddianamesinin açıklanması
belki de davanın sil baştan görülmesine neden olacaktı...
Soruşturmanın genişletilmesi yönündeki tüm talepleri reddeden
Ankara’daki mahkeme, Arslan ve sanıklardan Osman Yıldırım’ı iki kez
ağırlaştırılmış müebbet hapse, diğer sanıkları çeşitli hapis
cezalarına mahkum etti.
Mahkeme, bu tutumunu “gönderilen dosya ile yargılama konusu
arasında somut bağlantı kurulamadı” diye açıkladı. Böylece,
Ankara’da 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay ve Cumhuriyet
saldırılarını “dinci” unsurların gerçekleştirdiğine hükmetti.
İstanbul’daki Savcılık ise bu saldırıları “ulusalcı” yapılanmaların
azmettirdiği iddiasında. Bu görüşün Savcı Zekeriya Öz’ün
iddianamesinde geniş bir yer tuttuğu anlaşılıyor. Sonuçta Ankara’da
mahkemede verilen hüküm ile İstanbul’da hazırlanan iddianame 180
derece çelişiyor.
YILDIRIM KİLİT İSİM Mİ?
10. Ankara’da bu şekilde biten davanın sanıkları yargılama
aşamasında Ergenekon’dan hiç bahsettiler mi?
- Sanıklardan Osman Yıldırım, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne
gönderdiği dilekçede, saldırıları ulusalcı çevreler ve JİTEM’in
azmettirdiğini öne sürdü. Mahkeme, bu dilekçeyi dikkate almadı.
Yıldırım, davanın karar duruşmasından önce cezaevinde avukat Mehmet
Ener’e, saldırıyı Ergenekon terör örgütünün azmettirdiğini
anlattı.
Ener’in “mahkemede anlat” dediği Yıldırım, duruşmada sessiz kaldı.
Dava boyunca kendisini köktendinci bir kişi gibi gösteren Yıldırım,
karar açıklandıktan sonra Atatürk ve cumhuriyete hakaret etti. Aynı
Yıldırım, bir süre sonra İstanbul’dan gelen ve Ergenekon’u
soruşturmakta olan savcılar tarafından cezaevinde sorgulandı.
Yıldırım’ın Savcı Öz’e, Cumhuriyet’e atılan bombaları Veli
Küçük’ten aldığını söylediği ve “tanık koruma” programına alındığı
öne sürülüyor. Yıldırım’ın hangi gün, nerede olduğuna yönelik
verdiği bilgilerin baz istasyonları verileriyle örtüştüğü de öne
sürüldü.
Ayrıca, Yıldırım’ın bu bilgileri Savcı Öz’e verdiği dönemde,
Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan’dan bazı şahıslara
“Yıldırım konuşacak” mesajını iletmesini istediği, İdris Arslan’ın
da Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Emin Gürses’in avukatını
aradığı, ancak bu aramanın telefon dinlemeye takıldığı iddia
ediliyor. Bütün bu unsurlar iddianamenin içeriği açıklandığında
netleşecek.